tag:blogger.com,1999:blog-55747825911329494722024-03-28T14:50:47.243+03:00Tarihten AnekdotlarOkuduklarımdan elek ve bellek üstü kalanlarVedii Yukaruçhttp://www.blogger.com/profile/01650708238467487986noreply@blogger.comBlogger992125tag:blogger.com,1999:blog-5574782591132949472.post-79718083487127017382020-09-19T17:42:00.001+03:002020-09-19T17:42:29.177+03:001000) İLK ULUSLARARASI GÜZELİMİZ..<p> <img alt="İlk Dünya Güzelimiz Keriman Halis ve Gerçekler – Tarih Tarih" height="345" src="https://tarihtarih.com/wp-content/uploads/2020/04/41858724_2101124460136743_6245113895581646848_n.jpg" width="275" /></p><p><span style="background-color: white; color: #222222;"><span style="font-family: arial;"><b>İstanbul'</b>da <b>1929</b> yılında yapılan ilk güzellik yarışmasını düzenleyen, <b>"Cumhuriyet" </b>gazetesinin sahibi <b>Yunus Nadi </b>vaatlerinin en önemlisini henüz yerine getirememişti. Hadi diyelim Müslüman kadınların katıldığı bir güzellik müsabakası düzenleyip yakışık almayan bir iş yaptı, en azından uluslararası müsabakalarda birinciliği kazanan birini ortaya çıkarmalıydı. Üç yıl boyunca müsabakaya katılanlar <b>Belçika</b> ve <b>Fransa</b>'daki sahnelerde varlık gösteremediler. <b>1930 "Miss Europe"</b> yani <b>Avrupa Güzeli</b> unvanı <b>Yunan</b> güzeline verilince millî itibar iyice zedelenmiş oldu. İşte tam bu noktada Yunus Nadi parlak bir fikir bulmuşa benziyor. Eğer muhafazakârlar güzellik müsabakalarını Müslüman kadınların haysiyetine yakıştıramıyorsa, ki bunun nedenlerinden biri birinci olanların hâlâ ahlak zayıflığı ve düşüklük sayılan sinema ya da tiyatroya geçmeleriydi, o zaman bu sorunu çözmenin bir yolu kimsenin toz konduramayacağı bir aileden gelen bir yarışmacı bulmaktı. Yunus Nadi'nin bulduğu kişi, <b>Keriman Halis</b> idi..</span></span></p><p style="background-color: white; color: #222222;"><span style="font-family: arial;">Cumhuriyet ilan edildiğinde <b>Keriman </b>on yaşındaydı. Onunki gibi aileler <b>Osmanlı</b> <b>İmparatorluğu'</b>nun çöküşünü eski bir yaşam biçiminin sonu değil, doğru planlama ve bağlantılarla servet getirecek ve fırsatları yeniden tanımlayacak kabaran bir dalga olarak görüyordu. <b>Keriman</b>'ın dedesinin babası şeyhülislamdı ve aynı zamanda halife olan sultandan sonra bütün imparatorluktaki en güçlü dinî liderdi. Dedesi orduda paşa idi. Babası <b>Halis Bey</b>, Osmanlı tüketicilerinin modern ve Avrupai gördükleri mallara aç olduğu 19. yüzyılda başarılı bir tüccardı. İmparatorluğa yangın söndürme aletleri ithal edenlerden biriydi ve bir bakıma İstanbul'un yüzyıllardır süregelen kaçınılmaz bir sorununa çözüm bulmuştu.</span></p><p style="background-color: white; color: #222222;"><span style="font-family: arial;">Böyle bir soydan gelen <b>Keriman</b> çocukluğunu Fransız mürebbiyelerle, at binerek, balolara ve gezilere giderek geçirdi. Değirmi yüzü, pırıl pırıl kara gözleriyle çok güzel bir kız olarak görülüyordu. <b>Beşiktaş</b>'a yakın <b>Fındıklı</b>'daki evleri geleceğe iyimser bakılan, hayat dolu sohbetler yapılan bir yerdi. Babasının edebiyat ve sanat tutkusu sayesinde, Müttefik işgalinden millî hakimiyete geçişte şehrin yeniden biçimlenmesine yardım eden Müslüman yazarlar, ressamlar ve fikir adamlarıyla çevriliydi. <b>Keriman</b>'ın üç kuşak büyüğü <b>Halide Edib</b> de buna benzer bir ortamda yetişmişti, ama arada büyük farklar vardı. <b>Halide Edib</b>, yetişkin yılları imparatorluktan cumhuriyete geçişin çalkantılı döneminde geçen ilk kadın kuşağındandı. Onlar başlarını açmak, evden çıkmak ve medeni haklar için mücadele ediyorlardı. Oysa <b>Keriman</b>'ın kuşağı yeni kamusal hayatı ve kadınların hukuki statüsünü doğal karşılamışlardı. Onlar, birer yetişkin olarak <b>Türkiye Cumhuriyeti'</b>nden başka bir ülke bilmeyen ilk genç kadınlardı..</span></p><p style="background-color: white; color: #222222;"><img height="426" src="https://i.pinimg.com/originals/a2/a2/6e/a2a26ed31a54b405f739f52d8063be88.jpg" width="278" /> </p><p style="background-color: white; color: #222222;"><span style="font-family: arial;"><b>Keriman 1920'</b>lerin sonlarında, evlerinin hemen üstündeki <b>Pera</b>'nın caz kafelerine ve balo salonlarına gidenlerden biri değildi. <b>Rus</b> şarkıcıları, <b>Levanten</b> parti müdavimleri ve eski fahişelerle dolu böyle mekânlarda onun soyu sopu ve toplumsal konumundan kızların görülmesi düşünülemezdi bile. Ama <b>Yunus Nadi</b>'nin en önemli yeteneklerinden biri, bu iki farklı dünya arasında köprü kurmaktı..</span></p><p style="background-color: white; color: #222222;"><span style="font-family: arial;"><b>İstanbul, </b>en azından, iş dünyası ve hükümetin üst basamaklarındaki dar Müslüman tabaka için, birçok bakımdan büyük bir köydü. Şehrin ve saygın gazetecilerinin <b>Halis Bey</b>'in ve onun güzel, yetenekli çocuklarının yörüngesine girmesi kolaydı. <b>Yunus Nadi</b>'nin <b>Keriman</b>'ın güzellik müsabakasına katılmasına izin verip vermeyeceğini birkaç kere <b>Halis Bey</b>'e sorduğu söylenir. Ancak, Müslüman kadınların sahneye çıkmasının bile nadirattan olduğu bir çağda, bir babanın kızını yabancılarca inceden inceye gözden geçirileceği bir konuma koyacağını düşünmek zordu. <b>Keriman</b>, en azından <b>Yunus Nadi'</b>nin kendi kurallarına göre, müsabakaya katılacak yaştaydı, ama babası bu işe kuşkuyla yaklaşıyordu. <b>Yunus Nadi</b>'nin her soruşunda <b>Halis Bey</b> geri durdu. Sonunda birkaç yıl süren tatlı sözlerin etkisiyle, razı oldu ve <b>1932</b>'de <b>Keriman Halis</b> <i>"Cumhuriyet"</i>in <b>Türkiye Güzeli </b>müsabakasına yazdırıldı. O Temmuz <b>Pera</b>'da yapılan müsabakada birinciliği elde etti..</span></p><p style="background-color: white; color: #222222;"> <img height="440" src="https://i.pinimg.com/736x/49/d3/7c/49d37ca47715e8678a1a8297f6328f97.jpg" style="background-color: transparent;" width="307" /></p><p style="background-color: white; color: #222222;"><span style="font-family: arial;"><b>Yunus Nadi'</b>nin, <b>Keriman</b>'ı sadece ülke çapında şöhret yapmaktan daha büyük planları vardı. Onu derhal <b>"Kâinat Güzeli" </b>müsabakası diye bilinen <b><i>"International Pageant of Pulchritude / Uluslararası Zarafet ve Güzellik Geçidi" </i></b>adlı yarışmaya kaydettirdi. <b>Yunus Nadi'</b>nin müsabakası gibi, bu geçit de bir halkla ilişkiler gösterisiydi. Önceleri <b>Teksas</b>'ın <b>Galveston </b>şehrinde yapılıyordu; şehir <b>1900</b>'de bir kasırgayla yerle bir olmuştu ve otuz yıl sonra hâlâ turist çekmenin yolunu bulmaya çalışıyordu. Kazananların çoğu Amerikalıydı; bütün dünyadan yeteneklerin katıldığı söylenerek pazarlansa da aslında müsabakaların çoğu <b>Galveston</b>'da yapılmıştı. Ama çok geçmeden, gösteriyi düzenleyenler turizmi canlandırmak ve bir marka geliştirmek isteyen herhangi bir şehir ya da kasabaya aynı gösteriyi düzenleme hakkını verebileceklerini gördüler. O yıl müsabaka <b>Belçika</b>'daki tatil kasabası <b>Spa</b>'ya taşındı. Bütün dünyayı saran buhran yıllarında otel ve restoran gelirleri azaldığından, müsabaka hem para getirecek hem de iyi bir reklam olacaktı. <b>Ağustos 1932</b>'de katılımcılar, dostları ve gazeteciler akın akın <b>Spa'</b>ya doluşurken, <b>İstanbul</b> da kendi şampiyonunu uğurlamaya hazırlanıyordu..</span></p><p style="background-color: white; color: #222222;"><span style="font-family: arial;">Gazetelere göre <b>Keriman Halis</b>'in <b>Taksim Meydanındaki </b>veda törenine yirmi bin İstanbullu gelmişti. <b>Belçika</b>'ya babasıyla birlikte trenle gidecekti. Sınıra kadar bütün istasyonlarda onu geçerken görmek için kalabalıklar toplanıyordu. <b>Spa</b>'da basın bütün yarışmacılara yoğun ilgi göstermişti ama <b>Keriman</b> tam bir ilgi odağıydı. Müslüman âleminden gelen tek yarışmacıydı. Üstelik ailevi geçmişi ona bir saygınlık ve zarafet havası kazandırıyordu. Zaten <b>Yunus Nadi</b> bu yüzden babasını kandırmak için bunca gayret sarf etmişti. Belki de bu nedenle <b>Belçika</b>'da sahneye çıkarken, <b>Yunus Nadi</b>'nin müsabakasını daha önceki yıllarda kazananların tersine, arkasına <b>Türk hükümetinin</b> tam desteğini almıştı..</span></p><p style="background-color: white; color: #222222;"><img height="358" src="https://i4.hurimg.com/i/hurriyet/75/0x0/55ea23ebf018fbb8f86da9d1" width="254" /> <img height="384" src="https://static.nadirkitap.com/fotograf/210366/12/Efemera_20181222233920_210366_2.jpg" style="background-color: transparent;" width="263" /></p><p style="background-color: white; color: #222222;"><span style="font-family: arial;"><b>Keriman Spa</b>'da <b>İstanbul</b>'daki gibi davrandı, balo tuvaletiyle bir kraliçe gibi yürüdü, jüri üyeleriyle konuştu ve dünya basınına mütevazı pozlar verdi. Yarışmanın sonuna doğru <b>Alman</b> güzelin kazandığından emindi. Ama adı okununca hafif bir tebessümle patlayan flaşların önüne doğru adım attı. <b>"1932 Kâinat Güzeli"</b> ilan edilmişti. Sonraki günlerde neredeyse otuz bin tebrik telgrafı aldı.<b> Yunus Nadi</b> <i>"Cumhuriyet"</i>in bir sayısını <b>Keriman'</b>a ayırmış, hikâyeyi bütün ayrıntılarıyla vermişti. <b>Mustafa Kemal </b>en samimi dileklerini telgrafla yolladı. Büyük Millet Meclisi, içişleri bakanı ve İstanbul valisi de tebriklerini iletti. Eski savaş kahramanı ve başvekil <b>İsmet Paşa</b> mecliste ayağa kalkarak <b>Keriman</b>'ın <i><b>"Aleyhimizde yükselen seslere karşı kanlı canlı bir delil"</b></i> olduğunu söyledi. Abartma fırsatını hiç kaçırmayan <i>"Cumhuriyet"</i>, <b>Keriman</b> için <b><i>"Dünyayı Fetheden Türk Kızı!"</i></b> manşetini atmıştı..</span></p><p style="background-color: white; color: #222222;"><img alt="İffetin, kahkahayla ölçüldüğü şu günlerde Keriman Halis'i anmak ..." height="298" src="https://i4.hurimg.com/i/hurriyet/75/0x0/55ea23ebf018fbb8f86da9d3" width="397" /> </p><p style="background-color: white; color: #222222;"><span style="font-family: arial;"><b>Belçika'</b>daki zaferinden iki yıl sonra, <b>soyadı kanunu </b>çıktığında, <b>Atatürk Keriman</b>'a <b><i>"Ece" </i></b>soyadını verdi. <b>Ece, Keriman'</b>ın aile soyadı olmuştu artık. <b>Halide Edib</b> yurtdışında konferanslar vermeyi sürdürüyordu, ama <b>Türkiye</b>'nin bu en meşhur feministi, cumhuriyetin ve <b><i>-bir an için bile olsa- </i></b>dünyanın en tanınmış kadınının gölgesinde kalmıştı..</span></p><p style="background-color: white; color: #222222;"><span style="font-family: arial;"> <b><i>(CHARLES KING, "Pera Palas'ta Gece Yarısı", Kitap Yayınevi, 2015) </i></b> </span></p><p style="background-color: white; color: #222222;"><span style="font-family: arial;"> </span><img height="192" src="https://static.abaza.org/files/longreads/keriman/images/tild3836-3536-4265-b037-373961313138__38.jpg" style="background-color: transparent;" width="614" /><span style="font-family: arial;"> </span><span style="font-family: georgia;"> </span></p>Vedii Yukaruçhttp://www.blogger.com/profile/01650708238467487986noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5574782591132949472.post-70600604238235050412020-08-16T15:13:00.000+03:002020-08-16T15:13:21.765+03:00999) SİYAH KALEM !..<p><img alt="Mehmet Siyah Kalem - İnsanlar ve Cinlerin Ustası | Tarihli Sanat" height="218" src="https://www.tarihlisanat.com/wp-content/uploads/2018/06/kk.jpg" width="396" /></p><p><span style="font-family: arial;">Varlığı büyük bir coğrafi alana ve zamana yayılan; <i><b>"Amel-i Üstad Muhammed", "Amel-i Üstad Muhammed Siyah Kalem", "Meşk-i Üstad Muhammed Siyah Kalem", "Kar-ı Üstad Muhammed Siyah Kalem", "Kar-ı Üstad Muhammed", "Kar-ı Siyah Kalem"</b></i> isimleriyle anılan ve tarihe ağır çizgisini çekmiş olan bu gizemli kalem üstadına dair birçok şey söylendi. Mekâna ve zamana sığdırılamayan bu çizerle ilgili ortak karara varılan tek netice de onun <b><i>"İnsanlar ve Cinlerin Ustası" </i></b>olduğuna dairdir.</span></p><p><span style="font-family: arial;">Yaşadığı yer olarak <b>İpek Yolu</b> üzerinde <b>İran, Türkistan, Maveraünnehir</b> arasına konumlandırılabilen, yaşadığı zaman dilimi de <b>13-16. yüzyıl</b> arasına kondurulabilen <b>"Siyah Kalem"</b>le ilgili var olan tek somut belge de <b>Topkapı Sarayı Müzesi Hazine</b> envanterine <b>2152, 2153, 2154, 2160 </b>numaralarla kayıtlı olan dört albümde bulunan çizimleridir. <b>Fatih</b> ve <b>Yavuz Selim</b> zamanında <b>İran</b>'dan iki bölüm halinde saraya getirilen bu çizimler, rulo üzerinde çizgi roman gibi kare kare ilerleyerek bir hikâyeyi aktarıyordu..</span></p><p><span style="font-family: arial;">Sarayın hazine dairesinde yüzyıllarca unutulan çizimler, bu ruloyu en son gören kişi tarafından kesilerek resim dizgesi darmadağın edildi ve şu anda içinde bulundukları albümlere aktardığı hikâye kaybolacak şekilde serpiştirildi. Aynı zamanda da öykünün akışındaki kırılma noktalarını oluşturan en önemli sahneler ve özellikle de final karesi kaybedildi..</span></p><p><img alt="Dünyanın En Esrarengiz Ressamı 'İnsanlar ve Cinlerin Ustası ..." height="170" src="https://img-s1.onedio.com/id-559f85102203da0c0f70363e/rev-0/w-900/h-813/f-jpg/s-7c1a024f4e121ce6bc0ec4519e8ec6a9667c6531.jpg" width="189" /> <img alt="MEHMET SİYAHKALEM —– ALINTIDIR | Abdullah Işık Kişisel Blog Sayfası" height="150" src="https://emrahbalci.files.wordpress.com/2012/08/danseden-seytanlar.jpg?w=1196&h=575" width="314" /></p><p><span style="font-family: arial;"><b>Siyah Kalem</b>, uzun süre durduğu hazine dairesinin karanlığından <b>1910</b> yılında <b>Max van Berchem</b> (altta solda) isimli tarihçinin girişimiyle gün ışığına çıktı ve <b>Münih Sergisi</b>'nde varlığı dünyaya gösterildi. Sanat tarihçileri karşılarına çıkan bu gizemli ve kaotik çizerin kim olduğunu çözmek için mevcut olan dört minyatür albümü üzerinde uzun bir çalışmaya girdiler, lakin tutarlı bir neticeye varamadılar. Üstüne üstlük II. Dünya Savaşı'ndan sonra dönemin müze müdürü, albümde bulunan iki adet <b>Fatih Sultan Mehmet</b> minyatürüne dayanarak bu derlemeyi <b>"Fatih Albümü" </b>olarak adlandırdı ve uzun müddet devam eden bir yanlışa yol açtı. Bu yanlış, <b>Fetih</b>'in <b>500. yıldönümü</b> nedeniyle <b>(1953) "Fatih Albümü" </b>üzerinde yoğun araştırmalar yapan <b>Zeki Velidi Togan</b> tarafından düzeltildi ve <b>Ali Şir Nevai</b>'ye atfen <b>"Siyah Kalem"</b>in <b>16. yüzyıl</b> başlarında <b>Herat'</b>ta yaşamış olan ve <b>"Heratlı Muhammed Nakkaş"</b> adıyla bilinen kişi olduğunu söyledi. Ama bu, kesin bir bilgi değildi, çünkü aynı zamanda yerli ve yabancı tarihçiler de uzun araştırmalar neticesinde <b>Zeki Velidi Togan</b>'ın vardığı sonuçtan çok farklı görüşler ve kimlikler ortaya çıkardılar. Hiçbiri ne doğruydu ne de yanlıştı ve yapılan bu insanüstü çalışmalar da ne yazık ki <b>"Siyah Kalem"</b> üzerindeki muammayı artırmaktan öteye gidemedi. Ama <b>"Siyah Kalem"</b>in kimliğinden öte sorulması gereken mühim bir soru daha vardı ki, soruyu sormak cevabını düşünmekten de zordu<b>: <i>Kim, neden bu resimlerin sırasını değiştirdi? Örtmek, gizlemek, anlaşılmaz hale getirmek istediği şey neydi?..</i></b></span></p><p><img alt="Max van Berchem - Wikipedia" height="308" src="https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/5/5a/Max-van-berchem.jpg" width="213" /> <img alt="Kâr-ı Üstad Muhammed Siyah Kalem | Siyah kalem, Kaleler, Sanat" height="307" src="https://i.pinimg.com/originals/7d/b7/5f/7db75ffb4acedf8a4b911df64c9b8861.jpg" width="152" /></p><p><span style="font-family: arial;">Bu sorunun cevabına dair tek kayıt, geçen yüzyılın başında <b>Dijon'</b>da bulunmaktaydı. <b>1910</b> yılında <b>Münih Sergisi'</b>nin kitabı kendisine ulaşan ve o dönemde sanat tarihi doktorası yapan <b>Andre Barres</b>, tezi için girdiği <b>Dijon Sosyal Bilimler Akademisi Kütüphanesi'</b>nde araştırma yaparken gördüğü bir defteri anımsar. Kütüphaneye gidip el yazmaları bölümünde defteri bulur ve elindeki sergi kitabıyla karşılaştırarak tekrar inceler.. </span></p><p><span style="font-family: arial;">Defterin sahibi, <b>II. Abdülhamid</b>'in <b>Haliç</b>'e ve <b>Boğaziçi'</b>ne yaptırmayı düşündüğü köprü projesi için (altta) <b>1898'</b>de <b>İstanbul</b>'a gelen <b>Fernidan Arnoden</b> isimli bir <b>Fransız </b>mimardı. Aynı zamanda <b>Abdülhamid </b>gibi ahşap oymacılığına meraklı olan <b>Arnoden</b>, minyatürlerde çizilen mobilya desenleri üzerinde araştırma yapmak için hazine dairesine girmek üzere Sultan'dan özel izin almıştı. Araştırma yaparken karşılaştığı <b>Siyah Kalem</b>'in çizimleri karşısında çok şaşıran <b>Arnoden</b>, rulodaki bütün çizimleri sırasına göre defterine aktarmaya başlar.. </span></p><p><img alt="3. Köprü Projesi 113 yıllık | Kayaşehir İstanbul" height="208" src="https://kayasehiristanbul.net/wp-content/uploads/2013/05/3_kopru.jpg" width="369" /> </p><p><span style="font-family: arial;">Şimdiye kadar hiçbir minyatürde, resimde görmediği; insanın karanlık yüzünde çürüyen değerlerin bedenlendirdiği demonlar, insan ve hayvan karışımı siyah, kırmızı, sarı derili ve çirkin, buruşuk yüzlü, boyunsuz devler bilmediği bir dünyayı karşısına getirmiştir. Resimlerde demonlar büyü yapıyorlar, birbirleriyle ya da bir dragonla dövüşüyorlar, at ve insan kaçırıyorlar ve bilinmeyen bir tanrıya onları kurban ediyorlardı. Boyunlarında, kollarında ve bacaklarında altın halkalar bulunan bu ürkütücü varlıklar, ruhları büyülemek için maden çubuklar, zincir ve ziller, ince uzun bezler, ip, çıkrık ve ucuna bir ip bağlanmış hayvan ayakları gibi araçlar kullanıyorlardı..</span><span style="font-family: arial;"> İpek Yolu üzerinde seyahat eden Maniheistler, Budistler, Şamanlar, Müslümanlar, Hristiyanlar, Kalenderiler, Batıniler, Yeseviler, Nasturiler, Göçerler, Dervişler, Keşişler hep bu doğa ötesi varlıkların arasından geçip gidiyorlar, onları görmüyorlardı..</span></p><p><img alt="Kâr-ı Üstad Muhammed Siyah Kalem, 2019 | Siyah kalem, Sanat ve Kaleler" height="249" src="https://i.pinimg.com/474x/a7/56/35/a75635a7b023909c9842f60426173e64--colourful-art-islamic-art.jpg" width="166" /> <img alt="Kâr-ı Üstad Muhammed Siyah Kalem | Siyah kalem, Sanat ve Çizim" height="251" src="https://i.pinimg.com/originals/f0/66/98/f06698f18c7fac60206ccdfb365e4b56.jpg" width="328" /></p><p><span style="font-family: arial;"><b>Arnoden</b> ilk başlarda birbirinden bağımsız olarak düşündüğü resimleri defterine çizerken her birinin aslında anlatılan bir hikâyenin sahneleri olduğunu görür. Hatta belirli bir zamana hapsolan değil, her yeni karede zamanı da ilerleten, geleceğe doğru hareket eden bir öykü olduğunu keşfettiği zaman şaşkınlığı daha da artar. Defterine aktardığı her çizimin altına notlar düşmeye başlayınca da anlatılanın bir işgal hikâyesi olduğunu fark eder<b><i>:İpek Yolu'nun doğu ucundan başlayıp İstanbul'da sona eren, kendi zamanından çıkıp 21. yüzyıla ulaşan bir kehanetti gördüğü.. </i></b>Demonlar yol boyunca aralarına katılan lanetli insanlarla çoğalarak batıya doğru ilerliyorlar ve finale her yaklaşma anında da şekil değiştiriyorlardı. </span></p><p><span style="font-family: arial;"><b>Arnoden</b> defterine <b>Nostradamus</b>'la <b>Siyah kalem</b>'i özdeşleştirerek şu notu da alır<b>:</b> <i><b>"</b>Bu çizer de, <b>Nostradamus</b> gibi kâhindir, tek farkı yazmak yerine gördüğünü çizmiş olmasıdır<b>"</b></i> der ve devam eder<b>: <i>"Bu şeyler dehşet verici. Bir şehrin başına gelebilecek en büyük felaketi gördüm bu çizimlerde." </i></b></span></p><p><img alt="MEHMET SİYAHKALEM —– ALINTIDIR | Abdullah Işık Kişisel Blog Sayfası" src="https://i.pinimg.com/originals/14/33/0c/14330c56b7b2109e6447bb8743d899b9.jpg" /></p><p><span style="font-family: arial;">Fransız mimarın defterine aktardığı rulonun son çiziminde, şehir surlarının etrafını mezar taşları gibi binaların sardığını ve dev bir gözün şehrin tepesinde durduğunu resmetmiştir. Şehirden dumanlar çıkmakta, insanlar kaçmakta, üniformalı demonlar onları kovalamakta, ucundan bir sıvı püskürten dev cihazlar insanların üstüne gitmektedir..</span></p><p><span style="font-family: arial;">Gördüklerinden <b>Abdülhamid'</b>e de bahseden <b>Arnoden</b>, defterine <b>Sultan</b>'ın defterleri incelemesinin ardından çok tedirgin olduğunu, hikâyedeki demonların <b>İstanbul'</b>a ulaşmasını engellemek için ülke sınırları içinde artık insanların gidip gelmediği ama demonların kullandığı eski <b>İpek Yolu</b> üzerine koruyucu efsunlar yerleştirmeleri için ulemaya emir verdiğini yazar..</span></p><p><span style="font-family: arial;"><b><i>"Ama daha ziyade kendisine karşı bir ayaklanmadan korkan ve bu gördüklerini ona yorumlayan Abdülhamid, şehir içindeki mevcut hafiye ordusunu daha da güçlendirdi,"</i></b> diye de bir dip not düşer.</span></p><p><span style="font-family: arial;"><b>Arnoden'</b>in <b><i>"Siyah Kalem"</i></b>i keşfinden sonra bilinmeyen bir el, çizimleri rulodan kesip rastgele albümlere dizdi ve çoğu çizimi de ortadan kaybetti. Bu yapılanı öğrendiği zaman öfkeden deliye dönen <b>Abdülhamid</b>'in zehir hafiyeleri bile ruloları kimin kestiğini bulamadı..</span></p><p><span style="font-family: arial;"><b>Andre Barres</b> karşılaştığı durumla ilgili hemen mektup yazarak <b>"Siyah Kalem"</b> çizimlerinin eksiksiz reprodüksiyonlarının bulunduğu defterin varlığını hem <b>İstanbu</b>l'a Saray'a hem de Münih Sergisi'ni düzenleyen <b>Max van Berchem</b>'e bildirir. İki yerden de cevap gelmez, ama bir süre sonra <b>Dijon</b>'daki kütüphaneden <b>Arnoden</b>'in defteri kaybolur.Makas eller yine iş başındadır...</span></p><p><img alt="Barad-dûr | The One Wiki to Rule Them All | Fandom" src="https://vignette.wikia.nocookie.net/lotr/images/9/9f/Sauron_eye_barad_dur.jpg/revision/latest?cb=20140427122513" /></p><p><span style="font-family: arial;"><b>Andre Barres 1963</b>'de öldüğü zaman bu sefer kendi tuttuğu günlüklerde bir dönem öne çıkar. O da, <b>I. Dünya Savaşı</b> sırasında aynı cephede Almanlara karşı birlikte savaştığı bir <b>İngiliz</b> asker olan <b>John Ronald Reuel Tolkien</b>'le ilgili olan bölümdür. Bir dil bilimci olan <b>Tolkien</b>, çocukluğunda ona zengin bir hayal gücü sunan coğrafyayı, kendi kendine uydurduğu <b>Elf </b>dilini bu cana yakın sanat tarihçisine anlatırken <b>Barres</b> de ona <b>Arnoden</b>'in defterinde gördüğü gizemli çizer <b>"Siyah Kalem"</b>den bahseder ve çizimlerini anlatır. <b>Tolkien</b> anlatılanlardan çok etkilenmiştir, özellikle de son sayfadan, her şeyi gören, gözetleyen <b>dev gözden</b>.. Daha sonra bu ikonu fantastik bir âlemi anlattığı kitap serisinde en büyük düşman olarak kullandı..</span></p><p><span style="font-family: arial;"><b><i>(TURGUT YÜKSEL, "Kent Rehberi / Geçmişten Gelen Kehanetler")</i></b></span></p><p><span style="font-family: arial;"><br /></span></p><p><span style="font-family: arial;"> </span></p><p><span style="font-family: arial;"><br /></span></p><p><span style="font-family: arial;"> </span></p><p> </p>Vedii Yukaruçhttp://www.blogger.com/profile/01650708238467487986noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5574782591132949472.post-47583920554945854642020-07-08T14:44:00.000+03:002020-07-08T14:44:26.355+03:00998 ) KURTULUŞ SAVAŞI SIRASINDA AMERİKA'DAKİ TÜRKLER !..<br />
<img alt="ABD'deki Türk ve Kürtlerin Cumhuriyete hediyesi - Forum Usa" height="242" src="data:image/jpeg;base64,/9j/4AAQSkZJRgABAQAAAQABAAD/2wCEAAkGBxMTEhUTEhMWFhUXGB0ZGBgXGB4YGhobHRcbHxkaHhsdHiggGx4lIBsdITEhJSkrLi4uGh8zODMtOCgtLisBCgoKDg0OGhAQGy0lHyUvLS0tLS0tLS0tLS0tLS0tLS0tLS0tLS0tLS0tLS0tLS0tLS0tLS0tLS0tLS0tLS0tLf/AABEIAK8BIAMBIgACEQEDEQH/xAAbAAACAwEBAQAAAAAAAAAAAAAFBgMEBwIBAP/EAFEQAAICAAQDBQQFBgoGCQUBAAECAxEABBIhBTFBBhMiUWEycYGRBxQjQqFSYrHB0fAkM1Nyc5KUsuHxNERjgsLSFRdDg5Ois7TiJUWjpOMW/8QAFwEAAwEAAAAAAAAAAAAAAAAAAAECA//EACERAQEBAAIDAAMAAwAAAAAAAAABEQIhEjFBIjJhA1Fx/9oADAMBAAIRAxEAPwBi7ccZmhluN5NPdIdKyNGLLNZ2vp6eWFBO3056Tf2lv+XBzt61mz/Irz97YQ8ll9t0Nj0xjLMa4aou2cx6Tf2p/X83FyPtRKf5b+1P+zADLQk9CPheL8WX57Ufd+nEWq8YMrx6S6uf+0v+zHsXG5GYLqzA5/6y/SvT1xTjh+fx+WJ8vF4xt+V86GF5U8gkc8/8pmP7Q/7MRvxN/wCUzH9ocV+GJ+62xBHBbDYbftwbSyJMjnndiDJmBuQP4Sxuifl0+eBfHu0ckDhQcw13/rTr7IUn7p/KwxZHIAaAdrcqa2I8dHcevQ3hO+kKILnSg/IViT+dYPLlsMVNK4t8J7XK7ETS5iMAbH6zI1m+Wy7bYJvx/LgL/DJ9/wDbyeQ25b74z2Z9OoqwO+4Iq9Xpz39Pd54jVdWoUL8/Pxbcz5kfhisJpScZyh/+4yjcf6w/xOOIeNwmBJDnJVZhupzLalavZO19PLrjOTwyXYhPMAjfka3PIH/DEuQ4RNKpWNGZlYhlAJIodR76Hxwdf7B9TjUB58QkXlzzTfH5DEx4plu8jUcTkIZWJK5knSwKBVq9y2o/1flks2XZTTKVI2IIIIPkRiPcG+RH4HFzh/UWtgzeddFBimzMhLMrAzEaArSDUx3reMih54il468aRNJNMokJ5yFtKDYOSauyDQ22F4VOL8XnXuczGwVnRtYABQ1p+6QVOzXZHMk8zilx3iUssSsxJ7wkknnpUBR7l57VXLESVfTRo+J2LXiCjxOtF1J8LsuqtR2IFj0Ix7JxGQVXEhufKMUPPc7+7GKMlbEVjysaeH9R5NZn4/MmnvM86hgxBAgf2So+6bFlutcjinJ20YNp+vSmm0k91EB97fn6fiMZkBj7B4Dyahl+2DMVrPS7/lJEADodt/F5pp/3l88C1+kib+VmP+7H+zCJWPMPwheTT17ZzGONzNKA5IHhSxV7kg+mKD/SHICRrnNGuY+ftYGZvKqnDcpOSSDIw0jmBb3RJI3rqOuFmYKbZbAFCiRfv292+J4xVp2T6QJSf4yf+sP+bFwdsZix+1m29f8A54zyBvEPfg6Epm9/68Tz6VwksNkfbKXb7ST3c/8Ajx8vbCYxyP3ktRqCRZ3u+veemE6O6+Hni7lP9FzPX7MfpbEb2qyCR+kV/wAub5//ANMTQdupWVmEk1KCfw/n4z3Bjg6/ZSk+Tf3RjXlxkjPjdpgP0hS8u8n+f/zxz/1hTfyk39b/AOeEjH2K8Inyp2H0gzfyk39Y/wDPibJ9t8xK6xrNKuo8yb5C+rGuWEPBLs7/AKTH7z/dOC8Zglp3+kqYxlNgfDGD/VY/qwv8P45HYBJTl7W4+Y3we+lVdUi+vd/ipGE/L5I65K30Bm5c1B3/AGYzyeK5brQeG5lXrSwb1U2BgtEo9D+OM0TI0U0gqzHYq1HmBz+N+l4vR8ZzCqD3xYA8nFX5DWBqxGRTSYlB51iF0Co10P4zfl9/ajha4b2iiv7aOZPM968q/LUCPlgvl58nLHJ3fdamWRbUAPu9LewYXtgJ3HKh8IcM3QKdR2F8huceLOoUSEMUDVYU7nmRv7se8NkPc5CVvaWVomP84kb/AAAxYTwRZtP5PMhx0pWZf+G8GG7XjKAArGx0uW51tq1Xe46j54Wu3caS1mJFkV3UqqqRR0swAJI57MbAO1YvzwqFGjmV6AHnG4ux/NxJ9IcY+qQCtrjIJ3NlZDvt16n1OCBmggIN0T5b35dQMGeDZVtdkbBSSDdjbY9P2Xig9gDVW/pv8vjgvwTOhGBOx9Rd8t9z6bc+XIYLTkX87GxUGNgoIN6hvdfk8mIHxHTniPhEDGJ231FixYedfD54YJoFlp1VgWB6ahseekcrtrPu9+I+C7QS+BiQ9Xt+T+39OIUHZzhihxYBFLdjnbC9sUOJ8MK6SsW9g7DlsaFHegevqMPF6kNQOLX83SNqG18vhipNAForE7eEEV4qUqDVlrs2N/XDhaQs5Zy7qbOgNt5BtB+FaTtivkINUEoOq9KLGK2ILjUfnXTBLiZURB6NN3kDeWpC2ix0JDc/TE/BIF1ZfUGKiJHahZ2Y1t6lfxxfwg0cFJBBj5cjyJ6ee4B/ywE4rkNCq45EkHYiiAL5+/yxonEc6oDbShgdgY2Fbjwnb4++jzwC7XZqCSMEM2sSaTcbA+y3WquwAf8ADD426XKbCmsS0orxNYbVyu9qPIbYizCtqqgCLIo7AeV+lVglO50B1QoQorYEEG7II9G35HfA7NIN2BJ9SbvcC7/favdjSXtnY4ZRbatz6Hbl7jfvvEN4nUE6nN7dfXpy/fbHE4FLQrw7/wBZv1VioVGs3xxZMjDlBGwaJmbVqtWvV05j2sDYsqSrAUSSK6crvnXnjjLxkFT5+fl1wUy77jbY2f0fveM+XLPS+PHfalBkmDLYPP3/AKMNeRyoecBhsSbB9x/Xijw6K5FFXYq/UHnfxxZ4koE0nlfIdT0ArGXK61kyDMHBorYGMUAtfjihxfJpHlZdChbTfc77j9uKuRz0UPed4xskV42HKx7IN8wT8cW2yck0egM4Rlo6iKrbzGo/PBPZUgBMXstwySRRpU+1z3qqHww+cM7NQR/d1mrv2vxO3yAww5XJexpjA1cieY5j9X441v8Ak/0znGM4g7Gymrb8K/E4mfsxHH/GSAenNv39wGH58kSrMWJOoCh1u9ug5+flilnOEoJIfCOSM2on8oCqqiff0xHlyOSM5zEEYao0ZqBO9mgPx6eWI+zYvNR+9v7jYbs3AozEh5KO8AGwUjSfcbJFEHCp2WI+sx3z8W/+4f8AH54vjdlLl8Nf0nNuh/o/7rHCzw3ODVK17sjKoO/tMCNj6788NP0qDe/zo/8A0jhJyBC73uPMX7vn+rBn4lL+Rjy2fF5YGiQ9sffKT0269egGLWRMbIlivthyo7EJZPkPbPywsKrEsdiPMcjvVj5++sEIJGUmveN+W13VYixpDBluHqxFEbzMD0NUprzNEkfA4px5A1dAnTZ2694VIseWKmUzLAjmNJ1DbbfrY3OJEzosgkgaa3HTVdbfvtiTN0C1lczEPbicTKOo5En5L+ODkSK886jlmMusg/q0N/35YXeGZ2N80iBlbv4CjgG6JW997B2r54tcDzpVsi7HkXyz2eoJCD9eKiaiyOXYyxVQExbuyx2Oi2YGhqU2WFE7/DF36Q4qy0QI3AUdPI+eK3eGOL2h/Ac7RB5iJuXz17egxL9K04WJR8b93+d/DBg+kLMZNnRnRGIQW1KSFHmSBty92GHslwu4Z2kgvUgMTtVkm91vezexHltgf2a4zWSzcOsCVgtagKZSdDb89gwO9gCz0ODXC2H1Oi7Fo0eRDG9C1AF3YDaW6HbzGFZh6L90yx1GrSBlAB5+LSWO3s7eZ86s4l7OOvcSVuSfCKpmtbpRzNVyrphW7J9pS7pFIANQbxhq9y9auuvkNt8Tdl8+neCR6MamrIoC1oEjfayd/M2axOZT+HjLZtJMprVlb7Om0tyYruCfun34lyM6FIiullPhDBtYO9CnIAa6G468rxnvZvN93mc3H7MUiKB7TBQrhU1AjULj1EcqHwwdy+YHijR6dmeVCrd2ptL7wEnTS7gg2DpY6TWLTjnhnDYczlZ0lVhb95QsHxXobbmDRO+LfAeHLlYm3vWAytfiAVBSWK2BIodb674hynCM4EBMMazDRu0isWqw4XfwgA8rF2cDOM5eZZcvBJpbu1gZlaq0qz95sCbvlXuwEN8UzSurNFMm6gsVdNOlgo1MTuF9uiK69QMD+0PE4Zl1RlNAYFnIIOplK3ysFRIHvewBXO8InaFjFPmXRY+6moLo2Q6XRgwFeaEbfnY645xqR5oacjVHH3gKgrqZQG0ruT4aGq7PSsV46W49yWWiRY5C5etJXdSGDjSYtIOrUCQa8ixrEfFeFxx6aSSnkKqr0jLRBKso5nmLBIqje9Ym4tlJIJ1zLktC0qMzadL7ga9juCNxfKxyHLAbiWauZZQTpJDgFgzqDV2a0gmjt02vlipNK1FJG8byI6lKPjSiCPTfcVY5+eOUQMQCPuGvfqOLmddZJ+8QKqSq2kSMpo6CrFgBS+IEqK/J64qR+HS22wI99MT+3yw6UPfZuPK5DJR5/Mx97NKxWFedAEja9l5ElulgD1YMn29STwzZYBTsQGD7e4qLHL54zjiXEdeUjgb2oJJAp6NHIQx5cirDrzDbcsfcKzGpRZ9nb0xHL1q+PvGjcT4LAe7zmVI7smmUbDc1YB9nfYrhfzUSmaVz7KE/PFrg+fMeTWEnxzz61A+7HS0fSyu3mN8BO0GbMQlUH77X/Wr9/djPNXOoA/VyxLcr8V++SjjTuF8PRQuo3XeDn+StDl8/hjJsnMS6Ak8wP/PeNNyMwI2BJ39ojmefXF8pntMuwahaNNJB/wCzblXPxc+vTzxZgzA+z0qSAOfl4vM74oQuR91QOnM/s9cWCr9WIHoAP24RO9EjLVAHbnv+V+3A/iWVvTrlCkAAiwpNeW4/cYnd05Mw/wB5yevkCOmB+dzuWVrLxjY7Vfl1o8vfhGAcShg1FtZLEnYAtz58h64XeDRqubjCqy+17Qr7jeeGTivaCDSdMtn83l7gL26/P3YWuCTq+ajIBB8V3XMgn486+WL4Slypk+lBrr+fH/6Jxn7EWauul86w7fSO9sR+cn9xhhHxpw/Vny9uxMw5MfniYZ16q9sVxj0LfLDyFtEV4vJ5g8hR9/44s5aeaV/CpY7E0Cdh126C8CspDqkRCQLYAk7VZrDz2RCQ5qWCKVKZCO89pdtN7g0dybA8jiOUk9L42jc8LrlMsyNEDEySE6iBYJ1G+VEA79b9cV8zxFFizxQxkd6Jo9RIOorGSAKsEPXIi76AE4WezfHFiDK0hYtNGI0cMAFBfx7Gk3ZbAO1dcRdrop5JJMzWqIOAZVJ0lior2tyaobbDcYmce8PTF2kz8csZly4H2qtJJpA7zQSQS4vdA0Y6mvCa50Y49l14hk4pO8EZ+rd9uAQzLQZeewBBB5+0MZ8vBicg+d76vH3XdVdixzOrbc3VHleI+AcceByveskT/ZsaD6Y2bx0rAgGt9uow/EtV0IVwBvRIsHTqW/TlYvr1wd7XoMvnKgiEYVFITZwx3sgWbO3zW/I4qdn52fJ5vLxopc6ZQQGMgVWW6Cg2vLqKsnfFnLZnucrl80ziRnlYKpvUtAKWG+4IUD2drWjubVhyoO02T7mRdKSKJF1W6kWx3JFgVzG3T1wzcTySLEv1dNMckSMLbVvvqJNnTXXpt78Q9oEefIyZqVXAEgWNQLXQAo1hgNhzvVt4SOoIH9iMkc1BLEZAgRdVtuFFsTQsdT5jric2auXtOM2qZGFhoExzJErn29O7DUSLKkbc65e7HPFplSDKZiNmkYtobVTRj2lAHLTXiAob9TytZ4FD9ZzMcJfQs3gLVroVYoHmSQAPUjHeQn7maSF52VFLJsmrUVeuTMAl1uTyBIxc4IvJvSyB5HO1pYBqyK54zjt4Lds4iP3qrCFYC0AOsNY8zYHxFdcdcT7WSDJ9+qL3hlCMVJ0aqDGtLg+IHkOli9sB832nPcs2oB2Uxd2FYJpH3kcOTfSzhTQG5oLLl5ZHWTWjIPBuigLbXanfxttqAFi8Q8HRZTmEjWz3amIzOupArAcyAvNhsBt+OL/aLi2mjlu6XLzCNmSJdC3G7lUYUKYdaH3UJqwMBOzhXvSrd34kKqZa0gmh1BokWL2Iux5G5Ok29mh+LjM5eGKT7V5WAZEHjAjDtZA9knb4BjWEnOZco7IyspU0VYUw9CLNHBfIcLmbvZYfA2VjJmLPuWtwwSgRuoIrlsd98dyxLLkZMyyu03f+KTevFpLMd6tiyjcdRXXDnRXtUz0CCCCZVfWxcyOw8LHWaAvbat653vWJOAvGJ4BmACneeJWqqN0WLCtN1d+uPMvLrykiuC3c0IuYEfeOTIRTCyxAG4PLauohmJ5n0w80au8YUCeQINKF20iwVrURsQKobjbYcsGuM9pY5MvBHHFoeNSrufabwoNewCktpskixQ3wBzma7wp4VQKukBdhWpje/wDO6npifjvDVy8vdrKJRpB1BdPPpWo++764WS9Ubfhk4flVizkKDYFVkFsG1bkWDqPkdvTAvtax7x9jRlbejWxNC+V+l+eI+yveNKgUEojqxOmwlkC7+7y/TghxRzLBJp1t3U7sUWN20gE6nZwSiDa72v4E4zzOTTd4laCUowYcwbwY/wD9TPsRQI5UME+yEcUmda40kDodCOA1Hw2aIIBrVRO1+V4D5bgMs8sqwKCI7bd1UaL2IZiAwI3BHMb4vq+0dz0kk7V5o85MVpOO5hucrYppBfNlHmCdx+GDkfZl2ybZoAlVO5BFbGiQCbIB2+BwfjB+VBZM9I3N2OISx8zj7TjwjF9J2vMF+yo/hKfHAjBnsmf4QP5p/VgvoQb+kY/at70/uthLw4dvR4mP56D/APET+vCfiP8AH+sPl7dKMMvYjg+XzDSnMSMojXUEQ6WPO21aTsK5Dff03FcBkCyajF3xFVFz1nfaqJI6nb9ODvYviZGamjlQHvo2Tu2UKO8QXGCNNLWkruOu+Hd7ELTPGJr9qISXzJLIH89iSV60Pdh3+kXMOuYy7IV0qzd2UfTz7pzuKoEOp1WPa6VZCdtuz4yzq/eiQys7MAgRVNhqUa2NU/Xy69BuV4ghRY8wjPGGJ1KacfZaFUXtQ8JI60LugMHvsennaKUNLtF3NIo0aWWiBXJt/wDG/eWnI/wnh0qRgqe9ZYoRpOyiAgF2A/LZyep1crOKnZLLQzRZmSaN55FAVRpL6AwbS1hl1MTfMfd9TijA5j4arCQxyHMs8a0ftEMaKzBuVAqQR1sXzFr+D+qS8WlTLSZN1XQWDjUDrRrWypvqBW97HHWRzEC5d7hDyBwrMSbCMp06TuqNqXnpJIBG3PFjsxlosxLM2aMj1GX2JstqFknmefLmcR8ZzrNl8rGyIndpturMwYC3ZQgK7j7xJ2288P8AgFOy0mjI5qQSOHUgaUGxUi2saTdgHexQF7VeIOFcHlljh7+Ro8m8khVVJNMqm2VaIA57+jfGXi00OSl7rLlzDLDonGuy+pWB3KgKwVzsBtYvngdkM2mXXLTq0hlV2LAMaC7gBQVABvn4je3rU/2G+RpUYZTvXOVklW1DHSw1i9gLVuWoAWD0O2NX7FwhMrmIIkCMGbSZFLCjy1XRcDfyB59cZlwDOKsOeSNWOqMEFmPeadWnxaaDeJl252w5i6ceweclmSQytIJTIdcgFNaA0llSAR6jYfPC5aqYVeI8RTLcUeUJGxivRoXu0aXQdLutkCmbxBSPZvzsFx3L93mJF7wSm9TOAACzbttZ6k9cS9p81rnc14wzBm06GJDECxQogAdBz5DDVxLh0D5nLPORN9YiW1iqIKzEHvbTV4RZZiau76ECpczU2FgzRLCSTqkcUqg3oB5l1aMiyKoq1iul4v8AHeHQrkck8SnvJNRY2xs6Rr2LaRRr2RyonniftZwaBYRmIkeMySbR7lFSq8J07qSLD6iG1Dz297I8NgzGWzffqzNAmqPTrtSwfeg1MdSKNNdPkTM0XtT4dkYn4bmJGVmljcaTvpQHTdeMLv1JHlVmsVOzPDIp2lWUsNMRZQmxLWALOlthfKrN7YN9hMquYhnjeR4lQa5HRwuvWNKq1qfCKc9bv0xU7LZFkhzGaEzRNERG6qF1GNiO8vUbU17O3tLWHvsg3szPeZRXtlmYRyLZ8ethQNEGtekmj8+RknzLZWTMQFLja/AxU1qUNG9gEWFKsK615Yk4RlYdEmZR3EkEkbxxbeypDMxIBJqm5AVQJOCUvCRmJ3SYjLSZeBbWg5krUVYlWGwQxgnegBywWzQGcXyUWVzAXTI0RjBIYkFiQepRbUOAeX3a58oDw+H6l3+s98ZSuixpC+VVerrd1QwQgy+ZzMKSIEAgRqlBOoKh2QkAsGJNqDXPpYxW7PZzVpyczFcu0hZwNmvSPCDRIBZE2A5j34N6CSPLI3DhoSNpDK9nw96AiqxAsaq0nVQNV63cPaHjK5iPLnwiRVZZQqBQTqtXsCiSKH+7vzxS4hm7VYQvgieQrZO6uVIU8uVE3t7ZxHnuGyQiMyAASLqXxAmvUA2p9DWHIDr9F8JZZQsun7VNSab1Cm0m/eCK6UDjzsMzMOIQAjxXpFAszfabAk193rsLvzuT6O00xxuqEap9Lyjy2AS/yd+XPfyJOFM6xPJoYo7O6krfJ3KsKG9UTsMRfdX8ipw6Yxv3lXo5i6BPICx7QumI6hTg72L4oFldJpJQJAiro3JbvEUCvMKSR08NUbrA3tBwkZaTuxMJAQCxAoX5bMwNefryxBwKEPmIV7zu7kXx7eEg2CL2uxtfWsV1YjuIOIwMkjK4IbqGvULANGxz3ww8BkEuWOWE+hy4AVkBDAulENVrWpiRf3b64qds8sI8xoEjSCiSz6NeouxfUUG/iJonp6Vir2c4X9ZzCRCTurs6qsih0Fizfkb69MF7g9UMbnsbHn5+uPCcXOLZPupnj1atLEavMeZAJo+l49yvD9boveKusbE3z8vfvh7CyqODHZX+PH80/pGBubh0OVu661XzHQ+mCXZX/SB7j+kYL6H0x9so1Z5QxqpIq/s4vFLh/CYDzo353j3t6ftJR5Sx/wDtxhWMatoWMMWNAigbYnYKBvvyrGc42ydr8s+NI4FHDHKy5bR3+hj4T4lVaLV4hvy2sWAfXCFxFpYc07G45UfWNwSGNMpuyDdg8yN+uL/DYZ+H5vLSzxNH4wabqhOmTYH8ljzxFx3iJaNMve8MsgY0AGCrHHExrmwVGG/p7hXHjhW6P9qxBmEE0bIsaAapGZmLOyWsCCzTbOzChWpL5YRmrpthi7L9nps6rqroqIQTrLVqYc1Cg21J76rF9eG5bLx5eSQHvFzIWXU3hZY5iGpCgG4AJVjYFXzw5c6K9lbI8QkisxSMt1q0nY1dWOvM7HzxOuW76ZI4dIMmgAewqtpAIJPOqst13OHrjfAxxLiDrE3dJHApMjJav420lAtBl3PiBo6Wq8U8xwaDIQCfVIczFPQcHSCFkAYKhBFlDyY3zPIYPKDBLsFlfqefzikACPLa9nElUUJ8Qrre22EjifC3+sfV1DCOST7J5F06gxChtTAEjfzrGgvwSWZs5PBmgVeIxWylgwNsVFbqukr4rJst0FYpZ7NxjLrnpI9Wa7xNK26mKlBaMJZBUBXUkjxWxO2JlPA36Rs/Ksv1QmNwUW20kNq1knYsQp1A786arwL4oPqsf1aaQy6RaIo0xprjlDH7SOyys12K57EEeG8mTyvEc+T38ixvGXJfQstqq2p2C37R2saV2xznsxD9cieJdZXMCNQpjttLoQzeEqwKOEXYaTGefQ/gU+zGRKw5jNifuniBRV0glmK2Nyw071Ro7jzGJuzHftl5mhLau8UA/dUuCHY9Bsdz5e7DBxrJRzR5ueWUrJtqiQpuRFcZfwF6O5C7c064u9lOGZnL8OniaNBJI5Krq3PgplbmoIC7dLq8Tbqp0S+LdntPEFyrZhSZCNcukgB2JDWGbdiw3o1bdMXO0MudyX1epFQCJoo5IyoaRLXdlsldlQV+b0JOCa9nY8zms7LnWeDQysqxsNWl2bTIx0vQ2G+1b3QGBfaInOxRtlwZDGAHRFUAWq6io9pvESOXJdXXFb6TifhyPmeFyapWZhKFRBbs8hk1As27FiZKAH5Kk4G8IXOwTzRmOTU0RMysQr93dlwXO7bmuZ3PrhqhGYyAizE06yrK8fexhVCoG0aZA21vSadhys2avFTjXFI4s5mJMxJIjlDGqw9262h3DNZbwtR3Rdw1XWHoAuwHEUjz6tJpWNlkDLXhrQSAQByBA3r1xfaM5RMwZFKrnMsWj7wh5Nfd0dZrZ2MzNscOmvKZQSxZVYI6hJclySwQqPEfa5Sc97vkawmcAgi4pLDFMxjMUdMQ/wBpLpRAKDWCQQ7FjZrSMG6AnskzmPNxorNriUMVCEIA4JYiQgHa9hv5VzxP9H/FIsrJmJXNVl2EfgLW+pWQbAgE6epG/XB3PZ9Ml3UKBzpVwko0KWDSkKpkKAHSur0scsRcG7PSfUnhzM/cRB9RCBSWI0jxF2UVdVX5Qs7YNGBKS5nhw7rNQ/ZSi0R3V9JDqWZabY1sQauxfLEPDo9GYmzCuJWy4WYuHAV5NamSiE8SsdYAFbVvgxluOuM4rTEs65Ykd64Glu5VmC0tKbQim3O24PPrs12cy0j5o5xX1Ryv4FMmikvX41Ul6Zhy3Gm+R3NGAeZ4XNm4Z+IFkCiQqVOrUaVeVAjkRzI5HFvheWy+fWGHeGdV0lwAU0qB4ili2Kg8qo6iegw3w5LhcOUXU6rykZJGDF3Xw7qSCaINKCo89sUO0nZfuv8A6hGsa6HVhl1j7tREt+1deMjnQ9LJFlaMD/o/YZfiHcN9qDarXIE6fHW4B0jofjtgVm+CSpFJm2IUNMwC0wcHvDTezQ3HnfLzGGHsbnYv+kIJl7vVP4GVWrQe7WiF9qyVOosdy/vxz2t7L5vuZp5ZIgqu0mi2LEHcnWdW5v2LA292Eoscc482appVGoRqi1sNQa5HI2Fv4iTXPTgr2WiiCq6BWlQK+qtw12By6EVjn6McxEM2VmQN3sbIuqiPMjSRRsLW/wAOeOO0DH/pFxCm6qAFRbokaiNKjpZ2A2o+pwcp8KVb7ePBNKko0kNCPY20ku5o11F/v0VOBZ0QTxTMuoI4JWuY5MPQ0TR6GsPmSyOWaG83l1hYRAAFmik1qWDSMACxvw1r5AEgUd0Ph3DpZiwiUsEUs5UEgKOuwNXW2Hx9CrXaDKu2nM92yrKisxoBQx1Ku4O5cRl99/EcCpnBbbYAAD4LRPvJ3+OOJHs8+Ww59Pf+++GXO5KJ8pE0MD61S2ZR7W7Bmbcmg4Cjle9eQr0n2X5oKRJNYJcta9V0kDf33fwwQ7K/x493/EuPe0fADlDHcscokXUDGeXmDf6fQ8scdmf44/zf+JcP4X0e7fJ45fPvYv8A2gJ/RhU4ZmBHNHIa8Dq25obEG7HKufww2/SI32s1fysX45Wv0YSHGxwuM/E77OH0grIJYzKqgbgDUWZtOkMQx5p0B588LnF87380k2hU1tq0rsoNC695395ONF+knOxIiQyo2t4VAkCqdJV7ZbY3v4bqtq89swTBx9C+z59Hc8UEGcnklZEAjWxsbt2AVeRc0APInrvgTxrPs6Ll2EQaJmHeI2ssp1EIZALag2lr5lOmK3ZrjkeVIYxGRyxNlhSrpIGhSKEhJoub8Nge0cDBuCwB3/KazXqaF2cKw4ffozzUvenLl17vu3osLIGxA5g6ASxq+bHfpha7UcV70d2QbSWRtbAapA7EhjVadtggB52STgv2TnkgSfOoobuY1QAmhqkdV5daFtz6VW+E3NThyGqm21EsTqb7znyJO9DC499ny6N3Yfi5CT5eSYqriIAj7tyLExXybS678vBgPxPizLlRkpMuEaKRmDMLkUFixj3Gxs0SD92iMB8s5Uh15owbldUbB+fng32g4dn+6jmzMbCIl2Q0KXvXLsTQ21M1+LfFZ2n40jsr2eyuTjWQqrTAKHkNv7a76BvQ3K7CzW+A3brJZMxSSqI0lIBUg6ZLqlXTY2KoRRG17b48+jpKyqkTr7bOysyju1VXRbs2LbxA10Plgvw7KZQvPP4JrjB1SwqYSByCEhdRYqGuzYoirGM77VPRD7KTrO+bXMFPtYQe8YCkfvI41ffy7zVz6XiPIZspDJcjssbOkfi2FqwDDehVA7eWKH1xYMy7tEJD3kgeORdKMCx20A2pHPSbAIHlhu+i9omkmZ4wBq1INiqeFyb1dKHPpiuU6HGh/ZrtDIsjr/GyZqMRx6vEO9LjuixP3Qxa6B54CcIyrd8cuuYeLUSispIWWnKkXqHtUavYmhteOO0U7DNSMFeOTXqJJ0uCd78NBdiOQwHw+PHouV7ah2u7NzPDHDFl0AihRtZNu5j1q0asF3JDRkaiCaoC7xm2czjShQ1Uq6VA9SWZj5szEsWPMn3DGswvmsxkoos3lpA0irozCOuoOLMTldQZGoaieR5bFqxk2dybxSNFIpV1NMP35jrflh8Spz7S8cyeag3J75IgEJLKC+iHWSAtMTRXc14CdgbxW7G8Pny4HEdMZhVJLVnUO40sPCp5nUuw2vScKCJfoPPpjSOyuaaThM0TShQjsgJNHTKoCKDXJnZhZ5C+dVgvUE7KnbJJhmC0gCq9tCtg1DrYR0ATpWtwp8z5nBbsDm3nmlglJdJIm2JNBu8WuR9kl6K8jtfLCxxiaVpCJpe8dCUsHUtA/cI20nnsBzxY4Dxxsr3ulAxlTReoqyi7JUryPr0IB6UXnQ3tW43le6zE0epm0yMupvaamIs+d+eCfZDtActnBNISyvtKSTuCwbUfOmAPzxe7Gdm4M807SvMgSiAg1k6tR3cqbO1crJYfG5PwHh0GTZ5JXkmbUFYEqIzZ0roHtPQBK7899IIbC2ehhZ47k9DLIJFkWYd4GBFgtu6slkoQT12N7E704dj819ZyL5KQaiZe7jZidKGSGVkJ58njI97r5DCrN2XzK5f60YqgoEMWUGi2kWt3d9Kwf+j94BDN3ubTLt30LLqIuoyxel/OVyoPn51gvoQD7LJXEMuEN1mFo9CA43+OGzKccOdy8+TkfRNqGg34ZLYIoO23i0g9KOrocLnZXLFc/GutXEcqqHB1KQrAKV/NoCvIUMDstl3mn0KQGaTSp1aaLNQN+XuxN9q+POIcPfLsgJIfQsnIqykk+H0KleY2wwdmM/IZ8qEUgoGDsdexketZYGwtGJOgHoDeLv0nZFzmO8WnRETvilHupGY6geRGo+IA9WbleFKDiMiJLHGfDKFDH72lGDLRvw71Y9KweyOuQJXil5lBJFMRBI+5XU6+CySaewAVvayMAOyfFBl808alCkp7vXICRQY6SaZaVup8um2B06uzGWTVre3taB1FjdittwxxWEOrn1HXl12wujXO1HDGheQSOO8SUx6FQhQoQNat5W1VV9euC3G+0hjikysY8L5fKKjK1aQsayP7yxevngXxTtDmHjMEuhxQGpkttggBBJ2alA1VdE774DZmUsxZue1/AAD8Bi5NTTH2vSNkjmWcyFtOlSADoKai56+14KGwZHwN7Nfxrf0Z/vLiHh2aaGVGkRmQKylGsWjhgwBI2vUSCOu+JuzY+0b+jP8AeXDzIPo128a3m/pov/bYWostIqrMCBTWu4u1POj6j8MMvbRCTNX8rEf/ANc4VI3cjQCSD93c/hieP6wX2Kd9JmlZ8xmWbuxY1nVufKyKJocrut62xSyed7tWASNiwrU6BiB+bfs+8b+uKzoV5gj3iv0461XfuxWBPm8xGwXRFoI50xYH4NZB+ONB+h7h0LiaWQI0isFRWo0NNltPrdavQ+uMzx8po2OfngvHotbV2g4dkZs7l0kEQkCsSp2Dr7EaMARZ1tYHOlYcrwi/SJBlkmVMvGqOoplRAi1Zq9zqaq8XW8LOSzZjkjdecbh762CD+rBftHL3oXNM/jnaQpEF06IRI9GwNJOrUPM88TlitdcSyWT+qRTQTHv2OmSFiDRF2wFbLyq7BB9+GztRxh8zwmOYhF1rTAAUCsgjIUFtSm65CgL33xmGDfC+N6YWglIMaxymNWXUDI4XQPSmGoHz588PxLRXhfaHLDJNEyNDNEe8ieNiO8cqVAY0dt7KtYPTlifs3xGWD6tK0jSNnJQja/FpSHMR2QSfVtuQrCPibLZlkIZTuAwF9NSkEj13v3gYPEaau0PB9WT+umOpJcxJI5LGwjyNpGm6ABK2au2APljvsHxQZf7Vj4VlXV/NKure+gxNYS9OC/DiPq8oN8x+hsLnOlcL2u9uYIu+7+GZZVnLMdLamDAjWSPuhiTpHkMCM/lowQsblqQd422kvVtoI+6L078ypPWhTx3dfpxWYhpPaPtA8vDIJQwSXwKxAGouC4IU80sIzk8qCgczhJOY7yJ1k02oUoxPiG9FFrYLuW0gbYkXjCjLyoEuWXQGY0VCISSAOjMQu/kK26+cJ4BLmgTCNZXdwvtAGqNdSTqofmnEyZ7Vf4Dk4O8Dz8UZCTjVA9u60SSUilEQFciHf8AboYh7OZjLxysM5C0iFStCwUfo2n71cqPK+R5YZuO9hkiyC5lJZO80o7JImnYp4gEA1I1777CiD54dKESR7Ymqs2ATqryFnnXnjxue+GDh/C4Y8sM5mH1BtSwwx+0ZNwGdjsqrRNbk7e4rxOKIy9h+JpE0yStpWSPw6qK94rArYJAB5kGxVYCcUKmWTQzPGGYIz8yuo0x8r5164qHBrOyZQROFiJmdkKMJCUij7pCw5+Jy+pSDy9KAws70GLtJxdpeF5b7RCWFMSo7xmQ04J6BSbsb06+ZOF3O5qGaOPTFozGohwgqNk+5pUcqG3meZLHFbgmfEU8Dy6miilEhVaPVdVAkDfQo3PTHWVkRpSXFRsTexcqp+94StsoPoOe29YVmKl03dh+KRwoYe4HeySrchrwqNNAcySDflzvA1MrknyWttUebjZgAtsJbNgsDstXp2I5HY8sTcKCDMIsZLIH2cggtR2Yitttq9MBjCdI5A78+nXeumMtaY+WR3jKmyuoMR11BaBN89qxf4HwTv4pydQkjAIACgHnYN8+XKt75+deHwjxE2elfH/HriWZ2ABsg0SSLUjny2vBoxSiypZh90BhZ07DffbbpvvWD0fZn+FJA8mlHJKSlOfh5ABiLroT1v0xS4kkSRhoZjJexDJo07WKvc4FZ/iEmwLsChBG52IqiK5ECvhgm0r0l4rw7upzCzKSGoN92idm3qgBz+OIOPcOWGTwt3kTi0cDTqWt+poi66/qxRzEpY6j1+N/PEbSsRRJIu6s1Z5msa8YztGOL9pJZo1h1OIxuQz6yT56iBt1oUN+WIuzX8a39Gf7y4E4K9nT45P6Jv7y4eZC3swdtTTTCyLkjuuv8HO2E6E0dVcvhufXDh9IgqSQf7VfwiIwpZZQx0sSF50Bdn3Ynj1xO+3M8xar6DzJ6+vLoPhjrJqpdQ16b3o0fmQQPkcGcwiLEQQANjQHiIBG19L8ycVOC5V2kDIvh5EsLBHXlv8sE5dHePYdLp8On8nf32f1UPhjxBuORwx8H4CJZCWjkSJeWuwzn1JG23kMBc2/2xaRTWvxDkSA246dNsOct6LMRZeAu4RatjpFmhueZPQeuOiGK6mJIA0oSTVAnZb5AEnYdScPXF+yeWzEWVzOVK5dJqDRsWZuZ1MCSbKqGsbXpwN7fcXBdcrl/9Fy6qqij7YU2ST1qx/WPrg3RgJxXgMsEME70UzCalq9vIHbnVH4+mIOG8QESyK0SyLIACGsVRNEEcjvz548zPEpZEjieRmSMUoY7KNhQ35AKKxUiQs2lAWJ5BRZ+AGGQ3mOzEi5XK5gNf1l+7VNJBB1ELve+qr5fPFTtDwZspJ3bsrV95eWqgWXffbUOYF2D1w48J4NxWVssr6UjhKmMObVdKUPCtmyNvMajy6d53h3CCzNmM9NNNrOqOMH27AZFjEZYeyF3N7DfC8jwr8U7KSwnLLqVnzFAKNgjsQApbcHmLI9cWpcllYpjB3zNANHeygWb0nVpoct6Fg1vd1g3xngGZ72OPvk7pJNSFdRmWgNGtW2DhfzquyeYGF3I9lc6ysBA29C9Sgc6G5O+It2e1yZVTtTDAublXLEdyK0UdQ9gXR673io/Dpe5GY7s9yW0a9q1Vy8/jVYaZfo6zQjQhF7w+1cormdwNArahWprIseWCvDuDyw8OzWUkhaSSZy8fdBnUERjQ2qqHjQDfz8sX5RGELhvC5p+87lC4jXW5FUq+Zs/hz2PljZfou4Vo4erFye+YyUQCF300B6hbJ9cJqJLleGTZT6pN9YnfxMI9a6dS82UnbSCB6sfXDz9GCMvDo0dSGVpBR57yFvh7XXCt0QqcW7MxwcQyuYgRnhknZWVjrqZSx5tvTEWLJ3U+gw457j8aCBmjJkloKo9qzQYUNyQGJ086VjXhOKnazg8ucy8iWmWEbiTVqDBmVW1aiACvMEG75E+RzCXtTxGWJT3sgQLpLra3zssw6n8r09+F7MH43lVizM8aewkrqv80OQOfoMe8DyglzMETBmV5UVgpo6SwDUem1nBDhXZuRwkjr9m4sb0T5Xt4QaIvBSLs1mEzafVFUMLkQtJSgAC7Jo1vW188V5T0Xj9Bu2GQjgzk0US6Y1akFltqF7nc+LUPeCOmB2SWMuBKzKhu2UBiD0NHmL59aur5YNdpsnAY0zOXnkmDyOkneLpIk2clRQpDqJrmMBYsjKwtY3I6EKSPnVYfwlyDL5f6q7mepy2kRd2SCgo3q+6SRz9464pRHbpzH7+eLsPZ3NMaEDj+cNI/GsfT8GnhtpIiAp3Ipl8xZF4VsOabsjwuKP6lP3uvvQNaDYq1GgNqoEEGxdg/BVycuoEatJG/M2QK2BG3SsFODcUjeaMFTqJ53de7YdOmC3DuzELR2ZZADpG6BWob0L6Hz36VjL/AK1LTSMp8YJUHzu9xVb+nX/HF/iKtZBK2tAAMSDYuwTXK+t/oOHV8hHoMZRdJ25HxX5nc3tzwvngZ1GpDpG1ciF56QaPlV+XTC0FKVivTb9YG2KcymlJOzXXwNfDD/PBCBp0hQNud9Op64X8/wAIjYWpKjy9oe8bivOvTpiuPKJvHSyTjzFvNZTSTRsDr09PccVcbS6zsx5gnwD2pf6F/wBK4GYJ8C9qX+hf9WCiGH6TD9uw/wBo34ADC7wVLeuXrhg+kgfbsf8AaN+IvCxkJArXde/998Rf1VP2OaZKM81Q+WoWeXS98F+HQKNqAI88BeGZoUCDfr59OX78sE5M4WqySR0/EX8+WMGow8IbpuNrr9Y6YU07HZqRyczKK1EgKS/Pys+EfPDDkOIG9lJraz4d/Tff34M5ZmLWaG1mt6+PnipU2FuHsSpRUaeYxqbC+BQDZPPTZ5nr1x3lPo/y43Z5WXVq0kjTt5gAfpw5wvH5k+h/e8ezMqjZNj+OK2pUMhwuGIfZRRqPRAB8ep+OO5WA2A6b0oF/Lpi6zKBv5b+Xu9ce6R0+A6YRh8YewR03u6r5YuSu1mmYE/D/AB/yx6FPTSa53W2JL8wPT192EFA5O97IHmPPe9ji1lYgFINVd7/h8MfPM3sDc77D9G/nibLraiwQ3Poa288T9UjGYCqd+QG3+A5Y8y821gfpHl88RZySPYMa3/fl+++PRKoXw1fM9P3usOFUuXkLGzvt+vriPO5EM8ciWjruCu3zrYj063jyAlSxGw2rqfdvizPmQNPrz+e++KIljs9nA6lnilhLMzpINIY2CHIGoPIKADNZ23Jwajy6rSBd9JUsCAQehrkNsFs1maQEbbkAH3eeBn/SIKvqHIgnyrc3sAcFEcZ7NMSpBDavOun3R5E16fqwL7Q8HSQBn7xLXu2rT/FnmKNgi+tXvi9meIEKSN+oAJ5Dny3J9PTHefl1IGAqwDZJ8Orbl06fHC0yvD2HU6ozNMIB4gmoG3ArWRVctuV+uGdIlVApJIUAKaAJrbcjYfDzG2BmUzjWpegQNLVe/Kz16D054K5goFsbV11G99q/VeDdGY8WUMrAjdetHz57kE16frx1lsqTGWobkk3y35g7kj3jHsebVSSDQA3/AHHP9/PEmRzW9BrG+x2r3egwBLkOHIWDqqal+8q78qrVW+ImyTCzeojeidz7664sx5sCVRsL6+vXlQ64jzeb0mjsSdqI39efPASoq0KIpW8t/f8A5YGTQsrWeVc/Mem4vniVs5oazuBuQOfvAxXn44CBW4J6gk89j8KwlKkvCQSdxpA25ij0HOq87OI4soFRitORz0Agr5nWaAFVz32+GPs9xQxOwYKT6URtuSK8J/VgRne0DMa1qo5Hny350CaHX34Ap8RiAsEg+7dd72vzGAObyxU2RQOLUmesUaO/XY/Py9LxSklsGgfneNeEsRysqHBfs8njm9IH/So/Xihkp1QksmrbazVHz9cX+BMS8pO32LenVf1Yuoht7V8EmzE8qrFNQk1Kywu4bw9CP04Dxdhpz92ce/LSfrxu2Sfwj3YsasRLcVWJ5XspIu2ma+p+ryf5fLBPK8EkTmkrHbcwSVW9ggb38ca2Dj7C8YflWWR5Bw1iOb4wSHF2HvK3jnPp9Xf9l40a8fYXhB5M+g1j/s8x/Z3uviLxb+umq7nNf2d/2Yd8fYfiXkSFmJ3MOY9xgb50eWO3zVbdzmP/AAG/Vh0x5eDxGkWTPcgIczXUdw+/7ccnPmq7nMD/ALg7e7yOHwnHhOF4waRo88Af4rMf+Ed6+PriWLN8yYcxuQP4onbeuuHK8fYXjD8iHmHYnV3MvP8AkyD+GOY8y4vwSm2vaInb54fseg4Jxg8iHFKSrL3WYtjZ/g7kD9WO8tC92I8zQ5KYWUc7388N4z9tpVGNXZ2oUT62bravMXW9eGWQaVqy33yQKskjYcyFB6Vdb9cPINpUGUzBXSYZGFk+Lw38Pw8scRcNzdOHy7vr/wBoigegFbYalz5dykYFK2lma/u0XAF7k6gATQFk71R+mzM/3Y0FCzqfmbGwIU8hZ3rmo8yHkLaTl4Nmx7WWZq9m5YxXrtV4ufVs1VfUjVUR3yVyw5ROdI1VfWtx+gY614Mg2s1zHAM2zEjKyAEAUJY+QFAXVn44+bgWbIo5WQ/97GP3/wAMaVrx6GvB4w/Ks3g4NnFIvKu3oZY/P0GPE4Fmhf8ABHG9qBKtKfP1xpWPsHjC8qz9OF5jVf1M/wDiLd9d66+XpiGPg+ZH+qPe3/bDp0qqO3n6eWNGGPsHjB5VnUvBs0xv6swN2CJFH6B+zFCTsnmibELqPIOtfoxqmPsHjB5VkT9hsyy6TG9c/aTY/LFFvo0zH5En9ZMbXj7DnQt1iP8A1Z5j8iT5p+3HP/Vtmt6WSjzFpvve/i33H4Y3DH2HtJhZ+jTNfkP/AOT/AJ8WYuw+eUu3cu5aMpuY18q+96Af5Y2vHmDQ/9k=" width="400" /><br />
<br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">(1920li yılların başlarında) Amerika'da ufak bir Türk kolonisi vardı. Bunlar ayrı ayrı zamanlarda çeşitli sebeplerle buraya gelip yerleşmiş vatandaşlardı. Çoğu New York'ta, bir kısmı otomobil sanayisi şehri olan Detroit'te ve başka şehirlerde bulunurlardı. Amerika'ya büyük servetler yapmak hülyasıyla gelmişlerdi. Fakat dil bilmedikleri, usta işçi olmadıkları için sürekli bir iş bulmakta güçlük çekiyorlardı. Hep geçici ve geliri az işlerde çalışıyorlardı. Detroit şehrinde bulunanların çoğu Kürt'tü. Bunlar otomobil fabrikalarında, ateşçilik gibi ağır işlerde kullanılıyordu. Fakat hepsinde derin bir vatan sevgisi ve sonsuz bir yurt hasreti vardı. Zaten Amerika'ya ayak uyduramamışlardı. Şehrin fakir semtlerinde yaşıyor, bu semtlerde açılan Türk kahvelerinde buluşup vakitlerini geçiriyorlardı. Sendikalara bağlanamadıkları için iş hayatları daima tehlikedeydi. Bu sebeple çoğunun hayatı bir maceradan ibaretti..</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bu Türk kolonisiyle temasa geçtikten sonra, bunları örgütlendirmeyi düşündük. Vatandaşlar bu fikrimizi sevinçle karşıladı. Aralarında bir örgüt kurulursa, bu sayede birbirlerine yardım etmek imkânını bulacak, dağınık ve himayesiz bir yığın olmaktan kurtulacaklardı. </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">İlk toplantıyı küçük bir mahalle sinemasında yaptık. Bu girişimi işiten bütün Türkler ve Kürtler geldi. Bu toplantıda örgütün temelini attık, ilk yönetim kurulunu seçtik.. </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Örgütün iki amacı olacaktı: Biri ABD'deki Türklerin yalnızlıktan kurtularak dayanabilecekleri ve her vakit başvurabilecekleri bir birlik kurmak; ikincisi Anadolu'da Kurtuluş Savaşı'nda yetim kalan yavrulara buradan yardım elimizi uzatmak. ABD'deki Türkler zengin insanlar değildi. Aralarında tek tük para yapmış olanlar da vardı. Fakat bunların sayısı pek azdı. Kazançları kararsız ve sınırlıydı. Böyle olmakla beraber bütün Türkler, uzaktan uzağa olsun, Kurtuluş Savaşı'na katılmak istiyordu. Orada bağımsızlık için kanlarını ve canlarını verenlerin yanında onlar da hiç olmazsa paraca yardım ederek milli görevlerini yapmak istiyorlardı. Bu amacı gerçekleştirmek için Ankara'da yeni kurulan Himaye-i Etfal Cemiyeti (Çocuk Esirgeme Kurumu) ile temasa geçtik. Toplantılarda verilen yardım paralarını bu kuruma göndermeye başladık. Bu iş günden güne büyüdü, bütün ABD'deki Türk ve Kürtler, New York'taki örgütü ve çalışmaları haber alınca, onlar da kendi aralarında örgütler kurarak faaliyete geçtiler. Böylece o güne kadar birbirlerinden habersiz yaşayan vatandaşlar bir araya gelmek fırsatını buldu ve aynı zamanda vatanla bağlarını tazelemiş oldular..</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Çeşitli şehirlerdeki Türk ve Kürtler arasında bir hamiyet yarışması başlamıştı. Her toplantıda Anadolu yetimlerine yapılan yardım miktarı artıyordu. Çocuk Esirgeme Kurumu, gönderilen yardımın büyüklüğünü görerek bizimle sık sık mektuplaşmaya başladı. Bu mektuplaşma sonucunda </span><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Çocuk Esirgeme </span><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Kurumu Başkanı Dr. Fuat (Umay) Bey'in ABD'ye daveti kararlaştırıldı. Fuat Bey'in gelişi, ABD'deki vatandaşları daha da heyecanlandırdı. Fuat Bey şehir şehir gezerek bütün Türk ve Kürtlerle yakından temas etti, onlara Kurtuluş Savaşı'nın ne büyük fedakârlıklarla yapıldığını anlattı ve iki hafta, artakalan binlerce yetim çocuğun acıklı durumunu bildirdi. Böylece Anadolu'da Kurtuluş Savaşı devam ederken, ABD'deki vatandaşlar da bu savaşa katılmış olmanın zevk ve şerefini tadıyorlardı..</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<img alt="File:Dr. Fuad New York'ta kendisi için toplanan Osmanlı Teavün Cemiyeti üyeleri ile (1923).jpg" height="246" src="https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/9/94/Dr._Fuad_New_York%27ta_kendisi_i%C3%A7in_toplanan_Osmanl%C4%B1_Teav%C3%BCn_Cemiyeti_%C3%BCyeleri_ile_%281923%29.jpg" width="400" /><br />
<br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Fuat Bey Amerika'ya 1922'de gelmişti. O yıl Kurtuluş Savaşı'nın son yılıydı. O sıralarda savaşı günü gününe heyecanla izliyor, toplantılarda vatandaşlara olup bitenleri haber veriyorduk. Nihayet daha Fuat Bey ABD'deyken Yunan ordusunun İzmir'de denize döküldüğü hakkındaki büyük zafer haberi geldi. Bu büyük bayramı birlikte kutlamak için vatandaşları olağanüstü bir toplantıya çağırdık. Toplantıya katılanlar, mutluluk ve sevinçlerini, yardıma daha geniş biçimde katılmak suretiyle belirtmekte yarış ediyorlardı. Heyecanın en son haddine vardığı dakikada, dinleyiciler arasından biri kalktı, kürsüye doğru yavaş adımlarla ilerlemeye başladı. Palabıyıklı, yanık yüzlü, kırk yaşlarında yağız bir Anadolu çocuğuydu. New York'taki Türklerden değildi.Onu aramızda ilk kez görüyorduk. Sessizce kürsüye çıktı. Hepimizin gözü, merakla, bu tanımadığımız vatandaşa dikildi. Tereddütlü, utangaç ve iddiasız bir sesle konuşmaya başladı:</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><i>"Arkadaşlar," </i>dedi, <i>"ben Detroit'ten geliyorum. Memlekete dönüyorum. Bu toplantılarınızda ilk kez bulunuyorum. Kurtuluş Savaşı'nda canlarını ve kanlarını verenlerin hikâyelerini dinledim. Yetim kalan yavruların acıklı halini öğrendim, onun için konuşuyorum. Ben Amerika'da 18 yıl çalıştım. İşte bu süre içinde kazanıp biriktirdiğim para (cebinden bir cüzdan çıkarıp kürsünün üstüne bıraktı).. İşte altın saat ve köstek (boynundan kalın altın zincirli bir saat çıkarıp masanın üstüne koydu).. Bunları Anadolu'daki şehit kardeşlerimizin yetim yavrularına gönderin. Bana da İstanbul'a kadar bir vapur bileti alın. Başka bir şey istemiyorum."</i></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Hepimiz donakalmıştık. Bu yüksek hamiyet örneği Anadolu çocuğunu hepimiz kucaklayıp öptük. Amerika'da Detroit otomobil fabrikalarının ateş ocaklarında bin bir güçlük içinde çalışarak kazandığı parayı bir tahta masanın üstüne atıvermişti. Bu hamiyet sahnesi birçoğumuzun gözlerinden yaş getirmişti..</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Para<i> </i>çantası açıldığı zaman içinden 18.000 dolar çıktı. Bu adam bu parayı yemeyerek içmeyerek, dolar dolar biriktirmişti. Bu parayla memlekete dönüp kendisine bir iş tutacaktı. Paranın bir kısmını olsun geri vermek istedik, kabul etmedi ve bunu bir hakaret saydı. Bütün varlığını vermişti. Kendisine bilet alındı, bir miktar cep harçlığı verildi ve bu fedakâr işçi, memlekete parasız döndü.. Orada savaş sırasında bütün ailesinin öldürüldüğünü ve hayatta yapayalnız kaldığını öğrenince tekrar Ankara'ya döndü. Çocuk Esirgeme Kurumu'nda kendisine bir iş verirler diye umuyordu. Fakat varını yoğunu verdiği Çocuk Esirgeme Kurumu, bu adamın elinden tutmadı ve ona iş vermedi. Sık sık bana gelir, dert yanardı. Sonra İstanbul'a döndü, bir depoda bekçilik işi buldu. Ömrünün son senelerini böyle geçirdi. Bu meçhul kahramanın adı "Çavuş"tu. Asıl adını vermeye lüzum bile görmezdi. ABD'de 18 yıl çalıştığı halde, onu kimse tanımıyordu. Fakat bu yüksek ve asil hareketinden sonra hepimizin dostu oluvermişti. Herkes takdirle ve hayranlıkla onun sözünü eder olmuştu..</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">ABD'deki Türk ve Kürtler arasında aynı derecede değilse bile, ona yakın yardım örnekleri gösteren vatandaşlar az değildi. Düşününüz ki, ABD'deki vatandaşların sayısı birkaç bini geçmiyordu. Çoğu ağır işlerde çalışıyor ve az kazanıyordu. Oysa bir-iki sene içinde bu vatandaşlar Anadolu yetimlerine 100.000 dolar gönderdi. Çocuk Esirgeme Kurumu bütün memleketten bu paranın yarısı kadar bile bir yardım toplayamamıştı. Ankara'daki Çocuk Esirgeme Kurumu binası, Keçiören'deki çocuk evleri, ABD'deki Türk ve Kürtlerin gönderdiği parayla yaptırılmıştı.. </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<img alt="Sosyal Hizmet Uzmanları" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/proxy/AVvXsEj2i8FAb91gzPboawcd5DqP8mbZkpjxSqhifhOA3c7jBUcw3ZmyF2BCMzTj2DwHT1XrlxZlPxv7O3_cM_onHhm9OMUn1_WxktuIARYHjtgFihJkvBAOyH7Wa1MYOas50k8niuzA0yslvDDGnGKFiC79aAfZ4u6LXAmffFw1xQ9_nznhVrfpYCV4CZiGNt9VfNyuFwiIX7_Q1tHR1uQ=" /><br />
<br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><b><i>(ZEKERİYA SERTEL'in "Hatırladıklarım" adlı anı kitabından alıntıdır; Can Yayınları, 2019)</i></b></span>Vedii Yukaruçhttp://www.blogger.com/profile/01650708238467487986noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5574782591132949472.post-60964987412091584942020-05-31T12:24:00.000+03:002020-05-31T12:24:54.232+03:00997) VAR MISIN, YOK MUSUN EY ULUBATLI HASAN !...<img alt="Ulubatlı var mı, yok mu?... İşte tarihçilerin son kararı ..." height="214" src="https://sondevir.gaste24.com/images/haberler/250x190/2012/03/02/ulubatli.jpg" width="320" /><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b><br /></b></span>
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b>İstanbul</b>'un fethiyle ilgili meşhur bir hikâye de, surlara ilk çıkan ve buraya Osmanlı bayrağını diktikten sonra <i>"şehadet şerbetin nuş iden"</i> <i>(</i>Farsça<i> nuşiden:İçmek)</i>, yani <b>Hakk'</b>a yürüyen <b>Ulubatlı Hasan</b>'ınkidir.. </span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Savaş meydanının psikolojisinin sıkça kahramanlık menkıbeleriyle sonuçlandığı herkesin malumudur; en sıkıştığı anlarda <i>"asâkir-i İslam'ın"</i> sürekli yardımına koşan ak sakallı dedelerin de klişeleşmiş bir motif ya da toplumların kolektif hayal gücünün ürünü olduklarını unutmayalım. Peki, at izinin it izine karıştığı <b>29 Mayıs</b>'ta surlara ilk bayrağı diken hakikaten <b>Ulubatlı Hasan</b> mıydı? Roman ve filmlere konu olan, sokak ve binalara ismi verilen ve adeta fethin bir sembolü haline gelen bu cengâver kahraman gerçekten yaşamış biri miydi?</span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">O karışıklıkta bu şerefe sadece tek bir kişinin nail olup olmadığını bilmiyoruz; durum böyle olsa bile bu kişinin kim olduğunun doğru bir şekilde saptanıp saptanmadığı da tartışmalı. Ama böyle farazi cümleler kurmaktan daha iyisini yapabiliriz; daha doğrusu dönemin kaynaklarına hâkimiyeti ile tanınan <b>Feridun Emecen</b> bunu çoktan yapmış bile.. <b>Ulubatlı Hasan</b>'dan bahseden tek dönem kaynağı, kuşatmada Bizans İmparatoru'nun yanında olan <b>Yorgios Sfrancis</b>'e aittir. Ancak, sıkıntı da burada başlamaktadır; zira <b>Hasan</b>'ın isminin geçtiği versiyon bizzat Bizanslı tarihçinin yazdığı <b>"Chronicon Minus" </b>değil, <b>1573-75 </b>arasında <b>Menefşe</b> metropoliti <b>Macarios Melisseons</b> tarafından yazılmış ve yıllarca <b>Sfrancis'</b>e atfedilerek <b>"Chronicon Maius"</b> denen halidir. Fetihten yüz yirmi yıl sonra kaleme alınan bu eserde bahsi geçen <b>Hasan</b>'ın, o dönem halk tarafından benimsenen efsanevi bir figür olma ihtimali yüksektir. En azından onun tarihî varlığını kaynaklarla ispatlamamız imkânsız görünüyor..</span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="Yorgios Sfrancis'in Anıları - Chronicon Minus" height="320" src="https://koklerkitap.com/resim/84ebffa7741b370d1287102e8450e62e.jpg" width="207" /> <img alt="Γεώργιος Σφραντζής: ο αυτόπτης μάρτυρας και ιστορικός της άλωσης ..." height="320" src="https://www.pemptousia.gr/wp-content/uploads/2018/12/Fratzis.jpg" width="275" /><br />
<br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b>Hasan</b>'ın gerçekten var olduğunu iddia eden tek ilmî çalışma, yakın zamanda <b>Hakan Yılmaz </b>tarafından yapılmıştır. Genç araştırmacı <b>Horhor</b> semtinde <b>Fatih</b>'in <b>"alemdar"</b>ı olan <b>(sancaktar) Hasan</b> adlı bir <b>"serdar"</b>ın kabrini bulmuş ve bu kabrin kitabesinde <b>Ulubatlı</b>'nın surlara çıkışının <b>"Chronicon Maius"</b>daki tasvirine benzeyen detaylar saptamıştır. </span><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b>"Chronicon Maius"</b>un <b>Sfrancis</b>'e ait olduğunda ısrarcı olan <b>Hakan Yılmaz</b>'a göre kitabedeki şiir, <b>1956</b> yılında <b>İstanbul</b>'un altını üstüne getiren <b>Demokrat Parti</b> hükümeti yıktırana kadar <b>Atatürk Bulvarı</b> üstünde bir de mescidi bulunan <b>"Alemdar Baba Hasan"</b>ın <b>Ulubatlı Hasan</b> olduğunu akıllara getirmektedir. Aynı şahıs adına <b>Fatih</b>'in babası <b>II. Murad</b> tarafından <b>1425</b> yılında <b>Bursa</b>'da <b>Kızılcuklu</b> <b>(bugünkü "Hasanağa")</b> köyü vakfedilmiş. Bu köyün de <b>Ulubat Gölü</b>'nün birkaç kilometre doğusunda olması bu iddiayı güçlendiren başka bir delil olarak karşımıza çıkıyor. </span><br />
<span style="background-color: white;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Başkent <b>Edirne</b>’de, <b>Çöke</b> yakınlarında bir köy de bu vakfiyeye ilâve edilmiş.<b> Edirne</b>’deki bu köyün adı da <b>Bursa</b>’dakine benzer şekilde şimdi <b>Hasanağa</b> adını taşıyor. Vakıf belgesi şimdi <b>Bursa</b>’nın <b>Nilüfer</b> ilçesine bağlı <b>Hasanağa</b> köyünde, soyundan gelen bir ailenin elinde bulunuyor. <b>Alemdar Baba Hasan</b> kuşatmaya katılmadan önce hem <b>Bursa</b>’da, hem de <b>Edirne</b>’de vakıflar kurmuş ve her iki şehirde cami, mektep, zaviye, hamam gibi hayır eserleri yaptırmış. <b>Yılmaz</b>, arşiv belgelerinde <b>Baba Hasan</b>’ın<b> İstanbul</b>’daki oğullarının adlarının, <b>Bursa</b> ve <b>Edirne</b>’deki <b>Hasanağa </b>köylerinde de aynen ortaya çıkmasının her iki <b>Hasan</b>’ın aynı kişi olduğunu kanıtladığına dikkati çekiyor...</span></span><br />
<span style="background-color: white;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></span>
<img alt="Baba Hasan Ağa Ulubatlı Hasan mı? - Son Dakika Haberler" height="180" src="https://i2.milimaj.com/i/milliyet/75/1200x675/5cd7a06bec10bb2488d3a2b6.jpg" width="320" /><br />
<br />
<span style="background-color: white;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Ancak gene de bu cazip savda bazı sıkıntılar bulunduğunu belirtmeliyiz. İlk olarak <b>"Chronicon Maius"</b>un <b>Sfrancis</b>'e ait olmadığı yönündeki görüşler hâlâ geçerliliğini korumakta. İkinci olarak, kitabedeki detaylar </span></span><span style="background-color: white; font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b>"Chronicon Maius"</b>la sadece surlara bayrak diken bir <b>Türk</b>'ten bahsetmesi açısından örtüşmektedir ki, bu ölçüde bir benzerlik çok da şaşırtıcı değildir. Nihayetinde her kuşatmada biri o bayrağı surlara dikiyordu. Son olarak da, eğer dendiği gibi kitabe <b>1806</b> depreminden sonra yapıldıysa, buradaki şiir bir anlam ifade etmez; zira iddia <b>Ulubatlı Hasan</b>'ın 20. yüzyılda uydurulduğu değil, fetihten sonra menkıbeleştirildiğidir. Bu kitabe <b>Osmanlı</b> kaynaklarının <b>Ulubatlı</b>'dan bahsetmediği iddiasını da çürütemez; çünkü burada bahsedilen fetih dönemi kaynaklarıdır. Kısacası, yüzyıllar sonra yazılmış bu kitabeyi halkın muhayyilesinde yarattığı bir şahsın fiziki bir mekânla özdeşleştirilmesinin sonucu olarak algılamak mümkündür..</span><br />
<span style="background-color: white; font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Gene de kesin bir hüküm vermeyelim ve surlara ilk çıkma şerefinin tek namzedinin <b>Hasan</b> olmadığını ekleyelim. <b>Ohri sancakbeyi Balaban Bey</b> de adı geçen başka bir cengâver. Bu ismi ilk kez dile getiren <b>Johann Wilhelm Zinkeisen</b>'in <b>(1803-1863)</b> dayandığı kaynağı saptamak yine <b>Feridun Emecen</b>'e nasip olmuş. <b>16.</b> yüzyılın başında <b>Marinus Barletius</b>'un kaleme aldığı <b>Latince</b> bir eserde zikredilen bu karakterin varlığı da <b>Hasan</b>'ınkinden daha az tartışmalı değil; çünkü gene elimizde fetihten yıllar sonra yazılan tek bir kaynaktan fazlası yok. Ve temkinli tarihçiler için tek kaynak sadece ürkek bir mırıldanma demek, göğsünü gere gere haykırmak değil..</span><br />
<span style="background-color: white; font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="seyfiosmani - uludağ sözlük" height="400" src="https://galeri14.uludagsozluk.com/877/ulubatl%C4%B1-hasan_1853743_m.jpg" width="315" /><br />
<br />
<span style="background-color: white; font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Birden fazla <b>Osmanlı</b> kaynağında adı geçen <b>Karışduran Süleyman Bey</b> ise daha olası bir tahmin olarak karşımıza çıkıyor.<b> Rumeli</b> beylerinden olan bu zatın şehre ilk giren askerlerden olup sancağını surlara diktiğini bizzat oğlu yazıyor. Ardından <b>İstanbul</b>'un idaresinin kendisine verildiği ve son taarruzdan önce <b>Fatih</b>'in şehre ilk girene böyle bir ödül vadettiği düşünülürse, <b>Süleyman Bey</b>'in <b>Ulubatlı</b> ya da <b>Balaban</b>'dan çok daha güçlü bir aday olduğu ortaya çıkar..</span><br />
<span style="background-color: white; font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Görüldüğü gibi, surlara ilk kimin çıktığını tam anlamıyla saptamak imkânsız; bazı tahminlerle yetinmek ve tarihin puslu ve bulutlu bir ilim olduğunu kabul etmek gerekir. Bazı olaylar komple karanlıkta kalmaktadır; kaynakların eşitsizliği bazı dönemlerin çok iyi incelenmesini mümkün kılarken, çok daha önemli olanların tamamıyla bilinmezliğe mahkûm olması sonucunu getirir... </span><br />
<span style="background-color: white; font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="D&R - Kültür Sanat ve Eğlence Dünyası" src="https://i.dr.com.tr/cache/500x400-0/originals/0001859140001-1.jpg" /><span style="background-color: white; font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"> </span>Vedii Yukaruçhttp://www.blogger.com/profile/01650708238467487986noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5574782591132949472.post-5817731077587079272020-05-17T11:43:00.000+03:002020-05-17T11:43:12.260+03:00996) BAYRAMA DOĞRU !...<img alt="Yol Böyle Gelmiş Böyle Gitmez-1 , Aziz Nesin - Fiyatı & Satın Al ..." height="320" src="https://i.idefix.com/cache/500x400-0/originals/0000000195947-1.jpg" width="221" /> <br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Çok sevdiğim mizah yazarımız <b>Aziz Nesin</b>'inü maalesef yeni okumaya fırsat bulduğum ve kendisinin <b><i>"özyaşam öyküsü"</i></b> diye nitelendirdiği <b>"YOL / Böyle Gelmiş Böyle Gitmez-1" </b>adlı anı kitabı beni çok etkiledi.. </span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Fazla uzatmadan kitaptan bir bölümü paylaşmak istiyorum.. </span><b style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">1920</b><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">'li yılların başlarında, adı henüz </span><b style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Mehmet Nusret</b><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"> olan beş-altı yaşlarındaki yazarın </span><b style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Kasımpaşa</b><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">'da, oda oda ailelere kiralanan bir evin odasında ikamet ederlerken yaşadığı bir bayram anısını ..</span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="Turkish Forum | Vatandaş Medya | Sayfa 283" height="320" src="https://i2.wp.com/www.turkishnews.com/tr/content/wp-content/uploads/2019/03/aziz-nesin-mehmet-nusret.jpg?ssl=1" width="312" /><br />
<br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Bayram geliyor. Mahalledeki, evdeki bütün çocuklar sevinç içinde bayrama hazırlanıyorlar. Komşu kızlardan birine pembe ipekliden entari dikiliyor.Başka bir kız çocuğuna atkılı rugan ayakkabı alınmış. Öyle pırıl pırıl ki, ayakkabının rugan siyah aynasında yüzünü seyrediyorsun. Oğlan çocuklardan birine alınan bayramlık potin çok hoşuma gitmişti. Bu potinin alt yanı siyah deri, koncu da gri podüsüetti <i>(yumuşak, ince havlı bir cins süet)</i>. Yandan düğmeliydi. Parlak, küçük birçok düğmesi vardı. Düğmeleri iliklerine kolayca geçirmek için, parlak madenden ayrı bir çengel vardı. Çocuk, düğmeleri bu çengele takıp kolaylıkla iliklere geçiriyordu. Çocukluğumda pek az şey bu denli hoşuma gitmiştir. </span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Büyüyünce ben de bu düğmeli potinlerden alacağım, hem de birçok, bir dolu..</span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Bana bayramlık hiçbir şey alınmıyor. Ama ben de öbür çocukların sevincine katılmışım, bayram geliyor diye sevinmekteyim. </span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Annemin bana bayramlık alamadığı için çok tedirgin, çok üzgün olduğunu anlıyorum. </span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Arife günüydü. Annem elime ya <b>40 para</b> ya da <b>100 para</b> vermiş, <i>"Hadi oğlum, git de fesini kalıplat!"</i> demişti. </span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Bayram hazırlığı olarak fesimi kalıplatacağım. Bende bir sevinç, bir sevinç.. Uçuyorum. Uçarak gittim fes kalıpçısına. Bu benim fes kalıpçısına kendi başıma ilk gidişim. Kendimi büyümüş sanıyorum, kocaman olmuşum..</span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="Dünden Bugüne - AVRUPA'DA FES MODASI - #TG" height="320" src="https://icdn.turkiyegazetesi.com.tr/images/ckfiles/images/Screen%20Shot%202016-05-02%20at%2007_09_38.png" width="291" /><br />
<br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Kalıpçı Uzunyol'da, bahriye kışlasının karşısındadır. Giriyorum içeri. Biraz ürkek, <i>"Amca, fesimi kalıplatacağım.."</i> diyorum. Tanımadığımız bütün büyük erkekler, satıcılar, dükkâncılar hep <i>"amca"</i>dır. </span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Kalıpçının belinde bir peştamal, önünde sırayla sarı madenden fes kalıpları. Buruş buruş olmuş fesimi alıyor, yanındaki maşrapadan ağzına doldurduğu suyu, tükürür gibi fesin üstüne püskürtüyor.</span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Püskülü söküyor fesin ibiğinden. Ah, fesimin püskülü ibrişim olsaydı.. Fesin kırmızısı üstünde ibrişim püskülün parlak siyahı pırıl pırıldır. Benim fesimin ibrişim püskülü hiç olmayacak, benimki <b>"tire püskül"</b>.</span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Kalıpçı, ağzından su püskürterek ıslattığı fesimi, silindir biçimi, tahtadan bir kalıba geçiriyor. Üstüne de sarı madenden dişi kalıbı oturtuyor. Bu sarı maden kalıp sıcak olduğundan, nemli feslerden buğular yükseliyor. Kalıpçı, madenden kalıbı iki kulpundan tutup çeviriyor, sonra kaldırıyor. Bir süre sonra fes ütülenmiş, kalıplanmıştır..</span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Adam, püskülünü takıp fesimi veriyor. Sırada bekleyen başka müşteriler var.. </span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">kalıptan çıkmış fes sıcak sıcaktır, fırından yeni çıkmış çörek gibi. Daha buğusu tütmektedir. Bir de özgün kokusu vardır; yağ, ter, kir, toprak, yağmur, yanık karışımı bir kokudur bu...</span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Buğusu tüten o sıcak fesi başıma koyunca, üstümdeki eski püskülerin birden yenileşiverdiğini sanıyorum. Benim bayramlığım da budur: Kalıplanmış, iplik püsküllü fes..</span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Eve gidince, kalıbı bozulmasın diye, annem fesimi alıp yüklüğe kaldırıyor. Çünkü bayramlık olan her şey ancak bayram sabahı giyilebilir. </span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="Mizahın asırlık çınarı: Aziz Nesin 100 yaşında" height="320" src="https://i4.hurimg.com/i/hurriyet/75/770x0/5673c08d18c7734174a65819" width="240" /><br />
<br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">O akşam babam eve çok geç gelecektir. Oysa başka zamanlar, akşam ezanı okunurken evdedir. O akşam neden geç geldiğini büyüdükçe, sonraları anlayacağım. Çocuğuna, karısına bayramlık alamamanın utancıdır bunun nedeni. Bu utanç erkeklik öfkesine dönüşecek ve eve gelince hiç yoktan anneme kızacaktır.</span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Annem beni odamızın ortasında, leğende yıkıyor. Bayram gecesi çocuklar ille de yıkanacak. Beni yatağıma yatırıyor, öpüyor. Bana bayramlık çorap almıştır, uzun konçlu, fitilli siyah çorap... Yeni çorabımı yastığımın altına koyuyorum. Böyledir: Bütün çocuklar yıkandıktan sonra bayramlıklarını yataklarına alır, öyle yatarlar.</span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Bayramlığımın olmamasına annemin gönlü razı değildir. Onun için, beni yatırdıktan sonra, idare lambasının kör ışığında, dikiş makinesinde, bana babamın eskilerinden bir şeyler dikecektir, hem de sabaha kadar yetişecek...</span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Babam eve geldiğinde uyuyordum. babamın bağırmalarından uyandım. Çok hiddetli koca olan babam, anneme dikişi bırakıp yatması için bağırıyor. Annem cevap vermeden ağlıyor. Ben yatağın içinde, uyanmış olduğumu belli etmemeye çalışıyorum.</span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Babam yatacak. Ben uyuyup kalacağım. Annem sabaha dek dikiş dikecek. Babam erkenden kalkıp bayram namazı için camiye gidecek. </span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Babam camiden dönmeden annem beni uyandırıyor. Bütün gece sabaha dek eskilerden evirip çevirip diktiği giysiyi giydiriyor bana. Kendisi de en yeni entarisi hangisiyse onu giyiyor. Mangala çaydanlığı koyuyor. ortaya kahvaltı soframızı kuruyor.</span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Babam geliyor bayram namazından, kerevetteki pösteki üstüne oturuyor. Önce annem babamın elini öpüyor. Babam da annemin yanağından öpüyor.</span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Geceki çekişme unutulmuştur. Sonra ben babamın elini öpüyorum. babam da sarılıp beni öpüyor. Gür bıyıklarının, sakallarının sert kıllarını yanağımda duyuyorum.</span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Bayramlaşma töreni bitmiştir. Kahvaltı sofrasına oturuyoruz. Babam yere bağdaş kurup sofra bezini dizlerine örterken besmele çekiyor.</span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Sabahın loş mavi ışıkları penceremizin kafes deliklerinde koyulaşıp esmerleşerek odamızı aydınlatıyor. Çaydanlıktan bardaklarımıza çay dolduran annemin yüzüne bakıyorum: Uykusuzluktan, sarımsı pembe yüzü solmuş, ağlamaktan göz kapakları şişmiş, gözleri kızarmış. Az sonra bayramlaşmaya gelen komşu kadınlara güler yüzlü, tatlı dilli olacaktır. </span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Bardaktaki çayıma ekmeğimi banıyorum. Sıcak çayda yumuşayıp süngerleşen bayat ekmeğimi yiyorum. Bu kahvaltı sofrasında çay ve bayat ekmekten başka, pek seyrek olarak zeytin de bulunur. </span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Birçok bayram sabahım aşağı yukarı hep böyle geçmiştir. Sabaha dek eskilerden bana bayramlık diken bir anne.. Hırçın ama dünyanın en iyi yürekli bir babası.. Ağlamaktan göz kapakları şişmiş, ama hiç kimseye hiçbir yakınması olmayan bir anne.. </span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Bayramda her eve bayram şekeri alınır. O yıllarda bizim evimizde bayram şekeri de pek olmazdı. Ama bir kutu bayram şekeri getiren konuklarımız olurdu. Konuğun getirdiği şeker, bizim için değil, daha sonra gelecek konuklarımızın önüne çıkarmak içindi.. </span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span>
<img src="https://i.sozcu.com.tr/wp-content/uploads/2015/02/01/21.jpg" />Vedii Yukaruçhttp://www.blogger.com/profile/01650708238467487986noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5574782591132949472.post-7424973330919431592020-04-26T15:03:00.000+03:002020-04-26T15:03:16.456+03:00995) MENDERES'İN FİYASKO ABD SEYAHATİ!..<img height="200" src="https://oldlaikdays.com/wp-content/uploads/2019/03/raw_fehmi-koru-menderes-gezi-sirasinda-karaveliye-34dusmanim-vatan-gazetesinin-muhabiri34-diye-takilirmis_095970129.jpg" width="400" /><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><b><br /></b></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><b>1958'</b>de <b>Washington D.C</b>.'de <b>CENTO</b> toplantısı olacaktı. Bu toplantıdan bir süre önce <b>Sovyet Rusya</b> lideri <b>Kruşçef ABD</b>'yi ziyaret etmiş ve iki ülke <b>Soğuk Savaş</b>'ın ortadan kaldırılması için karşılıklı iyi niyet gösterileri yapmışlardı. Bu yüzden, bu ziyaretten hemen bir süre sonra toplanacak olan <b>CENTO</b> konseyinin, alışıldık şekilde, <b>Sovyet Rusya</b> aleyhinde birtakım sözlere ve gösterilere sahne olmasını <b>ABD Dışişleri</b> istememiş ve <b>Washington</b> Büyükelçiliğimize başvurarak bu seferki <b>CENTO</b> toplantısının başbakanlar, dışişleri bakanları ve genelkurmay başkanları seviyesinde yapılmamasını, bu toplantıya <b>ABD</b>'de mevcut elçilerin katılmasıyla yetinilmesi ricasında bulunmuştu. Elçiliğimiz bu dileği <b>Ankara</b>'ya ulaştırdı ve <b>Ankara</b>'dan da, rica gereğince hareket edileceğini öğrendi; sonra da bu bilgiyi <b>ABD</b> dışişlerine ulaştırdı. <b>İngiltere</b> ve <b>Pakistan</b> bu toplantıya katılmak üzere <b>ABD</b>'deki büyükelçilerini görevlendirdiler. Aradan birkaç gün geçtikten sonra, <b>Türkiye</b> büyükelçisini tekrar dışişlerine davet ettiler ve kendisine, <i style="font-weight: bold;">"Siz her ne kadar Sayın Menderes'in Amerika'ya gelmeyeceğini söylemişseniz de, Ankara'dan aldığımız ciddi haberlere göre, sayın başbakanın ABD yolculuğuna hazırlandığı kesin olarak bildirilmektedir. Hatta Paris'e kadar uçak biletleri alınmış ve Paris'ten Atlantiği geçmek üzere yine uçaklarda yer ayırtılmıştır!" </i>dediler ve ilave ettiler:<b> <i>"Son durumları biliyorsunuz, dünyada barışı kurmak için Rusya ile karşılıklı yumuşama havası içine girdik. Çok rica ediyoruz, politikamıza zarar verecek böyle bir girişimde bulunmasınlar.."</i></b></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><b><i><br /></i></b></span>
<img alt="Richard Nixon and Khrushchev - Russian Personalities" height="266" src="https://beautifulrus.com/wp-content/uploads/2016/02/Richard-Nixon-and-Khrushchev.jpg" width="400" /><br />
<br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bu ikinci uyarıya kızan büyükelçimiz <b>Suat Hayri Ürgüplü</b>, bu konuşmayı da <b>Ankara</b>'ya şifreledi ve sayın başbakanın <b>ABD</b>'ye kadar zahmet etmemesi yolundaki telkinlere kendisinin de katıldığını bir kez daha ilave etti.. Gelen cevapta: <b>ABD </b>dışişlerinden gelen telkinin yerinde olduğu, <b>Menderes</b>'in <b>ABD</b>'ye gelmesinin söz konusu olmadığı tekrar teyit ediliyor, buna karşılık <b>Menderes</b>'in <b>Paris</b>'e gideceği ve burada <b>NATO</b> ilişkileri dolayısıyla bazı temaslarda bulunacağı söyleniyordu.. Bu da büyükelçimiz vasıtasıyla Amerikan dışişlerine ulaştırıldı..</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Fakat, <b>ABD</b> dışişlerinin <b>Ankara</b>'dan yaptığı istihbarat, dışişlerimizin büyükelçimize gönderdiği şifrelerden daha doğru çıktı ve aradan birkaç gün geçtikten sonra önce <b>Menderes</b>'in kalabalık bir heyetle yola çıktığına dair telgraf geldi.. Ve <b>Menderes</b> bir gün sonra <b>New York La Guardia Havaalanı</b>'na tepeden inme geliverdi!.. </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><b>ABD </b>dışişlerinden hiç kimse <b>Menderes</b> ve heyetini karşılamak için gelmedi. <b>Menderes</b> buna çok üzüldü, buz gibi oldu. İşin garibi, bu toplantıya istenmemesine rağmen yalnız kendi gelmemiş, <b>İran Başbakanı İkbal</b>'i de beraberinde sürüklemişti. <b>İkbal </b>de olan bitenlerden haberi olmadığı için, bu durumla karşılaşınca çok üzülmüş ve, <b>"<i>Menderes</i> <i>bunu bana neden yaptı?" </i></b>diye dertli dertli sızlanmıştı.. Fakat bir kere olan olmuştu, başkente geçtiler ve <b>CENTO </b>toplantılarına katıldılar..</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<img src="data:image/jpeg;base64,/9j/4AAQSkZJRgABAQAAAQABAAD/2wCEAAkGBxITEhUSEhIVFRUVFRcWFxUVFRUVFRUVFRUWFhUWFRUYHSggGBolGxUVITEhJSkrLi4uFx8zODMtNygtLisBCgoKDg0OGhAQGi0lICYtLS0rLSstLS0tKystLS0tLS0rLS0tLS0tLSstLS0tLSstLS0tLS0tLS0tKy0tLS0tLf/AABEIAKoBKQMBIgACEQEDEQH/xAAcAAABBQEBAQAAAAAAAAAAAAAGAgMEBQcBAAj/xABAEAABAwIDBAgEBAMHBQEAAAABAAIDBBEFEiEGMUFRBxMiMmFxgZEUUqGxI0LB0RViciQzQ1OCssIXVJKi4Rb/xAAaAQACAwEBAAAAAAAAAAAAAAAAAQIDBAUG/8QALBEAAgIBBAECBAYDAAAAAAAAAAECAxEEEiExIkFRBRMysSNCYXGBoZHB8P/aAAwDAQACEQMRAD8AhYpSExutwH6rVcAmD6aFw3GNvuBYoF6q4IPEIl6PpCacxk6xvc30vcfdc6/yh+z+5NdhK1ieEQG8rxdbQJCypEh+MgjRdskw7ktSSER5Rqk2TsjtUnMjACQ1ORyWScy9mTwBKFim3xJtspC8ZimAh7LJtPifmEmTwSAaQjtBrUHwaEXl6Ca6bPNI4fNYeQVtPYmRyElyW5cutKAs9iTrOP5gfoipBmysmWqc3hIy/q1GwbxKz3rzBCWx3TsbWg8ykFy7Fa6pGOpqY6J0puZMBjMVwuPNK0XtEgPRzc9VI6prhoopslQzAIA9LRqHJCQrJ9WE26Rrt4RgCt6tc6tT3xAeITdhyUcDM16RorzRD+U/dCE1OjPa6QSVZHBjbKkmgC7FD21xRU1yDVTDoPMLZ4mfhs/ob9lkteABZaFh20kHUR3fd2QAjxGir10JSjFpe44MmVkZJy81F/hknyqwixqAbnZnHgOHmpH8bHMLm+a9Cwp+r0UrZmqEUzo3WAkNw46HduulNYhbaTFbzdTF3hoXDxGtvFa64OzxIdBzj+18FPoD1j/kYb+54ITqtuqyTSNjIxzsXO+uik4BsZn7chsDw4lX52TYO6E18ivjthyD1FtZXAi5a7wLLfZFtJtSC0GRha7iBu9Emm2daNSphwZhFiFXZOuXSGsjlFi8U3cdryOhU1BmKbOOiPWwvItv8Fa7O451xMT7CRn/ALDmFCUFjdHoC/Xl5eVQzy4uleQAleuurhKAK7Hqzq4XEd46DzKEWDTxU/G67rZLDuM3eJUIrVXHERCSuJS8QpgR+u6qWKb5Ha/0nQrRGvzAEbiLrPKlgIIPEIg2QxTOzqX9+P6t4FQujmOfYEEaXEdUheWUZJITUybuvIASvFdsvEIAQU2U4UghIDy8vLiBimv4JuplDGF53AXSghnbPFLNEDN7u8eQVlcHOSQgXkf1kj5PmJ9lSY3iQYMrNX/ZScWrxEzK09o6eSGaVmZxJXbpqT8n0Vti6LDZZ3akm6vH7JWG83A4FXuy9GBYgaoixyeOGPKBdxHsqLtVPftiNRMfropYj2XuFvEqH/Fqr/Mf7lXmNYgST2W+yoPiHLdBbllogbpUytjaXO0A1QVs1SfE1TpBuLyQiraqJzqdwbxIHuUjo7oBHE647WYrkVyUKZSXb4LH2HVFAGgDkFNDVHp1JCxIkeyr2VKXkwIlTECCFl21VE+mkbUxmxY6+nFt9y1aVCG29MDTvPIK2ie2a/UT6L3Cq0TRMlG5zQVLQ50fvvRR+Fx9URqucdsmhnl5cTU8waLuIA8VAB0oe2ixa34UZ7R7x5Dl5qHjO0Jd2IdObv2VGCd5NzzWiur1YmyU2wSnWCr6mqDBzPLiU1T4JXVZB/umLQoLtvCETKitjZvcFV1G00Lb6Od4AIlpejwf4khd+6kS9H0NtHH2CFZQu8sOQJh2ohd3g5nmFY01YA9s8Dg4t3jmOS7i2wE0d3RFsn8pFihdk0sDjpa3eYd3otKjXYvw3/BHldm24bXMmjEjDod45HiFJWaYNiT4wJYXktO+N27y8Ee4RisdQzMw68RxBXMtpcH+hNMnLy7ZIkfZUjOkpt8qh1lcG7yh7FMeFjb3U4Vyl0ASPrWjioddjsEQvJI1o8Sshxva6VxLYiQOJ4oYqpJpTd5c4+K6VfwxvmbwQczeIts6Em3xDPdW9PXRvF2Pa4cwQV85xYHM7gV59PU05uHub4tcQpy+G1viM+Rb2fQONYs2BmY6k7hxJWfzzufmledT9PBB+H7USvkb8S8vtoCeCJq+pb1ZtxCUdK6eH2/Ue7IM1spkkvwVjh1IDwVTSntI22ciadHLZdLZHgii4wCAs1O617qn2lru0XZtOXFHNLQ5o7DcgjazZc6uDjzXNonCVmZE2uABqp8xKiWKdmYWkhOfByfKV2lhFRule8CMm11Hwd4Y+1+9qpeHkSNLSotPhpbMGncNR5LzaxhxZcGFIdFLCqm1jYxrwCjnamAGxzeYaSPcKqKb6GXy8VFpa9kguw3USvxxkWha9x5NaSn3wIsXoH22xCwMXzBXkG0IkNgwgn5tFCx7D2yhrnN1Dh6BShiM1uAibGVDY6cNcQ0Am1yBvV8/FoQL5wfLU/RDmNUAblDRpZR6ZmUKcoqfl7gXFbtFpaNh83aD2VFWVckvfdfw4eyflsU1kClFJegEXq1FxKsEMZefIeasXhUuJxCWaGDm7MfIK+vDfPQmEWxOCZwKicXe7VrTuaOCPY2KDQRhoAHAWVg0rFObnLLJHbLxC4+QDeq6TG4wSLONt5A091ECbIxAPSHg7SzrQLHjbiiym2hgkdla8B3IkXVNtrVwmFwMrAeWYX9lbTujYsCfRlOz2JBs3VuOjvui5gcx2eNxY7mOPmOKyqpnHWZmmxa648dVpNDVh8TX+AXX1VeMSXqQiwjods3N7M7L/wAzd/qFIrdrISPw3jMeG4hB1QqGqgu66yx0tcnnoeWF81Y55uXEqJPGX9i+/RCpDx+Zw9SrnZaQ9b2iT5q6VOyOUxZLjDOj+IvzuJI5HmiiPZSnbuYLjwVpTOGUW5J9si5k9RZJ8snhFHVYWxu4BDmMYXG5jrt4IzrHDihjHH2Y6ynROWVyDMaxSnyPIHNXeBVBkicw6kKsxt13nzXMBlLXr0MlugUk9kZa63ijDBXXITOG0sbyC610VUWFxhwcFztResYZNIIsJ0YF7GYQ6N1xrZN9eGjRQ6iruHC+8LkpNyyWGWYFhAnrerPdDiT5ArW//wA5B8g9gg3YWky1kpdy09SVpi1626W9JP0IxXAPbPPs5XbowJAeJ+yHcNkylX01Q05SDqFlsXkSROrMObILa+Q4+BXaTD2R3ytAvw3j0UqmfcJ1x0UAIlKwBxNrJeTUrtNvulN7yQDPwDDoWi172tx5pNe0BvqFNcVTY5UZW38U8AVOOy3cAOAVTnsuz1Jc8u5lIkaTwWiMcLDEdMi5nXCwjevAKQhLyqGStZHXxOe4NaGHU8FfynRAG1NI+SeJlrl5DfcrTp4qTafsxMP27Tz1L3NpWvMbfzMbfN/qKuINovhY81VFO1o3vLc4HmW7knZ9vwbBEG8rW46KwxJ8k8EjHx2DmubY63uLBY5OGcJcf2SIVTtvDI2IQMkcZ39XG58bmsDjzJ3q1hwyNrX9Y9zy8WcXGw8QBwC5RYIz4WGEixiDC0/K9gGo+vurN1MCCCN+9VzcfygA+NbCUkutMOrlbbKWvOU9oZsw8rqbJ0dUJaQ6G5t3i43RVT0MbLZWgWUlwUvn24xuYYR8512yBFS6Bot2rN8uBRYzZ91G1sbnZr635WWivwyMz9aW9oC11XbbU46kScWkexWp62djjF9f7FtwZ/UiyhloUic3TDWOtuWqPREbfbldM0+IdQ/MGZiTuT7mHkodbE4WdbcrI4fDAO8L22jeMpY5jgPzaX8lTbT7Yzs7EXYvxI19ELR9a97bniLECyMNpsFEjWuy3OUbvJZ3TTXYsrseW0DFNjFR3zPmPIu/RXNLijpRYjVUdHs6HPtbL4aotgwhsTbK26VS67EsmdY/TfjWA1cdPVLiwR0diXa8gNPdEWMUzDI0kcd65VnJGS43HDmr1c9qSFgYwqaxAvqjekDrWus0ops7mgaXcB7lGLMXMEhhee7pmPFZ9TW2+OxxYSvJsmnNJVNXbUxRtzEhx5Aqkm25ld/dxNaOZuVmhprJdIk2gwwiDq5y+/e0Rl1izbZirlmcJHu05AI96xZtTFqWGOIOUm9TeuVZh01xcp+OVrpo4idZCQB6E3+inKPIBlhkt2hT5JLDVUuEP3sO9pI9lbFoc2xFwsjGQ6dxzEtdoeC9FW5XHORv0KcjomN7rbJbaRhNyweoQA+6S40Q9tC/ujmr2cWCGdopAHMLjYOJa3xda9lKHMgKzQKwwqxduVY92qs8IGqun9IkXclOxwsWhV9Tgzbdg2KsmJSzqTXQwQqqZzDqFE+FY57HEatcCCjeeEOBDhvQ7WYW6M5hqFohbkWAmhja4hxGtlIljvv3Kvwee4Ctpniyz4GdjlFtF2OS6i08AGoUptkAOhJeUkFdegCE7R11A2oozLDkvbtAnyCsJjbVQauqzt8E4tp5QFBDg0TR3LnmVRVcYa9wAARY6VBtYT1z781rpcpN5YmMuaotULjVS5FXVxJatcOyLJNNSNa9hcdLhEWJ4xAx7WdYLkaC2/1QlUVLTEGk6pdDBlALhe24kpTrUuZBkM2OY4Xyi9t6qMSlNt6iOx5p7NwD4FQq2t8VXCmSfIZKrEpCTdV2NYk18YaN43pzEKgWQ3XSG4XTqrzhsg2SaWfJY31BB9lc4uXOm6wuAZI0HU+GtkOspiRcq1pohLGGnvRXcBxcwbwFbNLO4RoOA4XTyU7M0bXkcSNT5pOL4LTusBGGW4N0uvbEV7fhLNPazH0CVi+KQM7F88juA4ea5L3q1pZ7LOMDsQEceVgtpoQof8UrPmakQ1AItmIPJSbeITxjtASqydsLCXG1vqmejuJ1TXmocDliaS3kC7QfcoLxKvkmN3uvyHBH/Q/VMDpIye04XHiApW1OumT9QTyw2rKUskL2jfr+6lUtVc2Oisnxg6FQpaHiFyGTJIIXS4KEWvHNKY1x3oAiYvWECzd/6ob2+w138OzA9uJwlv431+6MmUIvd2tlWbcC1BUE/wCWVbS2px/cTMowza9hs2bQ8CN3qtA2bqo3suxwd5HVYLUb05h+JywuzRPc0+B+4XZu0EZrxeCtSPpJpSlk2B9JsjbNqGZh8zdD6hGOFbb0cxsJA08n9n7rk26O2vtf4LFJMKCvFoIsUzFOHC7SCOYIITjSswyJhoyvczkdFbSNuLqprRkIlHA2I8CpLq0BtxqDa3qpPnkCVFG46OcfTRSG07TvufMpLJAQLJ9pSASW2XS5JlkTT36IAZqXaFVMkD+AKto4i4peIObGA5xAG65NghZAGjSSfKUL43dsu7etD+IBF25T5FBWMx57ki9jvWmiflyJlO8qJMLghPSuTEgW+JEH5BclpNiEnqzuIc71KextmUh49VyLHQwCwHstay1lIgS4qNjRmDSHc9VFqarfdcq9pczbAW9FQSzFx804VyfMgbFTzF5XJoTdtwpFHTG11fYZh5lgqQG3LWZgeRGqtlYoBgoS1NCRzHBzNCF2mlzDXelOF1L9xFhHUOyF1M7K86vi/wCTf2VJT1j2vL3XzE8U5JERqCQfBefVPfZr7G242190KOACKhrmOsS111Y/FR/K5CEE7matKf8A41IqZUZfBJMkOKttna90ErJWmxab+Y4j2VRdOxOsicd0cCR9KUNS2WNsjTcOaCPUJ9AHRVjWeN1O49pnaZf5TvA8ij9efsg4ScWWoGttdpmULGOMbnue7KADYC28uKotm+kNtRUMhMGUPuM2a9ncNLbkcYlQRzxujlaHNcLWIv6jkVh+EBtJiTWOcC2OfLmB0sdB91oorrnCSx5JCbZvKFek6bLh8uts2Vvu4IqCBOmGS1G0c5W/QEqmhZsiv1G+jCqkKIQplSojl6ZFIjOuiRN3XrKQFrh2P1EBvFM9vhc29ke4B0nnRtTH/rb+oWWrwcqLdNXavJDTaPpuirGTxh7CHMcN6oK6R0Liwklh1Hgg7ohxgh76Zx0IzN8CN6O9p2DI1x8lwbKfk3bH0WJ5QnDMac0ZTqB9leQYsH7tFRbLUTKinc5uj2vc2/A2VtSUxYcj268CAfuqrVFNjLJhupEcJPknKaDiVJVSQxLIwNy5NC1wIcAQd4IuE4o2ITZWEqQgVrJGxSkMFmXtYbgVVSPuXDgSp80VzzumZKdWxaAFK+ncHm4soE77akowxGmkczsZSf5r/os0x+hrbnPGQ3+TULoadqzhtIi+CBieKCSRrB3cwv7q12q2XcwiWEfhloOnBCMjSPAj3W4bHysqaOM96wyuB5hatTY6FGUevUjFZMX+FdfVTaalA3rTNodiBYyQt82jf7IYosEc54bkcXHcLFEdXCccoNpDpKRzy1jG3JNgAtNwrAxTUzmuAzOaS4+m5Tdm9mmU4DyAXke3kl7VziOmlcTYBh+y5d+pdslCPWSaWD52qnZZX23Zjp6p6KrB03KFM65J5m6Rdeh28FRdFwUZ+9Qo5iOKfbLdLGAHHuSLpL3pHWhMC3D06x6hByeY5UgEuzeLGnmjlB7p1HNp0cPZb/TzB7WvabhwBB8CLr5kglWw9FuOZ4jTOPajF2f0Hh6FczXVcb0WRZd7e4t8PRyPBs5wyN53dxHpdYHTOzXN9T735rTOmSrN4ohuyl1vHcswgOVW6GGKs+4pPk+jtmqvraWGTi6Nt/MCx+qC+meqtDDHzeXf+It+qs+iesz0Ibxjke30vmH3Ql0x1GapYy+jI728XE/ssdFeNTt9myT6MwlKjOClSN1TT2rvoqIzmpBT5CQIiTYAnyUgGSvNCt6PZ6eT8uUcyijDdk44wHSnMeXBVTvhD1BJlVsM2WKpZPkOVodfhe7SAPey0Gn+KxCTIOywbzbRg8TxKp+t3MAyt3XtuHNaTs/idHHG2KF5ceJDH3c7iTouVqrcvft5+xYkT8DwhlLF1bNdS4k8Sd5WbYnUVsVQ+KSZ/aJe2zjbI5xIA8ty1iRxc3s8eJ5eSBNvYc80Ia3tRMc5xFr5Tawtx1Cx0T83n1JMudgq17mSRvJORwyuOt8wuRfzRWhDYN34bxfXMHeNiOKLQVXZ9bA6qTGKi5yjgraqlDWknghh8hJJ5qAxCTIF66XlTAa6vRNOpwpFk4xiM4AH8R2cp5gc8Q8xoUvZXB20ReGucWP1seBV+YgmDru3Kz50nHa3wLBV7c7RSwU/9maS9xsXAXyDnbmstp9va2ORrxKXZTqHAEEcQtSrtQQsr2twkQTtlA/DcbngA7xsuhoVU1slFZISyb3gWJCohZLbKXNBLTvBKDumSu6ulbEN8jtfIInwBzX08UrDo6Np03bllPTFifWVTYx/hs18ysujr3ahL25JSfBnrkgpZC4AvRFJxdz2XiFwtRkYlzykZl1wSEsgWjXp9r1XsenhIqwJ8civtmcaNNPHKPyu7Xi0976IWZInmSqE4KSwx5NJ6W6oGohcDdr4A5p8CUCA3ScWxeSWOJjzcQsLGnjlJvY+S9hkbn6NIuBfU2VdNfy60n6A3lmtdDDvw6lvKRp92/8AxB3SXWZ66b+XK32GqJuhmoH9qHLI4+xWdbRVOeomf80jj9VmphnUzf8A3OCT6KxwTEq9LJZRXPuumkQLnZzCXVMoYNGjVx8FoJwuOOzWMAA0vYXKrejiltEX/MVfVR7S5WpucrHFdImlwcipwF6WNOEgL1lmySIM8IA0RFsrHZzCVQzC5RLgbe1GPFRufiCDW2izPaKqbLWPcw3DAGX4Ejf9UZbY4iYKV7m949lvmeKy7DH2Cjp6+HL+AbDjYr++eObP1RsgjYg/iuPNn6o0mkDWkngFVb9TGVWNz3sweZVSV2WfM4uPEpp7rqsY4xq6mmvslFyMAOsaN5TgcOCgTyWFuJT1KLDVDXqB6umsLcSutbZtvBQnPzy2+VTJHaKTWOAKmfiqLH6ISwvYRfS48wr6oG9V0wuCtNTw00RZYdGtQ5uGt6zQxl4Pk1YztFXGaoklP5nm3lfRaZX1nw+GS5TqXFvjdx1KyB710dFDM52e7ISfSOEpOZccUguXQyRDjo32RixGR7ZJjGIwDlbbO6/InQD91pTuh7DrWDqi/Prdf9tlh+zmNyUk7J4yQWnUcHN4gr6awHGWVMLJozdrxfyPEHyK43xCy6uW5SeGThhme4l0KRkHqKp7TwErQ4e7bfZUv/ROr/7mD2f+y23rl7rvBYl8QvX5v6RPYj5Ca9OCRRQltXoUUktsiWJVFalBMCU59wnKeayiNXmb0wND6OsaEHxZPGnLh5g2H3QXNPf1TuGONptf8E/7mqvJVcK0pyl74+w88HpXptp1SZF6PePNXiNc2QGWnbbldcq5/wAS/BN7NH8AeSYqTr6rjYzZIs9C7Dg4BdyOHG4+oUei7oUoqp8MZFc7tDzRTgWskfv9EIS971Rds7/es8lXd9IIR0kTaRR+Jdb6BBr4msDMrw7MLuAHdPI+KJukM/jR/wBH/JCQV1C8EJ9htsE7NK88mfqiPHquwDBx3+SGejjvy/0t+5VhjZ/HPkFktX4jRJDRcE3nTbzomrpJDJJkXesFlAjOqXOdB5p7QHodTmPonKmoysJSGblCxg/huQlmQheFTXBdzKlvnCqMLP4YT5OqlKPkwHJnqoq6ixUqpKoK86q6uORMHNtcQcQyL8ty71SdhKOKV0hlbnygENO5Qdrt7PVTujw9qTyH3XTl46d4K/UuMWwGnOrWBnPU2Wd4hlEjgzug2C0naNx+HkN/yu+6y1+9LSyk4vLBnQ5av0I424OlpnPGWwewE65r2cG+iyVSsOkc2VhaSCHCxBII15hS1FStrcWCeGfWUct0rMh7ZuVxhaSSTYbyTwCt8x5ryj4eDQf/2Q==" /><br />
<br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">İşin daha da kötü tarafı, <b>Başkan Eisenhower</b> da <b>Washington</b>'da yoktu, çiftliğine gitmişti. Resmen buyur edilmemiş olan iki başbakanı da bu yüzden kabul etmek istememişti..</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><b>Türkiye Başbakanı</b> <b>ABD</b>'ye kadar gelsin ve orada devlet başkanı tarafından kabul edilmesin, bu olacak şey değildi! Bu, Türk kamuoyunda çok kötü tepkilere neden olurdu. Türkiye Büyükelçisi bu nedenle teşebbüs üzerine teşebbüs yaptı; evet <b>Menderes </b>davetsiz misafir olarak gelmişti ama, nihayet aradaki dostluk ve iyi ilişkilere güvenerek gelmişti.. <b>Menderes</b> hatalı hareket etmiş olsa bile kendisine bu ağır muamelenin yapılması için sebep yoktu.. Nihayet <b>ABD Dışişleri Bakanı Herter</b>, Başkan'ı ikna etti; <b>Eisenhower</b> helikoptere atladı ve istemeyerek de olsa <b>Beyaz Saray</b>'a geldi. <b>Menderes, Fatin Rüştü</b> ve <b>Hasan Polatkan</b>'ı kabul etti. Bu kabul ancak <b>yedi (7) dakika</b> sürdü.. Bu ziyarette ne şampanya, ne kahve, hiçbir şey ikram edilmedi; önemli hiçbir şey konuşulmadı..</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Çok üzülen <b>Menderes </b>için elçiliğimiz tarafından yine <b>"el altından"</b> bazı teşebbüsler yapıldı ve o tarihte başkan yardımcısı olan <b>Nixon</b>, <i>"zevahiri kurtarmak amacıyla"</i>, <b>F. Street Kulübü'</b>nde <b>Menderes </b>ve <b>İkbal</b>'in şerefine bir öğle yemeği verdi.. Beyaz adi porselen tabaklarda ve basit beyaz örtülerin örttüğü masalarda bir öğle yemeği.. Bu yemeğe <b>CIA Başkanı Allan Dulles </b>ile ekonomik işler bakan yardımcısı <b>Dillon</b> da çağrıldılar..</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bu arada <b>Menderes</b>'in <b>ABD </b>ziyaretinin büyük bir fiyasko ile sonuçlandığını sezen eski <b>Türkiye Büyükelçisi McGhee</b> bir kurtarıcı gibi ortaya çıktı. <b>McGhee, Texas</b>'ta petrol işleriyle meşgul oluyor, Türkiye ile ticari ilişkiler kurmak istiyordu. İktidardaki Cumhuriyetçilere muhalifti. <b>Menderes</b>'le eski tanışıklığını ileri sürerek kendisini <b>Dallas</b>'a davet etti..</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><b>Menderes</b> üzgündü, <b>ABD</b> hükümetine, <i><b>"Siz beni istemediniz ama, Amerika'da benim dostlarım var, onlar beni seviyorlar,"</b></i> mesajı verebilmek için bir fırsat olduğundan, bu daveti kabul etti. </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><b>McGhee</b>, başkentte <b>Menderes</b>'e yapılan muameleyi öğrenmiş olduğundan, <b>Dallas</b>'ta kendi partisinin düzenlediği 30-40 otomobillik bir kortejle <b>Menderes</b>'i dolaştırdı. Onun şerefine, kentin en büyük otellerinden birinde, büyük bir ziyafet düzenlendi. Ve bu ziyafette <b>Menderes</b>, <b>ABD</b> politikasına uymayan nutuklar çekince, <b>Dışişleri Bakanı Herter, Suat Hayri Ürgüplü'</b>yü makamına davet ederek şunları söyledi<b>:</b></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><i><b>"Sayın Büyükelçi, ben Ankara'ya gelsem, sonra hiç kimseye haber vermeden kalkıp Diyarbakır'a gitsem, orada Türk politikasıyla uyuşmayan nutuklar vermeye kalksam, hükümetiniz acaba ne der? Biz Sovyet Rusya ile ilişkilerimizi düzeltmeye çalışıyoruz. Bu, herhalde Türkiye'nin aleyhine değildir. Halbuki başbakanınız Rusya aleyhinde nutuklar çekerek bizim işimizi bizim memleketimizde zorlaştırıyor, bu olur mu?.."</b></i></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><i><b><br /></b></i></span>
<img alt="09 Aralık 2018 Listemiz | Moda Müzayede" src="https://www.modamuzayede.com/Images/Shop/7/Product/1851/Thumb/1894.jpg" /><br />
<br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Tam da bu sırada <b>Menderes, Dallas</b>'ta, başında kovboy şapkasıyla fotoğraflar çektiriyor, sokaklarda korna çala çala, kalabalık otomobil grubuyla Amerikan <b>Demokrat Parti</b>'sinin misafiri olarak nümayiş yapar gibi dolaşıyordu..</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">İş bununla da bitmedi. Bu sefer de kuzeyde bir şehirde yaşayan ve Türk hükümetine <b>buldozer</b> satmış <b>Mr. May</b> isimli bir zattan davet geldi. <b>May, Türkiye</b> ile yapmak istediği ticari işlerde <b>Menderes</b>'in yardımını temin etmek istiyordu. Amerikan hükümetine kızgın olan Başbakan bu daveti de hükümetten habersiz olarak kabul etti, ve sonunda, tıpkı geldiği zaman nasıl karşılanmadıysa, giderken de öylece selametlenmeden <b>ABD</b>'den ayrıldı..</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> </span><img alt="Politika Galerisi - Cihad Baban - Kitap | Babil" src="https://content.babil.com/urun/ba565dd9a41d4e02883ffcda920476c3/Front/Big" /><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> </span><i style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> </i><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> </span>Vedii Yukaruçhttp://www.blogger.com/profile/01650708238467487986noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5574782591132949472.post-26731901043314312772020-03-29T11:38:00.000+03:002020-03-29T11:38:54.611+03:00994) YENİ BUZUL ÇAĞININ HABERCİSİ PİRİ REİS!.. <img alt="muazzez ilmiye çığ çivi çiviyi söker ile ilgili görsel sonucu" height="320" src="https://img.iskultur.com.tr/2002/01/civi-.jpg" width="216" /> <img alt="piri reis haritası antartika ile ilgili görsel sonucu" height="180" src="https://cdnuploads.aa.com.tr/uploads/Contents/2018/01/04/thumbs_b_c_b7cc32ff7c38516989ca18f14b438621.jpg" width="320" /><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Allah uzun ömürler versin, <b>1914 </b>doğumlu <b>MUAZZEZ İLMİYE ÇIĞ</b>'ın, <b><i>"Çivi Çiviyi Söker"</i></b> adlı kitapta <b>(T.İş B. Kültür Yayınları, 2013) SERHAT ÖZTÜRK</b> ile yaptığı söyleşiden...</span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="charles h.hapgood maps of the ancient sea kings 1965 edition ile ilgili görsel sonucu" height="320" src="https://i.gr-assets.com/images/S/compressed.photo.goodreads.com/books/1347987213l/564770.jpg" width="252" /> <img height="320" src="https://eduardopiperet.files.wordpress.com/2014/02/hapgood1.jpg" width="254" /><br />
<br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Bana bir dergi geliyor, <i style="font-weight: bold;">"Aramco" </i>diye. Ta müzeden beri gelir. Bu, Amerika'da bir şirketin çıkarttığı bir dergi. Bedava geliyor bana. Orada ilginç yazılar olur, ben saklarım büyük bir kısmını. 1980'de gelen dergilerden birinde, <b>Piri Reis Haritası</b>'ndan bahseden bir makale vardı. Makalede aynı zamanda bunun üzerine yazılmış bir kitaptan ve Amerika'da bu konuda yapılan çalışmalardan söz ediliyordu. Uzun bir makale; okudum, çok ilgimi çekti. <i style="font-weight: bold;">"Hap Teorisi" </i>diye bir teoriden söz ediyordu.. Bu teoriyi ortaya atan adamın adı <b>Charles Hapgood (üstte).</b> Onun soyadının baş kısmını alıp </span><i style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-weight: bold;">"Hap Teorisi" </i><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">demişler. Baktım ki <b>ABD</b>'de <b>Piri Reis Haritası </b>üzerinde çok çalışılmış. Burada ilgili yerlere telefon açıp, böyle böyle bir kitap var, bundan haberiniz var mı, diye sordum. Baktım ki kimsenin haberi yok. Kitabın adı <i style="font-weight: bold;">"Eski Denizcilerin Haritaları". </i>Yalnız <b>Afet İnan</b>'ın <b><i>"Piri Reis"</i></b> kitabında, bu kitaptan söz ediliyor, ama kitabın içeriğiyle ilgili en ufak bir şey yok. <b>ABD</b>'ye gittiğimde kütüphanede kitabı buldum, aldım, okumaya başladım ve çok ilgimi çekti. Notlar aldım. Ondan sonra buraya gelişimde, <b>Tarih Kurumu</b>'nda kongre vardı, <b>Ankara</b>'ya gitmiştim. Oradakilere bu kitabı getirtin, dedim. Orada da kimsenin haberi yoktu. Bu arada ben soruşturmayı sürdürdüm. <b>Deniz Müzesi</b>'ne sordum, <b>Genelkurmay Harita Kartografi Dairesi</b>'ne sordum, üniversitenin <b>coğrafya</b> bölümüne sordum.. Hiçbirisinin haberi yok bu kitaptan. O sırada <b>1983-84</b>'de tekrar <b>ABD</b>'ye gittim. Bu defa dedim ki, bu kitap <b>1965</b>'de yazılmış, belki geçen zaman zarfında bu kitap üzerine birtakım eleştiriler, ya da başka kitaplar yayımlanmış olabilir. Kütüphaneye gittim, aradık, taradık, katalogda bir şey çıkmadı. Onun üzerine oradaki görevli, ben size bu kitabın <b>1979</b> <b>(altta)</b> baskısını vereyim, dedi.. Bu, genişletilmiş bir baskı idi; epey bir şey eklenmiş. Kitabı alıp inceledim, son kısım çok önemli geldi bana, onların fotokopisini aldım. </span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span>
<img height="320" src="https://images-na.ssl-images-amazon.com/images/I/81gEXAffPML.jpg" width="299" /><br />
<br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Geri döndüm. Tekrar <b>Ankara</b>'ya gittim, kitap geldi mi dedim, bir de baktım ki <b>1979</b> baskısını göndermişler. Oradan da kalan kısmın fotokopilerini aldım, eve geldim. Kendi kendime ben bunu tercüme edeyim, dedim. Çünkü çok önemli..</span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Neden mi çok önemli? Bakın.. <b>1956</b> yılında bizim amirallerden biri, <b>ABD</b>'li bir amiralin davetlisi olarak <i style="font-weight: bold;">ABD'</i>ye gidiyor. Giderken, ona bir hediye olarak <b>Piri Reis Haritası'</b>nın tıpkıbasımını götürüyor. Oradaki amiral bunu alıyor ve oranın kartografi dairesine gönderiyor. Kartografi dairesinin başkanı da hem arkeolog, hem de haritalar üzerinde, bilhassa <b>Viking</b> haritaları üzerinde ihtisas yapmış vasıflı bir adam. Bu haritayı alıp inceliyor, çok ilginç buluyor ve o zaman radyoda beş kişilik bir bilim adamı grubunu bir araya getirip bu harita üzerinde tartıştırıyor. Bunlar diyorlar ki, bu haritada çizilen sahiller bugün <b>200 metre</b> buzun altındadır. Ama sonarla yapılan yeni haritaya göre, <b>Piri Reis Haritası</b>'nda gösterilen kıyı şeridi, buzun altındakine aynen uyuyor. Nasıl yapıldı bu harita, diye soruyorlar. Çünkü <b>Piri Reis</b>'in bu haritayı yaptığı tarihte, o sahiller buzlar altındaydı.Epey tartışıyorlar, üçü <b>Piri Reis Haritası</b>'nda gösterilen sahiller bugün deniz altında olanla aynıdır, diyor; diğer ikisi, hayır değildir, diyor.. O sırada <b>Keen Üniversitesi</b>'nde bilim tarihi profesörü olan <b>Charles Hapgood</b>, bu tartışmayı dinliyor, meseleyle ilgileniyor ve bir mektup yazıp haritanın bir kopyasını kendisine gönderip gönderemeyeceklerini soruyor. Gönderiyorlar. Bunun üzerine adam bu haritayı talebelerine ders konusu olarak veriyor ve bunun üzerine çalışmalarını istiyor.. </span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="muazzez ilmiye çığ-piri reis haritası ile ilgili görsel sonucu" height="285" src="https://evetbenim.com/content/uploads/14/haber/Aegean_Sea_by_Piri_Reis.jpg" width="400" /><br />
<br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b>Hapgood</b> kitapta anlatırken, <b><i>"öyle zamanlar oldu ki, öğrenciler gece gelip kapımı çaldılar ve sabaha kadar oturup çalıştık,"</i></b> diye yazıyor. Bunlar yıllarca çalıştıktan sonra, <b>1965 </b>yılında oturup bu kitabı yazıyorlar. Ancak adam işin peşini bırakmıyor. Çalışırken <b>NASA</b>'dan, <b>Deniz Kuvvetleri</b>'nden, özel kütüphanelerin arşivlerinden kendisine katılanlar oluyor. Ben hesap ettim: En az yüz kişinin yürüttüğü ortak bir çalışma söz konusu..</span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b>Avrupa</b>'ya talebeler gönderip eski haritaları arattırıyor. <b>Japonya'</b>ya, <b>Çin</b>'e mektuplar yazıp onların elindeki eski haritaları soruyor. <b>Japonya</b>'dan bir şey çıkmıyor, <b>Çin</b>'de kaya üzerine yapılmış eski bir harita varmış, onu söylüyorlar. Sonunda <b>18</b> eski harita bulunuyor, bu haritalardan birinde de <b>Antarktika </b>görülüyor ki daha o zaman <b>Antarktika</b> kıtası henüz keşfedilmemiş. Ondan sonra <b>Hapgood</b>, milim milim haritayı araştırıyor. Bu harita küresel trigonometriyle yapılmış, diyor. <b>Küresel trigonometri</b> ancak <b>18.</b> yüzyılda bilinmiş. <b>Piri Reis</b> zamanında kullanılmasına imkân yok. Bu haritanın uzaydan yapılmış gibi bir hali var, diyor. Velhasıl bir sürü şey.. <b>Piri Reis</b> ise, ben bu haritayı <b>20</b> haritayı birleştirerek yaptım, diyor. Bu haritalardan bir kısmı <b>Arap</b> haritası, bir kısmı <b>Ceneviz</b> haritası, iki tanesi <b>Colomb</b>'un haritası, bir iki tanesi <b>İskender</b> zamanından kalan harita, diyor, <b>6</b> tanesinin kaynağını ise belirtmiyor. </span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Şimdi, yapılan bütün araştırmalar ve çalışmalar sonucunda diyorlar ki, bu haritalar <b>İskender</b> zamanında bile yapılmış olamaz, binaenaleyh o çağdan önce, büyük bir medeniyet vardı ya da denizci kavimler vardı, bunlardan kalan haritalar söz konusuydu;<b> Piri Reis Haritası</b> bu haritalardan yararlanılarak yapılmıştır.. </span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="piri reis haritası ile ilgili görsel sonucu" height="400" src="https://i.pinimg.com/originals/d9/c7/1c/d9c71cebf999926f5a5ddf7eaf9e8494.jpg" width="298" /><br />
<br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Ben bu kitaptan uzun bir makale hazırlamaya karar verdim ve bunu yaparken iki amaç güttüm: Bir; konuyu burada kimse bilmiyor, oysa bu bizim kendi haritamız. İki; bir çalışma nasıl yapılır, bunu göstermek istedim. Bir ekip çalışması var. Kitapta her bahsin sonunda, sonuçlar bölümü var. Bunlardan yararlanarak kitabı özetleyip, bir yazı hazırladım. O arada dünyada sırrı çözülemeyen bazı problemlerle ilgili yazılar okumuştum, onları da ekledim ve <b>Tarih Kurumu</b> benim hazırladığım makaleyi bastı...</span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Ama bu içimde hâlâ bir derttir. Bizim haritamız üzerinde bu kadar çok uğraşmış birini, burada hiç kimse bilmiyor. İlginçtir, ben o makaleyi <b>Genelkurmay</b> <b>Kartografi</b> <b>Dairesi</b>'ne gönderdim, inanın ki cevap bile vermediler bana. Sonra birisi bana telefon etti. Bir deniz subayıymış; <b><i>"İspanyollar kıyameti koparıyorlar Amerika'yı bulduk diye, bizim de bir haritamız var, hiç değilse biz de biraz onunla övünsek diyorum, ama bu haritanın önemini bilmiyorum, sordum bana sizi tavsiye ettiler,"</i></b> dedi. Ben de bildiklerimi anlattım. <b><i>"Şimdiye kadar kimse bu meseleyi böyle anlatmamıştı," </i></b>dedi. Onun üzerine ben de ona kitabın fotokopisini gönderdim, ama bir şey çıkmadı..</span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="muazzez ilmiye çığ-piri reis haritası ile ilgili görsel sonucu" src="https://cdn.kidega.com/author/large/muazzez-ilmiye-cig-profil-E2.jpg" /><br />
<br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Bir şey daha var.. <b>ABD</b>'de birisi bu teoriye dayanarak, <b>566 </b>sayfalık bir roman yazmış. Ama sırf bu teori üzerine. Yazdığı şey şu: Yeniden bir buzul çağı gelecek ve bu çağda bugünkü medeniyete ait her şey yok olacak. Peki bunu kurtarmamız lazım, nasıl kurtaracağız? Hesap ediyorlar; <b>Kenya</b>'da bir dağ varmış, buzullar oraya kadar gelemez, diyorlar. <b>Alaska</b>'da bir yer saptıyorlar, bir yer daha var, bir de uzayda bir üs oluşturuyorlar. Buralara bütün milletlerin en değerli edebi, tarihî vb. malzemelerini mikrofilmler halinde yerleştirmeye karar veriyorlar ki, daha önceki buzul çağı sırasında yaşayan medeniyetlerin kültürlerinin kaybolması gibi, bunlar da kaybolmasın. Saklanacak malzemeyi saptamak için <b>New York</b>'ta bütün dünyadan gelen <b>dört bin </b>delege toplanıyor. Sonunda çoğunluk, bir buzul çağının geleceğini kabul ediyor ve sığınakların yapılmasına başlanıyor. Kitabın en sonunda <b>ABD</b> <b>Başkanı </b>televizyonda bir demeç veriyor ve <b>Türkiye</b>'ye hitap ederek, <b><i>"Biz sizden iki harita kaçırdık," </i></b>diyor; <b><i>"Biri Piri Reis Haritası ve bir tane daha. Bunları kaçırdık, çünkü sizde öyle bir bürokrasi var ki, bunları yasal yollardan almamız çok uzun sürecekti, ama sakın merak etmeyin bizim özgürlük belgemizin yanında saklıyoruz onları,"</i></b> diyor.. </span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Böyle bir şey.. Ben bu kitabın da bir özetini yaptım, <b>"Cumhuriyet"</b> gazetesine gönderdim, <b>"Bilim-Teknik"</b> ekinde çıktı. Ama onun üzerine de bir ses seda çıkmadı. Yani bu Piri Reis Haritası'na uzun bir zamanımı verdim. Benim İngilizcem öyle aman aman değil, fakat inatçıyım biraz o hususta, yapabildiğim kadar.. </span><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="muazzez ilmiye çığ-piri reis haritası ile ilgili görsel sonucu" height="640" src="https://ismek.ist/files/ismekOrg/wp-content/uploads/2015/12/Dergi16/piri-reis-harita/1.jpg" width="494" /><br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"> </span><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"> </span><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"> </span>Vedii Yukaruçhttp://www.blogger.com/profile/01650708238467487986noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5574782591132949472.post-25114615783082802972020-03-15T10:56:00.002+03:002020-03-15T10:56:15.929+03:00993) DEMİRCİ MEHMET EFE<img alt="demirci mehmet efe ile ilgili görsel sonucu" height="320" src="https://i.pinimg.com/originals/53/7f/fb/537ffbe65208e722fc229a0f3d04be38.jpg" width="194" /> <img alt="demirci mehmet efe ile ilgili görsel sonucu" height="294" src="https://galeri2.uludagsozluk.com/324/demirci-mehmet-efe_410168.jpg" width="400" /><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Eğer <b>Pirlibey'</b>in zalim ve gaddar beyi, <b>Süleyman Usta</b>'nın demirci dükkânında korku ve dehşeti körüklemeseydi, belki de <b>Demirci Mehmet Efe</b> hep <b>"Çırak Mehmet" </b>olarak kalacaktı..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Pirlibey</b>'in tek hâkimini gaddarlık kefesine koysanız, Bolu Beyi'nden daha ağır basar. Bey'in, Demircigiller'e de bulaşması uzun sürmez. Ama genç Demirci Mehmet askerden döndüğünde o eski Mehmet değildir. Haksızlıklara uğradıkça adaletin peşinde koşar ve giderek dudaklarından çok silahını konuşturmaya başlar. Mehmet, <b>"İnce Mehmet"</b>tir artık..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bir gece mezarlık sınırında derebeyini, kendi deyişi ile <b>"müdafaa vaziyetinde"</b> haklayacak ve zeybekliğinin kabzasına ilk önemli çentiği atacaktır.. Önce tek başınadır. Zeybeklikte çift rakam uğursuz sayıldığından yedi kişi olurlar. Ardından dokuz, on bir.. Ve on yedi kişi olduklarında, <b><i>"dağlar bizimdir"</i></b> diyeceklerdir.. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="demirci mehmet efe ile ilgili görsel sonucu" height="231" src="https://yucelbinici.com/wp-content/uploads/2018/09/hainler-1140x660.jpg" width="400" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Efe'nin hikâyesi <b>Müdafaa-i Milliye Heyetleri</b>'nin kurulması ile başlar.. Halkın ve Müdafaa-i Milliyeciler'in davetini kabul ederek kızanlarıyla birlikte cepheye koşmuş, <b>Mustafa Kemal </b>saflarında yer almıştır. <b>Atatürk</b>'e, <b>1919</b>'da yazdığı şifreli mektubunda, şunları söyleyecek kadar inanmıştır<b>:</b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><i><b>"Yüce kişiliğinize öteden beri olan bağlılığını şimdiye kadar bendenizi Karahisar'a karşı susmaya zorlamıştı. Allah'ın yardımı ile ölmek ve sizin vatanı kurtarmak konusunda bütün engelleri yıkmak gücünüze dayanarak, bütün zorlukların çözüleceğine umutlu olduğum cihetle başınızı ağrıtmak zorunda kalmıştım. Bundan dolayı bağışlamanızı diler, bu cephe ile ilgili her türlü emirlerinizi düşünmeden yaptıracağıma inanmanızı arz ve bence çok değerli olan yardımlarınızın sürdürülmesini rica eylerim."</b></i></span><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Mücadelenin başlangıcında <b>Ege </b>çevresinin genel görünüşü pek iç açıcı değildir. <b>İzmir</b> ve <b>Manisa</b> işgallerinden sonra <b>Ethem Bey</b> komutasındaki <b>Kuvâ-yi Milliye</b> müfrezeleri, <b>Salihli</b> civarında bir cephe tutmuştur. <b>İzmir-Aydın</b> şimendifer hattı Yunanlıların elinde olup, <b>Selçuk</b>'a kadar uzanan demiryolunun iki tarafı işgal altındadır. Yunanlıların bu hattı <b>Kuşadası</b>'na kadar uzanmaktadır. <b>İtalyan</b> asker postalları ise <b>Söke</b> ve <b>Kuşadası</b> havalisini çiğnemektedir.. </span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Aydın</b> ve havalisi <b>Kuvâ-yi Milliye Genel Komutanlığı</b>'nın başında <b>Demirci Mehmet Efe </b>olup, <b>57. Fırka Komutanı Miralay Şefik Bey</b> zayıf kuvvetiyle ona destek vermektedir.. </span><br />
<b style="font-family: verdana, sans-serif;">"Denizli Vakası"</b><span style="font-family: verdana, sans-serif;">nın başlangıcında, Aydınlı Rumların Yunan kuvvetlerine gönüllü yazılması yatar.. </span><b style="font-family: verdana, sans-serif;">5 Temmuz 1920</b><span style="font-family: verdana, sans-serif;">'de </span><b style="font-family: verdana, sans-serif;">Denizli Heyeti Milliye Reisi Müftü Ahmet Hulusi Efendi </b><span style="font-family: verdana, sans-serif;">telgraf makinesinin başına geçerek, şöyle diyecekti</span><b style="font-family: verdana, sans-serif;">:</b><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>"Efe oğlum.. Denizli'de Rumlar mühim bir çoğunluk oluşturdu. Yunanlılarla birlikte bunlar facialar işlemişlerdir. Şu halde Denizli'de kalan Müslümanlar ve cephe tehlikede kalacaktır. Hiç olmazsa Rum erkeklerinin Denizli'den kaldırılarak iç kısımlara sevkini Müslüman ahali adına rica ederim.." </i></b></span><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Demirci Mehmet Efe</b> ise <b>Nazillli</b> çevresindeki Rumları, <b>Denizli</b> ve <b>Isparta</b>'ya naklettirmiştir. Yunanlıların bölge içine kadar ilerlemesinden ve Rumların çoğalmasından tedirgin olan Denizlililer, bunun önlenmesi için Efe'ye müracaat etmişlerdi. Şehir halkının bir bölümü İstanbul hükümetinin etkisi altında olduğundan, bu istek başka boyutlar da kazanacak ve ifadesi hayli sert dokuz imzalı telgraf ortalığı karıştıracaktı.. İmzalayanlar arasında <b>Mutasarrıf Vekili Kadı Efendi</b> ile <b>Askerlik Dairesi Reisi Albay Tevfik Bey</b> de bulunuyor, <b>Demirci Mehmet Efe</b> ise öfkelendikçe öfkeleniyordu. Efe nakil işini sağlamakla <b>Sökeli'</b>yi görevli kılmıştı. Ancak <b>Sökeli Ali Efendi (üstteki fotoğraf)</b> kumandasındaki müfreze ile eşraf arasında süregelen çekişmede silahların patlaması, olayı daha bir alevlendirecekti..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><i><b>"Milli Mücadele Hatıralarım"</b> </i>adlı eserinde emekli orgeneral <b>Fahrettin Altay</b>, bu efelerden <i>"<b>bazı uygunsuz halleri görülen zeybekler"</b> </i>diye bahseder ve <b>Sökeli</b> ile arkadaşlarının anlaşma sağlanıp, silahlarını teslim ettikten sonra öldürüldüğünü yazar..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Demirci</b>, şaşkın ve kızgındı. En sevdiği can yoldaşı ve efesi kızanlarının böylesine tuzağa düşürülüp öldürülmesine bir anlam veremiyordu. Milli Mücadele efradına nasıl olur da kurşun sıkılırdı?..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><i><b>"Haydin zeybekler toplanın, bu namertler bir ders istiyor.."</b> </i>diyen <b>Demirci Mehmet</b>'le adamları, yanlarına <b>Albay Tevfik Bey</b>'i de alacak ve <b>Denizli</b>'ye yürüyecekti. İntikam ve kin yemini eden efeyi durdurmanın mümkünü yoktu..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Demirci, </b><i><b>"Ölenlerin kanları yerde kalmayacak ve onlar bu kan gölünde boğulup gidecekler!"</b> </i>diye konuşmuştu. Eskiden bu laf, şimdiki gibi ağızda sakız olsun diye söylenmezdi. Bu yüzden hiçbir yurtseverin, <b>Milli Mücadele</b>'ye omuz verenin kanı yerde kalmamıştı..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Hükümet Konağı ve istasyonu işgal eden <b>Demirci</b>, birkaç sivili öldürtmekle ilk gözdağını vermişti. Bu sırada <b>Ali Efe</b>'nin cenazesi istasyona getirilmişti. Efe ve kızanları ağlıyordu.. <b>Albay Tevfik Bey</b> ortalığı yatıştırmaya gayret ediyor ve <i><b>"Vaziyet ne olursa olsun, günahsız insanların öldürülmesinin hiçbir anlamı yoktur. Affetmek büyüklüğün şanındandır,"</b> </i>diyordu. <b>Tevfik Bey</b>'in konuşmasını duvar kenarına yaslanan ve ölmek üzere olan bir efenin müdahalesi kesecekti. Zeybek olay sırasında vurulmuş ve ölüme terk edilmişti. İnleyerek diyordu ki <b>:</b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><i><b>"Kumandan isteseydi Ali Efe ve kızanlar öldürülmezdi. Beni ve yaralıları ölüme terk ettiler.</b>"</i></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Sessizliği bir kurşun vınlaması dağıttı. <b>Albay Tevfik Bey</b>, dizleri üstüne çöküp yere kapaklanmıştı. Ölmüştü..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Farklı ayrıntılarla aynı sonuçta birleşen görüşlere göre Albay, <b>Demirci Mehmet Efe</b> tarafından öldürülmüştü..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Sadece <b>Fahrettin Altay Paşa</b>'nın değil, bazı apoletlilerin de aynı saftaki milis kumandanlara bakışları olumlu değildi. Bazı zamanlar ast üst kavgası çıkar ve bu, <b>Atatürk</b>'ün canını dehşetli biçimde sıkardı..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="demirci mehmet efe ile ilgili görsel sonucu" height="287" src="https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/c/c9/Ala%C5%9Fehir_Congress.png" width="400" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>"Dokuz Dağın Efesi"</b>ni sadece beyaz perdeye değil, tarihe sunan ve <b>Demirci Mehmet Efe</b> ile en son görüşenlerden biri olan yönetmen <b>Metin Erksan</b>, <b>Efe</b>'nin <b>Denizli</b>'yi yakmaya kesin kararlı, hatta yeminli olduğunu ifade ediyor. <b>Sarayköy Şeyhi Tahir Efendi</b>, şehri gazyağı döktürüp yakmaya davranan <b>Efe</b>'yi, dil döküp yalvararak durdurmuş ve sırf <b>Efe</b> yemininden dönmüş olmasın diye koca bir kabristan ateşe verilmişti..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="demirci mehmet efe ile ilgili görsel sonucu" height="320" src="https://www.denizligazetesi.com/images/upload/demirci_mehmet_efe.01_1.jpg" width="312" /> <img alt="demirci mehmet efe-albay tevfik bey ile ilgili görsel sonucu" height="170" src="https://img.glartent.com/1/v/t1.0-9/79755069_547327435847959_5584154390488416256_n.png?_nc_cat=105&_nc_ohc=jCLGE_SxmgIAQnk3nPo29AkVenXCv2qW2lfN6OqlrKVn4X8dnmeyTRBcA&_nc_ht=scontent.xx&oh=02ef89c067e4dcd0049392454ac003e6&oe=5E7CE44F" width="320" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>(ERGUN HİÇYILMAZ'ın "Muska Tüfek Matara" adlı kitabından -Karakarga Yayınları 2017- alınmıştır)</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="demirci mehmet efe ile ilgili görsel sonucu" height="400" src="https://www.aydinatca.com/upload/tmp/1357079404.jpg" width="332" /><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"> <i> </i> </span>Vedii Yukaruçhttp://www.blogger.com/profile/01650708238467487986noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5574782591132949472.post-85437870970485260082020-02-23T14:33:00.000+03:002020-02-23T14:33:15.772+03:00992) DOĞUDAKİ DEVLET !..<img alt="osmanlı döneminde cezire-i ülya ile ilgili görsel sonucu" height="215" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/proxy/AVvXsEh32V8ncXi0QFAP_S1cgG5GaBaiHDAJhCA80ZBWACGAoEJGSs83ixMrzv0N5Z9jwcE80iLsHtumsn3uuchB6pmhAq8SXs8IXqslyHi2Tdp02JILDiL5iE5UEDqBXh4m4Rg3aCbsN85vpo_iWNuo2C8CfL83YJWV8w0UN4HzRwk0=" width="320" /><br />
<br />
Osmanlı Devleti <i><b>"Anadolu"</b> </i>sözcüğünü bugünkü Anadolu'nun orta ve batı bölgeleri için kullandı.<br />
<b>-Doğu Anadolu</b>'ya; <i><b>"Erzurum Yaylası"</b> </i>dedi.<br />
<b>-Güneydoğu Anadolu</b> ise; <i><b>"Cezire-i Ulya"</b> </i>yani <i><b>"Yukarı Cezire"</b></i>ydi. Buraya <i><b>"Diyarbakır Yaylası"</b> </i>da dediği oldu.<br />
<b>-Kurtuluş Savaşı</b> ile birlikte ülke bütünlüğünü vurgulamak için, <b>10 Temmuz 1919</b>'da <i><b>"Şarki Anadolu Müdafa-i Hukuk Cemiyeti" </b></i>kuruldu. Yani, doğu bölgeleri de <b>Anadolu</b> kapsamına alındı. Ardından; <b>11 Eylül 1919</b>'da kurulan, <i><b>"Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti"</b></i>yle birlikte misak-ı milli sınırı <b>Musul</b>'a kadar uzandı..<br />
<b>Cumhuriyet Türkiyesi</b>'nin karşılaştığı en büyük sorunlardan biri <i><b>"Vilayat-ı Şarkiye"</b> </i>diye tanımlanan ulaşılması zor bu bölgeleri devletle bütünleştirmekti.. Buralar Osmanlı döneminde görece <i style="font-weight: bold;">"özerk" </i>sayılabilecek bir konumdaydı; Osmanlı'nın buralardan beklentisi oldukça sınırlıydı; bu coğrafya sükûn içinde kaldığı sürece hiç meselesi yoktu.<br />
Bölgede devlet yoktu..<br />
<b>Cumhuriyet</b>, bölgenin beşeri yapısının <b>Türkiye</b>'nin diğer bölgelerinden farklı olmasını istemiyordu. <i><b>"Dersimli"</b></i>yi eşit yurttaş yapmak istiyordu. Bu nedenle; yol yapmak, elektrik götürmek, okul açmak ve mülkiyet-üretim ilişkisini kökten değiştirmek istiyordu.<br />
<br />
<img alt="ömer lütfi barkan ile ilgili görsel sonucu" height="200" src="https://www.beyaztarih.com/uploads/default/encyclopedias/9df54db4f790af6bc2825caa03e02462_big_r.jpg" width="159" /> <img height="200" src="https://www.kitapstore.com/Gorsel/Urun/15/151865-1.jpg" width="136" /><br />
<br />
<b>1930</b>'larda <b>Doğu</b> ve <b>Güneydoğu Avrupa</b>'da gerçekleştirilen toprak reformlarını incelemesi için tarihçi <b>Prof. Dr. Ömer Lütfi Barkan</b> <b>(üstte)</b> görevlendirildi. Ayrıca, <b>Maliye Müfettişi Hamdi Bey </b>ile <b>Elazığ Valisi Ali Cemal Bey</b>'in raporlarına bakılarak <i style="font-weight: bold;">"Şark Islahat Planı" </i>hazırlandı..<br />
Ardından; <b>Abdülhalik Renda, Cemil Uybadin, İbrahim Tali Öngören, Fevzi Çakmak, Avni Doğan</b> ve <b>Halis Paşa</b>'ya raporlar yazdırıldı. Toplumsal mühendislik bağlamında büyük önem taşıyan bu raporları hazırlayanlardan biri de <b>Tunceli milletvekili Necmettin Sahir Sılan</b>'dı <b>(altta)</b>. Toplam dokuz rapor yazdı.. <b>Sılan</b>'ın raporunda <b>Nazımiye Azgılar</b> köyünden <b>Hasan Arslan</b> şöyle diyordu <b>:</b> <b><i>"Biz, aç ve çıplağız. Millet, bu sene ot yedi, hepsi hasta yatıyor."</i></b><br />
Rapora göre, <b>Hozat/Zımbık</b> köyünden <b>Cennet Kadın</b> açlık yüzünden belindeki kuşakla kendini ceviz ağacına asmıştı!..<br />
<br />
<br />
<img alt="necmettin tahir sılan ile ilgili görsel sonucu" height="200" src="https://cdn.1000kitap.com/resimler/yazarlar/21967_1464171956.jpg" width="151" /> <img alt="necmettin tahir sılan ile ilgili görsel sonucu" height="200" src="https://i.idefix.com/cache/500x400-0/originals/0000000327088-1.jpg" width="154" /><br />
<br />
Bugün romantik sözlerle idealleştirilen <i style="font-weight: bold;">"Dersim"</i>de, halk açtı; darı ekmeği, ayran çorbası ya da çökelek bulan şanslıydı. Ceviz içi, dut kurusu ve pestille karnını doyuruyordu. Bulguru ancak zenginler yiyordu.. Halkın toprağı, hayvanı yoktu.. Elektrik yoktu, içme suyu yoktu.. Köyler ve kasabalar bakımsızdı.<br />
Sağlık koşulları elverişsizdi. Doktor yoktu. Salgın hastalık toplu ölümlere neden oluyordu. Bir tek seyyar doktor <i style="font-weight: bold;">"Gezici Sağlık Otomobili"</i>yle hastalara yetişmeye çalışıyordu. İnsanlar nüfus kütüğüne bile kayıt ettirilmemişti..<br />
Kız kaçırma olaylarında büyük artış vardı. Genç kızlar arasında intihar yaygındı.. <br />
Okul yok gibiydi. <b>Okuryazar oranı %2.8</b> idi.. Çocuklar <b>12</b> yaşına kadar çıplak dolaşıyordu..<br />
Ulaşım olanakları yetersizdi. Nakil işleri at, katır ve eşeklerle temin ediliyordu.. İnsanlar toprak damlarda yaşıyordu. Kilim, yorgan ve temiz bir yatak sadece varlıklı evlerde vardı..<br />
Bayındırlık hizmetleri yapılamıyordu.. Kadastro yapılmamıştı; toprakların tapusu yoktu.. Orman yönünden zengindi ama ne orman idaresi vardı ne de işletiliyordu..<br />
Eşkıyalık ve kaçakçılık geçim kaynağıydı. Adalet yoktu. Binlerce kişi firardaydı.. Bölge <i style="font-weight: bold;">"sürgün yeri" </i>olarak biliniyor ve bürokrasi en kötü memurlarını buraya gönderiyordu!<br />
Yoksul halk, Hz. Muhammed soyundan geldiğine inandığı aşiret reisini devletten daha güçlü görüyordu. Gönüllü kölelik yapıyordu.<br />
<i style="font-weight: bold;">"Dersim"</i>in aydınlanması zorunluydu.. Üstelik geç bile kalınmıştı. <b>Osmanlı</b> döneminde yörenin dünyaya açılması için, bir <b>Amerikan</b> sermaye grubunun gündeme getirdiği <i style="font-weight: bold;">"Chester Projesi"</i> hayata geçirilmek istenmiş ancak sermaye yetersizliği nedeniyle vazgeçilmişti.<br />
<b>Cumhuriyet</b> kararlıydı...<br />
<u><b>1930</b>'ların ikinci yarısına kadar, toprak mülkiyet dağılımıyla ilgili <b>Osmanlı</b>'dan devralınan gayriadil yapıya ilişkin herhangi ciddi bir düzenleme girişiminde neden bulunulmadı?</u><br />
<b>Şundan: </b><br />
Kurtuluş Savaşının örgütlenmesini ve başarılmasını sağlayan toplumsal ittifakta büyük arazi sahipleri önemli rol oynadı. Cumhuriyet hükümetleri başlangıçta büyük arazi sahiplerinden yana bir tavır aldı. Bu nedenle 1<b>924 Anayasası</b> kamulaştırmayı zorlaştırıcı hükümlere sahipti.. Keza, <b>1925</b>'de kabul edilen <b>Kadastro Kanunu</b> da toprak meselesinde özel mülkiyet rejimini pekiştirdi. Ve, 1<b>926'</b>da <b>Medeni Kanun</b>'un kabul edilmesiyle feodal beyler, el koydukları arazileri tam malik sıfatıyla tapuya kaydettirdi.. Bu durum şöyle bir sonuç çıkardı: Ailelerin <b>%5</b>'i toprakların <b>%65</b>'ine, <b>%95</b>'i ise toprağın <b>%35</b>'ine sahipti!..<br />
Bu durum, <b>CHP </b>içinde fikir ayrılıklarına sebep oldu.. İdealist-aydın bürokratların çoğu, köylünün mal sahibi olmasını ve ekonomik yönden desteklenmesini gelişme politikaları açısından yararlı görüyordu.<br />
<b><u>Sonuçta</u>:</b> Cumhuriyet hükümetlerinin toprak politikası, bu iki karşı eğilim arasında çatışmalı gelgitlerin etkisi altında biçimlendi..<br />
Doğu'da durum başkaydı.. Büyük toprak sahiplerine tavır alındı. Nedeni; 1<b>925</b>'deki <b>Şeyh Sait Ayaklanması'</b>nda başı feodal beylerin çekmesiydi.<br />
<b>1927</b>'de <i style="font-weight: bold;">"idari, askerî ve içtimai" </i>nedenlerle <b>1500</b> kadar <i style="font-weight: bold;">"bey ailesi" </i>batıya gönderildi. Bu ailelerin terk ettiği araziler, iskân edilecekleri illerde kendilerine yeni arazi verilmesi şartıyla, Hazine'ye intikal etti. Ve doğuda, <b>20 bini</b> feodal beylerden kamulaştırılanlar olmak üzere, <b>110 bin dönüm</b> tarım arazisi fakir köylülere dağıtıldı..<br />
Toprak reformu konusunda; gerek batıda hiçbir şey yapılmaması, gerekse doğudaki minik düzenleme ülkedeki feodal üretim ilişkilerinde belirgin bir iyileşme sağlayamadı. Toprakta mülkiyet dağılımını düzenleme konusu <b>1929</b> ekonomik krizinden beş yıl sonra gündeme geldi.. Bunun sebebi; toprak ağalarının siyasi nüfuzlarının gerilemesi ve dünya ekonomik bunalımı nedeniyle daha da çarpıklaşan toprak mülkiyet yapısını düzenleme gereğiydi..<br />
Başını <b>İnönü</b>'nün çektiği devletçi <b>CHP</b>'liler arasında, kapsamlı bir toprak reformu yapma düşüncesi güç kazandı. İnönü, <i style="font-weight: bold;">"Batakçı toprak ağasının kökünü kazıyacağım," </i>diyordu. <i style="font-weight: bold;">"Toprak, işleyenin," </i>sözü ilk olarak bu yıllarda dile getirildi..<br />
<b>Atatürk</b> aynı görüşteydi; toprak mülkiyet dağılımını düzenlemek için üç ana ilke ortaya koydu<b>:</b><br />
<b>1)</b> Memlekette topraksız köylü bırakmamak.<br />
<b>2)</b> Bir köylü ailesini geçindirebilecek toprağın, hiçbir sebep ve suretle bölünmesine izin vermemek.<br />
<b>3)</b> Büyük çiftçi ve çiftlik sahiplerinin işleyebilecekleri arazi genişliğini makûl ölçülerle sınırlandırmak..<br />
<b>Kurtuluş Savaşı</b> hep birlikte kazanılmıştı, <b>Cumhuriyet</b> rejimini kabul etmiş bir halkın, ülkenin en önemli kaynağı olan toprağı adil bir şekilde bölüşmesi gerekmekteydi. Bu, hem ülke topraklarının verimli olarak işlenmesi, hem de gelir dağılımının daha adil bir duruma getirilmesi ve böylece toplumsal barışını sağlanması için gerekliydi.. Bu, aynı zamanda <b>Cumhuriyet</b> ve demokrasinin geliştirilerek yaşatılması için şarttı. <br />
İşte bu nedenle; <b>1937</b>'de, <b>1924 Anayasası</b>'nda bazı değişiklikler yapıldı ve kamulaştırma mümkün hale geldi.. Bu arada, büyük arazi sahibi milletvekilleri, hükümetin köylülere yönelik bu tür girişimlerinden rahatsızlık duyuyordu...<br />
<b>İnönü</b> parti içindeki muhalefete rağmen köylüleri özgürleştirme politikasından geri adım atmadı. Bu nedenle <b>Cumhuriyet</b> ancak <b>1936'</b>dan itibaren <i style="font-weight: bold;">"Dersim"</i>de imar hamlelerini başlattı:<br />
-Öncelikle <b>yollar, köprüler, demiryolları</b> inşa etmek için projeler geliştirdi.<br />
-<b>Toprak reformu</b> planları yapıldı.<br />
-Halka ekmesi için, bedava <b>arpa</b> ve <b>buğday tohumu </b>verilmek istendi.<br />
-<b>Saban</b> yerine <b>pulluk</b> kullandırılmak istendi.<br />
-<b>Ziraat Bankası</b>'ndan kredi verilmek istendi.<br />
-<b>Dokumacılık</b> geliştirilmek istendi.<br />
-Hayvancılığı geliştirmek; <b>yağ</b> ve <b>peynir</b> ürettirilmek istendi.<br />
-<b>Sağlık yurtları, okul</b> yapılmak istendi.<br />
-<b>Elektrik</b> ve <b>sulama</b> götürülmek istendi.<br />
Bunlar o dönemin kıt bütçesine göre büyük yatırımlardı. Yüzlerce yıldır devletin çivi çakmadığı bölgeye, o yoksulluk günlerinde <b>Cumhuriyet,</b> ilk etapta ana yollarla birlikte <b>on köprü</b> yaptı..<br />
<b>Singeç Köprüsü </b>bunlardan biriydi. <b>Pertek-Hozat </b>yolu üzerine yapılan bu köprünün uzunluğu <b>60 metre</b> idi. <b>Tunceli</b>'yi güneyden kuzeye bağlayan ikinci ana yol üzerindeydi. Açılışını <b>Mustafa Kemal Atatürk</b> yapacaktı <b>(altta)</b> ..<br />
<b>20 Mart 1937</b>'de ayaklanma başladı; acı olaylar yaşandı..<br />
<br />
<br />
<img alt="atatürk ve tunceli singeç köprüsü açılışı ile ilgili görsel sonucu" height="233" src="https://isteataturk.com/gorseller/thumb/1569522237_ataturk.jpg" width="320" /> <br />
<br />
<img alt="atatürk ve tunceli singeç köprüsü açılışı ile ilgili görsel sonucu" height="254" src="https://isteataturk.com/gorseller/thumb/1569527359_ataturk.JPG" width="320" /><br />
<br />
On ay sonra tarih<b>: 7 Kasım 1937</b>.<br />
<b>Atatürk, Singeç Köprüsü</b>'nün açılışını yaparken <b>Tuncelili </b>bir ihtiyarın övgü dolu sözlerine şu yanıtı verdi<b>: </b><br />
<b><i>"Hatasız kul olmaz diye bir söz vardır. Birkaç kişinin hata yapmasıyla bu hataya uzaktan yakından ortak olmamışları bir tutamayız. Sizler bizim kanımızdansınız, bizim insanlarımızsınız. Geçmişteki ufak tefek hataları küçük ve manasız davranışları unutmaya mecburuz. Kin beslememeye, kardeşliğimizi sürdürmeye mecburuz.."</i></b><br />
<b><i><br /></i></b>
<b><i> </i></b><img alt="galat-ı meşhur ile ilgili görsel sonucu" src="https://i.dr.com.tr/cache/500x400-0/originals/0000000687297-1.jpg" /> <br />
<br />
<br />
<br />Vedii Yukaruçhttp://www.blogger.com/profile/01650708238467487986noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5574782591132949472.post-50887889951412852542019-12-15T10:37:00.000+03:002019-12-15T10:37:01.167+03:00991) TÜRK BAYRAĞI TAŞIYARAK AMERİKA'YA GİREN İLK TÜRK GEMİSİ!.. <img alt="germanic ottawa gülcemal ile ilgili görsel sonucu" src="http://img.blogcu.com/uploads/samsun03_Gulcemal.jpg" height="195" width="320" /><br />
<i style="font-family: Verdana, sans-serif;"><b><br /></b></i>
<i style="font-family: Verdana, sans-serif;"><b>"Hanginiz bilir benim kadar</b></i><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><i><b>Karpuzdan fener yapmasını</b></i></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><i><b>Sedefli hançerle, üstüne</b></i></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><i><b>Gülcemal resmi çizmesini"</b></i></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><i><b>(Orhan Veli)</b></i></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><i><b><br /></b></i></span>
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Annesi <b>Gülcemal Kadınefendi 25 </b>yaşında veremden öldüğünde <b>Şehzade Reşad Efendi 7</b> yaşındaydı. <b>1909</b>'da tahta oturdu. <b>65</b> yaşındaydı, en yaşlı padişah oldu. Yeni bir gemi alınmıştı. Teamül gereği verilecek ad ona soruldu. <b><i>"Annemin ismi olsun,"</i></b> dedi..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="germanic ottawa gülcemal ile ilgili görsel sonucu" src="data:image/jpeg;base64,/9j/4AAQSkZJRgABAQAAAQABAAD/2wCEAAkGBxMTEhUTExMVFhUXGBgYGBgXGBcXGhkaFxodGB8YHRgaICggGB0lGxkYIjEhJSkrLi4uGB8zODMtNygtLisBCgoKDg0OFxAQGi0lHx0tLS0tLS0tLS0tLS0tLS0tLS0tLS0tLS0tLS0tLS0tLS0tLS0tLS0tLS0tLS0tLS0tLf/AABEIARoAswMBIgACEQEDEQH/xAAbAAACAwEBAQAAAAAAAAAAAAAEBQIDBgEAB//EAEYQAAECBAMFBAcGBQMDAwUAAAECEQADEiEEMUEFIlFhcROBkbEyQqHB0eHwBhRScpKyFSNigsJT0vEzc6KDk+IWJENUY//EABgBAQEBAQEAAAAAAAAAAAAAAAEAAgME/8QAHREBAQEAAwEBAQEAAAAAAAAAAAERAhIhMUFxE//aAAwDAQACEQMRAD8A2aXYDziKMYj8aP1RYdOhheZqkpQE0AUFSipJUwB5EeGpjwR6qOTjE/jl/qiX3tP4kfqharbA/wBF0uzlgfBm0Oscn4pbVIEspOW5cNm+9mOWlxDjOmX3pP4kfqjv3ofiR+qMuvbxICpYlLDir+WU0gkh7qvcccoNm7RITWRKCWBBp4h2zuRbTlrD1Wnf3gfiR+qOjEj8SP1fKM1g9sTFqIEtJcJIFBIyvSRmGu+rw1wkxbFc5EtCEhzuF8ufwgsWmP3ofiR+r5RH7wOKP1fKFSNpV3RJRSQ4KrE9QEnzi5M4t/05Xh8osWmIxA/Ej9Xyjv3kcUfq+ULjM/8A5SvrugY7SR/py/d+2HFp194HFH6vlHEYgHVOo9LhbhCE7TcsMPLPf/8ACLsFMcXlpBdZpsQ7ks7WyGkWLTvtfy/q+UcMz8vj8oBlrQbKlJB5AKflk7wuxOMoerCpAciq4HEXKAzjyMGLT6s8E+Pyi0E8E+PyjKy9qy1KAEhBclIZT3BpIsnRj4HhBMjFBSqRh5b/AJ7NoXpuFOGbjDi1oj+VP13Ryn+gez4Rn04gFNQw6COSy+bANTqq3A8YLQJbb0oBWYCVVW/ESWABLtxaLEaf2D/xjilAB+z/AG/GM92stRITLIUHASrdcjR9DpcCDtmAFBUE0ugljmHbjfh4RYjcoT+EeAj0WER2BAVjyPuhdjU/yEsxagqB/DfgQc2hjNF/7Ve6E0+YpJTSgF0Jckuml8iM7uq13YRQ01K5CZPoyyQjtFS6i4cAu7voz+yEe05lEpRASCpaaU+qFUndu5O7rnfTIRX2NJUEKYuWStNJB1fNiL9DEsLPVOLJQ26QneYAE3ckPdrk3VZtY0yTSEuZgmChKi4OqgAAUIKQCRUSOcGzZ7pNCBTdH8wahhZCSABmL8uEGSdmrMxJUaiAS4e2gAA9EcvOOCSKVhKbBROVtLwgJMTNSwlzFAKUdQHZJLukP6ufKOz8UBLFSio2cGbMN3F2Jbn4QyMu0otkr2lKhp1jOy9mzwqYSQQlUsniAolJAtmwgK3CbSWkNSim7ObseXUGJo2nMIG8kcnL+28Go2agFJuXKgX5G0STJoCAAikgZjUjlEg8vFKVYKcm1jqbR7szqCLDQjzEEIlqCgUlLva2ou3gDC+bi5QWSVJStQuKZ3tItmIpFpgieAcl2A0LE/8APG0SlY5idxbZ+iTc8Pr5hjCkqR6JBDpUStgFNo73fhFowfpegWU3/wCS5IzvmL58ofB6OOOS10rHRKrd4jhSmcWdaTY1EFyHydQLQmxU+WN1ZQCHs0w5W9XpF5nLFFJS1ICWCss2uep+hAdUTNlzAVUKMugkoZxcuy8i7ZM3rqJewNv3xMksoB7AkqSSATvBIAUSouwA0CRrDVbKlpKglS7JVUwvfjnc5c+MLMZhFAhi96EpSreBKLBz6ABoFIOSiSTDoD/xBxNAN6glIKWsqWFBIyKSEakD1gNQNFsRRTOmJmkL9atdiAEhvQZJDMPE3jN4LAJKB2ajKQUkqSpRLhLGWCRdgB6OQBWGYwdLxKVoAmoKqQLoKSpOZAUDYgaHwiRp9o1oqQZSU1LFXaJUVBVLAMxYkuL+cNJPrdDGbwZCltKSqtnClsyUqANTCz5Z8jD/AGegpl0nMJALly4YZ6xmk3JjkdePRlF843/tX/jGf2vNISkC1SEJza5KmBPB37gcofzxf+1fmmM9taYBRvKSShFwCzColyxGQVaxsYeJpZslqgSsKSyrJZIJDJYkiovUGJdg5EaLBrkSkk01EgFWg1yGYHL3uSrQuaVBKwklASSk3Za0h7sASBrb0iGjuInLS7ykMBcs/sAjbIQ7fT2rfd1B2HpqDXAZ6rZk/wBuV4Z4acglT1JFIU1yxbJyXYHyjKCe6z6ID6EkDVjwhhLlqLndVbIAvFVDn+IpVaW6ylQLKBF7WjuKxJKlEikzAHABIt0GjvCKfLWSQnMJJpcgkulm1IZ34RRNM8VPLmKKUApzZZLApFt0uT3CJa0KMS9iPWOhF3d79YJQgKKL2pORtoPjGYw+JxKCSqUSlJY3VeoMCA1xVnyaGH3+eBV2KgxpteylZ5M4AVccosWmGx8QJqVKIpZTWPQ++BsRiShclASVVpSVGouHLElzAGBxc1qDKUjJRNmYs7Fs6Xza4gvBYhUxcuqWw7Ml6nIWhQDMw0U/ebRJ77VbiHcgbt6iC1X4tMo4tcoTZBkqWpNKgo1kpNKDfJi5I3sjpAn27kGZh1AXenLkX0iX2ew//wBth0kXEsWvblF+H9Sn4spUgXUZilesQ28NOVXsiW0VAAqaoBNgSb3PvgiZhnLtk7W4kfAR2dJ0PD3q+MCM8JswdiEgIBWApTpcAFixD3hcjAqlypiySVAOArQoUFOFPkSl7hzZzaG2zsWKUglikAAlmIyAt4Qx7MbzixHyaM7hxklYmYo9mE7p9RK7JYEEWAsQQwDsQl2uBVicIqWQkTUhIJVMZLJWEVZlic0pSd4ZKgzDYNIlIFIdAKC4feCmJD3upzwZTZRMpUyj6qVKAQwpF6suBCg/DvjcrJXsuUUkLWlKlBSLvSGS5AWAlX8tICXUbsbkUiNnIukn6zTGXw2CWuclCLorQtIITZKiN5iGISymqez8Y1OGyPUeaIORhnVHo5VHowS+fn/av/GEuMWlKkkqpPZyWN2G8tydG+snhxiM/wCxf+MK8UWCzww6baejNN+8QxV3B4BZT2qSypm8UqDZ73HRznygfaExaUlyhJy3gz+3rE14pSbAsBYAF27hC/amKJlgEVOoC4Js93flaFMxNlFCjU46P74a4XaBkkLS4BBBYOGLADI6gMPnBG1ECYogpI5t9ezh0ezZaClCwS95bdAoPDrOI7CM+ZNmYhSqLFAC03NwSWJsLJbvh0cTOqKe0S1KS5SnNTvryEQkTAAoFTOtfmW0iYmoqJdL0pGY5wWlydiJwS9aXqSLoSzKN8jEiudquX+kf7ojNWls0+knUaF46vEoPrpJ0Di8RVpnzStYrQAlTDdBOQLne5xybNWx3gSG9VOpA48CYvQQCq4D7zksMg5c9DF52jKRLetAS7VOGKmqIfiwfoHiQYlWq09KUj3xXhpa1FSQEliG3U6pSp7niT4QyRPlzEViYkoekmqwU7AVPYkkBot7JQBSkDN3fPTvyiRVOlTEs6QA7HdTz1duHjElEnVPgn/dDI8zbJhHGRSMyepEWrHZOCQkbwSTk5SLkWdtImqaWazRCYbDx8Y6ZZAcwEBMQylA2SsVO7AKAYjvSAW/pMVpcia4uCC2buhNrc0wTjJboUGez9GvUOYZ4GlYrsplMxCnUhN0JXMBKCRUAkEgMoPVkR0JQnsZbTZZ5qR+oCYPBj4wykHdP5h5ogFKSJktdBSK5ZFTAlypDtpm172gzDndV+ZPmmJGoMeiLx6MouxOf9i/8YX4zDfy5kx7HDs2u6iZd/7/AGQdic/7Jn+MCT5QWJaVXSEAscnLAFtWY+MMNAplVh7j9J+vbEJ2C9EUuXcgB/dDiXLSLpSLan6aJJBZ3tFoI5kgb277DFMuSCkvxGrw4myUkuQ584lIwiGPUWHKJAdn4PWwD5/KCzs9LlTfL3wTLlgAJFxx+MdmpIV2IX2cxaSZa1JJQ4IDPZ1M5bgCTaL6gE2RLdKCrfW9Cd11WJbeYB2YEkB2grYOHW1Qop3gpFzMlrSSGUSwORBYWLZgvEMLgbTFiWe2Sr+dKe6mCakg6ghKZsshmIaztBBKBiJWI7QiVOu9QSjtQhipbj15Q4hijjHTrGdEY7CKmI3aa0qQtIV6JKFBQSrgCzPo4OkA4/s14XFqQgy1JTOUtBABRMVIoUGFg4LuLGp9YcSVidKJQW7SW6CdCQ6f/JvCAcRs6dNGJq7NCp0iXKDKWtLisGYTSDcLAZvVEXHw0m+0gHZpSC1SziVDK0qhI8ZhfuMX7cmy+2lomKpTLlTJhpWpCzUoJSElJBUSyrXu0F7X2BMmJxDpkLUZMqXJBPoEFRUp1p3TUqxGYAyiM+QszwtcsoqxICVWJEuTINO8kkCpalnSxIhZTwOFmGTLM3/qUIr/ADUh8rO8dIDqSCCpDVAG6XDhx0gzGYns0FZBUbBKBmpZLJSOpYcs8oEb7vKvvzllzSLzJqtA+SQ1nslKeRjnjeuSCSoQSmaXvlrFeGmgESlqR21FSqAQCHpqFQdn00gzshlBSGpDGl7tFO0FhCpS7WVSekwNn+ejwg8pswijE4RKkkE2Ig1AsWolSCdFS1dyZjk+cXYRe6fzI56phXiZ81a5dNikLC0WuUMcmcPUSCNFCGeHU6S2qkeaYQadqI9ERHoyS/FZn8q/dAwNx/20f5fCCMUc/wAi/dA59If9tHmqNRLZZ0iKpl2Mc84rU7+cQXqQwfQxCWIjKmAWi8IDvpEXSopDJSlUzNKCoIrYhwCTcsXgWdLPYLEqqZKfeTNJ7TDTKnMwsKiEqJUW3gzZFwVi9mdqCkrSpCgP5UxNKQQLKRNS6kLf1mOgaFeBwc+TOBUqZKWN1KlntZM9OQSqYHUhYyBL8gAaR04yY58qYLXNCkMUrxCUvLWDSjEyQxIUbhCku+rHJwpiYqRKl1AgLKl9qmWQlSUrY/8ATBFnVUXOZNmMTTKEoL7NJAUqspqJSFFnCQ26lw7AakxzA4FR35rKe7UswzYgk3ydPIa3JpkdE6bNZSDYhntmCU3JBDa2vHlYCYHqmF7vdRB9BrHLIlshVrDWYGS+h8/r3xRNUVlhmWHebe6LcIU4WYRMImO4QzvbsxvHPUwOZs2WwWkkKUATa1wHLWa5zZqeYEMJK2ceP13CCKgQXDghrh7ZG2r8It1FON2f2plzETFIUgWSQCDU4cAtRMYlIUXAc2hSrFU1TFgCaEncUS2Hl8V8yz2uqwFgVFvtDCFCzPQdAFgksEJvxbk5FgpRzMe2rhSqUZvYha0hKihTCsIyCmSaqQSQk6taEM1sySRKM6ZMXKExSZipqmExbehLSGICBlkaiVBIILxocBi+0STSpCgWUhYZSTmxHQg9CIEwuGE1SMSZqlkOXpISygPQChbXfDqLkPoD5UlAKlD0ll1KJckgMPAWAFozyMXAx6kd8eiNXC/sEYaLNo7PRMnyiXD1JUUqUgkMCASkgkBvbFmDG73y/MRfMlkzZTn8XIZAe+KMH6PfL8xD+Azpj0e7zHoCWYoZ/kX7oW7Qn0zEgByZaTm2VWfeYZ4o2P5Fe6EW2JKlz0AAkCWgkAAvdYHw730h4ijcPiHB4jPRjwj0hZJWNAW04Qv2VhyqYa5lIAe7OoqJ10YAMP6u6G33UJqpJNV9DpDUX4PElQJbLqH015vwytaGmGmAke+Ktn4MKlhSVh0kpUC4D1F2Uc7+UTkp3mya3h/zDVB6A+Xhp0g6QkgWOY0yPKAEi9rmDcLVrceMZiXpktpaLpbDW3H6+vKJKLjgfCBUIBO8ojnp8o18CU2fmND9PEtmy3W/D32+MXp2aPxHwgnDSAkEAu5zjU43dq0uxUhlnnfx+bxVW2sOZ+FC2uzQHM2WnMqPsgvC74pQyZnhFnaKOVuA+WkCzJYB3SSOJ90Wplq+r/KM6XpsviffFNhl8YsWDrfvHuiKiQOHd8YKlZREFqbWBjiS9y4goQEuxM8idK6TP8Y7gzbvl+cVY5TTpSiDSe0SFMWfdLPk7JNvm1+DNv8A2/3Q/gMgqPR6mPRlFmKNj+RXuhBtwTVTUplC/YE1ORm4a1s2N7Wh5ilWP5Fe6M59pZq0rSpJsEI1ZySsAcL5X1IjfH6qpGIXMlDtUBKmvSGN91il+RzPvgbEY1KUKoUAosApqmVlY8cw+XGLdnrrCXdykqUMwBYueAABA41coAwliJrqCUoUwIesocoJf0SXBfutGmWkwm35MsIlr367qUm9Lhy4Dmovlnd4OwkwFSiCLlxrn8mjEYFZ7NKlpWta97dy3iTrYZ3fiWjSbFButR9IBrhRYWuRbw5QUxpJRzOREXyLa+UBonZBu+CULdrgH64Rlo1kJcZ+wfCI4iWOfs8hHJBAHHmbCCVnd5cBb2fGNfYyGweJKSBmDZvhDqmE2zkPMc6X+H1yhhicYEWzVw4dY3wuT1UWBCXFYkqLGw4fHjB2Hx4VY2PsMBY5LTDwN4Od2eKOSU8EjvPueCJgUNAO4RXIlhtW77dRFi5JIsx8PlBJ4gcwqfWBsQlTZHwguYhX0QfYYGnqI09jGMUlrAG4ghBfevzj0tBzMellwzwEp+0W0gqUiUkF0z5F2LJ/mILvllZs7wdhMj/6f7oTY/1/+9I85cO8HkeqP3Rq3wD3j0eJj0YJPNIAP5FRnftXh+0pFTMhKktnUFEO/KqNFiXYkN6JjPbYnisETE2RkUg8ciQ7uMuUb4/VZ4Axq0y0JkyFLTMIKlKALqSLFJIuTllwsRHdsqUZCAHeYASrdPFdJBuXGjH0Q8A7QmFOLS4SSMgXBdsgRa/HLTWNDhdpYcVJmbypbAgE+l6VnsqlwHjeMIbOk0pB3rFIB5ONOB+EHTAkLBINyLpyPNQ48+WYi1J3GKQFWc2sQQO/I25QScMtRBZri7WPWMNLPRIi6Xm4jpkpi2SjhGSOw2I1Pich8+kGBbgt7c+/4eMLcXMoRVmAz0jIE3UByDkngDAmHDAzJS6islLVKWhRqJBBe1rEpsGObCN8WabSZ5TU2ZuTybTxiNF2PD2xThcYXaYKS28WJRYVqFfTi3sghExCt4KSXSFBiGpUbHPItnFhRnyy/L6ETNRYG7ZHkdD9aRMzpYcKWkNnvC1RAGupI6uIGn4kl+yTUWW1W6HQoJUk6u76aG8XVaMldcvpjFqZvHPiPNtevlCKXOSXxKp6CE7gIWtMt8ywyWVOzFy6WBeGCCsgFhdjqCHGbdSQ3/Ea+BfMmHqOIz+fdFS5oNn+un/MeL55vqPeIqnIJDn67/8AmM0h6wxfIWt5QNIO9aJzkEcFAcCfhFBmkXAAPfl4Rgle0ZbLXznSj7EfCG2FFu9P7oVYpAJJquVyyQRk2RcZ5Q2wpIHG44/iMN+AaDHokx/CfZHoMJTiSyVNogwEcPLdSShJCqXBuC75A5a5QdiclflhB9oJ1K071OWj6FrdWHQmGHSfGyKpqWJpJXUHJtSbDU6Rb9hsEhYnLUNUofKwAS/Wlj3wLLxNM5FVvSd7Mza8wfYYq+ze3ZMtNCpiQd4EPvOBL9XPRXgY6e45/ra7PkBKQCSabXcndsz+tlnnleDu2POFmzsUmYkqSXDs/cH9sHILGOdagiUXtrBKFMAAHJY9xOfRgT4QCld3yvBEqaWNnJyLZdw3QALtZyHdzDMVFhVP5vJi0cKXUlTndqIGhJs5Gp06GKyGYdQH0Sn0leQHceMdkquE3zD2b1SoB9S0OILLw81IoCUoUs1LWnfSSXUSUGkirKkfiN4HxZUpCixcSUpVUgiwSondNy6kgU/1Q2TNdzzvyEWiZbxi7DCztkmYtKEqBUlTrEs7oUlKgQsilQsndvccmBWHrpDOVOmYFTCHc2WkhIDEJcZM6uUFrVfw8yIrdIU9rOAbOH3vc/dDtWLcMmh01E7xUHawJekMBYHjFk3Egi2oJ5uOn0YEVPLE0+iVd9OnQgG+jDjHsRu73qm5PA/iPdY/OL+pfIWc+Jye3Bu/jxLdasQpxu6liOBHleOiXUCcgoHlwGeut7OCOTVzJjekb+cHIwJPUBYd/WByuJziCSRFKowS3GqacP6uzI/t7R/MQ9w0yw6jzMZ7aks9th1DJ5iT3yyoH/wPjD3Diw6/GG/AYuY9EBHoySzEZK/L74HxWz5cxRrSDYDNjlp4wRiclflHnEJit5Xd5CGJjsTswonqCnIShYlkg5kAAhvWZRy4GGGyfslLlkzF3WoqLjgTz7o0YXrHDMOsa24MV4TCplgtfrx6RYpyYipUTC26wFbKkvBiEMIHkzNHvBCFQJWu3stZs3bxjshTB73UST31KNntZh3xXMLlvrrEiTYaCGcrFjifRAGZJtmMi7ucgpQ4xYTunezINiLgJpzyNkk9R0geYkku3frF7Bh3DM6ZDpyjU5DF6j6TF94KF9L+DXH9o7qVWLkjNwDYClRSq5tkq3cImUgnW7vc35HlnaITJoAZsuHPP2+cV5rElrd2zIFza6SWVxIdtMu6LUJDXuHyOQ6cte/lA3ZggExLtoLy04t7SlJSf7Yrnhw6tAAIgokgnXLpFcxZZjeM6lMSVh7WYnhF8pDpPH6MUpURZ4kXbTlWlspjWS7PlLmFiObN3wywunX/AHQFtIegeCv8FD3wdhBYdf8AdD+IcI9Ho9GUWYnJX5U+ZimZ6au7yEW4k2V0T5mKZp319R+0QxJRB46lYi5MoKFs/OFB4sRHqWsYKSGS4iSlJc2ghJuRFBnkcojKUX4vAhFYTcxVMxPCKZqnMQRxiQnD4lyXgpJBFvq8LAItkzimImSFgNHUpSSbaQGvEBhxiuQSVZxIWlb21itaS8cmLALa8vZEytw5gSEpzkY6lAKuHHrFNV3THlrLvrEhPat3WiIl5xEJCr6xIloUA2goBIf8SR+o0+Zg7Bmw/N7jAW1pdUs8ihVv6FhXug7BKDD8x8jD+AWY9HiRHoyivE+t0T5mFm0sQUzFAcv2iGmJyV0T+4wm2ul5qm5ftEMSvDLUSz5w5kuGhZs9LEuD8IZiEL5zODxzixMtiKTYwKpUESJtrwFGaM+UUoDlhF4TmNPb1iBLNaJLSiXYEl9SIkcKmlwX55HwgAZx049EtQC1gFTADUuQMupF+cSXTsMUgEFwfZFIEM5agQR3QHikiosIirSPxFh7YulzEuGDXgdRtFcqYFCpJBHEFxYtEh01YBfxgVUw3joS5tESgxJxJiaItlYd4nMwzawJKSdOOUemqvEqgU84qmLtfMQpBQ3T0PkYtwIsPznyMDLVY9D5GLsEcvzn9piA8oj0dqPL2/GPQIsxR9Lon9xhPtRR7VV7W/aIcYwZs3qv0cwp2nM/mKHT9o8IYhGCxAUL+lr9axxWJuQNM4WdoUbw0ByYwGieK1XubscyRY270+MaDUJ5xTiJjM2bvw0uYXSdoEBiH84En49CgQaU3N3AuCwd8uptBImhlYl94X5i/lEjMf8A4bzijD4kKam4NwRk3XIjpBBXBSiDA+0Jm4Q4BaxLOL5xeQTpaFu0poQLJJDgqKUktvDgC55QwU2wGMrbUsCWBbxuBDCzuR4/KM3sfHASwEAqYtl8fbDYY/l3f8RWGUTPEsguABrCfCYlCXSopSkndYiz6HvBPf0eWMxgKaqagWZg+ZbprnCjB4pNdgolYIYgk7pBZjl6Z5ZQyC1rULAYDKPTC+WYhVImqyUCOBJB8jF8icxY5+cZxrRsubbnFPaExArjhiSY6x6mK5aE0mYCoBVIqYUZs+b5HhpEpM1xmCQz0lxxtDYElix6HyMW4Uej+c/sMBYjGJBoe5BAHUQbIV6P5z+wwIc0eiJVHokAxQ9Loj9xhJtQfzV9R+0Q6xfrdEfuMZ3b5XXN7NTLJCQeDoS57g5igqMwOkhi4hKubTikEWcKH6svGg/QEHzNpyVAhU5IWPSAUixFiGcHNxCLE4iWqZMImJcKl0byX3HUTn/URG5A04X7YWbVmlmoVSXfmBd2fiItTiEDec8dGfrAG1Z+QcF2JYjLPz84E9sKbNKKJa1ACzKaka2A9XRnf2w5wWMmJNHaJKwkqoVmpIURUlT8vZCbAzAAqlLu1nGVIBdjYelBCcTLClmpC1rCQkBTlNJJ7wxI09phzUfTNtSnKHaYA5QSQpjr05xRtLHhSClAIJDA7oz63GXCFE1SQ6iUFRpIdYFJS+dsik5d7axVjcSaXDZ2AdiQ5d2u/KDFq7ZWIQZiqVLSo1Fj6J3uT1G+uTPqXfysSGIUoVaAOG73+EZLBopIUCAMizqY3JPDeBGZ0hoJqSgFSlVOzBJJ5E0uwhvqhthZqQhKEtYZl7XhFjMUEzUrVcsWUN1nVTd3fdS/RLNBaaSN4oS1VyoCw5ZjQQprlqKwZsqoJS5UsXAIDDqAq3OKJo0Y9SGrWkpZwpIN+oJJGuVugiWHx4yUbVuC7Wd26fGFsrG4SkVYqUCGsVJdw9mfkYW43aOHSTRipZfRx+3Pvgypqv4xLp3i11DXJ2GmZDR7E46qTNCVB2LPY0m1Rfk8ZPC7VlzlIkpmJKpighLJJAU4YvlS+et8offwDEJFSmYSy7ENbRuLDjF1xauw+35YVK/lEJSg1KQwJpToQSz34Zd0H4PHGb2s1IWEpAtMO+AHcF3djfooRhZmPWlNKRL3rbxIam7PzaDdl4jETDOUughKFqASlYBU2d87ka6C3DWeLTuVMC8SCT6psDkQMjaNPI9X85/aYTbH2e/azGSxUaSLkhIb9wMO5I9H85/aYxTBLx6PER6AgcXkroj9xjD/AGsmrTPmlMuoVJvU3qJ0aNtilenyo84wv25w4UuYqpXphJSFMCKEi6cnvDx+isztbZYmKC1SVOwuFgXPE0Xy4d8LcJsgVkfzU053S5fUbrePjaNHtKesyQmSpyAAABoGvVyF+MW7PUUpmdqtKy5F6UtfKzP9d3ScrIxk0BhtiTlSpk1EycUSw6nKCQ4fJr2GUDrwKmUpc2cL/wBJawubR9B2ZtLDjBqlJnyVTJiVJpExJU6hTSwLuB74zu0ZSkzaFS10TAB6JspLpuOCh5QbVjLTsGUgATJr8lABrXal8olgJSlmy5xJVSkApJLh9QNC9+UbsbPky5W/kE+jwYO45s3fC77J4qQmdMU6VJVMUU3CqW3QrO4KWBPIQ9vFjOzsHNmLCUTJ5WXBTTfnoB78osVsCe6nVPAc5pS9uQz1j6OjC0z0TwtNKastSoM1nDDO8HYjFBQUls7eiGv1tGe1OPki9izQUqCpzEACoO72YUgvnyzi4bOqD9pPSQqklRCLpGQFD5mPpyJqU9mCACHBUoXAY8t0G0XzAhnqQltaR8Ye1WPk03YqyklS8Q7nUZAZtS4z074AwuwpM1TS1TFMHuuW/RqX7yBH2VM+UoEJUgjVqSSegv7IzxOHlzlKO6mkAkpYOTxIbPi2cPerq+a4XYaFKAHaFiXFgWB0NJSb2d9MoIxv2bQhdDTSAspUUkEWLbppv1uI3GExGGQkgBTl8gCN41ZgKbPUwJtPGSkbykli4u2mjnTpF/pR1hD9ncHKlYpCkBby1pUCpYUHyppCR48hH1ebtRK5agUqAUCHAfMRgJe1pYKClO4/pOQkHq2eeXvjRyftUgCwBbN3f3ueXOM22/Wp4gv7PpKQClJd7Wc568GMETZcmR/LJHaTCgEDRIVYEmwctrxjJbcnkzlTMNPnSgpiUBBocC7bwAcubcVQu++zyumYrLIqlEudMl534w4H0D7HY+WmT2NQcqmFIY6kqIvrcnv6RpZR9E/1f4mPlf2VnLVipICU0grchLNZRL7xYuSb5vH1SQbJ6/4xnnMMq8zU8THopXKcveOxloHjMl/2ewwh2nsgLWs1A9op6VAs7AMSC1wnUXeHuNO4o9PdAM3FOkoFNKsy5dizta1n8dIYKxE4olTAhYCcwEFSmDOGdQIfRn0iE7tGJQlLOWDgm73awfnbWNfidnSZqnUoZMHALMGzN4D/APpiR/8AskgPmqrP8xIHhGmcZDF4FP3ZSJiHmAuikmrN2U5IfoMuke+z2z1Jn9p2aWQFEFt91JpazMGJjXTPstLJtimSTcbul/VI+u6PL+zCQN3EoFgC6QXb+7OHssK5s5wTSb3uCrrmL9Q+ULNibKSZ61gKouQSS4USS4CrBTXe8fQsDhQmTTLUKgBTvKa5uo3DksbBgGYZRwysSxZyrc3TNNLUgqYuC9QUm/4gchBqxllbQlINJWSdStSn8VZC2gijGT5bhaCUAvvgkFwOVLjvjbYnATahSpSg6fWIsfSd1ZOBzvkYERgsS6QSQCTUe0USAyGa7EuVvwA1s4fWJT9pXdC6bZK7YgnqmshNxxjkraiwoALJS1gntCeYdJv1jdzNlznLEEXb+Yp20sR1s8Rm7PnbyUu72JLhuzcX/wC5boe+LYsrCAV2SQgkH1pYU+dwUgk9STFRkJYpUmWVaOmoknUkrSS/dG3/AIfidAHoScslHME8hFBkYoC4T6IcUuatWD3A4a6GJMRgZXZPZYBJ9YhPhcDM6nIRNeyfWSC5FrClje4UCeFmjVKkThcygbJJZD5lL9TddtGHG5MvBS1rSJklJzDqS1IOZ8Ll+GmcWrGNxezrhyisapCiz9cu7jrFuHwqiylMQ7uxLHnuvxzPxjWnYFbEqTSb0hwzj+kgx6b9ldUGUn+wknqXvBqxlZ2z1TC6iWBcUrCR3BIUTrwzgdGEoBJouaQ9lcAwLO9tHjYD7LrFwtAP5Q3PNPtj2D+zcxC0rWtBZSSWquxfKwhlGKvs59mOxVLnLUEL3h2YD+kCWKnDFnLAHLONpIFk/XqwEueQhaUoBcKIJoO8RZgc2VxZtIKwQARLAdmAFyfU4mC3WpMEkmPRwiOQIKEF8wxzBD++PGT+X9Pzi5EXIG6ruhQL7ueKP0fOIHDHP+X/AO3/APKDBFoFojhf915S/wBHzjpwvJH6PnBSheOQLAP8LTy7g3seJJ2WniPD5waYnLi0YB/hKePsPxj38JTx8/jDNUcRnBpLU7JHH93xjw2WOP7vjDzEJFAsM4Fa8OovOzOY9vxjg2Z09sMhnEjFqLP4YOXtjp2WDmARqlzSeoyU3ODxExBqA/dE/gR9d0dGET/po+u6C1RyFBDhU/6aPE/CPHBp/wBNHifhBMcTCAgwKf8ASl/qP+2CJaWawCRwJPLURYI60SdSLR6GOFSKRbj5x6JY/9k=" /> <img alt="germanic ottawa gülcemal ile ilgili görsel sonucu" src="https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/5/59/Britannic.jpg/400px-Britannic.jpg" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Gülcemal'</b>in doğum yeri <b>Belfast</b>. <b>1874</b>'de, daha sonra <b>Titanic</b>'i inşa edecek firmanın tezgâhından çıkmıştı <b>(üstte)</b>. Denize <b>"Germanic"</b> adıyla indirildi. Kardeşi <b>"Britannic"</b>le birlikte <b>Avrupa-Amerika</b> hattında yolcu taşıdılar. <b>22. </b>yaşında kazanları, makineleri yenilenince çalımından geçilmez oldu. <b>Atlantik</b>'i en kısa sürede kat etti, <b>mavi kurdele</b> takıldı. Ama bir seferinde <b>New York</b>'ta kömür almak için beklerken kar ve dondurucu soğuk altında kaldı. Üzerinde biriken ağırlığı kaldıramayarak dibe vurdu. Büyük çabayla yüzdürülebildi. Kendine gelmesi için çekilip doğduğu tezgâha, <b>Belfast</b>'a götürüldü. Ona memleketinde iyi bakıldı, tekrar göze girdi. <b>Liverpool</b>'da <b>Kanadalı</b> bir şirkete satıldı. Sahibi ona <b>"Ottowa"</b> adını verdi <b>(altta)</b>.. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="germanic ottawa gülcemal ile ilgili görsel sonucu" height="252" src="https://www.greatships.net/scans/PC-OT01.jpg" width="400" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>"Ottowa" 1902</b>'den itibaren Avrupalı göçmenleri <b>Amerika</b>'ya taşıdı. Kahvaltıda birinci sınıf yolculara ambarında beslenen ineklerden sağılan taze süt ikram edilirdi. <b>Ubeydullah Efendi, Amerika</b> seyahatini anlatırken bir de <b>Ottowa</b>'nın çiçek yetiştirilen bahçesinden bahsediyor. Gemiye <b>Liverpool</b>'dan atlayan efendimizin masalarda gördüğü çiçekler işte o bahçedendi..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Osmanlı Seyrisefain İdaresi </b>onu <b>1910'</b>da <b>15.000 altın</b> sayarak aldı. <b>Ottowa</b> artık <b>"Gülcemal Kadınefendi Yatı"</b> idi. <b>Sultan Reşad, Rumeli </b>seyahatine onunla çıktı. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="gülcemal kadınefendi gemisi ve sultan reşad ile ilgili görsel sonucu" height="320" src="https://i.pinimg.com/236x/87/11/dc/8711dcd1c558abcab5ca4b8f35bb41e8.jpg" width="199" /> <img alt="gülcemal 1910 ile ilgili görsel sonucu" height="240" src="https://d1k5w7mbrh6vq5.cloudfront.net/images/cache/e3/9a/15/e39a15f1eab20256673f392f6b9e49c5.jpg" width="320" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Düzenli posta seferleri yaptığı <b>Karadeniz</b>'de halk onu çok sevdi. Savaşta asker ve mühimmat taşıdı, hastane gemisi oldu. <b>Çanakkale Harbi</b>'ne katıldı. İngilizler torpillediğinde <b>İmralı'</b>daydı. Ağır yaralanan <b>Gülcemal</b>'i, <b>"Kalender"</b>in kaptanı <b>Cemal</b> kurtardı, alıp <b>İstanbul</b>'a götürdü..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Gülcemal </b>iki senede toparlanabildi. Savaş bitiminde esir kamplarındaki <b>Alman</b> askerlerini ülkelerine götürmeye koyuldu.<b> <u>1920'de Türk bayrağı taşıyarak Amerika'ya giren ilk Türk yolcu gemisi oldu</u></b>. O günlerden birinde <b>Refik Halid</b>, ardından bakıp şöyle duygulanmıştı <b><i>:</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>"(...) baktım ki derdi Gülcemal, Galata rıhtımından ayrılmış, çifte bacasından dumanlar yayarak denize ağır ağır açılıyor. (...) Zavallı gemi, dedim, cebren işe koyulmuş bir esire gibi ne kadar isteksiz, neşesiz duruyor; belli ki ne sahibinden, ne seyahatinden memnun! İçime birdenbire bir hüzün doldu.."</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img height="300" src="https://d1k5w7mbrh6vq5.cloudfront.net/images/cache/af/0f/39/af0f393586a9d472657cf4a6819841ab.jpg" width="400" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Mütareke</b> yıllarında <b>1924 </b>mübadelesiyle <b>Türkiye</b>'ye gelecek Müslümanları <b>Selanik</b> limanından alıp <b>İstanbul</b> ve <b>İzmir</b> limanlarına getirdi..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>1940'</b>lardan itibaren hurdaya çıkacağı haberleri yayıldı. <b>Refik Halid </b>bu defa ona <b><i>"Aferin dadı! Vefalı ve emektar kalfa!"</i></b> diyerek hitap etti.. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>75</b> yaşını da gören ünlü gemi, bu dünyadan <b>1950</b>'de ayrıldı. Ömrü, yaşı <b>Gülcemal Kadınefendi</b>'ye benzemedi..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="gülcemal vapuru mübadele ile ilgili görsel sonucu" height="268" src="https://www.trthaber.com/dosyalar/images/G%C3%BClcemal-2.jpg" width="400" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>İSTANBUL DESTANI / BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i><br /></i></b></span>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>"...</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>İstanbul deyince aklıma Gülcemal gelir.</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>Anadolu'da toprak damlı bir evde,</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>Gülcemal üstüne türküler söylenir..</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>Süt akar cümle musluklarından ;</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>Direklerinde güller tomurcuklanır</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>Anadolu'da toprak damlı bir evde çocukluğum ;</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>Gülcemal'le gider İstanbul'a,</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>Gülcemal'le gelir."</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img src="http://www.gemimodelciligi.com/gulcemalmetingurkan6.jpg" height="250" width="400" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>KAYNAKÇA : Engin ÖNCÜOĞLU-Ahmet NEZİHİ, "Hikâyeleriyle 100 İsim" ; Kemal ARI, "Suyun İki Yanı : "Mübadele" (Yazılar) ; Oktay SÖNMEZ, "Anılarda Gemiler, Suyun Ötesinde Kayboldular" ; Refik Halid KARAY, "Gülcemal Dedi ki :" ; "Memleket Yazıları-14, Cihangir Dalkavuğu Tarih". </i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><i><b><br /></b></i></span>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><i><b><br /></b></i></span>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>Vedii Yukaruçhttp://www.blogger.com/profile/01650708238467487986noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5574782591132949472.post-7422373365089002492019-12-01T17:22:00.000+03:002019-12-01T17:22:12.577+03:00990) KIZLAR VE DAMATLAR..<img alt="müşir mehmet ali paşa'nın kızları ile ilgili görsel sonucu" height="193" src="https://listelist.com/wp-content/uploads/2017/05/11gorselana-620x375.jpg" width="320" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Nâzım Hikmet</b>'in büyükannesinin babası <b>Müşir Mehmet Ali Paşa (üstte) 1878'</b>de <b>Arnavutluk</b> ayaklanmasını kontrol altına almak için gönderildiği <b>Arnavutluk</b>'ta şehit edildiği sıralarda görev başında vefat eden müşirlerle ilgili bir kanun yoktu.. <b>Sultan Abdülhamid</b>'in emriyle <b>Mehmet Ali Paşa</b>'nın dul eşi <b>Ayşe Sıdıka Hanım</b> ve dört kızı <b>Hayriye, Leyla, Zekiye</b> ve <b>Adeviye</b>'ye maaş bağlandı. Yine padişahın emriyle bu kızlar evlenme yaşına geldikçe ordunun genç subaylarıyla evlendirildi..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Babası öldüğünde <b>7 </b>yaşında olan <b>Adeviye Hanım</b>'ın, iki evlilik yapmasına rağmen, çocuğu olmadı. Paşa'nın diğer üç kızının eşleri paşalık rütbesine kadar yükseldiler, çocukları ve torunlarının pek çoğu, Türk tarihi ve edebiyatında çok önemli isimler oldular..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Babası öldüğünde <b>14</b> yaşında olan <b>Zekiye Hanım, İsmail Fazıl Paşa (1856-1921)</b> ile evlendi. <b>İsmail Fazıl Paşa</b>'nın iki oğlu oldu <b>: Mehmet Ali (Albay)</b> ve <b>Kurtuluş Savaşı</b>'nın kumandanlarından <b>Ali Fuat (Cebesoy, Orgeneral).. Mustafa Kemal (Atatürk) Ali Fuat Cebesoy'</b>un <b>Harp Akademisi</b>'nde sınıf arkadaşıdır, yakın dostluklarının sonucu olarak hafta sonları <b>İsmail Fazıl Paşa</b> <b>(altta sağda) </b>ve <b>Zekiye Hanım</b>'ın <b>Kuzguncuk</b>'taki yalısında kalır. <b>1914</b>'de emekli olan <b>İsmail Fazıl Paşa, Osmanlı Meclisi Mebusanı'</b>nda milletvekilidir. <b>Kurtuluş Savaşı</b> başladığında <b>Sivas Kongresi</b>'ne <b>İstanbul</b> temsilcisi olarak katılır. <b>İstanbul'</b>daki <b>Meclisi Mebusan</b> kapatılınca da <b>Ankara</b>'ya geçer. <b>İlk Dönem Meclis'</b>te <b>Bozok (Yozgat)</b> milletvekili ve <b>Nafia </b>bakanıdır. <b>18 Nisan 1921</b>'de hastalık neticesinde <b>Ankara</b>'da ölür.. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="müşir mehmet ali paşa'nın kızları ile ilgili görsel sonucu" height="309" src="https://listelist.com/wp-content/uploads/2017/05/9gorsel-600x580.png" width="320" /> <img alt="İsmail Fazıl Paşa (1856-1921) ile ilgili görsel sonucu" height="320" src="https://d1k5w7mbrh6vq5.cloudfront.net/images/cache/21/25/3f/21253fa2a225b37b64a8a2f72740a1ad.jpg?e8fb60667" width="238" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Müşir Mehmet Ali Paşa</b>'nın en büyük kızı <b>Hayriye Hanım</b>, babası öldüğünde <b>19</b> yaşındaydı. Subaylığının ilk yıllarında babasının yaverliğini yapmış olan <b>Hüseyin Hüsnü Paşa (1850-1926)</b> ile evlendi. <b>Hüseyin Hüsnü Paşa, 31 Mart</b> ayaklanmasını bastırmak için <b>Selanik</b>'ten yola çıkan <b>Hareket Ordusu</b>'nun ilk kumandanı ve <b>Mustafa Kemal (Atatürk)</b> de onun kurmay subayıydı <b>(altta, solda).</b> Orduyu <b>Yeşilköy'</b>e kadar getirdikten sonra görevini <b>Mahmut Şevket Paşa</b>'ya devretti. <b>Kurtuluş Savaşı </b>başladığında ileri yaşına rağmen desteğini <b>Ankara</b>'ya giderek gösterdi..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Hüseyin Hüsnü Paşa</b> ve <b>Hayriye Hanım</b>'ın iki oğlu ve bir kızı oldu. Kızları <b>Nimet Hanım</b> İttihatçıların ünlü <b>İzmir Valisi Rahmi Bey</b>'le evlendi. Oğullarından biri, <b>Salâh Birsel</b>'in "<b><i>Sergüzeşt-i Nono Bey ve Elmas Boğaziçi"</i></b> adlı kitabında anlattığı <b>Muhsin Bey</b>, namı diğer <b>Nono Bey</b>, diğeri <b>Mehmet Ali Aybar</b>'ın babası <b>Yarbay Tahsin Bey</b>'dir. <b>Tahsin Bey, Sultan Reşad</b>'ın ve daha sonra intihar eden <b>Veliaht Yusuf İzzeddin Efendi'</b>nin yaverliğini yapmıştır..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="hüseyin hüsnü paşa-mustafa kemal atatürk ile ilgili görsel sonucu" height="320" src="https://isteataturk.com/gorseller/thumb/1567169509_ataturk.jpg" width="242" /> <img alt="sergüzeşt-i nono bey ile ilgili görsel sonucu" height="320" src="https://static.nadirkitap.com/fotograf/715940/12/Kitap_20190113224850_715940_6.jpg" width="209" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Mehmet Ali Paşa</b>'nın kızlarından <b>Leyla Hanım</b>, babası şehit olduğunda <b>16</b> yaşındaydı. Ordunun gözde subaylarından <b>Hasan Enver</b>'le <b>(altta, solda)</b> evlendirildi.</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Hasan Enver 1856</b>'da doğdu. <b>1875</b>'de <b>Mekteb-i Sultani'</b>yi yani <b>Galatasaray Lisesi</b>'ni bitirdi, mühendislik tahsili için <b>Fransa</b>'ya gönderildi. <b>1876</b>'da babası <b>Mustafa Celâleddin Paşa'</b>nın şehit olması üzerine <b>İstanbul</b>'a dönerek tahsilini tamamladı ve subay oldu. <b>Yıldız Sarayı</b>'nda askerî danışman, <b>Avusturya</b> ve <b>İspanya</b>'da ateşe olarak görev yaptı. <b>Türk-Yunan Savaşı</b>'na katıldı. <b>Teselya</b>'da <b>Volos'</b>taki <b>Osmanlı </b>kuvvetinin komutanlığına getirildi. <b>1898</b>'de <b>Küba</b>'nın <b>İspanya</b>'ya karşı bağımsızlık savaşında gözlemci olarak bulundu. Bu arada, <b>Küba</b>'nın <b>Ankara Büyükelçisi Ernesto Gomez Abascal</b>'ın <b>Hasan Enver Paşa</b>'nın bu ziyaretinden esinlenen <b><i>"Havana'da Türk Tutkusu"</i></b> adlı bir romanının <b>(Everest Yayınları, 2009)</b> olduğunu da belirtelim..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="hasan enver paşa ile ilgili görsel sonucu" src="https://pbs.twimg.com/media/C-6--VFXoAkh1iX.jpg" /> <img alt="hasan enver paşa küba ile ilgili görsel sonucu" src="https://i2.milimaj.com/i/milliyet/75/0x0/5c8c683745d2a04bdc29e36b" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>1901</b>'de <b>Çin</b>'de başlayan <b>Boer</b> ayaklanması sırasında <b>Almanya</b> büyükelçisinin öldürülmesi üzerine <b>Avrup</b>a devletleri <b>Çin</b>'e asker göndermeye karar verdiler. <b>Almanya İmparatoru Kayzer Wilhelm, Sultan Abdülhamid</b>'den de asker göndermesini istedi. Zamanın şeyhülislamı <b>Cemalettin Efendi</b>'nin <b><i>(Çin'de yaşayan Müslüman halk da olduğu için)</i></b> buraya asker gönderilmesine karşı çıkması üzerine sadece bir nasihat heyetinin gönderilmesine karar verildi ve başkanlığına <b>Hasan Enver Paşa</b> getirildi..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Hasan Enver Paşa, Çin</b> dönüşü yine padişahın maiyetinde çalıştı. Emekli olduktan sonra <b>1918</b>'de, kendi adıyla, <b>Fransızca</b> eğitim veren bir okul açtı. Bu okul <b>1921</b>'de <b>Erenköy İstasyonu</b>'nun yanındaki <b>Zühtü Paşa Köşkü</b>'ne taşındı. <b>1929</b>'da <b>Hasan Enver Paşa</b>'nın ölümünden sonra <b>Şişli</b>'de bir kurs halinde bir süre daha devam etti..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Hasan Enver Paşa </b>ve <b>Leyla Hanım</b>'ın önce dört çocukları oldu<b>: Nâzım Hikmet</b>'in tek çocuğunun annesi olan <b>Münevver Andaç</b>'ın babası <b>Mustafa Celaleddin (1880-1919)</b>, Çanakkale şehidi<b> Mehmet Ali (1892-1915) (altta)</b>, şair <b>Oktay Rıfat</b>'ın annesi <b>Münevver (aşağıda ortada) (1885-1942)</b> ve <b>Nâzım Hikmet</b>'in annesi <b>Celile (aşağıda, en altta)(1879-1957)..</b> </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="http://geliboluyuanlamak.com/resimler/album_galeri/794.jpg" src="http://www.geliboluyuanlamak.com/resimler/album_galeri/794.jpg" height="283" width="320" /><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"> </span><br />
<br />
<img alt="oktay rıfat'ın annesi münevver ile ilgili görsel sonucu" height="320" src="https://pbs.twimg.com/media/DKxu7FzWsAAQZJY.jpg:large" width="226" /><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="MÜŞİR MEHMET ALİ PAŞA'NIN KIZI LEYLA ile ilgili görsel sonucu" height="316" src="https://indigodergisi.com/wp-content/uploads/2015/08/4-naz%C4%B1m-hikmet-indigo.com_.jpg" width="320" /><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><i><b>HALUK ORAL'IN, "NÂZIM HİKMET'İN YOLCULUĞU" (TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI, 2019) ADLI KİTABINDAN ALINTIDIR..</b></i></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"> </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"> </span>Vedii Yukaruçhttp://www.blogger.com/profile/01650708238467487986noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5574782591132949472.post-51233720564573510062019-07-28T11:36:00.000+03:002019-07-28T11:36:34.292+03:00989 ) DEVRİK PADİŞAHIN KIZLARININ ÖZGÜRLÜK VE İNTİKAM AŞKI !..<img alt="5.murad ve kızları ile ilgili görsel sonucu" src="http://admin.biyografya.com/_docs/photos/57eafd842bda5da23d87adf5edce393a.jpg" height="200" width="200" /> <img alt="5.murad ve kızları ile ilgili görsel sonucu" height="200" src="https://resizer.piri.net/resize.aspx?w=220&h=0&url=/resim/imagecrop/2019/02/10/12/18/resized_70cd8-c95463e2basliksiz1.jpg" width="200" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Amcası <b>Sultan Abdülaziz</b>'in askerî darbe ile tahtından indirilmesi üzerine <b>30 Mayıs 1876'</b>da <b>Osmanlı</b> tahtına çıkan <b>V. Murad</b>'ın akıl sağlığı, saltanatının daha ilk haftasında bozulunca, tedaviyle geçen üç ayın ardından geçici cinnet sebebi ile devlet erkânı tarafından tahttan indirilmesine karar verildi.. <b>Veliaht Şehzade Abdülhamid Efendi</b>'nin ısrarıyla, <b><i>"cünun-ı mutbık"</i></b> yani <b><i>"cinnetinin asla iyileşmeyeceği"</i></b> teşhisine göre verilen fetva ile,<b> 31 Ağustos 1876</b>'da tahttan indirilip <b>Çırağan Sarayı'</b>nda oturması kararlaştırıldı..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Yerine geçen kardeşi <b>II. Abdülhamid</b>'i devirip <b>V. Murad</b>'ı tekrar tahta çıkarmak isteyenlerin birkaç kaçırma teşebbüsüne engel olundu. <b>Ali Suavi</b> ve arkadaşlarının başarısız darbe girişimi üzerine de, <b>V. Murad</b> ailesiyle birlikte <b>Çırağan</b>'da hapsedildi..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="çıraÄan sarayı 1900 ile ilgili görsel sonucu" src="http://www.eskiistanbul.net/thumb/ciragan-sarayi-abdullah-freres-fotografi.jpg" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Sabık padişahın bir süre sonra sağlığının düzeldiği iddia edilir. <b>II. Abdülhamid ;</b> <b>Veliaht Şehzade Reşad, Şehzade Vahdeddin, Abdülmecid</b> ve diğer şehzadelerin, hafiyelerin dikkatli gözlemi altında serbest dolaşmalarına izin verse de, ağabeyine klasik <b>Osmanlı</b> çağındaki şehzadelerin maruz kaldıkları tecrit şartlarını uygun gördü. <b>V. Murad </b>ailesi ile birlikte saray dışını hiç görmeden <b>28 </b>yıl yaşadı ve <b>1904'</b>de öldü..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>II. Abdülhamid</b>, ağabeyine ve çocuklarına iyi baktığını, <b>Çırağan</b>'da tecrit altında yaşayan yeğenlerinin eğitimleriyle ilgilendiğini ama onların kendi aleyhine dönerek küfran-ı nimet <b><i>(nankörlük)</i></b> ettiklerini söyler.. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Sultan V. Murad'</b>ın büyük kızı <b>Hatice Sultan 1870</b>'de, küçük kızı <b>Fehime Sultan </b>ise <b>1875</b>'de dünyaya gelmiştir. Babalarının tahttan indirilmesi sırasında henüz <b>altı </b>yaşında olan <b>Hatice</b> ile <b>bir</b> yaşındaki <b>Fehime Sultan</b> da <b>(altta)</b> babalarıyla birlikte hiç dışarıya çıkmadan çocukluk ve ilk gençliklerini <b><i>"Çırağan Sarayı Hapishanesi"</i></b>nde geçirdiler. İki kız da <b>Çırağan</b>'da iyi yetişmiş, bizzat babalarından, saray kalfaları ve yabancı öğretmenlerden gayet güzel konuşup yazacak kadar <b>Fransızca, piyano</b> ve beste yapabilecek seviyede <b>Batı müziği</b> eğitimi almışlardır..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="fehime sultan ile ilgili görsel sonucu" src="https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/0/05/Fehime_Sultan.jpg/220px-Fehime_Sultan.jpg" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bu zaman diliminde en önemli husus, evlilik çağı gelen hatta o devrin şartlarında geç bile kalınan <b>Hatice</b> ile <b>Fehime Sultanların</b> evlendirilmeleri meselesi olmuştur. <b>II. Abdülhamid</b>'in, ağabeyinin kızlarını kasten geç evlendirdiği </span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">öne sürülür. Oysa <b>V. Murad</b>'ın annesi <b>Şevk-i Efsar</b>'ın <b>15 Eylül 1887</b>'de <b>Sultan II. Abdülhamid</b>'e yazdığı teşekkür mektubunda kızların evliliklerinin çok erken gündeme geldiği anlaşılıyor.. Babaanne <b>Şevk-i Efsar</b>, o tarihte vücutça zayıf olduklarından ve <b>Hatice</b>'nin <b>17</b>, <b>Fehime</b>'nin <b>12</b> yaşında olmasından dolayı, padişahın yeğenlerini evlendirme niyetinin şimdilik ertelenmesini ve ileride bu merhamete yeniden nail olmalarını diliyor <b><i>(Belgedeki imza Şevk-efza'dır. BOA.Y.PRK.SGE.2/19)</i></b>. Bu teşebbüsten sonra bir daha <b>II. Abdülhamid</b>'in yeğenlerini evlendirmek gibi bir niyeti olmamış ve ancak kızların ısrarlı talepleri üzerine evlilikleri gündeme gelebilmiştir..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Aradan <b>14 yıl </b>geçtikten sonra, tahtından indirilmiş bir padişahın, zamanın şartlarına göre yaşları oldukça ilerlemiş kızlarına talip olmak insanları ürkütüyordu.. Sultanlar, kendilerini çocuk yaşta evlendirmeye kalkıştan sonra unutan amcaları <b>II. Abdülhamid</b>'e evlenmek istediklerini ısrarla ilettiler. Babalarının yanına asla dönmemek ve gelin edilmek üzere <b>1901</b>'de <b>Yıldız Sarayı</b>'na alındıklarında <b>25 yıl </b>hapis hayatı yaşayan<b> Hatice 31, Fehime 26 </b>yaşına gelmişti. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Rivayete göre <b>Fehime Sultan (altta), Çırağan</b>'dan <b>Yıldız</b>'a götürüleceği sırada araba ve beygiri ilk defa görüp dehşete kapılmış !.. <b>Yıldız</b>'a yerleştikten sonra damat adaylarını beklerken, <b>II. Abdülhamid</b> yeğenlerine sonunda müjdeyi vermiş ve çeyizlerini sergilemeye başlamışlar. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="fehime sultan ile ilgili görsel sonucu" height="320" src="https://i.pinimg.com/originals/e3/91/43/e39143eefccfaf66255f0b9af4e37a7e.jpg" width="177" /> <img alt="fehime sultan ile ilgili görsel sonucu" src="http://im.haberturk.com/2018/01/14/ver1515904533/1795707_c03609f5c54fc6efc747bfb442ce1655.jpg" height="320" width="251" /><br />
<br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Hatice Sultan</b>'a namzet olan <b>Vasıf Bey,</b> asla padişah kızlarına denk olmayan bir sosyal çevrenin mensubu, düşük rütbeli, görünüşü çirkin, kaba saba bir sorgu yargıcıymış. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Fehime Sultan</b>'ın namzedi ise <b>Posta Telgraf Nezareti Yönetim Kurulu üyesi Tevfik Bey</b>'in <b>Mülkiye Mektebi</b> mezunu oğlu <b>Galip Bey</b> olmuş. Bu iki damat adayı da padişahın tercihleriyle belirlenmiş ve damatlara verilmesi usulden olan <b>vezirlik </b>unvanı sadece <b>Galip Bey</b>'e verilmiş, <b>Hatice Sultan</b>'ın namzedi <b>Vasıf Bey</b> <b>"emirü'l-ümera"</b>lıkla yetinmiş..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Hatice</b> ve <b>Fehime Sultanların</b> <b>(altta, solda ve sağda)</b> düğünleri <b>(Abdülaziz'in kızı Emine Sultan ile birlikte)</b> <b>1901 </b>yılı <b>Eylül</b>'ünde <b>Yıldız Sarayı</b>'nda yapılmış. Kocalarını ilk gördüklerinde hiç beğenmeyen sultanlar, amcalarının kendilerini kasten küçük düşürmek için bu damat adaylarını seçtiğini düşünmüşler. <b>Abdülhamid</b> kendi kızlarına o zamanın en saygı duyulan askerlerinden <b>Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa'</b>nın yakışıklı oğullarını seçerken, kendilerine layık görülen kocaların kaba saba adamlar olmalarını padişahın hakareti olarak telakki etmişler. Damatlar uzun süre harem dairesine alınmamışlar, selamlıklarda yatırılmışlar..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img height="260" src="https://im.haberturk.com/2018/01/14/ver1515903893/1795701_edd4f520ec420ffeaf3315f8230a1709.jpg" width="320" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Had safhada mutsuz olan <b>Hatice Sultan</b>'ın, sarayına komşu olan <b>Abdülhamid</b>'in kızı ve <b>kuzeni Naime Sultan</b>'ın kocası <b>Kemaleddin Paşa</b>'yı tanımasıyla <b>Osmanlı</b> hanedan tarihinde bir benzeri daha olmayan olaylar zinciri başlamıştır.. <b>Hatice Sultan Kemaleddin Paşa</b>'ya âşık olur veya bazılarının iddiasına göre padişahtan öç almak için <b>Naime</b>'nin kocasını ayartır !..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Yaklaşık üç yıl süren bu yasak ilişki, giderek <b>İstanbul </b>halkının da diline düşer. Padişah bu olay üzerine <b>1904</b>'de kızı<b> Naime Sultan</b> ile olan nikahını feshettiği <b>Kemaleddin</b>'in rütbelerini söktürüp <b>Bursa</b>'ya sürdürür. <b>Hatice Sultan</b>'a ise bir yaptırımda bulunmaz..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img height="320" src="https://pbs.twimg.com/media/DTHgUWDX0AAHYee.jpg" width="264" /> <img height="320" src="https://i.pinimg.com/originals/1e/b3/e8/1eb3e81ba54e5a71db434f1951b1ca6d.jpg" width="224" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bu arada <b>Hatice Sultan</b>'ın <b>Vasıf Paşa</b> ile olan evliliğinin bitirilmesi için amcası <b>Şehzade Vahdeddin</b>'in aracılığını talep ettiği anlaşılıyor. <b>Sultan Abdülhamid</b> henüz tahttan indirilmediği halde istibdat zamanında padişahın en güven duyduğu kardeşi olan <b>Vahdeddin</b>'in ağabeyi aleyhine yazdığı cümleler, <b>II. Meşrutiyet</b>'in sağladığı güven ortamından ileri gelir. <b>V. Murad</b>'ın zulme uğradığını belirterek başladığı <b>3 Şubat 1909</b> tarihli mektubunda <b>Hatice Sultan</b>'ın baskı ve zorlama ile arzusu hilafına hiçbir meziyeti olmayan biriyle evlendirilmesi hukuka uygun olmayacağından, mahkeme yolu açık olsa da halkın diline düşmemek için boşanma işinin sadrazam tarafından halledilmesini talep eder <b>(BOA.YEE.KP.34/3357)</b>..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Hatice Sultan</b> bu mektuptan iki ay sonra Hariciye Nezareti kâtiplerinden <b>Rauf Bey</b> ile evlenir. <b>Hayri</b> ve <b>Selma</b> adlı iki çocuğu olduktan sonra <b>1918</b>'de ondan da boşanır. Hanedanın yurtdışına sürgününde önce <b>Beyrut</b>'a yerleşir ve <b>1938</b>'de orada vefat eder. Kızı <b>Selma Hanımsultan, Hint</b> mihracelerinden biriyle evlenmiştir. <b><i>"Saraydan Sürgüne"</i></b> adıyla ailesinin romanını yazan <b>Kenize Murad (altta sağda), Selma Hanımsultan'</b>ın <b>(altta solda)</b> kızıdır.. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img height="320" src="https://pbs.twimg.com/media/D5ZNCtvWkAAAXiz.jpg" width="244" /> <img alt="Ä°lgili resim" src="http://i.milliyet.com.tr/GazeteHaberIciResim/2009/10/04/fft16_mf388730.Jpeg" height="320" width="232" /><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>SİNAN ÇULUK'UN #TARİHDERGİ'NİN TEMMUZ 2019 SAYISINDA YER ALAN AYNI BAŞLIKLI YAZISINDAN ALINMIŞTIR..</i></b> </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"> </span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"> </span>Vedii Yukaruçhttp://www.blogger.com/profile/01650708238467487986noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5574782591132949472.post-57405743587499854662019-07-21T10:40:00.000+03:002019-07-21T10:40:14.557+03:00988 ) AT KOŞAR, BAHT NEREDE KAZANIR ?!..<img alt="veliefendi hipodromu tarihi ile ilgili görsel sonucu" src="https://medya.tjk.org/medyaftp/static/tarihcefoto1.jpg" /> <img height="200" src="https://www.magazinizmir.com/timthumb.php?src=https://www.magazinizmir.com/images/fotogaleri/8-evliyazade-refik-bey-1913-1918_7.jpg&w=555&h=600&a=t&download=8-evliyazade-refik-bey-1913-1918_7.jpg" width="185" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bir ara bizdeki yarışçılığın geçmişini merak etmiştim. <b>Veliefendi</b>'nin tarihçesini araştırdım. <b>Sait Akson</b>'un <b><i>"Yarışçılık Anıları"</i></b> adlı nefis kitabını inceledim. Eskilerden ilgi çekici bilgiler edindim. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Veliefendi</b>'de ilk at yarışlarının <b>Balkan Savaşı</b> sıralarında koşulduğunu öğrendim. Koşuların burada yapılmasına karar veren kişi, İttihatçıların üç büyüklerinden, ünlü <b>Enver Paşa</b>.. Doksan yıla yakın bir zamandan beri de <b>İstanbul</b>'da yarışlar hep <b>Veliefendi</b>'de koşulmakta.. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Aslında <b>Türkiye</b>'de ilk at yarışları, <b>19. yüzyılın </b>sonlarında <b>İzmir</b>'de koşulmaya başlanmış. Tabii, önceden programlı, organize ve de uluslararası kurallara uyularak yapılan yarışlar demek istiyorum.. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>İzmir</b>'de ilk programlı at yarışları <b>23 Eylül 1856</b> günü Levantenler arasında yapılmaya başlanmış. Bu yarışlara <b>Whittall</b> ve <b>Rees</b> aileleri öncülük etmiş. <b>İzmir</b>'de ileri <b>Avrupa</b> ülkelerindeki gibi önceden bir programa bağlanmış at yarışlarını başlatan kişi, <b>Patterson</b> adlı bir <b>İngiliz</b> olmuş. Yarış meraklısı bu <b>İngiliz, Alliotti, Rees</b> gibi arkadaşlarıyla <b><i>"Smyrna Race Club" (altta) </i></b>adlı bir yarış kulübü kurmuş. Aralarında <b>İzmir</b>'in eşrafından, iyi bir binici, gerçek bir atsever olan <b>Evliyazade Refik Bey</b> <b>(üstte sağda)</b> adlı genç de varmış. Bunlar bir araya gelip, <b>Buca</b> yakınlarında <b>"Paradiso" </b>denen yerdeki geniş düzlükte bir yarış yeri hazırlamışlar. Ve, meraklı atseverleri ellerindeki atlarını burada amatörce yarıştırmaları için teşvik etmişler. Koşturmak için <b>İngiltere</b>'den yarış atları da getirtmişler, yarışlarda binmeleri için cokeyler de. Yarışlar kısa zamanda özellikle Levantenler arasında büyük ilgi toplamış. <b>"Paradiso" </b>yani<b> "Cennet"</b> denen bu yerde, bugün modern <b>Şirinyer Hipodromu</b> <b>(altta)</b> yer almakta..</span><br />
<br />
<img alt="ilk programlı yarıÅlar izmir 1856 ile ilgili görsel sonucu" src="http://baytekinbalkan.com/public/img/blog/izmir-de-at-yarislari-2.png" height="132" width="200" /> <img alt="buca paradiso 1880 ile ilgili görsel sonucu" src="http://www.levantineheritage.com/i/paradiso12.jpg" height="203" width="320" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Buca</b>, kısa zamanda sakin, âsûde havası, romantik çekiciliği, güzel parkları ve şirin evleriyle sevimli bir yarışçılık köyü olup çıkmış. Çok önceleri yarış yerinin hemen yakınında, tanınmış <b>İngiliz şair Lord Byron</b>'ın <b><i>"Childe Harold's Pilgrimage"</i></b> adlı eserinin bir bölümünü kaleme aldığı ev varmış. Az ötede bir sırttaki nefis manzaralı değirmen kalıntısı da <b><i>"Byron'ın Değirmeni"</i></b> diye anılıyormuş..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Yukarıda sözünü ettiğimiz </span><b style="font-family: Verdana, sans-serif;">İzmirli atçı Refik Evliyazade Bey</b><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">'in daha </span><b style="font-family: Verdana, sans-serif;">1910</b><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">'lu yılların başında</span><b style="font-family: Verdana, sans-serif;"> İstanbul</b><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">'a giderek orada da </span><b style="font-family: Verdana, sans-serif;">İzmir</b><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">'deki gibi önceden programlanmış at yarışlarının yapılması için girişimlerde bulunduğu biliniyor. </span><b style="font-family: Verdana, sans-serif;">Refik Bey</b><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"> bu amaçla, </span><b style="font-family: Verdana, sans-serif;">Enver Paşa</b><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"> ile de görüşmüş..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Dönem, imparatorluğun artık iyice çökmekte olduğu yıllar.. Her alanda yaşanan yokluk, yoksulluk, ülkedeki at yetiştiriciliğini de çökertmiş. <b>Harbiye Nazırı Mahmud Şevket Paşa </b>da ordunun at ihtiyacının dışarıdan zaman zaman at getirterek karşılanamayacağının bilincinde. Ne zamandır yetiştiriciliği teşvik etmek için hep çareler aramakta. İşte o sıralarda ülkedeki at neslini ıslah etmek ve yetiştiriciliği teşvik etmek amacıyla <b><i>"Islah-ı Nesl-i Feres Cemiyeti" </i></b>ismiyle bir dernek kurulmuş..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="Islah-ı Nesl-i Feres Cemiyeti ile ilgili görsel sonucu" height="285" src="https://encrypted-tbn0.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcSTek9El7raKfJwxMXr9tHgbuHQuexW0VjMg_OyUTWMtkbIZ7B0Ng" width="320" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Enver Paşa</b> da attan çok iyi anlayan bir devlet büyüğü. Bu nedenle <b>Refik Bey</b>'in önerilerine sıcak bakarak <b>İstanbul</b>'da modern at yarışlarının düzenlenmesi için girişimlerde bulunmaya başlamış. Paşa, ordunun hemen her kademesine müşavir olarak <b>Alman</b> kumandanların getirtildiği o dönemde, Almanlardan oluşan bir heyetten, şehre en yakın yerde yarış yeri hazırlanabilecek düz bir saha arayıp bulmalarını istemiş. Uzmanlar kısa bir süre sonra buldukları yeri Paşa'ya bildirmişler <b><i>: "Çırpıcı Çayırı'nın yanı başındaki Veliefendi mesiresi bizce at yarışları için en uygun yerdir,"</i></b> demişler..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Çok önceleri <b>Doğu Roma</b> askerlerinin talim yaptığı, daha sonraları <b>Haçlı Ordularının</b> karargâh kurduğu bu tarihî çayırın, <b>Fatih Sultan Mehmet</b>'in de fetihten önce kuvvetlerine savaş düzenini verdiği yer olduğu biliniyor..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Marmara</b>'ya nâzır, manzarası güzel, yazları serin bir rüzgârın estiği çayırlık bir uçtan ötekine temizlenmiş, düzeltilmiş, sonra da üstünde biri düz, öteki engelli koşular için iç içe iki pist çizilmiş. <b>Büyük pist</b> <b>2.400</b> <b>metreden</b> biraz daha uzunmuş.. İki ahşap tribünle yine ahşap bir hakem kulesi yapılırken teknik işleri düzenlemek işi de <b>Keçecizade İzzet Fuat Paşa</b> ile <b>İmrahor Miralay Şeref Bey</b>'e verilmiş. Bunlar oturmuş, bir yarış programı hazırlamışlar..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bu arada, koşu günleri yarış yerine gelecekler için <b>Sirkeci</b>'den özel bir trenin hareket ettirilmesi sağlanmış. Ayrıca <b>Şirket-i Hayriye</b> de denizden vapur tahsis edeceğini bildirmiş. Gelenlerin açıkta kalmamaları için yarış yerinin uygun bir yerine büyük askerî çadırlar da kurulmuş. Bütün bu çalışmalar sona erdirilince de artık iş, atların koşmasına kalmış..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Böylece <b>Veliefendi'</b>de <b>ilk yarış, 1911 yılının Ağustos ayında koşulmuş.</b> Koşan atlar arasında başta <b>Enver Paşa</b>'nın, ileride yarışçılığımıza büyük emeği geçecek olan <b>Akif (Akson) Bey</b>'in, <b>Şehzade Abdülhalim Efendi</b>'nin, yine şehzadelerden <b>Hikmet Bey</b>'in, <b>Şeyhülislam Saip Bey</b>'in, <b>Şekerci Hacı Bekir Muhiddin Bey</b>'in de atları varmış. Yabancılarla birlikte <b>Bekir (Koşucu)</b> ve <b>İhsan (Atçı)</b> gibi <b>Türk</b> gençleri de cokeylik yapmaya başlamış..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="İlgili resim" src="data:image/jpeg;base64,/9j/4AAQSkZJRgABAQAAAQABAAD/2wCEAAkGBxMSEhUTExMWFhUXFx0YFhcYGB4YHRobGB8dHRgXGBcYHSggHRolHRcYITEiJSkrLi8uFx8zODMtNygtLisBCgoKBQUFDgUFDisZExkrKysrKysrKysrKysrKysrKysrKysrKysrKysrKysrKysrKysrKysrKysrKysrKysrK//AABEIAL8BCAMBIgACEQEDEQH/xAAcAAABBQEBAQAAAAAAAAAAAAACAAEDBAUGBwj/xAA+EAACAQIEBAQDBwMDAwQDAAABAhEAAwQSITEFQVFhBhMicTKBkRRCUqHB0fAHI7EV4fEWM6IkYnKSJUNT/8QAFAEBAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAP/EABQRAQAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAD/2gAMAwEAAhEDEQA/APScFwtGQNmJnWR/jUcqtrwe3lgyT+Kdaq+HLkow10c6nb5fSq2J4xcusbdgdi/6jt33PKgtXiik2rKZ3OhJ1jrqauYHhaoDmGYkQZ29hUOAQWlgAT95o1J671a+1HoKB8Nw62gIAmdyddOlEmAtgFcuh3/5oPtZ7U/2tu38+dBTxHBZy5GI5NOvzHepH4OsggkD7w3J9idqs/aj2pxiD2oK54QmcMCcv4f996L/AElA+bWPw8p/btU4xB7UjiT2oIV4bbDFonop2HyprfCUDFtSOSnYfvUhxR7U/wBqboKALHC7akmCegOw9qLD8Mtrm0JnrrA6D96MYk0hiDQDZ4dbUERM7k7x0BqS1gEC5YkHed/rTHEHoKIYg9BQAuBTLlyiPz9560C8NTJkie/Oes8qka+elIYk9KCP/T0CZMum8856z1ovsiFcpXQbcvzpG63aiW+egoHOGUwCogbUTYdSNQDGoprdw0mvabUAeQmbMR6v5+dM1hc2fLr1/X370Tv2ps/agSYZQxYCCef7dKa1h0BJC6nf+dKPz6Dzu1AeHw6qDAAnf+dKBMOiyoUQd6f7RA2oPO7UEliwqCFEfzrQWsDbUlguv5D2FEMR2pxiu1BRx+Ak+YnxjWOTf70WCNu5LBQG2YdDz0qw18ztWbj8wbzbY9Q+ID7w9uZ/m8UBcSwNtELDQzp7/hjpSocZjLd6yGB9XIcwf270qChwm21xPLX0rmJdus7AfKtTCYdbYyqIH+feq/hm/KlPwnfqCeffer4Gp96B4pZPai2FIUDKtFlp1FKgYCiimP60QoBJpGiihIoANERSIpEUCntTgdqeKKKBgKNaeKcUEb0INSmkKAF0pBakpUCRacDtT0hQCwpKupopopFBHlpjUk96E0EZWhK1ITTTQABRBaWamDUAlKAJUxahY0GTxjCKoVxoToR170qu8XuILXqGp0X360qCr4YaUcRENqes/tV8b1R8NXSbZEfCxg9f9x+1XVoJKanikdKBCioQacGgQp6eaQFA4FDvUlNFAMUgKOKICgALSg1JFMRQDFPFGBSoKbuQx+VSK9NdPq9xTNaMg7RQSUgKWeob+LVBLEAdzQWDRCqeFxy3PhIMVbVqAyKErRA080AxQ5akimFBEy0JSpiaZqCA2zStqRvqamNPFBCQaYipiKE0FDjtwLZgrmzaDsfxT2pVJxrEBbUQDm015d/emoKnhnFZkKGPSTHsSf5NXVNY3he0JZp1GkdjzrbRaA5pyafLRRQBlogtPlogKBoogKUU4FAiKUUjSNAUUwphSmgSuCAQQQdQRz7z0pU1JjQKaea5fxdx18OHUSpa0zWrkaK6bq3vKx71L4e8VWcUtuJV3WSI9OZfiQN15weVB0JoS1RtdFA90a60Cdq4Tx/wxFQYlEhg39wgkTPMrsdY1rsb98AamuS8XccQWmthtSBMHkTt84+k0FX+mlwubjyQICheW8yR25e5r0RLleaeHeMWlQJa3DBWMQSxGpn5V0vDuM3HvPZCD0CWct12hQN+tB1avUgNYuO+05f7LIDB+JSfaNa0sCjBBnbM3MwB+QoLJcCBREUopUAFaRFR/arcxnWRykT9JqSganBpiacGgY0JozQgUGT4htiFafVsB1FKl4iRAFafXsB1H6e9NQVPDFtfW0+oGI6Dr/Olbamsfw8FAc/f1n2n96i8P+IBewhxF0eXkz54mAE1kTqfTBoN9DQ3rwUEswUDckwB7k15bxHx7jRca7at/wDps3oLWTBXu87n3p+M+OLWMttYOEuMG0UkglTyZRB9Q1ig9UmizVx/COLBOHM6AN5KRlNzzToAQrsANYI06Vw2G8S3jiEC3Xs2XcBlF2VUT6jNz4VidO1B7SGoprhfHHjC3awwFhyz3Qwt3LZBVchXNLTvBiB15Vk/098UuLd8Xmu3FRc8znIJ+6snMSYJjtyoPUJpmNecf9f3GuA/2bVkHVWJuXCvOfLMIx2APOtLiGPxgxK31JXBeUH1yLOYbMHIYNMa8hQdVjeI2rIBu3FQHbMwWfad6mw+IV1DIwZW1BUyCOxFeX8YxaXcW121kuhgsOXDEAjVLYJCqFiTude9ad3xBiDbfD4ewyulrMLqBcgaAxEarJ1GhOpoO/z0zXRXmnC+J4rCJevX732hRbVsmYmHdlC+rUhdW1gDSsvG+KMTdKYgubVkGDbQmDB+EyNc3vEA0EP9SeLebiioaQihRB0B3b5nT6CuSTFOoGViNZ0PPrQYi+XZmJJJJJPc6mopoN3BeK8Tbe22fN5YgA7EGfiAIkiTBruLXErmOB8jGG2cgIQIAc2ubMDJjYaGvKp7RUtm+yEMjFWHMGDQeqeFuHIbWe/dN643xBmzBCDGUA7Gd+tYPjt7a3Ai5UyKDAGrEzAEbRvrXGWb8a6/I5ZMg6n3Fdzx/g+ETBjELbYG4oKvmZoZhIDanQ7TB1oM3C4G75NtkUu5uE/2xOgESR3Mman4dxm7axvnXbLoCMrFgyhV5nbWpvCviKxhBkuOSptqZUZgrySw015/lW9xHGWcZg7t3IrBM3lNcEeoaA6xGvI70HT8C4i14MWsvbAIyFvvA8wOn71r22bMQR6QBBncmZEcgNPrXBeBPE+e2wxL+sMAsxqDyAUaAV1d/i2g8tc/tp/mg2k2qDHX2S27KpYqpIUbkjYCms3Qw/g/KsviPiTC2SBcugA7NBZPYuoIB02NB43iuJuzszSGJJPIzP8AzXrf9PbrPgrbMSSWbczoCRH5VzOMw+DxDNcxOa0S0IFBGik/3DpsxM7chXb8O8nDWbNlHULlC2wWEvz06kzPzoNMGnBiqNvFPJBtx09QP+Kp2vEVl1uspJFpSWJED076n2oNrPTBqw+F+JMPemLi6AmdhA3MnTSpsL4iwrvkW/bLcvWNfbWgbxBkIX8fL25zSouOlIUR6+XtzntTUEHh8rlbT1Tr7axFZ+Ixlq9gLjNcFu26soYsZEaAHNrm0231q/wW4ottA9Qkt33ivDeKcVuX2ZnYkEk5Z9In8K8qDf8AEvG1aEtgBSqsGV2AyxAU280aSZ/9wrmLd0wfV8uR/bc0wxB8s24GXNm2EyAR8W8Qdu1RA0HTjiGHTBnDjzDdLZmcEZc3MBZkrAG3vWNh1txcNx2DhQbYAkOZ1BPIRPzqmG61ct4M3CFQqzEFokDL2LExP7ig0bXEbLpatNabKjOxIjZwoJhV0AyZtQattxW+rD7Mci3hkbLlZDlJ0k2+QbXSYqzhhdBwjLasWCGjNKjOVEHMEJYmM31NbXDOKYYW7mGtp5aDMu0lo0LMeZ0oOW4BfXMBatOCNyGhRlli1xsuwiNCNNoqpiMVevuTfvsGb1TPpAbVYAOo1iBtFW04n9jvPlUPbuAq9s6qQ0awN6i8UWsy271vILJGiIfgJ30OuUx7AztzAeL4dUS21ls1uMpYAj+595WUscsiD3Fa/hbxUuER86M+eJho0UQITYaHl0rmuH43LKsoKMAHXaY2YEfeG4P71DjgUJUNKkSCOY5H37cqC6ltr99ktFzbJIQMZOQGVU8iYih4s6QqJIZWZXHL0mFI1I26fnWhwy1hb1lWYlHsKxurIXzk9ZXIT98aDXtWZewgRvMIdbUyg9JfX4c2wHv+VBSsYYuYXmYk6Cd4nroa0MVws2hzfWGynSCNNIkSQRJ3ymtrgGMtYYW81tXZ2/uEnMchBDADYaE9/rRcJxQS3jL+HD20goIJYBWPpYg/eHWdJoOSvWWQwylZEwRBg7b1HNX2drqHMRKKWDbs3qAIZtzvWdQEK9i4fhRiuFpan4rAUT+IaD6EV4+F0rc4V4txWHtC1bZcgmAyzEmTrvzoMvG2Ahy6hhIdTyYEggdq9N4J4ftnCW8LeDTetG6DPwuCDAHIgOD31rz3inFUxDO9xD5jDUqdAwAAIEbaGRrvWuPH2Jm2ctr+38OjfhymfVroZ+VBilmt57ezIxB5GQYP5irnC/Ej2gymTJ+KTI9u1Y+IxTO7XGMszFmPc6nSojQd3wPx29twt05kP3ua/vUGI8UWLTubGGtyZ9ZEmTz1/SuMmmnrvQb7+JrrmWIJPVR+1dDwfxPh2uW7mItzctD0ONCB0MGCNSYNeezRhqD6A4JjTiLbXQRkY/2/SV9I/FJM6ztFUOI2xg7F0LhhcQrLmfjkQxcCTtz71yX9JOKsHfDkyCM667EaNH5V6U/o8xydIBjfRQZoOO4bx5Ws5sKy3XJJ8hwFFtD8QZgNp2Y7g1lYLimFFx7QsIpN021uqi/25DZHWZkhlrj/ABJYNjF31SVXOSANPS0Mo9oI+lVsBdi4r6CPVrrqNqD3LGNFiyrnPcyLLdYAzN8zypVHexQOHsgiWa2jT00Eke+1Kgp8JVjngNGUg7akzA3nSvG+K8KfDt5dwpmAkgNMe/Q17ZwO1IdpjdYH+TXmH9ROHCxeSGZsyySxmSDr7e3egof6FYDQ+NtA6bKzbjqBFDxjgti0gNnFpebmqiPcg5tqxaEmglaw2kgidp0/zUW1EtMRQW+G3DnB3IBCieZ5adZO2tXeHSRcOoKtqOYPP8xWXhb3lsG6GY/41r0LhnFMJiU8sItq8yjNAyg5dgutBx2OwrGecEAEDly/SspnaMs6a6d+f+K6bhKzfNsqxOYDT5Rp8hVHjmGt2yQM2ctIiMsS2YHnPwx86DIGagmpynpmflNK3akgdpoAS226gnSTAmB1PSrWBwhvkIp/uEgKD94nkDyNS8Rw7YVwEvh89tSTbLDRhIVpHsapJfaQQSrCIy6RGxkc550GvgcJcF7JfDoLchgdCDGkAgz9KrjF3Qr2bLP5bE5lH3hp8QjtW3iOLGygzHzSwlvM1YsfvBvw9Qe1VuK+JU8vysJZ8gH/ALjz6nO0SPu76e21BVwdh/8A1Ay+lbLFoIIBgECR3U6Doaw67zwTcU4LEByxBLhlG2UpqSo3P51w7O2g2jagGaEGlTGglRhkYcyQflQCn5aUa2GImDHWgjNJjWhcspbtrmVy7zBDBQoERoVM6nqKzzQaHB8CLz+o5baqXuv0Rd/mdAO5qpfdSzFFKqT6QTJA7nma3+MYVsNg7NsARei5duAggkfBakH7o1Pc9qwLVvX5f5oIopDvUxUCgZKDov6fY0WcdbZhowZDz3GkDnqBXsDcewmYW/tFos5yhQ4MnppXlngDh2H+1WGOIDXIJFry3BDRI9fwkDWtHxVwtcLjPMw1+zadx8DCCC2hZWKkCaCr/VfAi3ibTA/9y1r72zE/Qj6VzWLwLYe4FeDmUMpBBBDDQyP5pWhijiLl5brYnDtctwik3k0Cgj4Wgc6rWPDF9pCeS0fhv2j+Wag9eLI2Ew7ffNpMvtlG/amozaVMLYRhDi0gEEaQAG1G4pqA+A2/SzzrqI/PWvO/6oOGuKQVMEqQDqDCmGHXUflXe4S2Bhr7A65HHtANeRYi2biMzGXzHMTqSQAdT8jQY00wp6eaAloiuulOizRqBQVmQ1r8O4SLlhrhdUgnfcwBoO9ZN3euj4daBwqz/wD0b35UHT+DcI1lZmTcUM0jpIAB32rjuMYabl/MTIYkDtJMDvBr0PCQGsqvO03/AIlf3rl8Rgc+KvL1Y8p3oONz7dqNLrcjE9KiZSNDuDH0qbDtG4oIWf50w60zbmmig0cTiCzKI1BAA33PfvWrx7Ci1aRjagtKsR8JbfoDI1kQIqhg8OXZX1VEILtE5RIj3M8q2vHXG7eKFsWpKpOYxAJI0iQOQNBe/phh/MXEroJUCZ2zBht+tZvjPhC2AhBzQAkndiBq31n61of0yuG0uKvHRAiz/wDIZjH0NYPiXipxFwg3MyqJUgQJOrfmSPlQUuFCySVuhmLaIFEmTz+IVUxCqrEKDA2zAA/MCrXh4n7TajUlxUnHBmu3nn/9pGnz/LSgrcOIz6wJU7+1bHA+IWEUi9qsgwN+eoE1zoHSpsHhw7QzqggmWmNAdBHM7D3oNbj3E7N5V8tSpVjoehHUewrEFMR2okFBNcvsyKI0XSffWp0xaSSw1M8vp/O1QtYYqzgHKsBjyBMxPvBquBptQWs6n/iozcHWq4oxrQdJ4EvBeI4eOZYfVWrr/Eyo/FEDiQLaRPdmFee+HL/l4qy/Rx+en616D4kuf/kLbHZbIb2gsaDzTH6XbkAAeY0f/YxVf5Ud25mJY8ySfmZp7dtmmBOhPyoPdbLqMHhwRr5VvL29KzSo7dwDBWBEzaQDtCjWlQU7Nw/ZsQI08tzPfKdK8ru4hbRuqQdfLdY9hMnloa9TW8RhMRpKi25HvlMivGcfiTcaT0A+QGlBWO5pEURphQHauRPccqdbutRTTGge+8mt7CYy2uGRSwzBySOcE9KwIphQek2PEmGW5YbzRCpcDSCYzRHLmRWJi/EVpcU91ZddIIEchyauSAo2XWgkxd4PcdwIDMSAeUmYobQ/KnS0YOk6T7Dr+dTcNUBxmViDsFMN2g0FVxU2AwFy+4t2kLt0HTrryosVYfO2YEMSdDpr0qbhgdLiMjFXElSPxRoPnt86DZxeDGGsDzGUjMctvWXubFnH4V2/LnWLh7wNtwxglgy6aEiQR20aflUmAsC65DlxKuVyqWLPBMR0nernBOBXMRcRCCqZhmnSFOpPXaaDpvDnBrwWzYuqFsXWNwkbtAkK3YhR8hXD8WteXiLqgaC44A6Qxr2jiK/3sPlHoQsWI5QuVR/5H6VxPGvCr3cTeuD/ALbtnBUSdeRHvNBwuFuFWDACR1/2ijZzr3Mn+TXcYb+n0kzd0HRSPrNdC3gfD5ACDIGpnQx1FB5XhTb8xDdVjbBHmBSASBvHeK7bH+E8I9tL+EvplM+m64X5AkTIJEg11eG8JYVVy+UvxZiTqdRqATrHatLB8GsWsuRACoOQanLO8A7TQeLjgL3Lrpae3cyz6g2UMF+LLniYmlh+CXWZlyklSJA1kHmpGhH717jbwtsCAij2WKC5aTLMAciY1ig8tscEdHxGVScOQyss6n8OUc2DAH5VzmJwDgwFMASe3Wele5YKzbyykMCSZBnU77V5j/U3DeXiAUY5LgzleQYaE/Pf3mg4sb1I9vrp/OtbnBvLt4e+1600XkK2bkekMhmJ5eoL9KreGMIt3F2EcBlL+pTzABJH5UEnhngF3F3Rk0VSMz8h7Hma9W4n4ct3izZwLnk+WsiVG8E8+da9myiKFQBQBAAAAHyG1S2G56UHky/08vqHz6kQEyag6jUlo0irOC8C4lM2RkllK+rWJHKBoe9eo3miSdaq+e2XMqkTrB37jpQLEKbWFtpEwioTyEACfy0pVbxcmwT8JKSZ5aaj35UqDCweHLYW9mnK6MAOxBBP86V4i9oyRzG/vXuGDdvsTTp6WyntrB/nSuewvhO3dY3TKyfSAB1Pq7k8jQeaNhtvUPf+a1awvCHuH0+ocyOXyP8ANK7+74LQOXzwuSBMTmOgkkR071j8QHlN5btl9OuSPUYgHsDFBz1jw7efZD78veflV+x4XLDOD6ORaJA2JI5aa1pcO42BZaCxYSdCTpsF9tRp3q/w66DmGRGuNCxO+eMwYajQduRoMmx4LlgDcEESI5zsY6Vas+COTNqV2+GG37z+VdFhMAQ7sCCSAAAvwheWbpvFXkGd1zTljQiRJO+28frQcha8CLuWMdSY16d60+G+GrKOHgPKyoOo1AkxzOvtXSX7GbX4RBHU/TYzVHC8PvhiVYACAgIBOXTNMRuRp0mgp3PDlkExZ9MCQdjsQBr11+VWsTwC1cyBrSwv1GsmDzH7VrlTEmJ+n71NbOlBQt8KtFixRWY6EkSYHKfYVKvB7PK0kewiryA9asBJGtBnJw20oAVFEbQBpz0qx9lQjKQIiCI3B61NcGkbd6pXUeWIuRIgAiY00I7zrrQDw/h6Wbfl2QcsnfXU76nXtTKLgYAKMvOT/ip7GfbNsOnPrtTYwkahWY6aD6UFkPv6dKnAPOq1m+SPgO01ct8uXSgzrXD7i4hrpus1thpb/C2gMHpAmOpNaSrtTg04oBYCgKLrOs1LmG3OhMUFTywq5VAUDYAafSvG/HvEvOxVxTEWzkXltvPzmvZ8TdC714NxP+5irkj4rrbdCx0HyoPUcDbFrA2w2UL5IlWEjVZ1B715hwDEZcXYZRH9xRE/iMH/ADXrfEbiPYcKqmLTNB10iAPlpXjnBnVb9lmmBcUmOxB/Sg94k79v5pSwmKDj0iR1iNtxrWPjuPFGKhQFVczM+m59IAEmgPGrzraa2LRV3O7HVFEkzGh5n2oNTHYogr8IBOpnWOen83qli8cbYzAlkU6gDWInf2/yKw1v3La3GDO7JcyqHEBlGpyzqdjtqIrXsG1ctNedxkBLNEAaHdgeY3oN3iTqcOCdJClR3iQIpVX4mqNZRgdQoydwQP01pUFDh95XwjKSfSCG6xPL5Vy/iC7dRZtOLdsEaDU6kDMxOpPblFbmHQrYF60fUsi4OonU/SKz8RdtBFc5QSxEHTfQ67g8570HKX7l24kXrj+pgF3gZdZkbbg1Yw72/JylSric5UBiFGgLE7A9vyrZvvh/JfKQwdth93313Ez86y0yYhmsoSoIIJXWVAJDD8M/ptQHw0oy3E+FhKK+XKcu+bTf35SKXBMHaRndroYMJESWEmNSugMnkZqs2DdnS1nDKwCSFDHTXeJ3H+K0bWFhH80ehZCjYkTAgba6AH/2zQamE4gLxty4tsBLJl+IDWQ09Adu9aV7ENJPqaCSAoCmIBAliI2OtZ6rYLAW2A11AEH0+pt9gNCTzzCr/Dcd5jOYUFTBYQdOUj+bUGfgWxLSwQIcsgu8kaA+oDT1QJrY8xgx00y7/dB5jr7UYQLm+6SZ2g6DSQPYCo8WVnRlnkSugI/z/vQVMb9pdiEGUciwGg5kgbmNB71ewJCFUzl5GbUaxETppy17mqNvGXJKs3qBAiOX4hlnr/48qsYZwQCTmJBIIPL306j6UGk2Kho77fLcdu9T2bxMaCCJkH9KqXEcD0SwjT5Dr8qtDMJ2A5aUD4i6ANdzoP02qr9tAUFzl1Ek7SdIn3qW4r6kazttsY1g9J61FZsudHKtG+kR7CNaAVxRDnMIWfSdDmjfbbr7Gra3xIWZO/XT9qqY9A0AmCdp203BGx9u1WLbADJABEHaP8fOgs22mphryqtbuTyjQa/Mj9KsKdRFAf6UYNMtFQBE05FKKFjNBQx9pwJRVJnWTy6iuXbwLaF5rhJYPmYaxDGdDHKCI9j1rtSDziKiW3BkHToRtHSg5PH4Eogti2dVZJX4RIjN2OpNcBwLhTLi7aXVylbqhlPvr8jt3r1/iN5yCq2iT90zoSNp7Vw3EfC+LvXDcU+XcBSVYkwTMsjrOmgJ9zQWON4QviSQjKoQZWAj1BcwUDYx350Nx2srbW0pKemJaUtEkAMQORLHnB35Vf4Fhr9u6Vv3GhAhEyVg6ZQ2wghR8zVjEcJvfaL19iDbZYQKRKhQIJBESDm2/WgwsMmKuediLjZU8toZ19JlQB6Z0J9P0rnDZvPmt2gwUrNxDyOUGNNiSojbWu5xeHxV0NbCqma2yqoOkAyrac2BAntWlwzArYsReCyFhtFJ9UehmHxHU/SaDVuWFbCoToVtqR29I0P+KVV7he7bz/BbVZUHdoG5pUFTw8xa06RoDoesnUH+c6zuLcBKDMYKE68yh6iR30+lWeE8YFu3lK6r8Mc5PPvWh/rdooMwPq0ZYmOs9RQZX/See2io6ZT6iykqdoABUDTfem/6MYAZHVCI1BY//I6jf9qvYfGDDsVUl7TDMo2Kz70VnxEZYuun3Y/wZ/zQZDeB7vmBheQIGBCANoqxz/Eda0MZ4YuvMXVGxAiRMHUiNd/yFXk8RJlkqc34Rt9elRWPERynMozfdjb5z0/Ogz7XhC7bZvKe0FIiWDFgT8RB3E9Jq5w3w/ftGTdtkdAp1gQvLlr/APY1Yw/iGUOZf7nIDY9+1GvHvR8Pr2jl7z+lAz8EuFlhkVQZMTLE7zI20FLD8GuroWtnUmZM9okaEaU9zjvoEL6zyOw796q4TjVxZ8z1j5CD2jlQTYrgNxjmRkDTqSTqNdNBvr9YosF4cNuNVLDTNJJiQY1G0io8Nx9wWzgGdVjSO3tRYbxAwzZ1k/djT5HtQalrBvpJU9d9+1TDDHt/PlWRY8QnKcyy3KNB8/apE496NVl+2g96C7awbgKJWAI3JOnePaiTCNrJEkk84jly6VS/130fD6/y9+vyoLfH9GzJr92D+RoJMZwm4+xTnvO55jT5UrHCrgbMWUk8pMCTOmnWorPiH0HMvr5AbH5naKceIQLcsvr6Db3npQSW+F3QxOdcrHUSdsoGmmhkTV2zhCpmRtr+n6/WqJ8QrkBynPtlnT3npUjccTIGAJY/d2iN5O1BoJaaZJG238+VSBTWe/GbYCnUluUbe9QWOOCTmWBuI1+RoNVrR7U626y7HHAZzLHSNfke9FY40CpLCDyA50GkyTuKTWjWfa4uCpJHqHIc/nQ/62uSY9W2X/fpQXvLPb+fKmTDkCJ+pk/WqR4yuTNBzfh7+/SnfjSBQQCSfu+3egh4lwdntm3bIWQPVJn0mV11mD1qxYw1wIAQgMawTEn4jtQXONJlkST+Hb6mqycc9Oq+vl09+tBcxVzyxLR0UA6ntVHD8LuXWFy/tutvl8/5r+VV7WNEl2Ge5Ok/CPYVabjhK6CH/L3FBa424FmI3gCNhH/G1PWXj+J+YgWIM6mdD8qVB//Z" /> <img alt="Makrikeuy's Race Syndicate ile ilgili görsel sonucu" src="https://encrypted-tbn0.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcTioIHzSg2-zZg8Gu-BuuZcKiKQsC4Y5Q6hrZoaljWb5_n9V4GazA" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Veliefendi çayırına</b> adı verilen kişinin hakkında anlatılanlar, yer yer çelişkili olduğundan ne derece kesinlikle kabul edilebilir, bilemiyorum. <b>Veliyüddin Efendi,</b> <b>Sultan I. Abdülhamid</b> döneminde kadılık, kazaskerlik yapmış, iki kere de şeyhülislamlık makamına getirilmiş değerli bir zat.. Hem tanınmış bir hattat hem de zengin bir kütüphanenin sahibi. <b>1768</b>'de pek yaşlıyken ölmüş, <b>Eyüpsultan</b>'a defnedilmiş. Hayır sahibi bir kimse imiş.<b> Bayezit Camii'</b>nde bir kütüphane, <b>Silivrikapı</b> dışında bir mesire ve çeşme bırakmış. İşte bugünkü <b>Veliefendi Hipodromu</b>, bu <b>Veliyüddin Efendi</b>'nin <b>(altta)</b> çiftlik arazisinin üzerinde yer almakta..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bir de <b>Veliefendizade</b> diye biri daha var ki, büyük bir olasılıkla <b>Veliyüddin Efendi'</b>nin soyundan gelen bir kimse.. Müsrif, şakacı, dünyevi zevklerin peşinde koşan bir kişi.. <b>Sultan Aziz</b> döneminde yaşamış. Mevlevi şeyhi olduğunu, saray nezdindeki itibarını bir gönül macerası nedeniyle kaybedince malının, mülkünün elinden alınıp, <b>Milas</b>'a sürüldüğünü söyleyenler var. <b>Sultan Aziz'</b>in ölümünden sonra olay küllenince <b>Sultan Hamid</b> onu affetmiş. Affetmekle de kalmamış, <b>İstanbul</b>'a dönünce <b>Çırpıcı Çayırı</b> yakınlarında geniş bir de arazi bağışlamış..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Eski itibarına ve servetine kavuşan <b>Veli Efendizade</b> zevk ve eğlenceyle geçen bir hayat sürmeye başlamış. Eşe dosta verilen ziyafetler.. Türlü muzipliklerle renklendirdiği davetler.. Hatta zaman zaman çayırda heyecana heyecan katan at koşuları.. İşte bugün at yarışlarının yapıldığı geniş düzlük, onun adıyla, <b>Veliefendi</b> diye anılıyor.. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="Ä°lgili resim" src="https://medya.tjk.org/haberftp/2018/veluyiddinefendi160918.jpg" /> <br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>İngiliz</b> işgal kuvvetlerinin, <b>1922</b>'de <b>Veliefendi'</b>ye el atarak yarış düzenlemeleri, yarışçılığımızda kısa süren ama derin izler bırakan bir dönemin yaşanmasına fırsat hazırlamış.. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>İngiliz</b> yönetimin yönlendirmesiyle, <b>İskoçya</b>'da hipodrom müdürlüğü yapmış olan <b>Sir Loftus Bates</b>'in girişimi ve <b>Binbaşı Barker </b>ile <b>Yüzbaşı Goodehill</b>'in yardımlarıyla <b><i>"Makrikeuy's Race Syndicate" (Bakırköy Yarış Şirketi)</i></b> adıyla bir organizasyon kurulmuş. Şirketin ilk işi, on yıl kadar önce <b>Enver Paşa'</b>nın yaptırmış olduğu ahşap tribünlerin yanı başına, altında bir bar ile büfesi bulunan beton bir tribün inşa ettirmek olmuş.<b> 500 kişilik</b> bu tribün, <b>1970</b>'lere kadar hizmet etmiş olan tribündür. Ortadaki engelli koşu pisti, manialar kaldırılarak idman pisti haline getirilmiş. Ayrıca piste bir de <b>"starting gate"</b> denen çıkış makinesi yerleştirilmiş. Şirket, <b>Avrupa'</b>dan <b>Safkan İngiliz, Mısır'</b>dan da<b> Arap</b> atları getirterek yarışlar düzenlemeye başlamış. Koşu ikramiyeleri bin liradan aşağı değilmiş. Her haftanın programında mutlaka bir <b>Safkan İngiliz </b>atı koşusu yer almaktaymış.. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Ne var ki <b>İngiliz</b> şirketinin düzenlediği bu yarışlar ancak bir yıl kadar sürmüş. İşgal ordularının <b>İstanbul</b>'u terk etmesiyle <b>1923</b>'te de yarışların sonu gelmiş. İşlerin bozulduğunu iddia eden </span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Makrikeuy's Race Syndicate</b> yöneticileri yarışları yarıda keserek <b>Veliefendi'</b>nin kapısına kilit vurmuşlar. Şirketin <b>Kıbrıs'</b>taki temsilcisine üst üste mektuplar yazıldıysa da hiçbir ses çıkmamış. Çıkmayınca da atçılar eldeki anlaşmayı feshedilmiş sayarak yarış yerine el koymuşlar.. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="Makrikeuy's Race Syndicate ile ilgili görsel sonucu" src="https://encrypted-tbn0.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcSsTYLxyLetf-JF4R8BwfQ4lMCXpzOP24Zgu7vydPCzoyN6dJjd" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bu geçiş döneminde, atçı <b>Âkif Bey</b> ile yine at meraklısı dostu <b>Hacı Bekirzâde Ali Muhiddin Bey</b> tarihî <b>Büyükdere Çayırı</b>'nda yarış düzenlemek için harekete geçmişler. Burada eskiden beri ata binilirmiş, hatta yabancı diplomatlar polo da oynarlarmış. Çayıra küçük bir pist çizilmiş. Kazanacak atlara verilecek ikramiyelerin, atını koşturacak olanların ortaklaşa ortaya koyacakları paradan ödenmesi kararlaştırılmış.. </span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bir yıl kadar süren <b>Büyükdere</b> yarışlarında, gün olmuş, tırıs yarışları da yapılmış..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Ama asıl yarış yeri <b>Veliefendi</b> imiş. <b>"Sipahi Ocağı" </b>adlı binicilik kulübü <b>1924</b>'de harekete geçerek <b>Veliefendi</b>'de yarışlar düzenlemeye başlamış. O yılın ilk yarışları ilkbaharda koşulmuş..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="veliefendi hipodromu tarihi ile ilgili görsel sonucu" src="https://www.trthaber.com/resimler/780000/781587.jpg" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>ESER TUTEL'İN "İSTANBUL'U YEL ÜFÜRDÜ... SU GÖTÜRDÜ" ADLI KİTABINDAN DERLENMİŞTİR.. </i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i><br /></i></b></span>
<img alt="veliefendi hipodromu tarihi ile ilgili görsel sonucu" src="https://kralspor.ensonhaber.com/resimler/kok/2017/08/31/kralspor2477.jpg" />Vedii Yukaruçhttp://www.blogger.com/profile/01650708238467487986noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5574782591132949472.post-30660223061861895622019-07-14T15:19:00.000+03:002019-07-14T15:19:15.858+03:00987 ) BİR HANEDAN TRAJEDİSİ !..<img src="http://magidos.tourvisio.com/cms//b2cImages/blog/Mayerling/Young_Crown_Prince_Rudolf.jpg" height="320" width="240" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Avusturya-Macaristan Arşidükü Rudolf (üstte)</b>, duygusal açıdan kırılgan, hassas, nüktedan ve intihara yatkındı. Belki de babası <b>I. Franz Joseph</b>'in gelenekselci tavırlarına tepki olarak ya da annesi <b>Elizabeth</b>'in <b>(Sissi)</b> tuttuğu yenilikçi eğilimleri olan özel hocalar nedeniyle, güçlü liberal görüşlere sahip bir hanedan üyesi olarak büyüdü <b>(altta)</b>..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img src="http://magidos.tourvisio.com/cms//b2cImages/blog/Mayerling/secret-de-mayerling-1949-19-g.jpg" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Genç yaşlarından itibaren liberal görüşlü siyasetçilerin ve aydınların umudu oldu. Babasının onun mesleğinin askerlik olması gerektiği telkinlerine karşın her zaman doğa bilimlerine ilgi duyduysa da, kendisine verilen askerî görevleri de yapmak zorundaydı. Bu onu hem ruhsal hem de fiziksel olarak çok zorlayacaktı. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Rudolf</b>'un bu liberal görüşleri, ailenin / hanedanın ve sarayın onu dışlamasını getirdi. Ayrıca <b>1883</b>'de <b>Belçika Kralı II. Leopold</b>'ün kızı <b>Stephanie</b> ile yaptığı mantık evliliği de <b>(altta)</b> kendisini mutsuz etmekteydi. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img src="http://magidos.tourvisio.com/cms//b2cImages/blog/Mayerling/8643287178_b7b97cf2c2_z.jpg" height="266" width="400" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Arşidük</b>'ün, ailesinin onaylamadığı, aristokrat olmayan bir çevresi vardı ve zamanının çoğunu onlarla geçirmekteydi. Tanıdıklarından yayıncı <b>Moritz Szeps</b>'in gazetesi <b><i>"Neues Wiener Tagblatt"</i></b>da liberal görüşlerini dile getirdiği imzasız yazılar yazmaya başladı. Zaten daha 20'li yaşlarında bu görüşleri savunan broşürler bastırmaktaydı ve bunların bir kısmı da saray çevrelerinde bilinmekteydi. Daha o yaşta bir soyluya kendisi için en iyi pozisyonun <b><i>"bir cumhurbaşkanı olmak"</i></b> olduğunu belirtmişti. Bu düşüncelerle kendine sarayda birçok düşman edinmişti..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Arşidük Rudolf</b>'u intihara sürükleyen bir başka neden de, <b>1886</b>'da ortaya çıkan belsoğukluğu ve bu hastalığa karşı yapılan <b>cıva</b> ve <b>morfin</b> tedavisiydi. Bu onu hem fiziksel hem ruhsal olarak zayıflattı. Babasıyla katıldığı askerî tatbikatlarda dayanıksızlığı yüzünden yaptığı hatalar düşmanları tarafından kullanılıyordu. Hastalıktan dolayı çektiği acılar, hayatı ona yaşanılmaz kılıyordu. İşte bu dönemde intihar fikri aklında iyiden iyiye şekillendi..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Aynı dönemde annesinin de hem yazdığı şiirlerde hem yakınlarıyla konuşmalarında intiharı dile getirmesi, esasında ana-oğul bu iki karakterin birbirine nasıl benzediğini gösteriyordu. <b>"Sissi" 1886</b>'da kuzeni <b>Bavyera Kralı II. Ludwig</b>'in ölümünden sonra bunalıma girmiş, <b>1888</b>'deki başka bir ölüm de oğlu <b>Rudolf</b>'u karamsarlığa sürüklemişti. Ölen kişi, liberallerin umudu olan <b>Alman İmparatoru III. Friedrich</b> idi. Tahta geçtiği yıl kanserden ölen imparatorun yerine, gerici, muhafazakâr görüşleri çok iyi bilinen ve <b>Rudolf</b>'ten hiç hoşlanmayan <b>II. Wilhelm Almanya İmparatoru</b> oldu. Yeni imparator, o yıl, <b>1888</b>'de <b>Viyana</b>'ya yaptığı ziyarette antipatisini göstermiş ve <b>Rudolf</b>'un <b>Silahlı Kuvvetler'</b>de çok yüksek bir rütbe olan ve savaş zamanında komuta yetkisi veren <b>"genel müfettişlik"</b>ten alınmasını istemişti. Bunun üzerine <b>Rudolf</b> de karşılık olarak, <b>II. Wilhelm'</b>in özel hayatıyla ilgili sırları <b>Fransız <i>"Le Figaro"</i></b> gazetesine sızdıracaktı..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="mizzi kaspar ile ilgili görsel sonucu" height="320" src="https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/b/b0/Mizzi_Kaspar.jpg/220px-Mizzi_Kaspar.jpg" width="256" /> <img alt="mizzi kaspar ile ilgili görsel sonucu" height="320" src="https://66.media.tumblr.com/3999af20077ce7fa0f9c0b171157b0bd/tumblr_plrpf4j42k1qiu1coo1_400.jpg" width="218" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Tüm bunlar zaten aşırı kırılgan olan <b>Rudolf</b>'u sona doğru sürüklüyordu. Eşiyle mutlu olamayan arşidükün başka kadınlarla ilişkileri sır değildi. Bunun en bilineni ise <b>Mizzi Kaspar (üstte solda)</b> ile olanıydı. <b>Kaspar,</b> dönemin <b>Viyana'</b>sında <b>"soubrette"</b> adı verilen, genellikle soylularla ilişkisi olan bir hayat kadınıydı. Veliaht prensle ilişkisi yıllardır sürmekte ve onun kendisine verdiği ev, mücevher gibi pahalı hediyeleri kabul etmekteydi.. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Rudolf</b> önce ona birlikte intihar etmeyi önerdi. O zaman henüz <b>24</b> yaşındaki <b>Kaspar</b> bunu reddederek arşidükün teklifini polislere iletti. Polis hiçbir şey yapmadığı gibi bilgiyi hanedana da iletmedi ; zira polisin bağlı olduğu İçişleri Bakanı ve onun bağlı olduğu <b>Başbakan Kont Taafe</b> sıkı bir muhafazakârdı ve veliahda karşı olduğu çok iyi biliniyordu. <b>Taafe</b> için <b>Rudolf'</b>un intihar ihtimali, önüne geçilmesi şöyle dursun, kaçınılmaz bir fırsattı..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Mizzi</b>'ye yaptığı bu tekliften birkaç ay sonra aynı teklifi bu sefer kısa bir süredir ilişkisi olduğu <b>Maria Vetsera</b>'ya <b>(üstte sağda)</b> yaptı. <b>Maria Vetsera</b>, ailesi <b>1870'</b>de baronluğa yükseltilmiş yeni soylu bir aileydi. Annesi, <b>Osmanlı</b> kökenli zengin <b>Baltazzi</b> ailesinden gelmekle beraber, tüm çocuklarını yüksek derecede soylularla evlendirmeye gayret eden hırslı bir kadındı ; hatta <b>Maria</b>'yı o çevrelere sokmak için hiçbir at yarışını kaçırmadığından, kızın adı <b><i>"çimlerin meleği"</i></b>ne çıkmıştı. <b>Arşidük Rudolf </b>evli olsa da hem <b>17</b> yaşındaki <b>Maria</b> hem de annesi için olabilecek en yüksek hedefti.. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Maria Rudolf</b>'e karşı derin bir tutku duyuyordu. Onunla ilgili gazete haberlerini okuyor, resimlerini kesip topluyordu. <b>Mizzi'</b>nin aksine onun her dediğini yapmaya hazırdı. <b>Rudolf, Mizzi</b> ile görüşmesinden birkaç gün sonra <b>Maria'</b>yı <b>Viyana</b> dışındaki ormanlarda bulunan <b>"Mayerling"</b> av köşküne davet etti. Bu köşk arşidükün insanlardan ve saray ortamından kaçmak için satın aldığı bir yerdi. Burası onun gözlerden uzakta intihar-cinayetinin de mekânı olacaktı..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img src="http://magidos.tourvisio.com/cms//b2cImages/blog/Mayerling/Mayerling%20kapak.jpg" height="245" width="400" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>29 Ocak 1889'</b>da <b>Arşidük</b> ve <b>Maria</b> ava çıkma bahanesiyle buraya gitti. Ertesi sabah ise köşkün kâhyası <b>Ferdinand Loschek</b> ikisini de ölü olarak buldu. Ne olduğunu tam anlayamadan ölüm haberini bir şekilde <b>Viyana</b>'ya, <b>İmparator Franz Joseph </b>ve <b>İmparatoriçe Elizabeth</b>'e ulaştırdı. Ancak bu ölümlerin <b>Viyana</b>'dan uzakta nasıl gerçekleştiği hakkındaki karmaşa, olayın önemini, yani veliahdın ölümünü gölgede bıraktı..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Devlete ait olan <b><i>"Wiener Zeitung"</i></b> gazetesi ertesi gün <b>Rudolf</b>'ün kalp krizi geçirerek öldüğünü bildirdi ama, bu, dedikoduları engellemeye yetmedi. İlk başta sadece hanedanın yakın çevresinin bildiği <b>Rudolf</b>'ün intihar ederken yalnız olmadığı bilgisi, daha sonra halk tarafından da duyulmaya başladı. Yabancı muhabirlerin <b>Mayerling</b>'e gelerek olayı öğrenmeleriyle, <b>Maria Vetsera</b>'nın da <b>Rudolf</b> ile birlikte olduğu yazılmaya başlandı. Gazetecilerin öğrendiklerine göre çift <b>(altta) </b>aralarında intihar anlaşması yapmış, <b>Arşidük</b> önce <b>Maria</b>'yı sonra kendisini vurmuştu..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="arÅidük rudolf ile ilgili görsel sonucu" src="https://ceviiz.com/wp-content/uploads/2019/01/mayerlin-facias%C4%B1-ceviiz-com.jpg" /> <img alt="arÅidük rudolf ile ilgili görsel sonucu" src="https://encrypted-tbn0.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcSKlhdEwEMP7kOdrgjVe5K9dE-4_sFmHyaHAV5GQDSuaHK_8Vnu" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Olayla ilgili söylentilerin artışında çelişkili ifadeler veren <b>Loschek</b>'in payı büyüktü. Ayrıca imparatorun polis soruşturmasını durdurması da söylentilerin çoğalmasında pay sahibiydi. <b>Rudolf</b>'ün siyasi bir cinayete kurban gittiği en yaygın dedikoduydu. Bu iddiaya göre, liberal görüşlere sahip veliahdın ileride tahta geçecek olmasını engellemek isteyen tepkici çevreler, hatta imparatorun kendisi, bu cinayeti planlamıştı.. Bir diğeri ise Masonların ya da ünlü <b>Fransız</b> siyasetçi <b>Clémenceceau</b>'nun, <b>Avusturya-Macaristan İmparatorluğu</b>'nun istikrarını bozmak üzere bunu gerçekleştirdiği idi.. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Halbuki işin aslı hiç de öyle değildi. Depresif ve intihara yatkın <b>Rudolf</b>, başından beri kendine ölümünde bir refakatçi aramaktaydı. Çok sonra frengiden ölen <b>Mizzi</b>'ye de aynı teklifi yaptığının ortaya çıkması, bunu ortaya koyan gelişmelerden birisi oldu. Bir diğer gelişme ise <b>Maria</b>'nın ölmeden önce ailesine yazdığı, <b>2015</b> yılında bir bankada ortaya çıkan <b>(1926'da kasaya konmuştu)</b> üç veda mektubuydu. Zaten <b>Rudolf</b> de eşi <b>Stephanie</b>'ye bir veda mektubu yazmıştı.</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Rudolf</b>'ün ölümünün intihar değil de cinayet olduğu, kanıtlara rağmen hâlâ sevilen bir tartışma konusudur. <b>Franz Joseph</b>, intihar eden oğlunun <b>Viyana</b>'da <b>Kapusen Kilisesi</b>'nin altındaki <b>Habsburg</b> hanedan mezarlığına gömülebilmesi için, onun akıl sağlığındaki bozukluğu bahane ederek <b>Vatikan</b>'dan özel izin almak zorunda kalmıştır...</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img src="http://magidos.tourvisio.com/cms//b2cImages/blog/Mayerling/Franz_ferdinand.jpg" height="200" width="163" /> <img src="http://magidos.tourvisio.com/cms//b2cImages/blog/Mayerling/Crown_Prince_Rudolf_1889.jpg" height="199" width="320" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Rudolf</b>'ün ölümü <b>Habsburg </b>hanedanının prestijine ağır bir darbe vurdu. İmparatorun başka oğlu olmadığı için önce kardeşi <b>Karl Ludwig </b>veliaht olmuştur. O da ölünce unvan <b>Karl Ludwig</b>'in oğlu <b>Franz Ferdinand'</b>a geçmiştir. İçinde farklı milletleri barındıran <b>Avusturya-Macaristan İmparatorluğu</b>'nda çözülme başlamak üzereyken, bu son veliahdın da bir suikast sonucu ölmesi <b>I. Dünya Savaşı'</b>nı tetiklemiştir... </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="arÅidük rudolf ile ilgili görsel sonucu" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhKUO9bgjjFXjCFKjNLclnm7-hw2nfwhzNJioXT0PknhT443aq0dFJ2n05pSAiua8aW0NM15ufM_9syx3KOCC3wVa88MReCDnuQ1H-BHqiLf9d1N_CCqrNwT0HWNqWPLmyK4Y1F3EbT4L5O/s1600/el+archiduque+y+su+mujer.jpg" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>CEM AKOĞUL'UN, #TARİH DERGİ'NİN NİSAN 2018 SAYISINDAKİ, "MAYERLİNG FACİASI" BAŞLIKLI YAZISINDAN DERLENMİŞ BİR YAZIDIR.. </i></b> </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img src="http://magidos.tourvisio.com/cms//b2cImages/blog/Mayerling/vienna%20woods%20II%20003.JPG" height="266" width="400" /><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"> </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"> </span>Vedii Yukaruçhttp://www.blogger.com/profile/01650708238467487986noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5574782591132949472.post-17977282185002104532019-07-07T11:13:00.000+03:002019-07-07T11:13:20.799+03:00986 ) YÜZEN TÜRK FUARI !.. <img alt="karadeniz gemisi-seyyar sergi-1926 ile ilgili görsel sonucu" height="240" src="https://isteataturk.com/upload/images/20_304beyazkaradeniz.jpg" width="320" /><br />
<br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Bandırma Vapuru</b> ve <b>Savarona, Mustafa Kemal Atatürk</b>'ün hayatında rolü bulunan en önemli gemilerdi. Ama <b>Ata</b>'nın en önemsediği gemi, <b>"Karadeniz Vapuru" </b>idi..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bizzat O'nun projesiydi, <b>"yüzen fuar"</b>dı.. Dünyada İLK idi..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Hereke</b> halılarından <b>Kütahya </b>çinilerine, <b>Hacıbekir </b>lokumlarından <b>Edirne</b> sabunlarına kadar, nakışlar, çeşmibülbüller, bakır tepsiler, tütün, yün, deri, koza, fındık, incir, üzüm, haşhaş, tamamı <b>Türk</b> malı ürünlerden oluşan sergiydi.. Camekânlar içinde, <b>Anadolu Medeniyetleri Müzesi</b>'nden seçilmiş antik eserler vardı..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><i><b>"Dünyanın bize gelmesini beklemeyelim, biz dünyaya gidelim"</b> </i>vizyonuydu. <b>Genç Türkiye</b>'nin uluslararası halkla ilişkiler gemisiydi..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="karadeniz gemisi-seyyar sergi-1926 ile ilgili görsel sonucu" height="217" src="https://isteataturk.com/upload/images/1926-KARADEN%C4%B0Z%20VAPURU%2C%20%20YER%20BUG%C3%9CN%20K%C3%9CTOPHANE%20RIHTIMI_(12%20HAZ%C4%B0RAN%201926).jpg" width="320" /> <img alt="karadeniz gemisi-seyyar sergi-1926 ile ilgili görsel sonucu" height="320" src="https://isteataturk.com/upload/images/1926_06_13-Karadeniz%20Vapuru'yla%20Band%C4%B1rma%E2%80%99ya%20geli%C5%9Fi_%20(13%20Haziran%201926).jpeg" width="229" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>"Karadeniz", 1924</b> yılında <b>Hollanda</b>'dan satın alındı. <b>130 metre boyunda, 16 metre genişliğindeydi. </b>Aslında rengi siyahtı. <b>Haliç</b>'e çekildi, bembeyaz boyandı, kuğu gibi oldu.. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>1926</b>'da, <b>Cumhuriyet</b>'in ilanından sadece üç yıl sonra hazırdı. <b>Mustafa Kemal, Mudanya'</b>dan gemiye bindi. Son denetlemeyi bizzat yaptı.. Salonları, stantları, güverteyi, kamaraları, mutfağı tek tek dolaştı, ürünlerimizi tek tek inceledi, personelle tek tek tanıştı..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Geminin hatıra defterine, <i><b>"Muvaffak olmuş bir iştir, bende gayet iyi izlenimler meydana getirdi, sunuş tarzı çok iyidir, takdir ve tebrik ederim"</b></i> diye yazdı. <b>Bandırma</b>'ya kadar <b>Karadeniz Vapuru</b> ile geldi, rıhtımdan uğurladı..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="Ä°lgili resim" src="https://iasbh.tmgrup.com.tr/a3714b/0/0/0/0/0/0?u=http://i.sabah.com.tr/sb/fotohaber/kultur_sanat/karadeniz_vapurunun_hikyesi/07.jpg&mw=752&mh=700" /><br />
<br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Barcelona-İspanya, Le Havre ve Marsilya-Fransa, Londra-ingiltere, Amsterdam-Hollanda, Hamburg-Almanya, Stockholm-İsveç, Helsinki-Finlandiya, Leningrad-Sovyetler Birliği, Gdansk-Polonya, Kopenhag-Danimarka, Anvers-Belçika, Cenova </b>ve <b>Napoli-İtalya</b> limanlarına uğradı, yolculuğu<b> 86 gün</b> sürdü..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="Ä°lgili resim" height="228" src="https://isteataturk.com/upload/images/20_304sergi_antikalar.jpg" width="320" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>180 yolcusu, 105 mürettebatı vardı.</b> Yolcuları, <b>Türkiye</b>'nin aydınlarıydı..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Vâlâ Nureddin, Mahmut Baler, Kemalettin Kamu, Celal Esat Arseven, ilk kadın milletvekillerimizden Mebrure Gönenç, ilk kadın gazetecilerimizden Bedia Celal, ilk kadın heykeltıraşlarımızdan Nermin Faruki,</b> ses sanatçılarımız, tiyatro sanatçılarımız... </span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Limanlarda gemiye binen yabancı konukları ağırlama görevini üstleniyorlardı.</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, İstiklal Marşı</b>'nın bestecisi <b>Zeki Üngör </b>yönetiminde <b>47</b> sanatçısıyla gemideydi. Her yanaşılan limanda o ülkenin milli marşını çalıyorlardı, konserler veriyorlardı..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Sergi salonları, <b>Sanayi-i Nefise Mektebi </b>öğrencilerinin yaptığı heykel, resim ve biblolarla süslenmişti. <b>İbrahim Çallı</b> gibi ressamlarımızın tabloları asılıydı <b>(altta solda)</b>..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="İlgili resim" src="http://www.zabitan.net/images/editor/Antik%20Eserler(1).png" height="280" width="320" /> <img alt="karadeniz gemisi-seyyar sergi-1926 ile ilgili görsel sonucu" height="153" src="https://akerimyazici.files.wordpress.com/2013/12/1.png" width="200" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Kaptanlığını, <b>Atlantik Okyanusu</b>'nu geçen <b>İLK</b> yolcu gemimiz <b>"Gülcemal"</b>in efsane kaptanı <b>Lütfü Bey</b> yapıyordu. <b>Liman İşletmeleri Genel Müdürü Rauf Manyas, </b>sergilerin müdürüydü. Yedi lisan bilen <b>Samiha Hanım</b>, protokol müdürüydü. Dekorasyonu <b>mimar Naci Bey </b>tarafından yapılmıştı..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bu kadroyu <b>Mustafa Kemal </b>seçmişti..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Vapur için özel logo hazırlanmıştı. <b>Haber Tanrısı Hermes, Karadeniz Vapuru</b>'nun önünde yürüyordu, elinde asa yerine <b>Denizcilik İşletmeleri</b>'nin amblemini taşıyordu <b>(üstte sağda)</b>.. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>İngilizce, Fransızca, Almanca, Rusça</b> broşürler dağıtılıyordu.. Ürünlerin üzerinde dört lisanda etiketler yapıştırılmıştı.. Yabancı tüccarların <b>Türkiye</b>'den ithalat bağlantısı kurabilmesi için stantlar vardı.. <b>İş Bankası</b> şubesi bile vardı..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="İlgili resim" height="125" src="https://isteataturk.com/upload/images/264966.jpg" width="200" /> <img alt="karadeniz gemisi-seyyar sergi-1926 ile ilgili görsel sonucu" height="190" src="https://pbs.twimg.com/media/DfEzve9WkAAovWz.jpg" width="200" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Güvertede balolar düzenleniyor, dans ediliyordu.. Ziyaret edilen şehirlerin ileri gelenleri yemekli gecelerde ağırlanıyordu..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Yüz binden fazla insan ziyaret etti.. Sırf <b>Londra</b>'da <b>25 bin kişi</b> gezdi.. <b>Barcelona</b>'da <b>15 bin</b> kişi gezdi.. İzdiham oluyordu, saatlerce kuyruk oluyordu ziyaretçiler.. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>İngiliz, Fransız </b>ve <b>Alman</b> gazeteleri <b><i>"Kemal Paşa'nın kısa saçlı kızları"</i> </b>manşetleri atmıştı. Mürettebatın yarısından fazlası, kolejlerden seçilen, <b>İngilizce</b> ve <b>Fransızca</b> konuşan kızlarımızdı.. Saçları açıktı, rengârenk elbiseler giymişlerdi, <b>Avrupa</b> kültürüne hâkimdiler, <b><i>"fesli insanların ülkesi"</i> </b>imajını bir anda yıkmışlardı. <b>Avrupa,</b> hayretler içinde <b>Türkiye</b>'nin çağdaş yüzüyle tanışıyordu..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestramız</b> limanlarına yanaşılan şehirlerin meydanlarında, parklarında konserler veriyordu. <b>Amsterdam</b>'daki konserde âdeta izdiham yaşanmıştı, <b>on bin</b> civarında insan izlemişti..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Karadeniz Vapuru'</b>nu pürüzsüz <b>İngilizce</b> konuşan <b>Bedia Celal</b>'in rehberliğinde gezen <b>Amsterdam Belediye Başkanı, <i>"Böyle bir Türk kadınıyla karşılaşacağımı düşünemezdim"</i></b> diyordu.. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Erkek mürettebatımız lacivert ceket, lacivert pantolon, tiril tiril bembeyaz gömlekler giyiyor, zarif boyunbağları takıyorlardı..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Doğu</b>'dan gelen bu vapurun <b>"Şark esintisi"</b> getireceğini düşünenler fena halde yanılıyordu.. Çünkü, güleryüzlü ve modern Türklerle karşılaşmışlardı..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bu, <b>Mustafa Kemal</b> zekâsının bir yansımasıydı..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Türkiye'</b>nin sosyoekonomik tanıtımını yapan bu <b>"yüzen fuar"</b>,<b> İzmir Enternasyonal Fuarı</b>'nın da işaret fişeğiydi..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="karadeniz gemisi-seyyar sergi-1926 ile ilgili görsel sonucu" height="240" src="https://isteataturk.com/gorseller/1509093780_iataturk.jpg" width="400" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>YILMAZ ÖZDİL'İN "MUSTAFA KEMAL" ADLI KİTABINDAN ALINTIDIR..</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="Ä°lgili resim" height="276" src="https://isteataturk.com/gorseller/thumb/1510343410_ataturk.png" width="400" /><br />
<br />
<img alt="Ä°lgili resim" height="239" src="https://www.dzkk.tsk.tr/data/icerik/131/10.jpg" width="400" /><br />
<br />
<img alt="karadeniz gemisi-seyyar sergi-1926 ile ilgili görsel sonucu" src="http://www.kameraarkasi.org/yonetmenler/belgeseller/karadeniz_01.jpg" height="240" width="400" /><br />
<br />
<img height="193" src="https://isteataturk.com/upload/images/20_304AkbabaDergisi.jpg" width="400" /><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"> </span>Vedii Yukaruçhttp://www.blogger.com/profile/01650708238467487986noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5574782591132949472.post-76334623602319438262019-06-30T01:45:00.000+03:002019-06-30T01:45:35.722+03:00985 ) KITALAR ARASI İLK HAVA BOMBARDIMANI !.. <img height="161" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHZ6PdFnyihm9dAnhqz-bmXAsAdFNk6S_fTWV3Vz2t261WZ2NcnUrnQRwzb4wIunFQzcbdyKlaoTptlKyB_zb2DmycSqdRb7bFVMXXlk4hXJZ920Hq4Jq0JFlCwTUXXlc6rgrviF675LI/s320/Mud03.jpg" width="320" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>1916 </b>sonlarında İngilizlerin <b>"Kraliyet Donanma Hava Servisi"nden (RNAS)</b> <b>Filo Komutanı Kenneth S. Savory</b> son derece gizli bir görev için <b>Ege</b>'deki görevinden donanma karargâhına geri çağrılmıştı. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Donanma Hava Departmanı </b>tarafından verilen brifingden sonra kendisinden İngiliz bombardıman uçaklarının en yeni ve en büyüklerinden biriyle <b>Osmanlı Devleti</b>'nin başkentini ve donanmasının en güçlü silahı olan <b>Yavuz zırhlısını</b> vurma olasılığını araştırması ve bir plan tasarlaması istendi. <b>Savory</b>'nin bu göreve seçilmesindeki ana sebep, <b>14-15 Nisan 1916</b> akşamı <b>Türk</b> başkentine yapılan hava hava saldırısında yer alarak edindiği tecrübeler ve yeni görevde yaşanması muhtemel tehlikelerden haberdar olmasıydı..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bu ilk görevinde, <b>14 Nisan Cumartesi</b> akşamı <b>Limni</b>'den kalkış yapan <b>B.E.2Cs</b> uçağının ekibi, <b>filo komutanı Smyth-Piggott, teğmenler K.S.Savory, C.W.Dickinson ve J.H.W. Banarto</b>'dan oluşuyordu. Uçak, yağmur ve gökgürültülü bir havada <b>360 mil</b> uçtuktan sonra gece <b>saat 22.30'</b>da <b>İstanbul</b> üzerine gelerek <b>Bakırköy</b>'e, <b>Zeytinburnu</b>'ndaki<b> barut fabrikasına</b> ve <b>Yeşilköy</b>'deki <b>uçak hangarlarına 11 bomba</b> ile beraber çeşitli propaganda beyannameleri atmıştı. <b>Savory</b>'nin yeni görev için seçilmesinde, bu operasyonda edindiği deneyim rol oynamıştı.. <b>(Üstte solda Savory, sağda Dickinson, İstanbul'u bombaladıkları B.E.2Cs uçağı önünde)</b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img height="163" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgyq_zsZmsqVZvDIII3jTGye-Rq-FSltWE3Pm3nWhs_-lpuPCdo4i3Hc85GK6lEbdI0iegvT83-uw8hkvx_36Gv4yKXgOqgQzyuGgs_phrdO3PjoOkb7_Yvbjl3neuQ7WsH6pzLT3pkAN1Z/s400/O100+Moudros+46-2.jpg" width="400" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Başta bir <b>Handley Page O/100</b> model <b>ağır bombardıman uçağıyla</b> <b>(üstte)</b> yapılacak torpido saldırısı düşünülüyor olsa da, gemilerin anti-torpido ağları ile korunduğu fikri ağır bastığından saldırının <b>112 librelik </b>bombalarla yapılması kararlaştırıldı..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bu görevde yer alacak uçuş ekibi, <b>komutan Savory</b> ile birlikte <b>yardımcı pilot</b> <b>teğmen Mc Clellan</b>, <b>seyrüsefer subayı teğmen P.T.Rawlings</b> ve iki uçak teknisyeninden oluşuyordu.</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Uçulacak yolun uzunluğu sebebiyle göreve tahsis edilen <b>3124 kuyruk numaralı</b> <b>O/100</b> uçağına ekibin konforu için hamaklar ve yeterli miktarda yiyecek stoku yüklenmişti. Yapılan hazırlıklar çerçevesinde yeni bir <b>Rolls-Royce Eagle IV motor</b> yapmaya yetecek kadar yedek parça uçağa yüklendi. Ayrıca gövdenin üstüne bağlanmış olan dört kanatlı yedek bir pervane ve kişisel ekipmanlar da vardı..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>23 Mayıs 1917</b> tarihinde güzel bir havada üç buçuk saatlik bir seyirle <b>İngiltere Hendon</b>'dan <b>Fransa</b>'ya ulaşılarak <b>Paris </b>yakınlarında <b>Villacoublay</b>'e iniş yapıldı. Ertesi günkü varış noktası <b>Lyon</b> yakınlarındaki <b>Fort Bron</b> havaalanıydı. Buradan da <b>Rhone vadisi </b>takip edilerek <b>Frejus'</b>a ulaşıldı. Düşük görüş şartları buradan yapılacak olan <b>Pisa</b> seyrini üç gün erteleyecekti. <b>Fransa</b>'yı terk ettikten sonra <b>İtalya</b> sahil şeridinde yapılan bu uçuşta karşılaşılan kuvvetli rüzgarlar sebebiyle, <b>Savory</b> deniz üzerinde <b>400 feet</b> irtifaya kadar alçalmak zorunda kalmıştı..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Ertesi günkü <b>Roma </b>seferi tamamen yağmur altında yapıldı ; hava şartları ekibe yardımcı olmuyordu. <b>Roma</b>'dan direkt olarak <b>Selanik</b>'e uçma planı ise beraberinde acilen çözülmesi gereken yeni bir problem getiriyordu : Sorun, <b>Arnavutluk</b>'un yüksek dağlarıydı. Bunun için yapılan yeni düzenlemeye göre en emniyetli rotanın <b>Napoli </b>ve <b>Otranto</b> üzerinden <b>Adriyatik Denizi'</b>ne çıkmak olduğuna karar verildi.</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bir sonraki gün kısa bir seyirle <b>Napoli</b>'ye ulaşıldı fakat İngilizleri burada yeni bir sorun bekliyordu. Böylesine büyük ve yeni nesil bir bombardıman uçağının <b>İtalya</b> hava meydanlarına uğramış olması basında yer almıştı ve bu İngilizler için başlı başına bir istihbarat açığı olacaktı. Tek teselli son varış noktasının deşifre edilmemiş olmasıydı. Sonunda <b>3 Haziran</b>'da <b>Otranto</b>'ya varıldı <b>(altta)</b>..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="bombing of goeben by british planes in bosphorus 1917 ile ilgili görsel sonucu" height="141" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEieKtLYY_XybxJZZqQWMAY_U_s2VcUq9p9FsoDaBaawoEWc4PBieWzTr7O1pyfr3VwkgfIOjx1XNmZkK2Y7LXLVOjRzlAMU1qd1B2FRbc37ma_oTgifkL8ouxtQc3pPLM1ZVIEoAkivjxYN/s400/Mud04.jpg" width="400" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>İtalya</b>'dan sonraki durak olan <b>Selanik </b>için kalkış yapıldıktan sonra <b>Arnavutluk</b> dağlarının haritalarda gösterilenlerden daha yüksek olduğu ve yüklü uçağın bu bölgeyi katedemeyeceği anlaşıldığından, <b>Otranto</b>'ya geri dönmek zorunda kalındı. Burada bazı yedek parçaların indirilerek gemiyle gönderilmesine karar verildi ve böylelikle uçağın ağırlığı azaltıldı. Sonunda sarp dağlar aşılarak <b>7 Haziran</b>'da <b>Selanik</b>'e iniş yapılabildi. Ertesi gün, <b>Haziran </b>ayının ilk haftasının sonunda <b>3124 kuyruk numaralı O/100</b> uçağı <b>Mondros</b>'a ulaştı. O ana kadar uçulan <b>1955 mil</b>, toplamda <b>31.5 </b>uçuş saatinde katedilmişti..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>3 Temmuz</b> öğleden sonra uçağa bombalar yüklendi. Her şey, herkes uçuş için hazırdı. Karanlık çökerken kalkış yapıldı ; fakat öngörülemeyen sıcak güney rüzgarının içinde kalan iki adet<b> Rolls-Royce Eagle</b> motor aşırı ısınmıştı, soğutulmalarında sorun yaşanıyordu. Yüklü uçak ani olarak irtifa kaybetmiş ve <b>Savory </b>denize temas etmemek için birkaç bombasını bırakmak zorunda kalmıştı. Göreve devam edilemeyeceği anlaşılınca, kalan bombaları da <b>Bolayır</b>'a atan uçak mecburen geri döndü..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Aynı gece <b>Türk</b> savunmasını şüphelendirmemek adına birkaç B<b>.E.2Cs</b> ve <b>Henry Farman </b>uçağı aynı bölgeye gönderildi. İki gün sonra <b>5 Temmuz'</b>da uçuş için elverişli bir günde <b>Handley Page</b>'e bir kez daha bombalar yüklendi ; ekip motor çalıştırdı ve kalkış rulesine başlandı. Fakat tam o esnada yaşanan lastik patlamasıyla <b>Savory </b>kalkıştan vazgeçecek ve tarihî görev bir kez daha ertelenecekti.. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Patlayan lastiğin tamir edilmesinden sonra ertesi akşam üçüncü kez <b>İstanbul</b> için kalkış yapıldı ama daha yolun yarısında karşılaşılan olumsuz hava koşulları ekibin bir kez daha geri dönme kararı almasına sebep olmuştu.</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Sonunda <b>9 Temmuz</b> akşamı saat <b>20.47</b>'de <b>Limni</b>'den sorunsuz teker kesen <b>O/100, Çanakkale-Şarköy</b> üzerinden uçarak mehtaplı bir gecede <b>İstanbul </b>semalarına ulaştı. <b>Yeşilköy Hava Okulu</b> üzerinden <b>Zeytinburnu</b>'na ulaşan <b>Savory</b>, buradan <b>Üsküdar</b> istikametine devam etti ve <b>Maslak</b> rotasını takiben geceyarısına beş dakika kala hedefine ulaştı. <b>İstinye koyunda</b> demirli olan <b>Yavuz</b>'un <b>Savory </b>tarafından fark edilmesi çok da zor olmayacaktı..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Uçuş ekibi, gelinen onca yoldan sonra yapılacak bir hatayla başarısızlığa uğramamak ve gözü kulağı burada olan komuta kademesini hayal kırıklığına uğratmamak için kısa bir keşif turu planladı. Bunun için gemiye paralel iki tur atıldı. Zaman gelmişti ; son turdan sonra uçak yaklaşık <b>800 feet</b> yükseklikten dört bomba bıraktı. Detaylı keşfe rağmen yapılan bu ilk saldırıda <b>Yavuz</b> isabet almamıştı. İngilizlerin varsayımına göre iki bomba yakınlardaki bir bahçeye düşerken diğer ikisi rıhtımda bulunan bir ya da iki denizaltıya isabet etmişti.</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Fakat aslında onların düşündüklerinin aksine bunlar denizaltı değil birbirlerine bordalanmış olan <b>"Numune-i Hamiyet"</b> ve <b>"Yadigar-ı Millet"</b> torpidobotlarıydı. İlk sortinin sonunda <b>Numune-i Hamiyet</b> küçük çaplı bir hasar almış olsa da <b>Yadigar-i Millet </b>torpidobotu yaklaşık <b>45 dakika </b>sonra batacak ve toplam zayiat <b>Numune-i Hamiyet </b>torpidosunda <b>dört şehit, Yadigar-i Millet</b> torpidosunda ise <b>25 şehit ve 9 yaralı</b> olarak kayıtlara geçecekti..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">İlk saldırının başarısızlığı <b>Savory</b>'yi daha dikkatli bir şekilde yapacağı ikinci sortiye hazırlamıştı. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bu kez bırakılan dört bombadan biri, ışıkları kapatılan <b>Yavuz</b>'a direkt bir vuruş yaptı <b>(altta solda)</b>. Uçuş ekibi gemi vurulduktan sonra <b>Haliç</b>'e paralel uçarak önce <b>Alman</b> kadrolarına karargâh görevi yapan <b>S.S. General</b> gemisine ardından da<b> Harbiye Nezareti </b>binasına <b>1300 feet</b>'den ikişer bomba bıraktı. Nezaretin avlusundaki bir ahıra isabet eden bombanın burada bulunan iki hayvanı öldürdüğü ve başka zayiat olmadığı daha sonra öğrenilecekti..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjoeFuPHuiC3KxP2nU3lzrb-FHCy4UVtvvpDiaPOi2GdF4NpikipCUfyiNptrF85TW-hZAZYEpp3fbeFdgJTzsvrR84OfitS2RHpy01EmLOgD0CT9Pq5XwM3P6nPKiXrF5rYCI3EbJiZBL-/s320/o100143-1.jpg" width="227" /> <img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZTREqKbAaB8IleltI5qelnmn8ONNtO5wkkHI3b-LASZFS2m_qePGNVfPOwR3SjeggZDkb_BpdV5eYpV8pYrOaoEu7AAw1T6_bJtk7kuubaqV4hn-Z84aU6yZLoRtxmNIRkgoc5FShDjpo/s320/handley_page_0-100_01_185.jpg" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bu arada <b>Türk</b> savunması da boş durmuyor, gecenin karanlığında İngiliz uçağına mermi yağdırıyordu. Saldırı yaklaşık <b>35 dakika </b>sürmüş, görev sonunda <b>Mondros</b>'a iniş ise saat <b>03.40 </b>civarında gerçekleşmişti. İniş sonrası yapılan kontrolde uçakta <b>26 mermi girişi</b> bulunmuş, arıca motorlardan birinin de aldığı hasardan dolayı görev yapamaz hale geldiği anlaşılmıştı..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>1917</b>'deki bu son saldırıdan sonra <b>Türk Başkomutanlığı, "Muhaberatı Havaiye Komutanlığı" </b>adında yeni bir komutanlık kurma kararı aldı. Bu birim <i><b>"Çeşitli yönlerden İstanbul'a doğru gelen düşman uçaklarını haber vermekle görevli bütün birlikler veya gözetleme postalarından gece ve gündüz alınan haberleri telgraf veya telefonla ve diğer muhabere araçlarıyla Başkomutanlığa, Yeşilköy Hava İstasyonu'na, hava savunma birliklerine, donanmaya, emniyet müdürlüğüne ve merkez komutanlığına bildirecek, şehir güvenlik görevlileri de ışıkların söndürülmesini sağlayacak"</b></i>tı.. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="the winnipeg evening tribune 1917, june 11 constantinople is bombed from air ile ilgili görsel sonucu" src="https://img.newspapers.com/img/thumbnail/44212003/400/400/0_0_5449_7358.jpg" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>İstanbul'</b>un bombalanması görevinden sonra yedek parça eksikliğinden dolayı <b>O/100</b> uçağı <b>Limni</b> adasında kalmaya devam etti. Burada kaldığı sürede ekip değiştirerek denizaltı keşif görevlerinde, <b>4 </b>ve <b>7 Ağustos'</b>da <b>Bandırma</b>'ya, <b>1 Eylül'</b>de de <b>Edirne</b>'ye yapılan hava saldırılarında kullanıldı..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Limni</b>'den sonra <b>Thasos</b>'da bulunan yorgun <b>Handley Page (üstte sağda)</b>, son uçuşunu gene <b>İstanbul</b>'a yapacaktı. <b>30 Eylül 1917 </b>günü <b>Haydarpaşa tren istasyonunun</b> bombalanması görevine katılan uçak, yağlama borularından birinin kırılması üzerine motor kaybı yaşamış ve bombalarını bıraktıktan sonra <b>Suvla Körfezi'</b>nin <b>5 mil </b>kuzeyinde denize acil iniş yapmak zorunda kalmıştı. Yaklaşık iki saat su üzerinde kalan uçağa yardım gelmeyince, <b>mürettebat teğmenler Wise, H.R. Aird ve John W. Alcock </b>kıyıya yüzmeye karar vermiş, ardından da <b>Türk</b> birliklerince esir alınarak <b>İstanbul</b>'a getirilmişti..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Mütareke sonrası biten esaretin ardından <b>İngiltere</b>'ye dönen ve <b>Kraliyet Hava Kuvvetleri'</b>nden emekli olan <b>Teğmen John Alcock</b>, iki yıldan daha kısa bir süre sonra <b>Arthur Whitten Brown</b> ile beraber <b>14 Haziran 1919</b> tarihinde bir <b>Vickers Vimy </b>uçağı ile <b>Atlantik Okyanusu</b>'nu<b> 16 saat 12 dakikada</b> geçerek ismini havacılık tarihine yazdıracaktı..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">İlk defa kıtalararası bombardıman görevine katılarak tarihini ismini yazdıran ve muhtemelen hâlâ <b>Çanakkale Suvla Körfezi</b> açıklarında bir yerde bulunmayı bekleyen <b>3124 kuyruk numaralı</b> bombardıman uçağı ise havacılık meraklıları ve tarihseverler için ilgi kaynağı olmaya devam ediyor..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="kenneth s. savory, 1916 flight route from england to istanbul ile ilgili görsel sonucu" height="427" src="https://aegeanairwar.com/images/45.jpg" width="640" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>MURAT SÖYLEMEZ'İN #TARİH DERGİ'NİN NİSAN 2019 SAYISINDA YER ALAN "HEDEF İSTANBUL" BAŞLIKLI YAZISINDAN DERLENMİŞ BİR YAZIDIR.. </i></b> </span>Vedii Yukaruçhttp://www.blogger.com/profile/01650708238467487986noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5574782591132949472.post-84172613689104528412019-06-23T10:44:00.000+03:002019-06-23T10:44:45.116+03:00984 ) KİMSEYİ BÖYLE PERİŞAN ETME ALLAHIM YETER !..<img height="176" src="https://aysenozkaya.files.wordpress.com/2014/02/cemile-ve-rahmi-duman.jpg?w=816&h=9999" width="200" /> <img height="204" src="https://aysenozkaya.files.wordpress.com/2014/02/milliyet-rahmi-duman-oglu.png" width="320" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Tarih <b>15 Nisan 1971</b>..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Beş terörist <i><b>(</b></i></span><span style="background-color: #f1f1f1; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: "lato" , sans-serif; font-size: 17px;"><i><b>Ömer Ayna, Nahit Tören, Zerruh Vakıfahmetoğlu, Avni Gökoğlu ve İbrahim Öztaş)</b></i> </span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Doktor <b>Rahmi Duman</b>'ın <b>Bakırköy İncirli Caddesi</b>'ndeki köşküne gitti. Doktorun </span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">köşkünün arkasında hastanesi de vardı ve çok varlıklı bir insandı. Kapıyı açan çalışanı etkisiz hale getiren teröristler, içeri girdiler.. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Rahmi Duman</b>'ın </span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">köşküne giren terörist grup <b>Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO)</b>'nun militanlarıydı. Amaçları, örgütün gereksinimi olan parayı <b>Rahmi Duman</b>'dan almaktı. Örgüt elemanlarından birinin eve sık sık girip çıkan kız arkadaşı evde çok para olduğunu söylemişti. Bu bilgi üzerine teröristler bir plan yapmışlardı.. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Ancak doktor evde değildi. Teröristlerin planları bozuldu. <b>Rahmi Bey</b>'in <b>Avusturya Lisesi</b>'nde okuyan on beş yaşındaki oğlu <b>Hakan Duman</b>'ı yanlarında götüren teröristler evden ayrılırken kendilerine üç gün içinde <b>250 bin lira</b> ödenmesini istediler, aksi taktirde <b>Hakan</b>'ı öldüreceklerini söylediler..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Ve <b>Hakan</b>'ı <b>Okmeydanı</b>'nda bir eve götürdüler. Çocuğa çok iyi davranıyorlardı. Canı sıkılmasın diye ona <b>Che Guevara</b>'nın <b><i>"Gerilla Günlüğü"</i></b> ile <b>Ostrovski</b>'nin <b><i>"Ve Çeliğe Su Verildi"</i></b> adlı kitaplarını verdiler... Militanlar o kadar rahat ve güven içinde hareket ediyorlardı ki, <b>Hakan</b>'ı yazlık sinemaya bile götürdüler ! Teröristler polisle dalga geçiyorlardı. Ancak polisin onları yakalayabilmesi için elinde en ufak bir ipucu bile yoktu..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Kaçıranlar <b>Rahmi Duman</b>'ın evinin polis tarafından dinleneceğini bildikleri için telefonla aramayınca, çaresizlik içindeki doktor, iki gün <b>"Hürriyet"</b> ve <b>"Milliyet" </b>gazetelerinde teröristlere seslendi <b><i>:</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>"İstediğiniz parayı vermeye hazırım, yeter ki evladımın kılına zarar vermeden onu bırakın. Bir baba olarak bunu sizden istiyorum."</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i><br /></i></b></span>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bu gazete yayını sonrasında, teröristler sessizce <b>Rahmi Duman</b>'ın kliniğinde çalışan ve aile dostu olan <b>Dr. Vecihi Demiral</b> ile bağlantı kurmuşlar, parayı kendisinin getirmesini istemişlerdi. Polise kesinlikle haber vermemesini aksi halde <b>Hakan</b>'ı öldüreceklerini yinelemişlerdi..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Biz, <b>Hakan</b> kaçırıldığından beri <b>Rahmi Duman</b>'ın köşkü önünde, üzerinde <b>"Milliyet" </b>yazan gazetenin minibüsünde gece gündüz bekliyorduk.. Son gelişmelerden tabii ki haberimiz yoktu..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Günlerden <b>18 Nisan 1971 Pazar</b>.. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Akşamüstü hava kararmaya başladığı saatlerde, bizim minibüsün yanına bir genç çocuk geldi ve el sallayıp köşkün bahçesine girdi. <b>Hakan</b> gelmişti !..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img height="320" src="https://cdn1.dokuzsoft.com/u/mamatikoleksiyon/img/c/i/m/img-1284-jpg-1533291265-1-1536252458.jpg" width="250" /> <img height="320" src="https://cdn1.dokuzsoft.com/u/mamatikoleksiyon/img/b/i/m/img-1223-jpg-1533204642.jpg" width="241" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Rahmi Duman</b>, doktorluğunun yanında çok iyi de bir şair. <b>Kayseri</b>'nin <b>Efkere Köyü</b>'nde, <b>1908</b>'deki savaşta şehit düşen bir babanın oğlu olarak dünyaya geliyor.. Ailesi çok yoksul olduğu için yetimler yurduna veriliyor. Çok zeki bir çocuk olan <b>Rahmi Duman</b>, ilkokulu üç yılda bitiriyor. Ardından <b>İstanbul</b>'a gönderilip yetim çocuklar yurduna yerleştiriliyor. <b>İstanbul Erkek Lisesi</b>'ni <b>1927</b> yılında bitiriyor, aynı yıl tıp fakültesine giriyor ve <b>1933</b> yılında mezun oluyor.</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Nörolog</b> olan <b>Rahmi Duman</b> bir süre <b>Bakırköy Akıl Hastanesi</b>'nde çalıştıktan sonra kendi kliniğini açıyor. Gençliğinden beri şiir yazan <b>Duman</b>, bu şiirlerin bazılarını o dönemin çok ünlü ses sanatçısı ve bestekârı <b>Doktor Alâaddin Yavaşça</b>'ya veriyor, o da bu güzel güfteleri besteleyerek dillerden düşmeyen şarkılar yapıyor..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img src="https://aysenozkaya.files.wordpress.com/2014/02/milliyet-19-nisan-71b.png?w=400&h=327" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Oğlu <b>Hakan</b>'ın kaçırıldığı günlerde büyük acılar çeken <b>Rahmi Bey</b>, duygularını şu dörtlükle dile getiriyor <b><i>: </i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i> </i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>"Kimseyi böyle perişan etme Allahım yeter</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>Uyku tutmaz bir ümit yok gelmiyor hiçbir haber</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>Ağlamaktan gözlerim etrafı artık görmüyor</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>Hazreti Yakub'a dönderdi hükmi kader.."</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Rahmi Duman</b> bu dörtlüğü <b>Alâaddin Yavaşça</b>'ya veriyor, o da besteliyor. <b>Rahmi Duman</b> çok sevilen bu şarkıyı ilk kez dinlediğinde o kötü günler geride kalmasına rağmen hüngür hüngür ağlayarak <b>Dr. </b></span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Alâaddin Yavaşça</b>'ya <b>(altta)</b> şöyle diyor <b><i>:</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>"Yahu... Sen de en az benim kadar o acıyı hissetmişsin."</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<a href="https://www.youtube.com/watch?v=V70aKu2c2W4">https://www.youtube.com/watch?v=V70aKu2c2W4</a><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="alâaddin yavaÅça ve hakan duman ile ilgili görsel sonucu" height="240" src="https://www.videoindirelim.com/video/fbookimage/img-alaeddinyavascabelgeselbirincibolum-7.jpg" width="320" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Yıllar sonra </span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Alâaddin Yavaşça</b>'nın bir sağlık ocağında karşılaştığı iki genç doktordan biri kendisini görünce hemen ayağa kalkar ve yanına gelip <b><i>"Hocam elinizi öpebilir miyim, ben 'Kimseyi Böyle Perişan Etme Allahım Yeter' şarkısının kahramanıyım" </i></b>der !..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bu genç doktor, <b>Rahmi Duman</b>'ın on beş yaşında teröristler tarafından kaçırılıp sonra serbest bırakılan oğlu <b>Hakan Duman</b>'dır <b>(altta)</b>.. Babası bu dizeleri, onun kaçırıldığı günlerde çektiği büyük acılarla yazmıştı..</span><br />
<br />
<img alt="doktor hakan duman ile ilgili görsel sonucu" src="http://www.drhakanduman.com/wp-content/uploads/2014/01/doc-dr-hakan-duman.jpg" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>TUFAN TÜRENÇ'İN, "BABIÂLİ'NİN ÖTEKİ YÜZÜ" ADLI KİTABINDAN DERLENMİŞTİR.. </i></b></span>Vedii Yukaruçhttp://www.blogger.com/profile/01650708238467487986noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5574782591132949472.post-25350437091257866592019-06-16T09:53:00.000+03:002019-06-16T09:53:45.715+03:00983 ) DİŞİ ARSLAN !...<img alt="berthe georges gaulis ile ilgili görsel sonucu" src="http://www.orgunyayinevi.com.tr/UserFiles/Entry/Big/68_053-cankayaAksamlari.jpg" height="320" width="220" /> <img alt="berthe georges gaulis ile ilgili görsel sonucu" height="320" src="https://pbs.twimg.com/media/DrROBPpX4AENDee.jpg" width="180" /><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Fransız</b> siyasetçi <b>Henri Franklin Bouillon </b>Fransızlar adına müzakereleri yürütmek amacıyla <b>20 Eylül</b> günü <b>Ankara</b>'ya geldi. <b>20 Ekim 1921</b>'de de <b>Fransızlar ile</b> savaşı bitiren <b>Ankara Anlaşması</b> imzalandı..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Türkiye</b> ile <b>Fransa </b>arasında savaşa son veren bu anlaşmada <b>Berthe Georges-Gaulis</b>'nin payı büyüktü. Meclis zabıtlarına yazıldığı biçimiyle, <b>"Madam Golis"</b> için iki kez teşekkür önergesi verilmişti. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Tunalı Hilmi Bey Meclis</b> konuşmasında <i><b>"Bizim için çarpışmaya âşık olmuş o dişi arslana, Madam Gaulis'ye tebriklerle karışık şükran duygularını uçururken,"</b> </i>sözlerini kullanmıştı..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Uzun yıllar </span><b style="font-family: Verdana, sans-serif;">İstanbul, Beyoğlu</b><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">'nda yaşayan </span><b style="font-family: Verdana, sans-serif;">Berthe Georges-Gaulis (1870-1959) </b><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Fransız basını için çalışan eşi ölünce gazeteciliğe başlamıştı. </span><b style="font-family: Verdana, sans-serif;">Fransa</b><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">'nın </span><b style="font-family: Verdana, sans-serif;">Osmanlı</b><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"> ile savaşa girmesi üzerine </span><b style="font-family: Verdana, sans-serif;">İstanbul</b><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">'u terk etmek zorunda kalmış, savaş bitince </span><b style="font-family: Verdana, sans-serif;">Eylül 1919</b><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">'da geri dönmüştü. </span><b style="font-family: Verdana, sans-serif;">Anadolu</b><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">'daki milliyetçi komutanlarla görüşmek üzere </span><b style="font-family: Verdana, sans-serif;">Batı Cephesi</b><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">'ne gitmiş, </span><b style="font-family: Verdana, sans-serif;">Eskişehir</b><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"> ve </span><b style="font-family: Verdana, sans-serif;">Konya'</b><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">nın ardından </span><b style="font-family: Verdana, sans-serif;">Ankara</b><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">'da </span><b style="font-family: Verdana, sans-serif;">Milli Mücadele</b><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">'nin önderiyle görüşmeyi başarmıştı. </span><b style="font-family: Verdana, sans-serif;">Türk</b><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"> davasına destek veriyordu.</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Kasım-Aralık 1921</b>'de ikinci kez <b>Ankara</b>'ya geldiğinde <b>Çankaya</b>'nın bahçesindeki evlerden biri onun için hazırlandı. Dilediğini görecek, dilediğini yazacaktı. <b>Berthe</b>, sekizgen odasına, dantelli perdelerine ve çalışma masasına bayıldı. Sabahları gül reçeli ile tatlandırdığı kahvaltılarına <b>Mustafa Kemal</b>'in yaverlerinden <b>Mahmud (Soydan)</b> eşlik ediyordu. <b>Ford</b> otomobil emrindeydi. <b>Meclis'</b>e, elçiliklere ziyarete gidiyor, dilediğinde <b>Mustafa Kemal</b> ile uzun uzun görüşebiliyordu.</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Kadın gazeteciye, <b>Ankara</b> basını da yakın ilgi göstermiş, onu <i><b>"Beş büyük Fransız gazetesinin tanınmış muharriresi" </b></i>sıfatıyla tanıtmıştı..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Meclis</b> oturumlarını davetli sıfatıyla izleyen <b>ilk kadın</b> olan <b>Berthe Georges-Gaulis, 1 Aralık 1921</b> tarihli oturumda <b>Meclis</b> locasından <b>Mustafa Kemal'</b>i izledi ve kaleme aldı <b>:</b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><i><b>"Çabuk adımlarla, herhangi bir yere basit bir mebus gibi gitti oturdu, dinledi, notlar aldı. Sonra, kurşunkaleminin tersiyle önündeki sıraya üç kez vurdu. Bu, söz istediğinin işareti idi. Başkanlık eden zat, kalem darbelerinin farkında olmamıştı. Paşa, kalem darbelerini aynı jestle tekrarladı, bu sefer bir işaret ona cevap teşkil etmişti, o da ayağa kalktı, toplantı salonunu kendine has yürüyüşü ile geçti, hatiplere ayrılmış yerin merdivenlerini çıktı. Kürsüye gelince önüne birkaç tabaka küçük kâğıt koydu ve başladı. Bu kâğıtlara çok az bakacak, hep irticalen konuşacaktı..</b></i></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><i><b>"Çok kısa bir ara verme ile tam beş saat, bu topluluğa hitap edecekti. Düşüncelerine tam hâkimiyetle konuşuyordu. Sözlerindeki şiddet tesadüfi değil, iradi idi. Zarif kalpağı altında, profili bir madalya gibi hareketsizleşiyordu. Sivil kıyafette idi, her zamanki gibi çok güzel giyinmişti. Öteki mebuslarınki ile onun elbisesi arasındaki farkı görebilmek, ondaki kusursuz elbise kesilişini fark edebilmek için, alışmış gözlerin bakması yeterdi.."</b></i></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><i><b><br /></b></i></span>
<img alt="berthe georges gaulis ve atatürk ile ilgili görsel sonucu" height="320" src="https://edremitkitapdergi.files.wordpress.com/2014/12/20141217_221805-kopyala.jpg" width="240" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Hükümetin <b>"Görev ve Yetkilerine Dair Kanun Tasarısı"</b> görüşülmekteydi. <b>Mustafa Kemal</b>, kuvvetler birliğini savunan bir konuşma yapıyordu. <b>Fransız</b> filozof <b>Rousseau</b>'yu da ağır bir dille eleştirmişti. <b>Berthe Georges-Gaulis</b>, o gün kürsüde <b>Mustafa Kemal'</b>in <b>Osmanlı</b> anayasasını eline alıp, <b><i>"ülkeyi felakete götüren Kanun-i Esasi"</i> </b>diyerek parçalara ayırdığını yazıyor. <b>Berthe Georges-Gaulis,</b> konuşmadan bir de pasaj aktarmıştı <b>:</b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><i><b>"Bizim devlet şeklimiz nedir ? Onu ne ile kıyaslayabiliriz ?</b></i></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><i><b>"Devletimiz, ne demokratiktir, ne de sosyalisttir. O, diğerlerinin hiçbirine benzemez. O, milli iradeyi, milli hâkimiyeti temsil eder. Mutlaka, sosyal görünüşü ile anlatmak gerekirse : O, halkın devletidir deriz..</b></i></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><i><b>"Meclis, bunları bütün kalbi ile dinliyordu. Arada, birtakım sesler yükseliyor, bazı itirazlarda bulunuluyordu. Hocalar ise hatibi destekliyorlardı. </b></i></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><i><b>"Biz fakir ve çalışkan bir milletiz, yaşamak için, kurtulmak için çalışan bir millet. Bu nedenle her birimizin hakkı da vardır, yetkisi de vardır. Ama bizler, bu haklarımızı çalışmak suretiyle elde ediyoruz. Hiç kimseye benzememenin şerefini taşıyoruz. Bununla övünmemiz gerekir (...) Biz, canlarımızı ancak istiklâlimiz için feda ederiz."</b></i></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><i><b><br /></b></i></span>
<img alt="mustafa kemal-1 aralık 1921 meclis konuÅması ile ilgili görsel sonucu" height="320" src="https://i.sozcu.com.tr/wp-content/uploads/2016/09/mustafa-kemal-ataturk.jpg" width="320" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Fransız</b> gazeteci, <b>Mustafa Kemal</b> için, <i><b>"Tabiatındaki ani değişiklikler ve ani öfkeleri herkesçe hoş görülmekte, adı saygı ve korku ile anılmaktadır,"</b> </i>diye yazmıştı.</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Çankaya</b> görüşmeleri kimi geceler, udlu alaturka şarkı akşamlarına ya da danslı gecelere dönüşebiliyordu. <b>Georges-Gaulis, 24 Aralık Noel </b>gecesi <b>Çankaya'</b>ya yemeğe davetliydi. Onun alaturka müzik sevdiğini bilen <b>Mustafa Kemal</b> ud çalan bir grup kadın davet etmişti..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><i><b>"Akşam kıyafeti içindeki hanımlar, saçlarını bir tül ile örtmüşlerdi. Tül de elbiselerinin rengindeydi. Her biri udunu akort etmiş, önce yarım sesle, tek tek şarkılarına başlamışlardı. Mustafa Kemal Paşa sözleri misafirine tercüme ediyordu. Aşk, ölüm, zafer şarkıları söylüyorlardı. Mustafa Kemal de, gözlerinde ışıklar, tempo tutuyordu.."</b></i></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><i><b><br /></b></i></span>
<img src="https://www.tarihtarih.com/FileUpload/bs570467/YaziResim/353857_fb.jpg" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Georges-Gaulis</b>'nin <b>Türkiye </b>üzerine yazdığı kitaplardaki <b>Mustafa Kemal </b>izlenimleri özetle şöyleydi <b>:</b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><i><b>"Derinliğine inilemeyen ve her an değişen bakışlarında karşısındakini hemen etkisi altına alan bir güç vardı. Biraz saklamaya çalıştığı çelik gibi bakışlarıyla hal ve tavrındaki sadelik birbiriyle çelişir gibi idi..</b></i></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><i><b>"Kullandığı kelimelerde tam bir isabet, hızlı ve açık bir muhakeme, daima en nazik ve tatlı bir ifadeye bürünmüş olmakla beraber konuşurken şef olduğunu belli eden bir hava vardı. Yürüyüşü çok zarif, sözleri ve hareketleri çok rahattı.</b></i></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><i><b>"Uzun ve ince silueti, zarif yürüyüşü ile, emir vermeye alışık bir komutan olduğunu tahmin etmek pek güç. Hoşa gitmesini ve hoşlanmasını çok iyi biliyor. Her şeyi pek çabuk kavrıyor ve her şeyden duygulanıyor.</b></i></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><i><b>"Mustafa Kemal beklemesini bilir, hiçbir şeyi tesadüfe bırakmaz. Ağır ağır inşa eder, arada bir, bilinçli olarak bir darbe vurur. Her olay, kendi saatinde oluşur, hatta en yakınlarına, sırlarını tevdi ettiği kimselere bile tam fikrini açmaz. </b></i></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><i><b>"Anlattıklarındaki açıklık, çarpıcı niteliktedir, hafızalarda asıl kalan şey kanıtlamadaki berraklık, tâbirlerdeki isabettir. Titreşimli sesinde hiçbir şiddet belirtisi yok. Bu titreşimde çelik var, bir tuhaf ahenk var..</b></i></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><i><b>"Bu şaşırtıcı sohbet adamının büyük güçlerinden biri, her zaman nasıl bir cevapla karşılaşacağını tahmin etmesi. Zihnî hassaslığı muazzam, gözünden ve aklından hiçbir şey kaçamaz. Başarısının belirgin üç nedeni var : Seziş, ihtiyatlı olma, inceleme..</b></i></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><i><b>"Başkalarının tereddüt gösterdiği yerde O, lazım gelen söz ve hareketi derhal bulur.. </b></i></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>"O, hakikatperesttir.." </i> </b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><br /></b></span>
<img alt="berthe georges gaulis ile ilgili görsel sonucu" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgw4Cc1hOQyc5a7Ou-qkRoaMenaFCOX8XWRFXuzDXjFlyl2k7wTRQGoBHUY3H35g20o947oOS9QMM6yl-Guidwbt0_4mwGF4x-ZDsGG3upOJ149oe7xTCCHskHcE8WI9SWjOO8kl3R7Qrk/s1600/Ads%25C4%25B1z.png" /><br />
<br />
<b><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><u>KAYNAKÇA</u><i> : BERTHE GEORGES-GAULIS, "ÇANKAYA AKŞAMLARI" ; </i></span><i style="font-family: Verdana, sans-serif;">BERTHE GEORGES-GAULIS, "KURTULUŞ SAVAŞINDA TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ" ; İPEK ÇALIŞLAR, "MUSTAFA KEMAL ATATÜRK"</i><i style="font-family: Verdana, sans-serif;"> </i></b><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"> </span><i style="font-family: Verdana, sans-serif;"> </i><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"> </span><i style="font-family: Verdana, sans-serif;"> </i><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"> </span>Vedii Yukaruçhttp://www.blogger.com/profile/01650708238467487986noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5574782591132949472.post-43932355188048941522019-06-09T09:48:00.000+03:002019-06-09T09:48:24.617+03:00982 ) ANARŞİSTLERİN BABASI !..<img alt="Ä°lgili resim" src="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/c/c6/L.N.Tolstoy_Prokudin-Gorsky.jpg/220px-L.N.Tolstoy_Prokudin-Gorsky.jpg" height="320" width="225" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Lev Tolstoy</b> çelişkiler yumağı gibi görünür, değildir, çünkü dünya ve hayat, o kadar tekdüze gitmez. <b>Lenin, Maksim Gorki</b> ile yaptığı bir röportajda, <b>Tolstoy</b>'un yurttaşı ve dildaşı olmakla iftihar eder ; <b><i>"Rus köylüsünü hiç kimse bu kont kadar anlayamaz,"</i></b> der ve kısık gözlerinin arkasından övünçle gülümser...</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Tolstoy</b> mistikti ama kilise ile arası kötüydü. Rus severler ve kilise adamlarından çok, solcularla ahbaplık etti. <b>Rusya</b> ona tapıyordu, o da <b>Rusya</b>'yı çok seviyordu. <b>Tataristan</b>'ın entelektüel politikacılarından biri söylemiştir <b><i>: "Dostoyevski bildiğimiz gibi değil, aslında Rusluğu da yücelttiği yok, insanların dramını ve çelişkilerini ortaya koydu. O, insanların tasvircisidir. Ancak Tolstoy </i></b></span><b><i><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">(altta 20 yaşında iken, 1848)</span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"> yüceltir. Rus'tur.."</span></i></b><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Gerçekten de <b>Rusya'</b>nın iç ve dış politikasını, savaşlarını, mahkûm milletlerin hakkını bu kadar savunan birinin aslında <b>Rusya</b>'yı yüceltmesi bizimki gibi tekdüze giden edebiyatlar için şaşırtıcı olabilir. Ama <b>Tolstoy</b>'un da, <b>Rus </b>edebiyatının da büyüklüğü ortadadır..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="İlgili resim" height="320" src="https://cdnfr1.img.sputniknews.com/images/18792/70/187927016.jpg" width="223" /> <img alt="lev tolstoy and his wife ile ilgili görsel sonucu" height="320" src="https://www.biography.com/.image/c_fit%2Ccs_srgb%2Cfl_progressive%2Ch_406%2Cq_auto:good%2Cw_620/MTE5NTU2MzE2Mzg4NDkyODEx/leo-tolstoy-9508518-3-raw.jpg" width="238" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Tolstoy</b> kiliseyi sevmiyordu. kilise de onu sevmedi. Ama <b>Hıristiyan</b>'dı. İnançlıydı. <b>İslam</b> dinine yakınlık duydu. Diğer <b>Doğu</b> dinlerine de.. Bu ilgi onun gençliğinde <b>Kazan Üniversitesi</b>'nde <b>Doğu dilleri</b> okuması için yeterli olmadı. <b>Tolstoy</b> orada iyi bir talebe değildi. Mektebi bıraktı. <b>23</b> yaşında kumardan iflas etti. Kurtuluşu <b>Rusya</b>'nın ordusunda buldu </span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>(üstte)</b></span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>. Kafkasya'</b>ya gönderildi. <b>Puşkin </b>ve <b>Lermontov</b>'u büyüleyen <b>Kafkasya</b>.. <b><i>"Hacı Murat"</i></b>ı yazdığı ortam.. <b>Kırım Savaşı</b>'nda, <b>Sivastopol</b>'da savaşı tüm acısıyla dile getirdi. Çariçe yazdıklarını gözyaşlarıyla okumuştu. Cephe gerisine çağrıldı. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Kendi sınıfını ve dünyasını sevmiyordu. Sadece <b>Rusya</b>'nın bürokrasisini değil, <b>1857</b>'deki <b>Avrupa</b> gezisinde <b>Batı</b>'nın en ileri ülkelerinin devlet yapısını gördü. <b>Rusya</b>'nın aristokratı, <b>Batı</b> dillerini ve edebiyatını çocukluktan öğrenmişti. Bu tip, <b>Avrupa</b>'yı büyük şehrin garında vagondan indiği gün değil, çoktan öğrenmiş iyice incelemiştir. <b>Tolstoy</b>, <b>Avrupa</b> gezisine başladığında <b>Avrupa</b>'yı biliyordu. <b>1857 </b>onu çarpan bir yıl oldu. Devlet onun için uzak durulması gereken bir aparattı. Bu mistik kont, kilise ve devlet gibi en önemli iki teşkilatın düşmanıydı. Ailesinin mülkü olan <b>Yasnaya Polyana</b>'ya çekildi. Bir bakıma devlet ve düzeni barışçıl bir tutumla reddeden Hristiyan anarşistlerin babası sayılırdı.. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Rusya, Kropotkin</b>'in yanında, onunla aynı yerde durmasa da, <b>anarşist </b>düşüncenin en dikkate değer adamını yetiştirmiş sayılır..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img src="data:image/jpeg;base64,/9j/4AAQSkZJRgABAQAAAQABAAD/2wCEAAkGBxMTEhUTExMWFRUXGBkXGBcYFxoaHRgdGhoYGBgXGBgdHSggGB0lHh4YIjEhJSkrLi4uGR8zODMsNygtLisBCgoKDg0OFQ8PFS0ZFRkrLS0rLSsrLS0rKysrLS0tKy0tKystLS0tLS0tKystLS03LTcrNy0tLTItLTcrLTgtN//AABEIAMwA9wMBIgACEQEDEQH/xAAbAAABBQEBAAAAAAAAAAAAAAAEAAIDBQYHAf/EADwQAAECAwUFBgQFBAIDAQAAAAECEQADIQQFEjFBUWFxgfAGEyKRocEysdHhBxRCcvEjUmKSM4KywtMV/8QAFwEBAQEBAAAAAAAAAAAAAAAAAAECA//EABwRAQEBAAMBAQEAAAAAAAAAAAABERITIUExAv/aAAwDAQACEQMRAD8Ail2kJWFEkAVpBlrtqVJGDPqkUjUieVMoBsjCru7FJUHIqDWLZUh07d0VNzqc1oBXnGhlLB+E5feNIr/yuEOc3ziws6SUttPXKJpaAqnW2JDIIBaAfLQ3vxiUraA7OlQJKiaRJOnpBqR5wE8xTwLOTDPzQOW6JVKcV+UADMptiAiCZv1PrA6kVz1gqIJ+vzgUylYzUYWBArQs3z+cWCTXrdEetfKAryQ/89Zw6YBlBK5IfTbEa2+XPZWAqbTTh00MLg1EHTZbvpp16xFNRT503QA821KwsHB1Lu+dRvIzd8hAqBpz94LmI2ht3n7/ADhqgAXfPqnzgBinX363RQXpfBScMsAtmrOr5DZBXaS8MCe7T8SmfKg+v0jLGAKN7Ts8fkB9Ikk3zNAzSeI66EV0IvuiC2Rfq3qAYsrDeiZlD4TxFaekZaPYo2xYx6lMZu7rfhIScjrsi+stoxavvigtNIJkmAwInk7ILFhJnFJxDMZfKPIjlDSFEMBIkueb9eXrBMmyEGoIGpZ/rug6xyBRhx602vFvhGGvk0RFbKQVUBYDZTOLOwSsOLiOfVY8sVnwu/GDJYaoioJs6zyiS2WpMuWqYsskCphSSGfLb9Y5124vvvpgloLy0ZkZKO3gNsS0S3p2wmTFHAcKdPu1Ypxbpij4lnPL1htz3NOn/AKDNWnAbY0knsdNFB/H1iY14Csd5zEkPMNDUEade8Xt29pASEzGSDksUDtq7Nx+UeWfskslzRmqNdK7qRf3b2bRLHiSFcQ4y3741ieI0z5cz4FpVwIMP7mkUXaDswZJM2zuBmUh3TnVLVbdpA/Z/tUcQlT2rRMx/wDy+sBfmzscufXOGiQTXp4sCj7daQzDFRUzJRBzhqB8n84sZqXgRaWJgoGcjZ1WBZiM9IsFJ2D3geYj2gBFI0HpFDbLZgUQp2Z31bVjy9I0uFs9nCMv2jmJYkByx4NoTSuzSIMlaphWtSqlyT9PaGYDsMeqLvFvdNxqm5lhsyzgALqSgzRjy4PqHGR0eBrQPERplsjo93dnZSA5SCdp66aGW/sqhVUeE76iGDnAS2kICL6+bimSRk6d2nKKVUs5tAKWIvrqFRo0UUvr3i7uVVWflAXcEWQh65ffnEIRE0oRoFS07MtIUSSg2VDCiKLu5ehLPWDzNBOHOmcV0oEAEdUg5Cab+ERka3lpEqTFcFLfQj77ILkKo7ZQFF25vZUpAkoJBmAkkf21duJ9Ixtx2ZMyehCqBRryz63xo/xEsSj3c4VSBgVXIkkim94zt2LSgpU7Kfe+oI2bIz9ajr1hloQkJQAEjZFxIAaMfdNpKiI1FlVG2R4AjxYENTDZkBDNaOT9u7uEmc6AyVjE2ytR/G3dHVFpIjnP4myvFLOwH+YlWLvsbePfWVLnxI8CiTUtkfKLgt1z+sU3ZK7u4sqApIStXiV5lgTwI6eLhtOfnFRGuYNYBtJHtBM4bvOBJyNrdawVApcNlzHGrvDpid/kOUeS5TPqOuuUBHMEYztTYJgOJLlJ8RAqzUqBp7RupiPc/SKu1WYd2kVLghXxZEZV5iA5vYJBUtIboR0K6pQCR15xk7SRZ7QohIIYBIFBoH1rQ65xYyO0ik1VKp/iofKIrYCYIfLm+UVF33oidVBNKMdIivK+1SaJRiO0lh194qLyckKFQ/KMxePZ3MpG1vpD7Pes+Z4iqWhOrJUQ29RDRd2eeSKkK3jL51ijm06zYVEEMX1iwuNPjIbIddcI0Ha+70mWFpHiHxNqGGkUPZ5Y7xQbTOtG2xMVoSBCRnElIQGcVBCM4UOTCiKsrMAWBq2UEd0XbyiKygNTZ1WHomHP2iMnZeEtSJDaUimsDqSpRFCBT2dtrboglo8VeB4iAj7VI7yyTdwCv9SHjn1iRjmJB1boR0a+VrTLGCWJpUplAk/C1cstKxhbFKCbQBoCaHSrMd42xPqxsbHbZcgDGpjsDnyiwHa/BX8vNKdpDbdDAS7gVNTjlqAVofp1pE0ns/NVgSZrIymowfExBopyS+VSc+UX08aO5e0cu0uEulQzSoMYfel9Jk5gqOgGsZqw3CbJOE1MzEPhKSNDpnuEX973QmeUqUosmrDXVn0EVA6b7mrRjTZy2zElzt1jOdsVCcLMWYKmBJBoakBiNNY0NguWYgqxTlKSVOhJHwp/tepffTLjAfaWwlS7OAHabiLaskmuyobnEVbKHl9IFmRNdcyYZQ71sYKgW1DnCRyaJDKBLt1nFRXqr19obgfXTp4sZksNQNAYlGpEAJNlwpSIJKYUtHq8FCzUxApyK8OEWE89esATesoDEdp7AVTwU0dAbiCXDaaRW3bY1kpQoqCCfEkJem5wQ9c41N+nDMlK/cDyKSILQoFLxFV3Ze6zLnLDuML/AE57eEWl63P31HbZTWlW1iO47ajHMBIBBCW1y68ovJc0KDpIIGyujseUVGQsnZ0pmFTHIgOctHBBfa2UX1iu8SxmS+b+uQg1c0GIhMiwC3rKeSoHYTlGUs9l7soUEg4lYXauT02axsbYvwxnkWCZQE6vo+o5UMKQeBEiUwghvKHpTFD5XOFDpCKwogOkfPlB9nQHam7fsY6PpzygGVRQJy19yIlmrJHhLPscZ5tuJ98njKCrQcQIFfTeKaEV6zgEty51rA0pagYsnBaA8UBhbg/AKSfaML2hsq0TDOWpOJSqAaJY10JL+kdAweYL9btIyXbjAZL4mUlXwln3audrxKsWPZC8SUsetY2CZtHEcl7M3hhWmvyjpsu2oCHKgB9o0lRW8OQH161i0l5Csc+7WWczZgmSpxBUAMIJApllnFjciV+BE6ZNSUqceIh2IYFswRoYitgtTZxTW6dinoQCzJKzwDD1BPlFuuak6xmJE5KrwU/6ZTAbyRi9GiovEZCPWrDn+cOKoCNaQYjCImWoRGFQEC0AP1194iVs61gpZgZcANPVnAM7rrjpBs8irQKrrrr3grOdqZZMkKGctYVyPhPqR6xX3XbVKZNK0rTl7eUaW22cTELQaY0lPB9eUYqwKCFKTMZKg74g4evhoCWO0B6CoeIqystyFU4zcQ1dJzFGcjUChI0cE7I1Nhs6JZxodz/kSK5pBc+B8hVvng1W6UoqSrvAHPiCg6sqqdJqQEvtYE1iyueRKV/xzZyVA6LG7QAP9oI1qjs62Q1uvnAFhlqQSFLUsPQqz9GgtKz0emjQhvW3dyjEU4qgBPm3W+AbrtomJdgFagU6eI+1EsrTLTVnJP8A4/WPbnlBIKRprtLQ+izIiSUitYa275Q8xRPITCh9mTHsBMJHhflDFSGyfrbBqEACIwKxhHkiSw59fzD2LtpSJpaqV6ziQpgGIfWKbtlIK7JNYOfAz/vS/CLxXXWv2imv9f8AQnBSwMgkEipcMG1fdCwcrs9pKD4fpyi4l2qZOITjIbaaDJuEUdqQUqI367IvOzlsQlSUqGZYnKla/aMxpo7kuxCxhVaVpWCCB4Wd6EDPyMaG03LNUAfzRxB2Pd55f5nZGOvGRLStpaioK0cEDXTONhcktCUPj0FDo4jSUNZ5E2TjM1b0cEPs0d+t0R9iwVzLROUXcplg7WdRPqIF7ZXzKCDLQp1nYeeeyLrsjYlSrKgKDKPiU9KqqH3s3lFFyRDFjryiU06PIj3iFSj6g+lW2QQ3WHJhrQmLQDlJeIFiPX684YtbkjZADzwOuMAzePrwg2dl11ugScmgrBQywCeMZ3tFdmM94j42Yj+5vfIPGh662feISndy68oDKXXIs6ie9Hi2EkEHYRGhslhs6GKEgdceEYy/EtaJuB/jJzfOprsd4ZKtc2gSDzfhtiK302ckP1pHlnXibDtz+m0ekZy6bGuYXmr5bG1YRsbPJADJy6+0VCtNiSpNUuW6rA8izjMwQFHCk4qlTNTKumYyHmIbNk+IsqnB40h8xSWIAPl7REGOkPlSAmvN/tA0tcAfIhR5I3/OFAHzFU3RENnXX0ge1W+VKSBMmJSwyJrxbOM7bO28pNJSFLzqfCPc+kYGykgtBKExyy09uLSQcGCWNwc8HV9IrrVf1pmpZc5ZGoxMDuYMIauOm3r2lsskkKmgqH6UeJXClBzIjD2u+l2y0yQoYZQmpKUZ6h1KOpbkNIzBHLr0jS9hbOF2lAIfwLI8gx89d8P1cBdqbvMuaoMxBNdo/SryilExuut8dgvy6E2hGFVFVZTZfZ8xHN7z7Nz5JLoKkjJSQS437IgrUWk5v61ixs98rwqS+YahNMsvKKqXKJoMzRtp4D5Rquz3Ya0TSDMHdIapUPEf2oz82gKiz2ZakzJwomUEFROuJQSkbHNT/wBTHTbg7VyJ6AJi0y5mRSpQGLg+YPpyik7cWeXZbJLsskNjViVtIQASpR1LlPlHOio69bYp+u/PiD55mn2hmccQu6+J0kvKmKRuBoeINDzEbC7/AMQVhhNlpUNqPCeOE0PpF1Mb8Jh4Aimu3tLZZ1EzAlX9i/Cp9lSxPAmLaKiKYOngTFU+v1gyapIz62RWz2CiQXBOTM1Mn12xFezTAs4+USlX13xHNIbb/MAHNERTp6UDEshI2lhy2RFed4Jl0HiU48PyJ2cIzl42Zc2bLlLLzF1LZJTmyRpAVN4rCpy1pLpUpSga1BLgjdE1hs2LVT0ozZ7a7o8/JMhS3wywvAgMSVGrM6qOKmu2Lq5LomtiCwNmoy2/aIq4u6ypSzADaTn9/vFr3iQASYpFG0Ol8CQWqASok5s4wjI1rE0uSAVGpqzkuaO9TkN26NINm2hyyXFc9d8PUpgzwHZS5UdhYe8SzFxYJBNo0RhDFgYGXPwuTQAeUe3faQoDMFgSDmxqDwPtACzZ03EcUxUqtMSBhA/c7GFF4hW2oj2GGuV2i0KmLUtZJUouSeuqQ2WjEQmtT7aeWkRIX4uvKPZmYHGOSpLRIIUQAW57oYJanyPX8xLJUwZzR294eoiAjVKLM3J89tYvezNq7i0Spp+EeFX7VUV5ODFQjMecTpXTN+L/AF6eLPB3CfKB+fXrANqQBscs3HdA3Yi299ZUhR8cvwHawHgPlTkYvVSxrGmQFgsMtBdKEhWqgBiVvJ1g3FTfHqJY0MD3jPTJlLmKyQCTv3DeTTnAcy/EK295aigZS0hHFR8SvYcjGQmh4srXOMwqWoupalE8SS4ivn0jLSE5jOHvvy/hhvhhenB/PbCSvd6QEqVbR9Oso3X4aWqYpU1JWoy5aQySaAksCBpQGg2xz1JrG/8AwsYqtA/xl/NcWFae2T1d7hrhAGzN6mGoXiVXTnugq3yK4tzddaxBdkgqD7SejTZFQ8SsdR4Ut16RT2q8rOkLMuaFqTVhUPlmAxrvi5vBaS8sJxtmjRTf3bn84ylvsszvE95IlIQHUlcrTCKpXk4Y7Gy3wHtySRMecqtSX4a8aGB7DIKrT+YUcwsjclLBPDbF3Y7JhkBAHxCvMVgO2lkzSn9MvAkf5KyA8xAR3PYkGTJSpIUzrqNaAlm2GLKQGFCEgUAAYQBNm92Jcs4aID7tKDfXyguwKcHX0O+AZOXiWltElWW0AD3htmJ7sE0f3rlzhoU81aX0FHNHNfXSIrCo9yH0GE8qfbnFElgJCOJJ9SXh00PDLPMOBP7R8h7w5aoCrvteGWvgw4nKIbjK1hSWKVymUjen9SDnTrSCbwGJctJapJ44fuY9uxITOV+33gLyyTQtIUNYUV9iV3cxUvJJdaefxDzrzhRUc7Qd3nCUqr5ZxCqhaHZ745qllKYvXZ5wTNFcxtdvlFfig+So4BBXoFBEidkRHl1tgkSTgChtFOZDvygNb2BvIotIR+mYMJ4gEpPzH/aOoM8cRuO1CXOlrJ+GYkng4f0juAV5xqJUaaZRgvxNvZky7OnM+NQ3BwkHiXPIRvphADnTOOJdoLx/MWiZNqxPh3JFE+lYlIpjPKKfPZsiNU58x11/Ee2oA8ucCKSc/SIokoBBL8A3tA8sU11yic2c90mY+rM1P1Vd/wDE0+0Qkmh6cxUOQaE+/KNl+Fc9rRMT/dLdv2qA/wDaMVMyaNL+HEzDbU1zQsfI+0ItdSvL4W1JbhHsqXgQwFdOJh81LkPp19YfONNlPKNIpbyvFMhkJGOdMNE671q0AH2ivXdgK5alLWqYsl6lsIHi8OSRlltixkWNK194Ulw4BOupJ4DTTnBc+XhILVCFCtQHILcwB4ogqb1tHdjFUP8ACNDpXQCkVlrU6rPLdyomYTtag9zyiS/ErnTESq0NDuIFVEZmh6ybKSkrK06DuJXBLkq+deEB5abu7zGtSiygABoMJLH35xLd6/B4QokZ0o+bDhXdBFunBKQihySw5CkOkukAMB0c/nAVsoHv1UNU6jYevKHWSXSYnYot/wBmV7xPMWO+T8IOA86h9NIaiYO8mJZiyVcXGGnlAeWT/jT+0fIR5MBduUPs/wDxoIo6cuDefKPFnfFFZehwiWv+1YHJQYjzaFYFvNWra0R30nFgRtJNNyaereUeXOvECdciPnAW1vkFYGEsoVSctxHlCiVC49i4OYLDwwFoman2iNSY5hiYKsqv06Gu9xAijCUcjAWEOmOw/nVuv4hsshXiDb36rDlJ+X0gqeUqje3nHbOz9s7yzSZmpQH4ih9QY4bKmNTZ1z/mOq/hnbcVkKCXMtahyUyx8z5RqJRnba8zKskwhwV/00n9zuRwTijkQIja/irb/HJkjQKWRvPhT6BXnGKBLPEqxDO16665hCby6/iD1GAp6Wqdp5xCvE5kiFJDnroRGk0MeytuwQR6oF2d/WNB2FLW6U3+QP8AqR9IoJBoS4jWfh1J/qzZv9gQl/3rrz8MUdSKIhE0FRS/6X9TEq5oAc/aMpd16CZbZodwAhPzPzMaGrwJSKAZvtrt408i0Vt4EuG18OpYPWmuvnBy1P110IDtdSNvX0gMp+eE+0lI8IKFIBFC5G3bEnZma8sg/ElTGmT0y6yilvCZ3VpKwRRRI84spU0SrS9O7nAqSof5F2/203iIo+xWlKi5FXLvmOIzq+u2HWiewcsnMOweldHpkGiplW8S1zJa1gEGnhzSSCObEQYi85eEKxAUOYbJ9TRO1soCulWvHaJb7SNoLgt/EWs9xOQdFIUnmCCPmYzdrtYE+XMQcYxa13Z5nP5RdW+0l5Smp3jf7JI5aCAbdMwMpLh0qUOAxGhg5SuvSKILwWmYkmiiFCuWIfzFstTdZ7/OEQOpbzkmhKUqfXNvKAJE3u7QUuyV1HHVoku9ZM2Yc/hSa5CpffWBb9BcKGYLjKCtIgx5Ad0WrvUA65GFGkYohxns9YiCcSgOtpNYlllmiGZRikt8/OOUWopstiQ7t9j7w0ZR6VF6nPNz7x6k09oqJbJMDsdfnXbBZVt6+8VwiwQXAV08Fhu9o2/4WW8CdNlE/GgLA3oLH0V6Rh1K660gzs7ef5e1S5rkJBIUQHLKSRlr5xYLTtpP728JozYpQMv0pD+rxWLQBrsqBzDcohVPK5iphzWtSiQagkkmFOnBIdTknL1rEHk1YR4m202/aKkzMRcw+eskuS/Wm6J5CxhAbV32NBDFpyFKmGKAh0w6bogJeAnmIGkbf8M5LotA1BlnTTGYw8peKjZZfSNv+Gs7BPmS3bHLfmk/Qq8osGu7S28SrMpWp8IbbURiOxSVpthExJSVgluB3/U5Rr70wqKUKakxCg+rHPyfnBdrsgE+UsDxVD7sJpFFiukVlrtg72XLb4gpRL7MosZqozd6sZ0leSkkpB3EfURQN2hutC1E5Kz4/eB7VdxNjCU1VK8afXEPI5bhEd83oUKcDkQzands+0EXDfqZhwlgevvEVXzbtRbAiaSQrDhUQ23w67/UQCq40pBrQaKIAeuTsfWLOSO4nzLOaS11QQWorIcsuQiGRdykqUNXY0z1dzl0Igz01SUrGEBn/wAjXMs9OjBl9W1QSnDUYgfIuH2Qdet1BJJJqCGDZj+4V0yrA9vSlMpiGDQBV7JxmRaEEFKhhPqR/wCwiynLZJcRmrBbD+VCVJf+qMOxsQP1i4t1oeWW0GWzMRUMuZVFHafSsS2uRjo9OhAdwK/p+3XVIsJoNakc/OKqlui09zMKTkXhQNeEkguI9iaAwlg6uUDrUPWHzJxOcXknsNeExKVpskwpUApJxIDghwWKnFIddiazBzhRY3pdE2zTO6ny1S1sDhJGRyNCQ1PSBxZiUGYxwhQSVaYlBRSOJCVHkY111NCvBNmUxIeh36iGBAj1oddNSk59coGmnTfE7ucqnrLrOGLS53xOurqeUsJD5jTjsgGYsqLnPqnygtVnUUY2OAKwYtMTYm4tESZLlg7mjcYvXU1CpJ94ISkYfeHWiSUqUhQwqSSlQ1BBYg8DHmFgKNsLZ/Wvyh102IZgroOtkMA8h/ETGWDHgliHXTTrNLYvuiwue3mRaZU0/pV4m2KofR/KAGj1ZcMYdf8AS7Gr7U3sFnEg5MQxFav7RvrPakzQiYNjj/sOvOOLOWZy0Xt3drJ8lCUITKITkVJUTzIWIvCmx1NUxw7EZ9c/eMt2otIk90rImYPJi/t5iM8e3Vq/tk/6r/8ApFLe95zLQsLmEOAwAoBwBeHCprol92NM2ViFaPpx+sc/m/01uCQxfr0gyydq58uWJYEsgBnUlT+igPSK623gqarEpKAdwPuTE66utbe472yiaj45XjHD9Q4a8REl23kmZKEyYNxIehyd82OsZawX9NlJKEhCkl6KCjmGOShENhvRcpKkJCSlQYhQJ8mIi8Ka1d6jwkp/xch9uvz94zF+TDhCet0QpvJY2b3xV41rEdotZWQVAU4+5icKas7RKw9xKFWGIgU0APCp9IKtqzgNTlFSq9VlYWQlwGFCwq+2G2i81rBBCa7AfrDhTYIua88PgIAY7I00pYUA1emjBAAF4sbJfExAYYSN4J+Ri8KbF5eVnerQoq1doJhDFEo8l+y4UOFTVOrKO/3hZZ8yySBJl4j+UHdrThxJmYBhZSlp7vQ4gCeDMrgMSJtCxQLUBsCj9Y6f1NR0P8T+7/8A2ZfeqwS+6lYlYQpqzCHSUqBDsKpUKuxyiutNvsijLAmS0+KUuYUpBSVolW1LkmzhBdSpCSvui2LExZ4xalElySTtNYbDBuJt6WNK0YRIIUod68lKwR+WCVVVJTQzg/hSlzVg8QSbVJXJVPXLQTKlSl4hJSlK7QUzJRkrZISc5M3CA39FR1MY6PXhg0lwW+TKkyytUtKpdolTAyQqYsCbKxhYVKLJTLC1JUlYrQpJMWX56x94DNVImSfDjQiV/UVN/Mha5oUJYJl909MTEeHC8YiFFwbBFtlfl5sqbOs656lFUpcuU0pP9Mp8SBLQMRGJKVMcJUgnLwtu1UmXZZC5hkhKkWgKBlgzVrC2kqSsIJGBTF8QYAhi4jIx6TDBsrbesib3ykrs6bQqbaO6mrkpwBBnSVIxgSlAko71lKST8QJBUImt96WaYhpEyzy1JExMjvZIwy3tKlqOEylABUsjC4LeJNCYw0KGAy+FylT5qpIaUZizLDMySo4WGgbIaCkBwoUVChQoUAoUKFAKFChQChQoUAoUKFAKFChQE9ksxmKwgpFCXUoJFN513QUq51u2OVkouJiSPCz1GtabWMV0KIrRmfaEUCpHxKS6SKFeJWlD+pqHzNQ75nTVJT3ipRqPgZ6BTO2hc7ssoqIUMChQoUVH/9k=" /> <img alt="lev tolstoy and his wife ile ilgili görsel sonucu" height="206" src="https://media.vanityfair.com/photos/5c6d42352156344598754df0/master/w_600,h_720,c_limit/GettyImages-171393335.jpg" width="320" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Lev Tolstoy</b>, eski takvimle <b>7 Eylül 1828</b>'de <b>Yasnaya Polyana</b>'da doğdu. Ama ailesinin malikânesinde ölmedi. <b>82. yaşına </b>kadar sadece malikânedeki binlerce çocuğu okutmak ve yeni atölyelerde çeşitli zanaat öğretmekle kalmadı, yeni <b>Rusya'</b>nın ahlak düşkünlüklerini, yeni kapitalistleşen <b>Rusya</b>'nın kirlenme diyebileceğimiz etkilerini eleştirdi. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Dünyanın ve <b>Rusya</b>'nın her yanından akan insanlar, <b>Yasnaya Polyana</b>'yı kutsal bir yer haline çevirmişlerdi. Tuhaf şey, bugün dahi öyledir. İnsanlar ya <b>Dostoyevski</b>'nin evini kutsal yer gibi ziyaret ediyor ya da <b>Tolstoy</b>'un köyünü.. Topraklarını köylülere dağıtmaya kalktığı gün, ona on üç çocuk doğuran karısı <b>Sofya (Behrs) Andreyevna</b> ile müthiş bir kavgaya girişti, köyü terk etti. Bazılarına göre <b>Kudüs</b>'e, daha doğrusu <b>İstanbul</b>'a doğru yola çıkıyordu. Hastalandı ve <b>Astapovo</b> istasyon şefinin evinde, </span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>1910</b> yılının <b>20 Kasım </b>günü, </span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">zatürreden öldü.. Bütün <b>Rusya</b> sarsılmıştı.</span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">.. </span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Cenaze günü bütün sokaklar bir <b>"aziz"</b>i selamlayan kitlelerle doluydu. Gene de dünyadan habersiz köylülerden bazıları <b><i>"Bir asilzade ölmüş,"</i></b> dediler...</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Tolstoy</b>'u bütün dünya okuyor ve seviyordu. Ama kendisine <b>Nobel Ödülü</b> verilmediğini belirteyim... </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="lev tolstoy and his wife ile ilgili görsel sonucu" height="320" src="https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/a/a3/Lev_Lvovich_Tolstoy_with_his_wife_and_little_Leo%2C_his_son.jpg" width="240" /> <img alt="lev tolstoy and his wife ile ilgili görsel sonucu" src="http://en.tchaikovsky-research.net/images/thumb/c/c8/Lev_Tolstoy.jpg/300px-Lev_Tolstoy.jpg" height="320" width="235" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Yasnaya Polyana</b>, onun toprağı sürdüğü, atölyede çalıştığı, okul çocuklarıyla ve sayısız torunlarıyla, ailesiyle, köylüleriyle meşgul olduğu yerdi. <b>"Art nouveau" </b>tarzında güzel bir yazı masası vardı <b>(altta)</b>. Aynısını <b>İzmir Bornova</b>'da bir otelde gördüm. Herhalde <b>elli-yüz </b>adet kadar imal edilen masalardan biri <b>Tolstoy'</b>a, biri de <b>İzmirli</b> bir <b>Levanten</b>'in önüne düşmüştü. <b>Tolstoy</b>'unki mukaddes emanet olarak ziyaret ediliyor. <b>İzmir</b>'dekinin ise üstünü biçip alt tarafını beyaza boyamışlardı. Zavallı masanın <b>Rusya</b>'daki ikizi gibi kutsanacağı bir çevreyi seçme imkanı olmamıştı..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="Ä°lgili resim" height="300" src="https://wordscene.files.wordpress.com/2012/05/pict0045.jpg" width="400" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Yeryüzünün bu en büyük yazarının yazdıklarını, zavallı eşi <b>Sofya</b>, onun okunaksız yazısından temize çeker, bir tür redaksiyonunu yapardı. <b>Tolstoy</b> temize çekilmiş müsveddenin üzerine iştahla oturur, sayfalar bir daha ciğerci peşkirine döner. Kelimeler gider gelir, pasajlar çıkar, pasajlar girer. Sekiz çocuk büyüten kadıncağız, bir daha temize çeker, sonra bir daha.. Nihayet matbaaya gider, bu sefer defalarca gidip gelen konttan mürettipler yaka silker. Büyük <b>Tolstoy</b> matbaa işçilerinin protesto sedaları ile mürettiphaneden uzaklaştırılır. Bu dünyada kaleme alınan hiçbir eser, onunki kadar tashihten geçmemiştir. <b>Tolstoy</b>'u okumaya, onun üslup ve tekniğine alışan biri, geveze romancıları, Türkçe bilmeyenleri okuyabilir mi ? <b>Tolstoy </b>okunmadan roman olabilir mi ? Ve o okunmadan <b>Rusya</b> anlaşılabilir mi ?..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Tolstoy</b>'un üslubu uzun zaman <b>Rusya</b>'yı etkiledi. <b>20. yüzyılın</b> ünlü <b>Sovyet</b> yazarı <b>Şolohov</b>, edebiyat çevrelerinde <b>Tolstoy</b> taklitçisi olmakla sorgulandığında, <b><i>"Onun taklitçisi olabilmekle onur duyarım,"</i></b> diye cevap vermişti..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="lev tolstoy and his wife ile ilgili görsel sonucu" height="320" src="https://steemitimages.com/DQmZe8Bc3X3mXyYjLgqJgm7heybpJxWkv8RajayadKnbcT9/leo-tolstoy-tolstoi-lev-web.jpg" width="163" /> <img height="207" src="https://media.gettyimages.com/photos/leo-tolstoy-18281910-russian-writer-tolstoy-with-his-wife-sophia-in-picture-id543817453" width="320" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>İLBER ORTAYLI'NIN "DEFTERİMDEN PORTRELER" ADLI KİTABINDAN DERLENMİŞ BİR YAZIDIR..</i></b> </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"> </span><img alt="Ä°lgili resim" src="http://i.dailymail.co.uk/i/pix/2009/10/15/article-1220646-066E8808000005DC-123_468x306.jpg" /><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"> </span>Vedii Yukaruçhttp://www.blogger.com/profile/01650708238467487986noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5574782591132949472.post-20388932812362679182019-06-01T10:23:00.000+03:002019-06-01T10:23:12.442+03:00981 ) KOMİK-İ ŞEHİR !...<img height="280" src="https://assets.dogannet.tv/img/82/640x0/5ad7bcda66a97c82b0b48120" width="320" /> <img src="https://encrypted-tbn0.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcSM3VEbOeBXzbDIclqfkh95CPIr6IomF2_usYnRGAvYDfE_itFCXGNZHRM" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Meşhur halk sanatçısı, <b>"Komik-i Şehir" Kel Hasan</b> eline geçen parayı kolay kolay harcamazdı. Bu huyunu varlıklı zamanına kadar sürdürmüştür..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Yalnız komikliği ile değil, bu huyu ile de meşhurdur. <b>"Afrikana"</b> adlı temsilde oyun icabı sahnede bir sepet dolusu meyve bulunacaktır. <b>Hasan Efendi</b> bunları tiyatrosunun yanındaki manavdan kira ile almıştır, oyun bitince geri gönderilecektir. Ayrıca aktörlere de buna dokunmamalarını tembih etmiştir..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Halbuki oyunda meyvelerin yenmesi gerekmektedir. Ama <b>Hasan Efendi</b>'nin dediği gibi belli etmeden yer gibi yapılacak, böylece <b>60 paraya</b> kiralanan bu meyvelerin oyun bitince parası geri alınacaktır. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Emir emirdir. Bunu kumpanya müdürü <b>Hasan Efendi</b> söylemiştir.. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Ama aktör <b>Armanak</b> böyle yapmadı. <b>Ermeni</b> şivesiyle oyunda <i><b>:</b></i></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><i><b>"Ay içim yanoor, acep bir şeftali yer isem ne oloor ? (Bir şeftali alır, yemeye başlar) Aman ne sulu imiş, böylesini görmedim. İnsanın sulusunu sevmem, velâkin şeftalinin sulusuna bayılırım," </b></i>der, ağzını şapırdata şapırdata yedikten sonra bu defa bir elma alır <b><i>:</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>"Bu elma da misk gibi kokoor, Amasya mı ? Yokisem menşur Hacı Yusuf elması mıdır ? Tadına bakayım ağnarım. Hiçbiri değil, bu Sapanca'nın Ferikpaia elması, tadından yenmoor mübarek ! Elma değil, bayram şekeri, yedikçem ağzım sulanoor," </i></b>diye kendi kendine söylenir. Derken armutlara gözü takılır. <b>Armanak</b> yine söylenmeye başlar <b><i>:</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>"Aman hava da ne sıcak, hararetim bir türlü sönmoor, yemesem dayanamoorum. Mustabey armudu da armutların beyi. Kim demiş armudu say da ye diye ? Ağnamam, yâğnıştır. Kendini sıkı tut, ye yeyebildiğin kadar. Bunlar karşıda durur iken sus pus olunur mu hiç ?.."</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i><br /></i></b></span>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Kel Hasan, Armanak</b>'ın yüzüne sert sert bakıyorsa da o oralı olmuyor. Hâlâ ne yiyeceğini düşünüyor. Sanki sahneye oyun için değil de, pisboğazlık için gelmiş. Halbuki <b>Armanak</b> hiçbir oyunda böyle oyun dışına çıkmaz, laubalilik etmezdi. Yoksa meyvelerin yenmeden temsilin tamam olamayacağı hakkında <b>Kel Hasan</b>'a ders mi vermek istiyordu ?..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img height="237" src="https://assets.dogannet.tv/img/82/640x0/5ad7bc0766a97c82b0b48116" width="400" /> <img src="http://www.akdagsaydut.com.tr/metinler/data/upimages/kelhasan_01_web_2.jpg" height="178" width="200" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Perde inip oyun sona erince <b>Kel Hasan</b>'ın muhasebecisi, biletçi <b>Dıragon Mehmet,</b> kumpanyanın hesabını yapar. Her oyuncuya rolüne göre para verecektir. <b>Dıragon Mehmet Kel Hasan'</b>ın yanında bir masa önündedir. <b>Kel Hasan :</b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>"Yaz bakalım Dıragon, evvela Armanak Efendi'nin hesabını görelim.</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>"Söyle Armanak Efendi, ben sana teneke attığım zaman sen neye karşılık vermedin ? Kes bakalım Armanak'tan 2 kuruş Dıragon Efendi..</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Armanak :</b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>"Aman paşam etmeyiniz, ayağınızın dibini öpeyim, bir sehfolmuştur, cevabınıza yalvar yakar olurum, bir daha kusur eder isem..</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>"Sana 'buraya gel !' dediğimde sen neye beni dinlemedin de kıtlıktan çıkmış gibi durmadan önüne geleni yedin ? Bunlar emanet maldı !.. </i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Hasan Efendi</b> hiddetle <b><i>:</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>"Yaz kâtip, Armanak'ın yediği meyve parasını," der ve ilave eder : "bıldır bıldır yediğin hurmalar, şimdi g..tünü tırmalar !.."</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>"Aman Hasan Efendi Hazretleri, ben ettim sen eyleme, işitmemişim. Bunu yapmayın, cenabınıza sığınoorum."</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Onu kes, bunu kes, derken <b>Armanak</b> para almak şöyle dursun, üstelik borçlu da çıkar. Halbuki bu aktör <b>Hasan Efendi</b>'nin eli ayağıdır, <b>"Çifte Gelinler"</b>de en çok o alkışlanıyordu, ama bir defa <b>Hasan Efendi</b>'nin kafası kızmıştı..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img height="207" src="https://encrypted-tbn0.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcQ9MNtjhdUT3bT6dWynNAyFKgy0VSy3wDWfWheU-bEpGog1ED-i" width="320" /> <img height="200" src="https://encrypted-tbn0.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcTMBdwDkmgZl9ydZNGl-3sWLufog052TzliieFPQw_PrF3SRa6xaQ" width="131" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Aktörler, sık sık paralarını kesen kumpanya müdürü<b> Kel Hasan</b>'a bir oyun düşündüler, bunu da <b>Kel Hasan</b>'ın en sıkışık anında tatbik edeceklerdi.. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>"Rüyada Taaşşuk"</b> piyesi sahneye ilk defa olarak konuyordu. Hazırlıklar bitmiş, tam perde açılacağı sırada boykot başlıyor. Talepler içinde ücretlerin artması, cezaların iadesi de var. Perdenin açılmasına birkaç dakika kalmıştır. Halk hıncahınç. Oyun merakla bekleniyor, adı da acayip <b>: "Rüyada Taaşşuk"</b>, yani <b>rüyada âşık olma</b>.. Halk sabırsızlanıyor. Nerede ise <b>Karagöz</b>'de olduğu gibi <b><i>:</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>"Başlar mısın, başlayalım mı ?.."</i></b> temposunu tutacaklar, fiyasko muhakkak.. Nihayet perde açılır. Sahnede yalnız <b>Kel Hasan</b> vardır. O da koltukta uyumaktadır. Uşağına emirler veriyor. Bu defa koltuktan ayağa kalkıyor, koltukta efendisi varmış gibi onu dinliyor. Yani bir kişi iki kişi oluyor. Bunlar, efendi ile uşak, yolculuğa çıkarlar. Aslında bu da yalnız <b>Kel Hasan</b>'dır. Bir hana gelirler. Uykuda <b>Hasan Efendi</b> üşüdüğünden, yanındakinin yorganını çeker, açıkta kalan sırtını örter. Bu sırada etrafında yarı çıplak kızlar raks ederler. <b>Kel Hasan</b> utanır, kızlardan kaçmak ister, kaçamaz, dizlerinin bağı çözülür. Bunlar cin mi peri mi, anlayamaz. Fakat hepsine de âşık olur. Utanmayı sıkılmayı bir tarafa bırakarak kimisine sarılır, kimisini öper, şiirler, mâniler söyler, naralar atar. Halbuki rüyada sevgilisi diye sarıldığı iskemledir, hatta uzun sırık süpürgesi. Artık Kel Hasan kendinden geçmiştir, ne yapacağını bilmiyor o da. Göbek atıyor, halkı kırıp geçiriyor. Alkış alkış üstüne...</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">İşte <b>Kel Hasan</b>'ın meşhur <b>"Rüyada Taaşşuk"</b> oyunu bir boykottan doğmuştur.. Aslında ise kendi pintiliğinden. Ama bu piyes de onun şöhretini büsbütün artırır. Hatta <b>"Rüyada Taaşşuk" </b>olmayacak şeyler istemek mânasına geliyor. Halkın dilinden düşmüyor.. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img src="http://www.arkakapak.com/wp-content/uploads/2016/10/Ekran-Resmi-2016-10-22-13.12.27-620x330.png" height="212" width="400" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>MALİK AKSEL'İN "İSTANBUL'UN ORTASI" ADLI KİTABINDAN ALINMIŞ BİR YAZIDIR..</i></b></span><br />
<br />
<img height="289" src="https://encrypted-tbn0.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcSWpC5vn457nx4mZSBfDg1VLrgyWQsrhYRn56FF6S3uNunNCT1rTg" width="400" /><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"> </span>Vedii Yukaruçhttp://www.blogger.com/profile/01650708238467487986noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5574782591132949472.post-56300752742614004262019-05-26T11:50:00.000+03:002019-05-26T11:50:47.069+03:00980 ) İSTİKLAL CADDESİ ADINI NASIL KAZANDI ?!...<img height="200" src="https://www.picclickimg.com/d/l400/pict/392056122087_/107485-Lev-NIKULIN-Russian-Soviet-WRITER-Vintage-PHOTO.jpg" width="147" /> <img height="224" src="https://pbs.twimg.com/media/BfqAC38CEAAfZwX.jpg" width="320" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Ünlü Sovyet edebiyatçısı <b>Lev Nikulin (1891-1967) (üstte), "Stroim" (Kuruyoruz)</b> adlı Rus dergisinin <b>1934 </b>yılı <b>Mayıs</b> ayına ait sayısında, <b><i>"İstanbul'da Bahar" </i></b>başlıklı yazısında, <b>İstiklal Caddesi'</b>nin gerçekten <b>İstiklal Caddesi</b> olması öyküsünü anlatır..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bağımsızlık için büyük savaş <b>1922</b> yılında <b>İzmir</b>'in geri alınmasıyla bitmiştir. Bağımsızlık için küçük savaş ise devam etmiş, muharebelerden biri <b>1933</b> yılında <b>İstiklal Caddesi</b>'nde cereyan etmiştir. <b>"Yataklı Vagonlar ve Avrupa Ekspresleri Şirketi"</b>nin <b>(Wagon-Lits) Pera</b>'daki ofisinde çalışanlardan <b>Naci Bey, Türkçe</b> konuştuğu için <b>Belçikalı müdürü Sinyor Jannoni</b> tarafından cezalandırılır. Bu cezayı ödemeyi reddedince de <b>Naci Bey</b> işten atılır. <b>Türkiye</b>'ye yeni gelen <b>Sinyor Jannoni</b>'ye göre <b>Anadolu</b>'da, <b>İstanbul</b>'un diğer semtlerinde <b>Türkçe</b> konuşmak mümkün ve serbesttir. Ancak <b>Pera'</b>da, hele hele uluslararası bir şirkette Batı diyalekti ile bir Batı dili konuşulmalıdır..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Kendi ülkesinde kendi dilini konuştuğu için işten atılan <b>Naci Bey, İstanbul</b> basınına başvurur. Ancak o dönemde <b>İstanbul</b> basını, <b><i>"Nazire Hanım mı, yoksa Feriha Hanım mı Miss Turkey olmalı ?" </i></b>meselesini tartışmaktadır. <b>Naci Bey</b>'in bu haberi, ancak küçük bir yer bulur..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="1933 yılı vagon-li, naci bey,sinyor jannoni ile ilgili görsel sonucu" src="https://istihbaratveanaliz.files.wordpress.com/2016/04/image00280.jpg?w=600" /> <img alt="1933 yñlñ vagon-li, naci bey,sinyor jannoni ile ilgili görsel sonucu" height="240" src="https://i1.wp.com/www.turkishnews.com/content/wp-content/uploads/2014/07/Slide33.jpg" width="320" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Fakat <b>Nikulin'</b>in ifadesiyle gazetelerin yayınlandığı günün saat dördünde dikkatli <b>Türk </b>okuyucuları sahneye çıkacaktır. Üniversite gençliği, çalışan gençler, <b>Naci Bey'</b>in iş arkadaşları yolu kapatır ve onların bombardımanında <b>Yataklı Vagonlar Şirketi'</b>nin kırılmadık camı, parçalanmadık demir parmaklığı kalmaz. Belçikalı müdür ise gemisini terk etmeyen kaptan pozuna girmeden hemen çareyi yandaki bankaya saklanmakta bulur. Aynı dakikalarda şirketin <b>Galata</b> şubesinin camları da inmektedir..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Yarım saat içinde <b>Pera</b>'<b>nın</b> <b>yerlileri</b> evlerine kaçışmış, hep bir ağızdan <b>"kalabalık"</b>tan bahseder olmuştur. Anlamamışlardır <b>Yataklı Vagonlar Şirketi</b>'nde nelerin olup bittiğini. Gerçi anadilleri yerine <b>Claude Farrer</b>'in dilini tercih etmeleri, anlamalarının önünde bir engeldir. Zaten babaları ve dedeleri de anlamamışlardır saat dörtte <b>İstiklal Caddesi</b>'nde olanları..Geleneksel sokak kavgası zannetmişlerdir, ancak niye <b>Tokatlıyan Hanı</b>'nın değil de <b>Yataklı Vagonlar Şirketi'</b>nin camlarının indiğini yine anlayamamışlardır..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">İşlerini bitiren gençler, bunun üzerine <b>"Cumhuriyet"</b> gazetesine giderler ve basına <b>"Miss Turkey"</b> tartışmalarını bırakmayı, <b>Naci Bey</b>'in davası üzerine düşünmeyi önerirler. Ertesi gün bütün gazeteler <b>Pera</b>'daki <b>"kalabalıktan"</b> bahseder, yazılar, fotoğraflar, anketler yayımlanır. Yabancı gazeteciler ise telefon ve radyo aracılığıyla <b>Paris</b>'e, <b>Londra</b>'ya ve <b>Roma</b>'ya <b>Sinyor Jannoni</b>'nin ofisinin camlarının acıklı hikâyesini haber olarak geçerler. Ancak dünya basını meseleye çok az yer verir. Onlar, <b>Hitler</b>'in Ortaçağ hikâyesi olan <b>Reichstag</b> yangınıyla, doların düşüşüyle ilgilenmektedirler..</span><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Nikulin</b>'e göre bu olayla <b>Pera Caddesi</b> gerçek anlamıyla <b>"İstiklal Caddesi"</b> olmuştur. Artık <b>İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar, Almanlar</b> ve <b>Beyaz Ruslar</b>, <b>"basit ve kaba" Türk</b> diliyle barışmak zorunda kalmışlardır. Camlarının hatırına Türkçeyi anlamaya, <b>Türkçe </b>sorulan sorulara cevap vermeye başlamışlardır..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Artık emperyalist tekellerin merkezinde mağazalarda <b>Türk</b> ürünleri de sergilenmektedir. Bağımsızlık ilkesi, gerçekten derin bir anlam kazanmaktadır. <b>Türkiye</b>, kendi sanayisini yaratmakta, siyasi ve ekonomik bağımsızlığını tam olarak sağlamaktadır. Bu yüzden <b>1933 Temmuz</b>'unda başlayan <b>Londra'</b>daki <b>"Bütün Dünya Ekonomik Konferansı"</b>nda faşist <b>Alman</b> heyeti, <b>Türkiye</b>'nin millî ekonomisini oluşturmasını dünya krizine sebep olacak bir felaket olarak nitelemiş ve <b>Türkiye</b> gibi ülkelere karşı önlem alınması gerektiğini belirtmiştir..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img height="276" src="https://www.yenidenergenekon.com/wp-content/uploads/2016/04/image001-15.jpg" width="400" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Nikulin</b>, bu olayın ardından yazısını şu satırlarla bitirmektedir<b><i> :</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>"Bir Sovyet gezgininin, günümüzün insanının gözüyle İstanbul'a bakıyorum ve Boğaziçi'ni, Haliç'i, eski camilerin panoramasını yüz defa tasvir edilmiş İstanbul günbatımını görüyorum. Ama firuze renkli sular, Fatih Sultanların mızrakları gibi Avrupa kıyılarına saplanmış duran minareler hakkında çok yazmıyorum..</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>"1933 yılının İstanbul'una bakıyorum ve artık koyu kırmızı fesleri, tabelalarda Sultan Reşad'ın tuğralarını, at kılından yapılmış kara maskeleri, çarşafları görmüyorum. Açık yüzler, al yanaklar, parlayan gözler, Seraskerlik Meydanı'nda (Beyazıt Meydanı) kırmızı bereli kız öğrenciler görüyorum. Onlar, İstanbul gençliğiyle birlikte Pera'daki ofisi yerle bir etti, Arapça yazıları ve Reşad'ın tuğralarını İzmir caddelerinden indirdi..</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>"Tabelalarda Latin harfleri, Pera'da al bereli kalabalıklar ; bunların hepsi eski Türkiye'ye bir taarruzdur."</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="TÃRK-RUS DÄ°PLOMASÄ°SÄ°NDEN GÄ°ZLÄ° SAYFALAR ile ilgili görsel sonucu" height="320" src="https://i.dr.com.tr/cache/600x600-0/originals/0000000367558-1.jpg" width="221" /><br />
<br />
<br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>MEHMET PERİNÇEK'İN "TÜRK-RUS DİPLOMASİSİNDEN GİZLİ SAYFALAR" ADLI KİTABINDAN ALINMIŞTIR..</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>Vedii Yukaruçhttp://www.blogger.com/profile/01650708238467487986noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5574782591132949472.post-2510902467307217832019-05-19T11:23:00.000+03:002019-05-19T11:23:59.646+03:00979 ) KARDEŞTEN DE ÖTE !...<img alt="Ä°lgili resim" height="221" src="https://i0.wp.com/mustafakemalim.com/wp-content/uploads/2017/09/14991118_10154625196062383_3711414819862516781_o.jpg?ssl=1" width="320" /> <img alt="nuri conker ile ilgili görsel sonucu" height="200" src="https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/8/84/Nuri_Conker.jpg" width="153" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Atatürk</b>'ün erkek kardeşi yoktu ama, kardeşten de öte arkadaşı vardı <b>: Nuri Conker..</b> Çocukluk arkadaşı, mahalle, okul, silah arkadaşıydı. Annesi ve eşinden başka <b><i>"Kemal"</i></b> diye hitap edebilen tek kişiydi..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bir yaş küçüktü, can yoldaşıydı, sırdaşıydı.. Ömrü boyunca her yerde olduğu gibi <b>Conkbayırı</b>'nda da <b>Mustafa Kemal</b>'le omuz omuzaydı. Orada şakağından ağır yaralandı. <b><i>"Conker"</i></b> soyadını <b>Mustafa Kemal</b> verdi..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="nuri conker ile ilgili görsel sonucu" height="320" src="https://i.pinimg.com/736x/0c/a8/35/0ca83567ac39e5658dee5044274aa375.jpg" width="240" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>(Conkbayırı</b>'ndaki <b><i>"conk"</i></b> kelimesi <b><i>"bir araya gelip sohbet edip gülüşmek"</i></b> anlamına geliyordu. <b>Çanakkale</b> ve <b>Balıkesir</b> yörelerinde <b><i>"conguldaşmak, conklaşmak" </i></b>şeklinde kullanılıyordu. <b>Çanakkale</b>'nin en kanlı çarpışmalarından birine sahne olan, <b>Nuri</b>'nin büyük kahramanlık gösterdiği <b>Conkbayırı</b>, elbette sohbet edip gülüşmek kavramlarından çok uzaktı ama ; daima neşeli ve hoşsohbet olan <b>Nuri</b>'nin karakteri için katmerli biçilmiş kaftandı..<b>)</b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Hareket Ordusu, Trablusgarp, Çanakkale, Muş Cephesi, Kurtuluş Savaşı..</b> <b>Mustafa Kemal </b>nerede, <b>Nuri</b> oradaydı..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Paşa</b> olabilirdi, <b>bakan</b> olabilirdi, <b>meclis başkanı</b> bile olabilirdi ; istemedi, arkadaş kalmayı tercih etti, arkadaşlığını hiç suistimal etmedi..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bulundukları ortamda elektrik kesilirse, ışıklar tekrar geldiğinde hep aynı manzara görülürdü <b>: Nuri</b> ayakta, tabancası elinde, gövdesini <b>Mustafa Kemal'</b>e siper etmiş olurdu..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img height="238" src="https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/9/98/Nuri_Bey_and_Gazi_Mustafa_Kemal_at_Istanbul_in_1931.jpg/300px-Nuri_Bey_and_Gazi_Mustafa_Kemal_at_Istanbul_in_1931.jpg" width="320" /> <img alt="nuri conker ile ilgili görsel sonucu" height="320" src="https://i.pinimg.com/originals/8e/62/58/8e62587cc487f96d1e3ef9131f175388.jpg" width="247" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Elli</b> yaşına girdiği gece, kapı çalındı, açtılar.. <b>Mustafa Kemal</b> gelmişti. Önceden haber vermemiş, sürpriz yapmıştı. <b><i>"Yaşgününü kutlamaya geldim,"</i></b> dedi, oturdu. Sonra da bütün gece boyunca, <b><i>"benim ihtiyarlarla alakam yok, ben artık ihtiyarlarla konuşmuyorum,"</i></b> diyerek <b>Nuri'</b>yi çıldırttı... Aile fertleriyle neşeyle sohbet etti, gülmekten kırıldılar, <b>Nuri</b> ile tek kelime konuşmadı, söylediklerine cevap bile vermedi, geldiği gibi kıkırdaya kıkırdaya gitti.. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Nuri'</b>yi kızdırmayı çok severdi..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Poker </b>oynarken kimsenin parasını almaz, <b>Nuri</b> kaybederse mutlak kuruşu kuruşuna alırdı, sonra da alay ederdi.. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bir gece, <b>Nuri</b> evine geldi, sırtında siyah bir pardösü, kolları neredeyse dirseklerinde, omuzları daracıktı. Eşi dayanamadı sordu, ne bu hal ? Meğer gene poker oynamışlar, <b>Nuri</b> gene kaybetmişti. Parayı ödemişti ama, <b>Mustafa Kemal'</b>in kahkahaları eşliğinde öfkeyle Köşk'ten ayrılırken <b><i>"ben de senin pardösünü alırım ödeşiriz" </i></b>demişti. Aradaki kilo farkı ve göbek nedeniyle anca bu kadar uymuştu ! </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Nuri</b>'siz sofraya oturmazdı. Sadece <b>Nuri</b>'nin nazını çekerdi. Sadece <b>Nuri</b>'nin sesini yükseltme imtiyazı vardı. Zaten sesi davudiydi, gümbür gümbür bağırırdı, çok kafası bozulduğunda masaya yumruğunu vura vura konuşurdu..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Birlikte kafa çekerlerdi, birlikte şarkı söylerlerdi..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Mustafa Kemal</b> bazen muhalifleriyle dalga geçmek için <b><i>"Görevimi bırakmayı düşünüyorum, yerime Nuri'yi aday göstereceğim, mükemmel reisicumhur olur,"</i></b> diyordu.. <b>Conker</b> de, <b><i>"Göreve hazırım, üstelik Kemal'in aldığı maaşın yarısına yaparım" </i></b>diyordu !..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img height="236" src="https://mustafakemalim.com/wp-content/uploads/2018/09/Atat%C3%BCrk-ve-Nuri-Conker-foto%C4%9Fraf%C4%B1.jpg" width="400" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Mustafa Kemal</b>'e sık sık çocukluğuyla ilgili soru sorarlardı. <b><i>"Kim bilir çocukken ne müstesna insandınız, kim bilir ne olağanüstü, ne harikulade hatıralarınız vardır"</i></b> diye merak ederlerdi.. </span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bu tür durumlarda hep <b>Conker</b>'i işaret ederdi ; <b><i>"Nuri anlatsın" </i></b>derdi.. <b>Conker</b> de her zamanki alaycı üslubuyla anlatırdı <b><i>: "Bakla tarlasında karga çobanlığı ederdi !"</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">İkisinin arasındaki şifreydi..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Conker</b>'in <b><i>"karga çobanı"</i></b> lafını duyanlar <b><i>"aman efendim olur mu hiç öyle"</i></b> filan demeye kalkışınca, <b>Mustafa Kemal</b> tekrar söze girerdi <b><i>: "Bana insanüstü bir çocukluk yakıştırmaya kalkışmayınız" </i></b>derdi, <b><i>"ben de hepiniz gibi çocuktum.."</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Neredeyse bütün <b>Atatürk</b> biyografilerinde yer alan <b><i>"çocukken bakla tarlasında kargaları kovalardı" </i></b>klişesinin kaynağı, işte buydu.. <b>Mustafa Kemal</b>'le <b>Nuri Conker</b>'in danışıklı dövüşünün neticesiydi..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Mustafa Kemal</b>'in gerçekten <b><i>"karga kovaladığını" </i></b>değil,<b><i> "herkes gibi bir çocuk" </i></b>olduğunu anlatmaya çalışıyorlardı. Yağcılık yaparak abartılmaması gerektiğini anlatmaya çalışıyorlardı..<b>Conker</b>'in bu alaycı lafı döndü dolaştı, somut bir gerçekmiş gibi tarihi biyografilere girdi !..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="nuri conker ile ilgili görsel sonucu" height="270" src="https://i1.wp.com/mustafakemalim.com/wp-content/uploads/2018/11/Atat%C3%BCrk-Ertu%C4%9Frul-Yat%C4%B1nda-Nuri-Conker-ile-2-Eyl%C3%BCl-1928..jpg?ssl=1" width="320" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>11 Ocak 1937.. Nuri</b> kalp kriziyle vefat etti..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Mustafa Kemal </b>yıkıldı..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Cenazesine katılmadı, evini görmemek için taziyeye bile gitmedi. Bir daha asla <b>Nuri</b>'nin oturduğu semte bile uğramadı.<b> Nuri'</b>yi hatırlatan her şeyden uzak durmaya çalıştı..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bir akşam sofrada düşünceli düşünceli yemek yiyordu.. Aniden yerinden fırladı, otomobile bindi, şoföre nereye gidileceğini söylemeden<b><i> "sağa dön, şuradan sola dön" </i></b>diyerek yolu tarif etti. <b>Cebeci</b>'ye geldiler, <b><i>"burada dur"</i></b> dedi.</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Nuri</b>'nin kabrine gelmişti.. Mezarın başına yürüdü, sessiz sessiz durdu. Sonra da tek bir cümle kurdu <b><i>: "Beni niçin yalnız bıraktın Nuri"</i></b> dedi..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bir süre daha sessizce durdu, bitkin halde otomobile döndü. Bir daha asla kabre de gelmedi.. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Mustafa Kemal Atatürk</b>'ün tabiriyle <b>Nuri</b>... <b><i>"Hatırası, kalp ve vicdanından çıkmayacak kardeşi" </i></b>idi.. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="nuri conker ile ilgili görsel sonucu" height="302" src="https://img-s1.onedio.com/id-5bbc63d7dce0a09c1056d7a8/rev-0/w-635/f-jpg-webp/s-88adc82b364dd3965f15a9927c018fe05ffff9f9.webp" width="400" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>YILMAZ ÖZDİL'İN "MUSTAFA KEMAL" ADLI KİTABINDAN ALINTIDIR..</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i><br /></i></b></span>
<img alt="nuri conker ile ilgili görsel sonucu" height="299" src="https://encrypted-tbn0.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcQ83kSoWfluTDrobSXLyWZgHQz61Tba96jAVaXiThBA15t3f0Hz" width="400" /><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
Vedii Yukaruçhttp://www.blogger.com/profile/01650708238467487986noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5574782591132949472.post-89774750014723881462019-05-12T11:37:00.000+03:002019-05-12T11:37:23.242+03:00978 ) "HÜRRİYET"E ATILAN İFTİRA !..<br />
<img alt="1 mayıs 1948 hürriyet gazetesi ile ilgili görsel sonucu" height="248" src="https://mediacat.com/wp-content/uploads/2013/05/1-May%C4%B1s-H%C3%BCrriyet-birinci-sayfa1.jpg" width="320" /> <img alt="türkiye türklerindir hürriyet ile ilgili görsel sonucu" src="http://www.halkinhabercisi.com/images/news/editor/895439552.jpg" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Gazeteci yazar <b>Tufan Türenç,</b> <b><i>"Babıâli'nin Öteki Yüzü"</i></b> <b>(Remzi Kitabevi, 2018)</b> adlı kitabında ; gazetecilik ilke ve kurallarına ödünsüz bir şekilde bağlı olan <b>Sedat Simavi</b>'nin <b>(1896-1953)</b>, yaşamı boyunca sorumlu gazetecilik ilkelerinden ayrılmadığını, bu yüzden de <b>Babıâli'</b>de saygın bir yeri olduğunu yazıyor.. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Sedat Simavi</b> ilk olarak <b><i>"Hande"</i></b> isimli dergi ile yayın hayatına atıldığında henüz yirmi yaşındaymış.. Daha sonra <b><i>"İnci"</i></b> ve <b><i>"Diken"</i></b> adlı mizah dergilerini çıkarmış. Bunları da <b><i>"Hanım", "Hacıyatmaz", "Yıldız", "Meraklı gazeteci", "Yeni Kitap" </i></b>ve <b><i>"Arkadaş"</i></b> izlemiş.. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Dergiler dünyasında lider duruma gelen <b>Simavi, 1933 </b>yılında büyük bir hamle yapmış ve yayın hayatı <b>1950</b>'ye kadar sürecek olan ünlü <b>"Yedigün"</b> dergisini çıkarmış.. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bu arada <b>Türkiye Gazeteciler Cemiyeti</b> kurucuları arasında yer alan ve <b>1949</b>'a kadar cemiyetin başkanlığını da yapan <b>Sedat Simavi</b>'nin en büyük ideali, ilgi ile okunacak bir kitle gazetesi yaratmaktır. Adını <b><i>"Hürriyet"</i></b> olarak belirlediği gazetesi için <b>1948</b>'de düğmeye basar ve yoğun bir çalışma başlatır..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Günlük gazetenin teknik kadrosunu kurma görevini büyük oğlu <b>Haldun</b>'a veren <b>Sedat Simavi, 18</b> yaşındaki küçük oğlu <b>Erol</b>'u ise sürekli yanında tutuyor ve gazetenin nasıl çıkarıldığını görmesini ve bunun inceliklerini öğrenmesini istiyordu.. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="sedat simavi ile ilgili görsel sonucu" src="http://s.arkaguverte.com/2017/07/sedatSimavi-ErolSimavi.jpg" height="320" width="319" /> <img src="http://media.sinematurk.com/person/9/54/49c47c75d1dd/2145_3.jpg" height="320" width="240" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Gazete baskı makinesi için <b>Yahudi</b> olan <b>Burla Biraderler</b> ile anlaştı. <b>Burla Biraderler</b> baskı makinelerinin <b>Türkiye</b> temsilcisiydi. <b>Türkiye</b>'deki bütün baskı makineleri onlar tarafından ithal ediliyordu. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bu arada <b>Haldun Simavi</b> de boş durmuyor, gazetenin teknik kadrosunu hızla kuruyordu. Babasının mükemmeliyetçi olduğunu bilen <b>Haldun</b>, araştırmaları sonucunda, <b>Cihan Baban</b>'ın sahibi olduğu <b><i>"Tasvir"</i></b> gazetesinin mürettiphanesini tam kadro olarak transfer etmişti.. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Makineler geldi kuruldu. Prova baskıları yapıldı. Artık <b><i>"Hürriyet"</i></b>in düğmesine basmak için her şey hazırdı. <b>Sedat Simavi,</b> eksik kalan ufak tefek işleri halletmek için oğlu<b> Erol'</b>u da yanına alarak yataklı trenle <b>Ankara</b>'ya hareket etti. Baba oğul akşam yemeği için restorana geçtiklerinde <b>"Tasvir"</b> gazetesinin sahibi <b>Cihat Baban</b> ile karşılaştılar. <b>Baban</b> merakla gazete hazırlıklarının nasıl gittiğini sordu. <b>Sedat Simavi</b> hazırlıkların tamamlandığını, birkaç güne kadar düğmeye basacaklarını söyledi. Sonra da dürüstçe şu itirafta bulundu <b><i>:</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>"Bak Cihat, başkasından duyma benden duy. Gazetenin teknik kadrosunu kurma görevini bizim Haldun üstlendi. O bu işlerden anlar biliyorsun. Bana söylediğine göre senin mürettiphane çalışanlarıyla anlaşmış. Haberin olsun ; hepsini transfer ettik, önlemini al.."</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Cihat Baban</b>'ın yüzü bir anda allak bullak oldu. Büyük bir öfkeyle şöyle dedi <b><i>: "Bana bak Sedat, benim mürettiphanemi çökerttiniz. Bunun acısını sizden çıkarırım.."</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Sedat Simavi</b> sakin bir sesle yanıt verdi <b><i>: "Bu kadar kızacak ne var ? Yeni bir kadro kurarsın olur biter. Biz büyük bir yatırıma girdik, o nedenle Babıâli'nin en iyi kadrosunu kurmaya çalışıyoruz. Bunu anlayışla karşılaman gerekir."</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Cihat Baban (altta) </b>kıpkırmızı olmuştu. Yüksek sesle şöyle dedi <b><i>:</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>"Bana bak Sedat ! Bu yaptığını asla affetmem. Bak göreceksin sana öyle bir iftira atacağım ki ömür boyu ondan kurtulamayacaksın. O leke üstünde damga gibi kalacak.."</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Sonra da hırsla restoranı terk etti..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="Ä°lgili resim" height="320" src="https://www.peramezat.com/peramezat/dosyalar/yeniurun/225/439.JPG?m=1493309465" width="296" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>"Hürriyet"</i></b>in dev baskı makinesinin düğmesine <b>1 Mayıs 1948</b> günü basıldı. Kısa zamanda <b>Türkiye'</b>nin en büyük gazetesi haline gelecek olan <b>"Hürriyet"</b> makinenin ağzından bir çağlayan gibi coşkuyla dökülmeye başladı..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Herkes sevinç içindeydi. Halk bu gazeteyi çok çabuk benimsedi ve <b><i>"Hürriyet" </i></b>her eve girmeye başladı. Ancak çok kısa bir süre sonra <b><i>"Tasvir"</i></b> gazetesinde çıkan küçük bir haber kafaları karıştırdı. <b>Cihat Baban</b> yapacağını yapmıştı !</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Haber küçüktü ama atılan iftira o günkü ortamda altından kalkılmayacak kadar güçlüydü. Haberde <b>Simavi </b>ailesinin çıkardığı <b><i>"Hürriyet"</i></b>in <b>Yahudi</b> sermayesiyle kurulduğu iddia ediliyordu. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bu iftira kısa zamanda kulaktan kulağa tüm ülkeye yayıldı. Herkes <b><i>"Tasvir"</i></b> de çıkan ve aslı astarı olmayan iftirayı konuşuyordu. Bunun tamamen uydurma bir haber olduğu bir türlü anlatılamıyordu. Gerçekten de <b>Cihat Baban</b>'ın attığı iftira <b>Simavi</b> ailesinin üzerine bir damga gibi yapışmıştı..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Sedat Simavi</b>'nin küçük oğlu <b>Erol</b> bu iftiranın yaygın bir şekilde konuşulmasından son derece rahatsızdı. İçi içini yiyordu. Bir gün dayanamadı ve muhasebeci <b>Fahri Refiğ</b>'in odasına girdi, kapıyı kilitledi ve büyük bir öfkeyle <b>70</b> yaşındaki emektar muhasebeciye sordu <b><i>: "Şimdi sana bir soru soracağım. Bana gerçeği söylemezsen çocuklarının ölüsünü öp. Biz gazeteyi Yahudi sermayesiyle mi kurduk ?"</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bu soru, <b>70</b> yaşındaki <b>Fahri Bey</b>'i çıldırtmıştı <b><i>: "Sen deli misin be ? Bu uydurma söylentilere nasıl inanıyorsun ? Defol serseri ! Burla Biraderler'e komisyonlarını bile son kuruşuna kadar ödedik. Kimseye borcumuz yok, bunu kafana yaz. Ne Yahudi sermayesiymiş.."</i></b></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Gerçek buydu ama <b>Cihat Baban'</b>ın iftirası bugün bile <b><i>"Hürriyet"</i></b>e çamur atmak isteyenler tarafından zaman zaman hâlâ dile getiriliyor.</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Sedat Simavi</b> son derece dürüst bir insan olduğu için bu iftirayı hazmedemedi. Bir yazısında bunu şöyle yanıtladı <b><i>: "Dört yüz yıllık Kütahyalı Germiyan soyundan gelen bir ailenin çocuğuyum. Yahudilikle ne işim olabilir ?"</i></b></span><br />
<span style="font-family: verdana, sans-serif;">Bununla da yetinmedi, </span><b style="font-family: verdana, sans-serif;"><i>"Hürriyet"</i></b><span style="font-family: verdana, sans-serif;"> başlığının sol yanına </span><b style="font-family: verdana, sans-serif;">Türk</b><span style="font-family: verdana, sans-serif;"> bayrağı yerleştirtti ve altına da </span><b style="font-family: verdana, sans-serif;"><i>"Türkiye Türklerindir"</i></b><span style="font-family: verdana, sans-serif;"> yazısını koydurttu.</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>"Hürriyet"</i></b>in başına <b>Cihat Baban</b> tarafından sarılan <b>Yahudi</b> sermayesi iftirasının gerçek öyküsü böyledir.. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="tufan türenç babıali'nin öteki yüzü ile ilgili görsel sonucu" src="https://i.dr.com.tr/cache/600x600-0/originals/0001777617001-1.jpg" />Vedii Yukaruçhttp://www.blogger.com/profile/01650708238467487986noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5574782591132949472.post-72802879804830314552019-05-05T10:37:00.000+03:002019-05-05T10:37:26.227+03:00977 ) DİREKLERARASI..<img alt="fehim paÅa ile ilgili görsel sonucu" height="320" src="https://cdn.yeniakit.com.tr/images/detail/1519831192-24f8a5.jpg" width="205" /> <img alt="fehim paÅa ile ilgili görsel sonucu" height="320" src="https://mutlakaoku.com/wp-content/uploads/2017/09/C_qHJ-HXsAA0bcU-193x300.jpg" width="205" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bir <b>Ramazan</b> gecesi <b>Damat İbrahim Paşa Medresesi </b>arkasında mektep sokağında <b>Berlin Sefiri Galip Bey</b>'in karısı <b>Şehime Hanım</b>'ın konağı önünde <b>Sultan Abdülhamid</b>'in seryaveri <b>Fehim Paşa</b>'nın <b>(üstte solda)</b> arabası görünür. O vakitler bu paşanın bir cambazhane müdürü olan <b>Morgan</b>'ın kızı <b>(üstte sağda)</b> ile macerası dillere destan, romanlara konu olmuştur. <b><i>"Margarethe ve Fehim Paşa"</i></b> diye eserler çıkmış, hele resimleri <b>Avrupa</b>'ya kadar yayılmıştır. Bu paşa <b>Abdülhamid</b>'in süt kardeşi <b>Esvabçıbaşı Ahmet Bey</b>'in oğludur. Padişaha yakınlığından hünkâr yaveri olmuş, şımardıkça şımarmış, aşk sahnelerinde at oynatmış, bu yolda şöhret kazanmış..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bir gün <b>Nureddin Sevin</b>, annesi ve kendinden on yaş büyük ablası ile <b>Şehime Hanım</b>'ın konağına doğru ilerlerken, annesi birden oğlunun kolundan öyle bir çeker ki, çocuk yerlere yuvarlanır. Pantolonu boydan boya çamura batar. Buna da sebep, yetişkin ve alımlı ablasının <b>Fehim Paşa'</b>nın gözüne görünme korkusu. Çünkü o zamanlar <b>Fehim Paşa</b>'nın çapkınlıkları, cesareti son haddini bulmuştur. Yalnız oyuncu kızlar değil, nerede bir güzel kız görse, onu elde etmeye çalışır, olmazsa adamları vasıtasıyla kızı kaçırtırdı.. </span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bu olay <b>1906 </b>yılına rastlar..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<br />
<img alt="direklerarası ile ilgili görsel sonucu" src="http://www.eskiistanbul.net/resimler/direklerarasi-sehzadebasi-sebah-ve-joaillier-fotografi.jpg" height="494" width="640" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">O <b>"kaçgöç"</b> devrinde <b>Direklerarası</b>'nda, tiyatroların önünde kaçgöç kalmamıştır. Burada, erkekler ve kadınlar birbirlerine sürünür gibi geçerler. Uzaktan birbirini görenler burada yan yanadırlar. Son moda çarşaflar, en açık renkler, bayıltıcı kokular, şaşırtıcı bakışlar, gülüşmeler..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Burası sevmek, sevilmek isteyenlerin kaynaştığı bölge.. İğne atılsa yere düşmez. Genç kızlar, erkek denilen bilmeceyi çözmek için cesaretlerini artırmışlardır. Peçeler açılmıştır, yüzler parlak boyalarla boyanmış portrelere benzer..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Asıl oyunlar, tiyatrolar, burada, bu caddede oynanıyor. Gerçek jönprömiyeler, gerçek gözü yaşlı karasevdalılar, bu beş tiyatronun bulunduğu Direklerarası'nda. Bu sıkışıklık arasında sevgilisine gizlice mektup verenler, olmazsa çimdik atanlar az değildir..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="direklerarası ile ilgili görsel sonucu" height="430" src="https://direklerarasi.org/wp-content/uploads/2018/11/Direklerarasi-Bolgesi-kolaj.jpg" width="640" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Kızlarına kısmet arayan analar için <b>Direklerarası</b> bulunmaz nimettir. Taşıp dökülen bu kısmet bolluğu mesirelerde bile görülmez. Kadın erkek her sevgili kalbindekini, rüyasında gördüğünü arar.</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Yalnız genç kızlar değil, delikanlılar da son moda en süslü elbiseleriyle burada görünürler. O zamanın modası <b>şılık </b>fesler, <b>plastron</b> kravatlar, <b>reye</b> pantolonlar, <b>süet</b> iskarpinler, kumru renkli tozluklar, hatta gümüş saplı bastonlar..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Güzel olan her şey burada, hatta tiyatrodan çok, dışarıda..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Fakat <b>1910'</b>da <b>Direklerarası</b>'nın tarihî direkleri yıkıldı. <b>İstanbul</b>'un <b>Türk</b> sanatını tutan bu direkleri, elektrikli tramvay uğruna feda edildi. Yol açıldı, ama <b>Direklerarası'</b>nın da sadece adı kaldı. Bu yol özelliğini hatta güzelliğini kaybetti, mimari şekli bozuldu. Fakat zamanla buna da alışıldı, eskisi gibi geleneklere bağlı oyunlara devam edildi..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img alt="direklerarası ile ilgili görsel sonucu" src="http://www.hayal-et.org/images/direklerarasi-gunduz-tiyatro7_cem_golgeli_SONNN_copy.jpg" height="364" width="640" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>MALİK AKSEL'İN "İSTANBUL'UN ORTASINDA" ADLI KİTABINDAN DERLENMİŞ BİR YAZIDIR.. </i></b> </span>Vedii Yukaruçhttp://www.blogger.com/profile/01650708238467487986noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5574782591132949472.post-87444624705643596272019-04-28T11:33:00.000+03:002019-04-28T11:35:19.811+03:00976 ) ÇİZMEYİ AŞAN OSMANLI !..<img height="190" src="https://www.comune.otranto.le.it/images/event/1_64.jpg" width="320" /> <img height="133" src="https://qph.fs.quoracdn.net/main-qimg-31079e100861270a2089788152a10cad" width="200" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>İstanbul'</b>un <b>Fatih Sultan Mehmet</b> tarafından fethini izleyen yıllarda, Arapların yerine <b>İslam</b>'ın bayrağını taşıyan Osmanlıların hazırladığı dev bir donanma <b>1480</b> yılı yazında <b>İtalya</b> hedefine doğru yola çıktı. <b>40 </b>kadırga, <b>60</b> yelkenli savaş gemisi <b>(barça)</b> ve <b>40</b> yük gemisinden oluşan donanmada <b>18 bin</b> savaşçı ve <b>300</b> sipahi bulunuyordu. İtalyan karasularına yaklaşan donanma önce <b>Brindisi'</b>ye yöneldi ; sonra da <b>Otranto</b>'ya yönelerek <b>28 Temmuz</b> günü şehri kuşattı. <b>11 Ağustos</b> günü <b>Osmanlılar</b> <b>Otranto</b>'nun yeni hakimleriydiler..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Fethin çarçabuk gerçekleşmesi ve savaşta <b>800</b> kişinin ölmesi, <b>Hristiyan</b> devletlerde hem bir panik havası estirdi hem de bu devletlerin karşılıklı olarak birbirlerini pasiflikle suçlamalarına yol açtı. En büyük suçlama <b>Venedik</b> <b>Cumhuriyeti</b>'ne yöneltiliyor, Venediklilerin <b>İstanbul'</b>la işbirliği içine girdikleri ileri sürülüyordu. Gene de bu kargaşa döneminin ardından Hristiyanlar örgütlenmeye başladılar. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img src="https://encrypted-tbn0.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcQvzSt3nsoft6NjuiwgY8s03fREdn6v8hjEO-gNfYzAOn7SRDBv" /> <img height="216" src="https://cdn.islamansiklopedisi.org.tr/madde/EK-2/otranto-seferi-1.jpg" width="320" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Aragonlu Ferrante</b> kısıtlı bir askerî gücün koruduğu <b>Otranto'</b>yu kuşattığında, şehrin kansız biçimde geri verilmesini istedi. <b>İstanbul'</b>dan gelen karşılık ağır ve ürkütücü oldu <b>: Fatih Sultan Mehmet</b> hem <b>Otranto</b>'dan çekilmelerini hem de bunun yanı sıra <b>Brindisi, Lecce</b> ve <b>Tarente</b> şehirlerini kendisine teslim etmelerini istiyordu. İstekleri yerine getirilmezse <b>İtalya</b> üzerine sefer düzenleyeceğini, <b>100 bin</b> kişilik<b> piyade</b> gücünün yanı sıra <b>18 bin atlıyı</b> ve toplarını bölgeye sevk edeceğini bildiriyordu Sultan.. </span><span style="font-family: "verdana" , sans-serif;">Bu tavır bütün <b>Avrupa</b>'da bir dehşet havası yarattı. <b>Papa</b>, bu alarm çanları karşısında yeni bir <b>Haçlı seferi</b> düzenlemeye karar verdi...</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Napoli </b>ve <b>Macaristan</b> kralları, <b>Milano</b> ve <b>Ferrare</b> dükleri, <b>Floransa</b> ve <b>Cenova Cumhuriyetlerinin</b> de katılmasıyla büyük bir ordu hazır ettiler. Bir tek <b>Venedik Cumhuriyeti</b> bu toplanmaya katılmamakta direndi. Amaç yalnızca Osmanlıları <b>Otranto</b>'dan çıkartmak değildi ; <b>İstanbul</b>'u yeniden alma fikri gündemdeydi. Ama bütün yapabildikleri <b>10 Eylül 1481'</b>de <b>Otranto'</b>yu geri almak oldu. <b>Fatih Sultan Mehmet</b> büyük bir sefer için yola çıktı ve hedefi gizli tutulan bu seferin henüz başlangıcında vefat etmesi, hem Avrupalılara rahat soluk aldırdı hem de ölümü hakkında çeşitli söylentilerin doğmasına yol açtı.. <b>Otranto'</b>da Osmanlıların varlığı topu topu bir yıl sürmüştü. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<img height="320" src="https://images-eu.ssl-images-amazon.com/images/I/51W-iuxQloL.jpg" width="213" /> <img src="http://www.italnews.info/wp-content/uploads/2016/07/Castello-di-Otranto.jpg" height="240" width="320" /><br />
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>Kuzeybatı İtalya</b>'daki <b>Türk </b>tehdidi daha uzun süreli oldu buna karşılık.. Yaklaşık otuz yıl boyunca, <b>1472</b>'den <b>1499'</b>a kadar, oldukça düzensiz bir biçimde <b>Türk </b>akıncılar bölgede varlıklarını duyurdular. Şüphesiz <b>Venedik</b> yöresindeki bu sürekli tehdit bir fetih hazırlığı niteliği taşımıyordu : Venediklilerin <b>Avrupa</b>'nın kapısında sağlam bir işbirliği merkezi olarak tutulması daha önemliydi. Nitekim o dönemde Batılılar <b>Venedik</b>'i düpedüz <b><i>"Osmanlı İmparatorluğu'nun metresi"</i></b> olmakla suçlayacaktı !..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>On altıncı yüzyıl</b> başında <b>Padova</b> ve <b>Verona'</b>ya <b>Arnavut</b> ve <b>Türk</b> akıncıları pek çok sefer düzenlediler. <b>Kanuni Sultan Süleyman, Fransa Hükümdarı I. François</b> ile bir antlaşma yaptı aynı yıllarda.. <b>Fransızlar </b>kuzeyden, <b>Osmanlı</b> ordusu güneyden <b>İtalya</b>'yı ele geçirmek için ortak bir sefer yapacaklardı. Ancak <b>Fransızlar</b> planlarını değiştirmek zorunda kalınca bu tasarı da askıda kaldı..</span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b>1537'</b>de, <b>Barbaros Hayreddin Paşa</b>'nın emrindeki <b>Lütfü Paşa</b>, donanmayla tek başına bu girişimi üstlenmekle görevlendirildi. Koşullar elverişli değildi : <b>Lütfü Paşa</b> ancak <b>Castro, Urgento</b> gibi şehirlerle, ikincil önemde birkaç kaleyi fethedebildi ; sonra da birdenbire donanmayla birlikte geri çekildi. </span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><u><b>İslâm</b>'ın <b>İtalya </b>üzerindeki son resmî seferi sayılır bu..</u></span><br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><u><br /></u></span>
<br />
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><b><i>ENİS BATUR'UN, #TARİH DERGİ'NİN MART 2019 SAYISINDA YER ALAN, "SİCİLYA VE İTALYA'DA ÖNCÜ MÜSLÜMANLAR" BAŞLIKLI YAZISINDAN DERLENMİŞTİR..</i></b></span>Vedii Yukaruçhttp://www.blogger.com/profile/01650708238467487986noreply@blogger.com0