Sayfalar

745 ) YAĞMUR DUASI ..

  

Su hayattır. Yağmur hayat, bereket, bolluk, refah getirir. Azı karar, çoğu da zarardır. İnsanlık tarihi boyunca yağmur yağdırmak veya "gereğinden fazla" yağan yağmuru durdurmak için tanrılara adaklar adanmış, kurbanlar sunulmuş, şölenler verilmiş, ilahiler okunmuş, danslar yapılmış, dualar edilmiştir..
Antik dönemde çok tanrılı dinlerin çoğunda yağmur tanrısı önemli bir ilahtır. İslam'ın gelişinden çok önce, Antik Yunan, Roma, Orta ve Ön Asya medeniyetleri, Hindistan, Çin ve Japonya'da yağmur yağdırmak veya "lüzumundan fazla" yağan yağmuru durdurmak için tanrı veya tanrılara yakarma inancı yaygındı. Katolik Hristiyanlık ve Musevilikte de yüksek yerlere çıkarak yağmur yağdırması için tanrıya yakarmak inancı vardır. İslamiyet'in Sünni mezhepleri, Musevi ve Hristiyanların Müslümanlar ile birlikte kendi inançlarına göre yağmur duası düzenlemesini kabul ve tavsiye eder. Orta Asya Türklerinin yağmur yağdırmak amacıyla bazı Şamanist ayinler ve alaylar düzenledikleri de bilinmektedir. 
Dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi Anadolu'da da yağmur yağmasını sağlamak için özel olarak hazırlanmış ve süslenmiş bir kuklayı kapı kapı dolaştırmak ve "çömçe-gelin", "kepçe-gelin", "gode-gode" ve benzeri adlarla anılan bu kuklayı ıslatmak, kuklayla dolaşırken erzak toplamak, toplanan bu erzakla yemek pişirmek ve fakirlere dağıtmak gibi adetler uygulanmaktadır. Dolaştırılan bu kuklalar eski yağmur tanrısı figürlerinin evrimleşmiş ve artık tanınmaz hale gelmiş şekli olmalıdır..
Yağmurun yağmasını sağlamak için hayvan kurban etmek eski bir gelenek olduğundan, İstanbul'da Kurban Bayramı'nın birinci günü yağmur yağacağı inancı da bu geleneğin İslam dinine uyum sağlamış bir hali olmalıdır. Anadolu'da yağmur yağması için at kafatasına dualar yazarak akarsuya atılması adeti de eskiden kalmış bu tür inanışların bir devamıdır.. (PERTEV NAİLİ BORATAV, "İstiska", İslam Ansiklopedisi, C.5, Kısım II)



Eski bir Moğol inanışı olan "yağmur taşı", yani "yada" taşı inanışı da Anadolu'da varlığını zaman içinde biraz değişmiş olarak sürdürmeye devam etmektedir. "Yada" taşıyla ilgili Türk inanışı eski Çin ve Arap kaynaklarına da yansımış, ünlü Osmanlı tarihçisi Mehmet Fuat Köprülü 1925 yılında "Eski Türklerde Dini-Sihri Bir An'ane : Yağmur Taşı" başlıklı bir makale yayınlamıştır.. Efsaneye göre, "yada" taşı Hazreti Nuh'un gemisinden kalmadır. Geminin sellerden kurtulmasından sonra "yada" taşı Yafes'e kalmış, Oğuz bu taşı hileyle elde etmiş.. "Yada" taşı Dokuz Oğuzlar'ın hükümdarının elinde, babadan oğula geçermiş. Bu nedenle Oğuzlar ile diğer Türkler arasında "harb ve darb hiç eksik olmaz" imiş.. (PERTEV NAİLİ BORATAV, a.g.e. s.1222) 
Yağmur duası inanışı İslamiyet öncesi Arap toplumunda da yaygın kabul görmekteydi. Arapça "istiska" adı verilen yağmur duası İslamiyet'in kabulünden sonra da İslam dininin kurallarına uygun olarak varlığını sürdürmüştür. 
İslami usullere göre, yağmur duası yerleşim bölgelerinin dışında, mümkün olduğu kadar yüksekte bulunan açık bir alanda ve sabahleyin yapılmalıdır. Yağmur duasının makbul olabilmesi için büyük bir cemaat halinde yapılması gereklidir. Yağmur duasına rağmen yağmur hala yağmazsa, duanın üç gün arka arkaya yenilenmesi önemlidir. Yağmur duasına kuraklık ve kıtlık yüzünden sıkıntı çeken çocuklar, yaşlılar, hayvanlar ve benzeri çıkarılması da makbul sayılmaktadır. Üçüncü gün yapılan dualardan sonra da yağmur yağmazsa, elbiseler çıkarılarak ters giyilir, tövbeler tekrarlanır, fakirlere sadakalar dağıtılır. Çocuklar annelerinden uzaklaştırılarak ağlatılır, yaşlı ve düşkün ihtiyarlara, bakıma muhtaç sakatlara ve özürlülere dualar ettirilir. Oluşan acıklı görüntülerin Allah'ın merhametini uyandırması ve Allah'ın "rahmet"ini kullarına yeniden kazandırması umulmaktadır..




Yine Pertev Naili Boratav'ın anlattığına göre, Anadolu inanışında çakıltaşlarına birer birer dua okuyarak hepsinin bir torbanın içinde suya bırakmak adeti de vardır. Yağmur fazla geldiği takdirde, torbayı taşları düşürmeden sudan çıkarmak gerekmektedir. Ayrıca bölgedeki yatırlara giderek yağmur duası edilmesi de yaygın bir uygulamadır. Kütahya folklorunda yağmur alayı ve yağmur duası evlenmemiş genç kızlara yaptırılmaktadır. Yağmur duasına rağmen hala yağmur yağmamışsa meczup ve delileri tanrıya kızar gibi ileri geri konuşturma adeti de oldukça yaygındır !.. 
Bu konuyla ilgili, Osmanlı'dan bir anekdot..
T.C. Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), Cevdet Tasnifi, İktisat, No.1906, 27.ZA.1235 belgesi ; 1820 yazında İstanbul ve civarında yaşanan kuraklık sonucunda Dersaadet, Üsküdar, Galata ve Eyüp bölgelerinde bulunan okullardan yağmur duasına çıkarılan talebelere (sibyan) dönemin padişahı Sultan İkinci Mahmud adına ödenen "atiye-i seniyye" hakkındadır. Yani, dönemin İstanbul'unda bulunan tüm idari birimlere bağlı okullardaki bütün öğrenciler padişah fermanıyla 1820 yılının Eylül ayında yağmur duasına çıkarılmış ve katıldıkları dua karşılığında da Hazine-i Amire kaleminden ödenen 15.000 kuruş ile ödüllendirilmişlerdir.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder