Sayfalar

762 ) CEMAL AGA VE "38" RAKAMININ SIRRI !...



Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'in sağlık durumu giderek kötüleşti. Türkiye'de tıp açısından ne yapılması gerekiyorsa yapılıyordu ama, Gürsel'in hastalığında düzelme görülmüyordu. 
Bir kez de yurt dışında, ABD'deki ünlü askeri hastane Walter Reed'in veya Avrupa'daki bir hastanenin denenmesi görüşü ağırlık kazandı. 27 Mayıs liderini, askeri yönetimin önderini kim gönderiyordu yurtdışına ? Askerlerin beş yıl önce devirdikleri Demokrat Parti'nin devamı olduğunu söyleyerek iktidara gelen Adalet Partisi ve bu partinin hükümeti, öyle mi ?!..
Özellikle parlamentoda yeni anayasa gereği bir grup oluşturan eski Milli Birlikçiler büyük tepkiliydiler. AP, ölümünü hızlandırmak ve yerine kendilerinden birini cumhurbaşkanı seçmek için (parlamentoda AP çoğunluktaydı) Gürsel'i yurtdışına gönderiyordu ve acaba Gürsel gerçekten yurtdışında tedavi edilecek kadar hasta mıydı ?..
Gürsel'i ziyaret ederek hasta olup olmadığını saptamak gerekiyordu. CHP lideri İsmet İnönü, Çankaya Köşkü'ne gitti ve geldi. Gürsel gerçekten hastaydı, iyileşmesini sağlamak için dışarıda tedavi görmesi gerekliydi. Paşa'nın bu saptaması üzerine tatsız eleştiriler, yakıştırmalar sona erdi..



Çankaya Köşkü'nün birinci katında bir koltuğa yığılmış oturan Melahat Gürsel'in yanına giden Başbakan Süleyman Demirel, çevreye egemen olan ağır havanın etkisinde, zorlanarak "Hanımefendi," dedi, "Cumhurbaşkanımızın sağlığından hükümet sorumlu. Sayın Cumhurbaşkanımız ağır hasta. Doktorlar bir dış ülkede yeni tedavi yöntemleriyle bakılmasını salık veriyorlar. Hükümet olarak biz Cumhurbaşkanımızın bir an önce sağlığına kavuşmasını isteriz. Sağlığına titizlikle ilgi göstermek şeref borcumuzdur. Eğer rıza gösterirseniz Sayın Cumhurbaşkanımızı ABD'de veya Avrupa'daki en iyi doktorlara göstermek istiyoruz. Fakat sizin rıza göstermeniz şartıyla.."
Melahat Gürsel'in gözleri doldu : "Süleyman Bey, uygunu neyse, çaresi neyse siz düşünün. Ben rıza gösteririm," dedi.
Melahat Gürsel'in yanından ayrılan Demirel, Köşk'ün ikinci katına çıktı. Gürsel, bir koltuğa yerleştirilmişti. Hastalığın etkisi altındaydı. Demirel Gürsel'e eğildi : "Sizi, Amerika'da bir askeri hastane olan Walter Reed'e göndermek istiyoruz. Bir an önce şifa bulmanız için her çareye başvuracağız. Hanımefendinin de rızasını aldık efendim.."
Yarı inmeli bilinci gelip giden, normal işlevlerini yerine getiremeyen Gürsel, boğuk, zor duyulur bir sesle konuştu : "Doğrusu neyse, yapınız," dedi.
Türkiye'de duyulan son cümlesi bu oldu..
Demirel ayrılırken, Gürsel ağlıyordu. Hastalığın etkisi..
Özel bir ABD uçağıyla Amerika'ya gönderildi..



Walter Reed'de bir iki gün her şey yolunda gitti. Saat başı alınan haberler umut vericiydi. Fakat iki gün sonra Gürsel'in komaya girdiği haberi alındı. 
1965'de iktidara gelen, henüz devlete egemen olamayan ve çeşitli söylentiler, hatta açıklamalarla uğraşan yeni bir iktidarın önüne, hiç beklemediği bir sırada cumhurbaşkanlığı sorunu çıkmıştı. 
Bana o günleri anlatan Demirel'e göre, kafası gece gündüz şimdi ne yapacağını tartışıyordu. Ya yabancı bir toprakta ölüverirse.. Kuşkusuz "içeride" bu durum iyi karşılanmayacak, hükümet sorumlu tutulacaktı. Bir diğer kaygısı Gürsel'in gelirken uçakta ölmesiydi. Oysa yakın bildikleri, Cumhurbaşkanını derhal Türkiye'ye getirmesini salık veriyordu. Örneğin Kontenjan Senatörü Cevat Açıkalın, "Ecel nerede olsa insanı bulur," demişti : "Siz üzerinize düşen görevi yaptınız.. Üst tarafı Allah'a kalmıştır !.."
Demirel Bakanlar Kurulu'nu topladı ve komadaki Cemal Gürsel'i yurda getirmek kararını onayladı..



Özel bir uçakla gitti ve geldi, yurda döndü Gürsel. Gülhane Hastanesi'nde hazırlanan özel bir bölüme yerleştirildi. Senato Başkanı İbrahim Atasagun cumhurbaşkanı vekilliğine başladı..
Günler geçiyor, Gürsel teslim olmuyor, komada, hiçbir şeyden habersiz yatıyordu.. Fakat yaşam devam ediyordu.. Hayata dönmesi olanaksız bir cumhurbaşkanının ölmeden yerinin nasıl doldurulacağı hukuksal açıdan araştırılıyordu. Cumhurbaşkanlığının vekaleten uzun zaman sürdürülmesi de olanaksızdı. 
Demirel, karşısındaki iki askeri doktoru dinledi.. 
"... Sayın Gürsel'in artık cumhurbaşkanlığı görevini yapmasına olanak yok. Bitkisel yaşama girdi. Ne kadar süre bu durumda yaşayacağı belli değil. Görevini fiilen yürütmesi beklenemez. Bu durumu size iletmeye geldik," diyorlardı.
Demirel sordu : "Bu durumu bir rapor haline getirebilir misiniz ?" 
Nöroloji uzmanlarının hemen hepsinin raporu imzalayacağını söylediler..
Bir iki gün sonra Başbakanlık Müsteşarı Munis Faik Ozansoy, hazırlanan raporu Başbakanın önüne koydu. Bu raporla nasıl bir işlem yapılabilirdi ? O güne değin bir cumhurbaşkanı hastalığı ve görev yapamaz gerekçesiyle görevinden alınmamıştı. Örneği yoktu.. Hukuk açısından raporun geçerliliği tartışma dışıydı. Ama rapor nereye gönderilecekti ?..
Şuna karar verildi : Bu rapor bir hükümet yazısıyla TBMM'ye gönderilecek ve yeni cumhurbaşkanı seçiminin yapılması önerilecekti !.. Demirel önünde duran raporun altındaki imzaları saydı : 38 doktorun imzası vardı..     
27 Mayıs'ı da 38 kişi gerçekleştirmişti !..
Kendi kendine, "Çok trajik bir sonuç," dedi Demirel : "38 kişiyle Çankaya'daki adamı (Celal Bayar) indirmiş, 38 kişiyle (Gürsel) Çankaya'ya çıkmıştı. Dönemini tamamlayamadan 38 imzalı bir raporla görevinden ayrılıyordu.."

Yazgı işte ! Demirel inanıyordu..
Cemal Gürsel'in cumhurbaşkanlığı sona ererken, bir başka askere Çankaya kapısı açılıyordu..
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Cevdet Sunay'a..







  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder