Sayfalar

719 ) ERMENİ KARTIYLA OYNAYAN RUSYA !..

    

Ocak 1946'da, Stalin'in savaş sonrası emellerini sezen ABD Başkanı Truman, Dışişleri Bakanı Byrnes'e şunu bildirmişti :
"Sovyetler Birliği'nin Türkiye'yi istila ederek Boğazlar bölgesini ele geçirmek istediğine kuşkum kalmadı. Bu gidişle yumruğumuzu vurup dur demezsek yeni bir savaş çıkacaktır.."
Bu sırada ABD yönetimi, Washington'da ölen Türkiye Büyükelçisi Münir Ertegün'ün naaşını "Missouri" adlı zırhlıyla (altta), Sovyet Rusya'ya karşı bir güç gösterisi olarak, İstanbul'a göndermiş ve o sırada Sovyet tehdidi altında bulunan Türkiye bu davranışı coşkuyla karşılamıştı.. Yine ABD, 19 Ağustos'ta Sovyetler'in Boğazlar ile ilgili olarak 7 Ağustos'ta Türkiye'ye verdiği ve örneklerini ABD ile İngiltere'ye gönderdiği notaya karşılık olarak Sovyet yönetimine 19 Ağustos'ta verdiği yanıtta, Boğazlar rejiminin yalnız Karadeniz devletlerine ilişkin bir sorun olmayıp, ABD ve öteki devletleri de ilgilendirdiğini ve Boğazlar'ın savunulmasında başlıca sorumlunun Türkiye olması gerektiğini bildirmişti..

    

Ancak Ruslar, kendi emellerine ulaşmak için Ermenileri kullanmayı sürdürüyor, dış ülkelerdeki Ermenilerin Sovyet Ermenistan'ına dönmeleriyle ilgili Erivan yönetimi projesini destekliyorlardı. Gerçi sonuçta bu proje başarısız olmuş, batıdaki rahat yaşamlarını yitirmek istemeyen Ermenilerden pek azı Ermenistan'a dönmüştü.. Türkler, Sovyet-Ermeni taleplerine karşı sert tepki göstermişlerdi. Türk Başbakan Kars, Ardahan ve Artvin'i Ermenistan'a vermek yerine, bu bölgeler için savaşacağını sert bir dille belirtmiş, İngiltere ve ABD'den yardım talep etmişti. Bu konuda kendi çıkarlarını düşünen İngiltere ile ABD Türkiye'yi desteklemiş, bunun üzerine Rusya bu talebinden vazgeçmişti. 1947 yılında ortaya atılacak "Truman Doktrini" de bu konuda Türkiye'ye yardımcı olacaktı..
Öte yandan Bulgar basını, 1947 Nisan ayında Türkiye üzerinde bazı toprak iddialarında bulunmuş ve Başbakan Corcief, 21 Mayıs'ta verdiği söylevde, Doğu Trakya'yı istediklerini kamuoyuna duyurmuştu..
Bu sıralarda, son büyük savaştaki Alman işgalinin sıkıntılarından kurtulmaya çalışan Yunanistan'ı, Bulgaristan ve Yugoslavya'daki üslerinden beslenen Yunan komünist gerillalarının sürdürdüğü bir iç savaş yangını sarmıştı..
Böylece Türkiye, batı ve kuzeyden yeni bir tehlikeyle karşı karşıya kalmıştı..
Bu arada, Ecmiyatzin Ermeni Katolikosu VI. Kevork Çörekçiyan, Sovyetler Birliği Halk Komiserleri Başkanı Jozef Stalin'e, ABD Başkanı Harry Truman'a ve İngiltere Başbakanı Clement Atlee'ye gönderdiği dilekçede, Ermeni sorununu çözümlemeye çağırmış, Osmanlı yönetimi altında çekmiş oldukları baskılardan söz etmiş, tutsak durumuna düşürülmüş olduklarını, Hristiyan dinini koruduklarını ve Türkiye'deki Ermenilerin yok edilmiş olduğunu iddia etmiş, şunları eklemişti :
"Bugün Türkiye'de bulunan 100 bin kadar Ermeni çok kötü koşullar altında yaşıyor. Türkler 1920 antlaşmasını (Sevr) bozarak Ermenilere saldırdılar ; Kars, Ardahan, Artvin ve Sürmeli'yi ele geçirdiler. Sovyetler, Ermenileri ölümden kurtardılar. Ermeni toprakları Ermenilere geri verilmelidir. Bu topraklar Sovyet Ermenistan'ına katılmalıdır. Türkiye'nin eski Osmanlı Devletinden bir farkı yoktur ve Türklerin sözüne inanılmamalıdır. Dolayısıyla, Doğu Anadolu Sovyet Ermenistan'ına katılmalıdır.."
Bu dilekçe, Ermeni Katolikosu'nun geçmişteki olaylarla ilgili bilgisinin ne kadar kıt olduğunu ve gerçekleri tahrif ettiğini açıkça göstermektedir..
Yine bu sıralarda Lübnan'da 100 bin kişilik bir Ermeni örgütü kurulmuştu. Rusya Büyükelçisi Solod, Moskova'ya eğilimli Ermeni Hrant Devyan başkanlığında bir komünist partisi ve Şam'da "Ermeni Dostları Derneği"ni kurmuştu. Bu derneğin komünist üyelerinin amacı, bağımsız bir Ermenistan kurarak Doğu Anadolu'yu Sovyetler Birliği'ne bağlamaktı. 



1946 yılının Ocak ayında Beyrut'a ulaşan bir Sovyet diplomatı, Lübnan ve Hatay Ermenilerinin temsilcileriyle ayrı ayrı görüşmüş ve onlara Sovyet Rusya'nın amacını bildirmişti. 
26 Şubat'ta Moskova'daki Politeknik salonunda Ermeni delegelerince Ermeni İlimler Akademisi üyelerinden Cinevof'a bir konferans verdirilmişti. Konuşmacı, Ermenistan'ın sınırları içinde Van, Bitlis, Elazığ, Erzurum, Sivas ve Trabzon illerinin de bulunduğunu iddia etmiş, Ermenilerin toptan öldürüldüklerinden söz etmiş ve güçlü Avrupa devletlerinin bu olaylara müdahale etmediğini, seyirci kaldıklarını söylemişti. Civenof, Rusların Ermenilere gösterdiği ilgiyi övmüş, Sevr Antlaşması'nda Ermenilere verilmiş Doğu Anadolu illerinin daha sonra Türklerin saldırısına uğradığını ve Daşnaksutyun komitacıları tarafından imzalanan Gümrü Antlaşması ile Türklerin eline geçtiğini eklemişti..
Lübnan Ermeni komitesi de 16 Mayıs'ta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne bir telgraf göndererek, "bir buçuk milyon Ermeni'nin öldürülmesiyle sonuçlanan olaylar sırasında Türklerce istila edilen topraklarımızın, zorla alınan mallarımızın Sovyet Ermenistan'ına iadesini istiyoruz" demişti.. Aynı yılın haziran ayında, Paris'te bulunan Ermenistan Savunma Komitesi, Fransa Dışişleri Bakanlığı ile öteki dört güçlü devletin dışişleri bakanlığına birer not göndererek Kars ve Ardahan'ın Sovyet Ermenistan'ına katılmasını istemişti..
15 Ağustos'ta da Türk-Ermeni Sorunu Komitesi, Birleşmiş Milletler'deki 21 ülkenin delegelerine mesaj göndererek, Sovyet Rusya'daki Ermeni Cumhuriyetine Van, Bitlis, Erzurum ve Trabzon'la birlikte Kars, Ardahan ve Sürmeli bölgelerinin geri verilmesini istemiş, Ermeni sorununun BM gündemine alınmasını dilemişti. Ancak Ermeni aşırılarının bu dilekleri dikkate alınmamıştı..
1947 yılında Recep Peker Hükümeti istifa etmiş, yerini Hasan Saka yönetimi almıştı. Bu sırada, savaş sonrası siyasalarını etkileyecek "Soğuk Savaş" dönemi başlamıştı. Soğuk Savaş'ın başlangıcında Sovyet Rusya, Ermenileri Türkiye'ye karşı kışkırtmayı sürdürüyordu. Bu siyasa, Truman Doktrini'nin açıklandığı tarihe kadar sürmüştü. Bu doktrine göre ABD, Sovyet Rusya'nın olası genişlemesine karşı yakın doğuyu koruma sorumluluğunu üstlenmişti.. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder