Sayfalar

750 ) SULTANIN SERHAFİYESİ AŞIK OLUNCA !...

     

Geçen yüzyıl İngiliz bir baba, oğlu ve iki kızıyla İstanbul'a geldi. Morgan ailesi, ülke ülke gezen bir cambaz ailesiydi. Baba Charles Morgan, kızları (altta)  Margarethe (üstte) ve Mary, oğulları Charles Morgan Jr. hep birlikte sahneye çıkıyor, marifetli köpekleri ile birlikte saraylılardan, gece hayatının düşkünlerine kadar herkesi mutlu ediyorlardı..
Ailenin herkesi kendine hayran bırakan yıldızı ise Margarethe Hanım idi. Dekolte kostümleri ve esnek vücudunun maharetlerini sergilediği gösterinin bir bölümünde giydiği mayosuyla çapkınların akıllarını başlarından alıyordu. Güngörmüş yazar Sermet Muhtar Alus, Margarethe Hanım'ı şöyle tarif ediyordu:
"Koyu kumral saçlı, samur kaşlı, badem gözlü, küçük ağızlı, kar beyaz tenli, üzerinde şeytan tüyü olan fingirdek bir haspa !.."



Şimdi, gelelim hikayemizin ikinci başkahramanı Fehim Paşa'ya.. O, Sultan İkinci Abdülhamid'in süt kardeşi İsmet Bey'in oğluydu. Sarayda büyümüş, paşa çocukları ve şehzadelerle okumuştu. Askeri eğitim görmediği halde 25 yaşında iken "paşa" unvanı almış ve padişahın yaveri olmuştu. Fehim Paşa daha sonra imparatorluğun en korkulan ve nefret edilen insanına dönüştü. Casusluk teşkilatının başı, yani "serhafiye" oldu. Elinde büyüdüğü padişahın sevgisini ve teşkilatın gücünü kullanarak koca İstanbul'a dehşet saçmaya başladı. Zorba ve zalim bir kişi olarak haraç, rüşvet, taciz, tecavüz ne kadar kötü iş varsa orada Fehim Paşa da bulunuyordu..
Paşa'nın en güvendiklerinden ve aynı zamanda "muhabbet kılavuzu" olan Süreyya Bey, bir gün Fehim Paşa'ya Margarethe Hanım'ı övdü. Birlikte cambaz gösterilerinin düzenlendiği Konkordiya Tiyatrosu'na gittiler. Fehim Paşa, sahnede takla atan, denge oyunları yapan Margarethe'ten gözlerini alamıyordu. Cambazlar o dönemde numaralarını bitirdikten sonra sırtlarına bir pelerin alıp ellerinde grubun fotoğraflarıyla müşteriler arasında gezip ek bir gelir elde ediyorlardı. Margarethe Hanım da elinde kartpostallarla Fehim Paşa'nın locasına girmiş. Paşa, genç kadına piyasada pek kimsenin göremediği yüksek bir para vermiş. Margarethe Hanım şaşırmış, reveranslarla teşekkür etmiş. Fehim Paşa "Seni çok beğendim, sevdim. Nikahıma almak isterim. Prensesler gibi yaşayacağından şüphen olmasın. Ne dersin ?.." diye sormuş. Margarethe de karşısındaki kişinin kim olduğundan habersiz, teklifi kabul ettiğini ama bir kez de babası ile konuşulmasını istemiş. Paşa işi uzatmamış, hemen genç kadının babasını locasına çağırtıp konuyu açmış. Teklifini kabul ederse bir torba dolusu altını başlık parası olarak vereceğini de eklemiş. Ayrıca bir Osmanlı nişanı alacağını ve kızıyla resmi evlilik yapacağını söylemiş..
Fakat olmayacak bir şey olmuş ; herkes teklifin kabul edileceğinden eminken Charles Morgan öneriyi reddetmiş. Eğer Fehim Paşa ısrarcı olursa şikayetçi olup durumu elçiliğe haber vereceğini de söylemiş.
İstanbul'un lüks mekanlarının çoğundan haraç alan, o güne kadar her istediği hemen yerine getirilen şımarık, bir o kadar da korkulan bir kişi olan Fehim Paşa öfkeyle tiyatrodan ayrılmış, hemen sağa sola emirler yağdırmış, beş on dakika sonra Konkordiya polis baskınına uğramıştı. Charles Morgan karşı çıkınca feci bir şekilde dövülmüş, küçük kızı ve oğlu ile birlikte karakola götürülmüştü.. İtirazlar, elçiliğe haber vermelerin hiçbir etkisi olmamıştı. Ertesi gün, Margarethe Hanım haricindeki tüm Morgan ailesi sınır dışı edilmişti bile !..
Fehim Paşa, Margarethe Hanım'a Şişli taraflarında bir apartman tahsis etti. Genç kadının "kapatıldığı" sıralarda Viyana'daki matbaalarda basılıp İstanbul'a getirilen ve üzerinde "Margarethe Fehim Paşa" yazılı kartpostallar büyük rağbet görüyordu. Paşa bu kartpostalları görünce çılgına dönmüş, kimini satın alma yoluyla, kimini de zorbalıkla, kavga dövüş toplatmıştı ama yine de o günlerden günümüze kalan epeyce kartpostal vardır...

 

Fehim Paşa daha sonraları gemi iyice azıya almış, elçiliklerin, özellikle de Alman elçisinin şikayetleri ve protestoları artınca, Sultan II. Abdülhamid, süt kardeşinin oğlunu önce uyarmış, fakat skandallar uluslararası boyuta ulaşınca, 1906 yılında Bursa'ya sürgüne göndermeye mecbur olmuştu..
Bu cezaya şaşıran Fehim Paşa kısa zamanda Bursa halkının da nefretini kazandı. En tepki gören hareketlerinden biri sokak köpeklerini eğitimli köpeklere parçalattırmasıydı !.. 
1908 yılında Meşrutiyet ilan edilince bir halk ayaklanmasına kurban gitmekten çekinen Fehim Paşa gizlice kaçmak istedi. Fakat İnegöl civarında tanındı ve öfkeli bir kalabalık tarafından linç edildi. Cesedi ise sokak köpeklerinin önüne atıldı..
Margarethe Hanım ise serbest kalınca yakındaki bir elçiliğe sığındı ve ailesinin yanına gönderildi..

     

(MEHMET ÇELİK'in "Güzel İle Çirkin" başlıklı yazısından alıntıdır)

     
           

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder