Sayfalar

790 ) YAPAY BİR ORTADOĞU ÜLKESİ...

    

Ürdün, İngiliz sömürgeciliğinin, "birinci paylaşım savaşı" sonrasında elde edilen ganimetten işbirlikçilerine ayrılan bir hediyesiydi. Osmanlı İmparatorluğu'na karşı İngilizlerle işbirliği yapan Mekke Emiri Abdullah'a, 11 Nisan 1921'de Filistin topraklarından koparılan bir parça, Mavera-i Ürdün (İngilizce Trans-Jordan), verildi.. O zamanlar "üzerinde güneş batmayan" Britanya İmparatorluğu böylesine güçlüydü.. Osmanlı zamanında da denetim dışında kalmış olan ve Bedevi Arapların yaşadığı Ürdün'ün başkenti haline getirilen Amman, 1921'de, nüfusu yaklaşık 2500-5000 dolayında büyükçe bir köy niteliğindeydi.. 



(Üstte : Soldan ikinci : Lawrence, yanında Herbert Samuel ve Emir Abdullah.. Amman 1921)

Yine aynı yıl, yani 1921'de, başında İngiliz Yüzbaşı Peake'in bulunduğu ve 1300 kişiden ibaret Ürdün Arap ordusu oluşturulmuştu.. 1930'da ise bunun yerini tamamen çöl şartlarına göre teçhiz edilen, başına John Glubb (Glubb Paşa) adında bir İngiliz komutanın getirildiği Arap Lejyonu aldı... 



Daha sonra, İkinci Dünya Savaşı'ndaki sadakatinin sonucu, 1946'da, Emir Abdullah, artık bağımsız ülke statüsü almış olan Ürdün'ün kralı yapıldı. 
İsrail'in kuruluşunun hemen ardından çıkan 1948 Arap-İsrail Savaşı'nda Ürdün Nehrinin batı yakasındaki Filistin topraklarını işgal eden Kral Abdullah, daha sonra burayı ilhak etti ve böylece Ürdün Haşimi Krallığı iki yakadaki topraklarda kurulmuş oldu.. Kudüs de İsrail ile Ürdün arasında ikiye bölünmüştü. Böylece savaştan İsrail'den sonra en kazançlı çıkan devlet Ürdün olurken, bu anlaşmayla İsrail, Batı Şeria ve Doğu Kudüs üzerindeki Ürdün'ün egemenliğini tanımakta ve Ürdün toplam 2200 milkarelik Filistin toprağına sahip olmaktaydı. Ürdün, söz konusu Filistin topraklarını 24 Nisan 1950'de ilhak ettiğini açıklamıştır..



(Üstte :Önde Kral Abdullah, arkasında büyük oğlu Hüseyin bin Tallal, en solda İngiliz Komutan Glubb Paşa)



(30 Kasım 1948, Kudüs.. Abdullah el-Tell ve Moşe Dayan)

Ürdün'ün Batı Şeria'yı ilhak etmesi sonucu ülkesine 400 bin Filistinliyi daha kabul etmesiyle, ülke nüfusunun üçte ikisi Filistinlilerden oluşmuştu.. Kral Abdullah, eğitim seviyeleri ve politik ilgileri yüksek olmaları dolayısıyla önemli bürokratik görevlere Filistinlileri getirirken, Filistinli liderler her zaman Abdullah'ı İsrail'le işbirliği yapan birisi olarak görmüşlerdi. Nitekim Kral Abdullah, 1951'de Kudüs'te, Mescid-i Aksa çıkışında (altta) bir Filistinli milliyetçi tarafından yapılan suikasta kurban gitti ve yerine 16 yaşındaki oğlu Hüseyin getirildi...



Kral Hüseyin, Ortadoğu monarşileri içinde, kendisine en fazla darbe ve suikast girişiminde bulunulmuş bir lider olarak en uzun süre iktidarda kalma başarısını göstermiştir..
Ürdün, daha doğrusu Haşimi Krallığı, ile Siyonizm arasında kan bağı vardı. Çünkü her ikisi de varlıklarını Filistin topraklarının gasp edilmesine borçluydular. Dolayısıyla da, Kral Abdullah da, Kral Hüseyin de İsrail ile ilişki ve işbirliği içinde oldular..
Bu yapay manda devletin yurttaşlarının büyük çoğunluğunu Filistinliler oluşturuyor, asker-sivil bürokrasisini İngilizler yönetiyordu. Maliyesi de yine İngiltere tarafından denetlenmekte idi, daha doğrusu "Devlet"in masraflarını da İngiltere karşılıyordu. Kral Hüseyin de aslında İngiltere'nin maiyetindeki bir memur konumundaydı. Amiri, İngiltere Büyükelçisi ve İngiliz ordu komutanı idi. 
1954-55 yıllarında kendisini Bağdat Paktı'na girmesi için zorlayan İngiltere ve Batılı müttefikleri ile o dönemin Arap dünyası üzerindeki büyük gücü Nasır arasında "sıkışan" Kral Hüseyin (altta), içerideki Nasır yanlılarının da baskısıyla tercihini İngiltere ile ekonomik bağlarını sona erdirmekte kullandı.. İngiltere'nin yerini Mısır, Suriye ve Suudi Arabistan'ın sağladığı mali ve siyasi destek almıştı..



Ürdün ilk zamanlar ABD'nin gündeminde yer almıyordu, çünkü Amerikalı yetkililer bu yapay devletin, İngiltere'nin himaye gücü ortadan kalkınca, varlığını sürdüremeyeceğini düşünüyorlardı. Bu arada, Hüseyin de, kırılgan durumunu bildiğinden, İngiltere'den umudu kesince ve ülkedeki milliyetçi uyanışın Filistinliler üzerindeki etkisini fark edince, kendisine yeni bir hami aramaya başladı. Yeni efendinin de ancak ABD olabileceği kesindi. Amerikalı yetkililer de, Mısır lideri Nasır'ın dalgasını kesmek için artık her çareye başvurmaya hazırdılar. Yollar böylece kesişti...
1957'de ülkede monarşi aleyhindeki başta Filistinliler olmak üzere tüm grupların, Nasır'ın da desteklemesiyle, ayaklanması ve kendisini iktidardan uzaklaştırmaya çalışmaları üzerine Kral Hüseyin, ABD'ye başvurarak Eisenhower Doktrini çerçevesinde kendisine ekonomik yardım yapılmasını istemişti. VI. Filo'yu Doğu Akdeniz'e gönderen ABD ayrıca Ürdün'e 10 milyon dolar ekonomik yardımda bulunur. 
1957'den itibaren Hüseyin artık CIA bordrosunda yer almaktadır ve bu fasıldan yirmi yıl boyunca ücret alacaktır. 18 Şubat 1977'de, Bob Woodward imzasıyla Washington Post gazetesinde yayımlanan haberde, Hüseyin'e paranın, CIA'e bilgi vermesi, öteki Ürdün yetkililerine aynı amaçla para transfer etmesi ve CIA ajanlarının serbestçe faaliyette bulunması karşılığında, doğrudan CIA Amman İstasyon Şefi tarafından elden ve nakit olarak ödendiği bildiriliyordu !.. 



KAYNAK :
HALUK GERGER, "ABD-Ortadoğu-Türkiye" ; TAYYAR ARI, "Orta Doğu"   


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder