Sayfalar

854 ) MUSUL.. KERKÜK... HEP AYNI SENARYO !..



Tarih : 13 Şubat 1925.
Dinsel ve milliyetçi Şeyh Said İsyanı başladı. 
Ayaklanma iki ayda bastırıldı. İç savaşın Türkiye'ye bedeli ağır oldu ; Musul ve Kerkük kaybedildi..
Hikaye bilindik, bilinmeyen dünün bugüne benziyor olduğu...
Filmi, Şeyh Said Ayaklanmasından iki yıl önceye giderek başlatalım..
Lozan Konferansı'na katılan Türk heyetinin elinde üç sayfalık, on dört maddeden oluşan talimat vardı. Birinci madde, Irak sınırıydı ; Süleymaniye, Kerkük ve Musul mutlaka geri alınacaktı. Çünkü Birinci Dünya Savaşı'nı sona erdiren Mondros Antlaşması'na (30 Ekim 1918) göre, bu sancaklar Osmanlı Devleti'ne bırakılmıştı. Ancak iki hafta geçmiş, İngiltere bir oldubittiyle buraları işgal edivermişti !..



Lozan Konferansı'nda İngilizlerin tüm stratejisi petrol üzerineydi.. Daha konferans başlamadan İngiliz, Fransız ve Amerikan petrol şirketleri, Londra'da Mezopotamya petrollerini müzakere etmişlerdi. Bu toplantının başkanlığını ise Irak Hükümeti adına Osmanlı Mebusan Meclisi eski üyesi Sason Haskail Efendi yapmıştı !..
Lozan Konferansı bu havada başladı.. 
Türk heyeti başkanı Dışişleri Bakanı İsmet (İnönü) Paşa, önce duygusal konuşmalarla İngilizleri iknaya çalıştı :
"Türkiye yoksul bir ülkedir, petrole ihtiyacı vardır.."
Bu sözler, bir petrol şirketine ortak olan İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon'u nasıl etkileyebilirdi ki ? Zaten, Bonar Law Hükümeti, İngiltere heyetine kesin talimat vermişti ; Musul-Kerkük konusunda tartışmaya bile girmeyeceksiniz !
Türk heyeti toplantılarda, "Bu topraklar 11. yüzyıldan beri bizimdir," gibi tarihi gerçekleri anlatarak İngilizleri iknaya çalıştı. Bölgenin nüfus sayımı sonuçlarını sundu : 263.000 Kürt, 146.000 Türk, 43.000 Arap, 18.000 Yezidi, 13.000 gayrimüslim...
İngilizleri, kendi belgeleriyle, kaynaklarıyla vurmaya çalıştı. Öyle ya, onların "Britannica Ansiklopedisi" bile, Türkler ile Kürtlerin Turani iki kardeş kavim olduğunu yazmıyor muydu ?..
Türk heyeti iyi niyetini hep korudu, her iki halkın bir arada yaşamak istediklerini, inanmıyorlarsa referandum yapılabileceğini ileri sürdü.
Türkiye ne kadar tarihten, kardeşlikten, istatistiklerden bahsetse de İngilizlerin kafasında sadece tek bir düşünce vardı ; petrol !.. Bu nedenle, konuyla hiç ilgisi olmamasına rağmen, bir gün birden bire Türklerin Ermenilere çok eziyetler yaptıklarını gündeme getiriverdiler !..



Lozan'da toplam sekiz ay süren görüşmeler sonucunda, Türkiye ve İngiltere uzlaşamadı. Konferans, sınır meselesini iki ülkenin kendi arasında halletmesine karar verdi. Eğer her iki ülke, öngörülen dokuz aylık sürede, anlaşma yoluna gitmezse, mesela Milletler Cemiyeti Meclisi'ne (bugünkü BM) götürülecekti..
Lozan Konferansı'ndan sonra Türkiye ve İngiltere arasında ikili görüşmeler İstanbul'da başladı. İngiliz heyetinin başında bu kez, Irak Yüksek Komiseri Sir Percy Cox vardı.
İngilizler bu konferansta da, çözümsüzlüğü derinleştirmek için yeni bir diplomasi taktiği uyguladı : Türkiye'den, -Musul'un komşusu- Hakkâri'yi istediler !..
Ve... Hay aksi, tam o günlerde Hakkâri'de Nasturi Ayaklanması (12-28 Eylül 1924) (altta) başlamasın mı ? Bakın şu kör talihe !..
Şaka bir yana, bırakın kışkırtmayı, İngilizler isyanı havadan bile destekledi...

hakkari nasturi isyanı ile ilgili görsel sonucu

İngilizlerin oyunu hep benzerdi : Böl ve yönet !.. Petrol için önce Arapları ayaklandırmışlardı. Şimdi sırada Kürtler vardı..
İngiliz istihbaratçıları, Albay T.E. Lawrence Arapları, Binbaşı E.W.C. Noel ise Kürtleri kışkırtıyordu..
Bu arada İngilizlerin, Araplar ile Kürtleri de birbirlerine düşürdüklerini de ekleyelim..
İstanbul'daki Türkiye-İngiltere ikili görüşmelerinden de sonuç çıkmadı. Dolayısıyla, Irak sınırı meselesi Milletler Cemiyeti Meclisi'ne gitti.. İşin garip yanı, bu Meclis'te İngilizlerin büyük ağırlığı vardı ve aksiliğe bakın ki, Türkiye Cemiyet'e üye bile değildi..
Meclis İngilizlerin isteği doğrultusunda üç kişilik bir komisyon kurma kararı aldı. İsveçli T. Wirsen, Macar Kontu Teleki, Belçikalı Albay Poulis'ten oluşan bu heyet, her türlü yazışma ve soruşturma yapma yetkisine sahipti..
Bu komisyonun yaptığı ilk çalışma, Musul ile Hakkâri arasına geçici bir çizgi çekmek oldu. Daha Türkiye'yi dinlememişlerdi bile.
Batı'nın bu kibirli, Türkiye'yi hor gören anlayışı Ankara Hükümeti'ni çileden çıkardı. İngiliz istihbarat raporlarına göre, Mustafa Kemal asker çizmelerini tekrar ayağına geçiriyordu.. Gerçekten de Atatürk, Irak'a müdahale etmeye kararlıydı.. Ve yine bir aksilik çıktı ; ne oldu dersiniz ?..
Bu kez on dört ili kapsayan Şeyh Said  İsyanı başladı !..

şeyh said isyanı ile ilgili görsel sonucu

Türkiye, Kuzey Irak'a askeri operasyon yapamadı ; içe döndü ; binlerce asker ayaklanmayı bastırmakla görevlendirildi..
Ankara'nın, Türkler ile Kürtlerin kader birliği içinde bulunduğunu söylediği bir dönemde, bu ayaklanma İngilizlerin elini güçlendirdi. "Hani siz kardeştiniz, bakın şu anda bile savaştasınız," dediler..
Ve Milletler Cemiyeti Meclisi Musul, Kerkük ve Süleymaniye'yi İngilizlere verdi..
İngilizler askeri işgalle birlikte bölgeye hızla petrol boru hattı döşediler. Bunun sadece Musul'daki uzunluğu 300 kilometreyi bulmuştu. Türkler, Kürtler, Araplar, ortak tarihten, kardeşlikten, din birliğinden ne kadar bahsederse bahsetsin, o petrol Mezopotamya'da olduğu sürece "böl-yönet" politikaları hep olacaktır !..
The End (Son)...  
Çünkü yukarıdaki tarihi film bir İngiliz yapımıdır...

şeyh said isyanı sonrası ingiliz petrol boru hattı ile ilgili görsel sonucu

SONER YALÇIN'IN 2008 YILINDA YAYIMLANAN "SİZ KİMİ KANDIRIYORSUNUZ !" ADLI KİTABINDAN ALINMIŞTIR..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder