Sayfalar

926 ) AKADEMİK BAĞLILIK BİLDİRİSİ !...



Yıl 1943... Koyu kahverengi büyük eski mobilyalar, iç karartan lambrilerle bütünleşiyor. Münih'in Ocak karı, kapalı havası, büyük odayı daha da ağırlaştırıyordu. Saatler gibi gelen uzun bekleyişte tek tavanda dönen ağır pervanenin sesi işitiliyordu. İki Nazi askerinin arasında yarım saattir beklemekten gerginleşmiş, zayıf, uzun yüzü, iyice açılmış şakaklarıyla daha yaşlı, daha hüzünlü duruyordu Profesör Kurt Huber. Sadece koluna girip, hiçbir şey söylemeden, getirmişlerdi odasından.. 
Son dönemin olağan, şaşırılmayan, sıradan etkinliklerinden biri olmuştu profesörlerin odasından genç Nazi öğrenci askerler tarafından alınmak. Koridordan geçişinde Nazi Partisi üyesi gençlerin nefret dolu bakışları ve homurtuları arasında sırasında kendisinde olmasının şaşkınlığını yaşamıştı Huber. O da tüm profesör ve üniversite yöneticileri gibi tam on yıl önce Führer'e bağlılık bildirisine imza atmış ve hep beraber yeni Almanya'da birlik, beraberlik, şeref ve hukukun yeniden tesis edildiğini açıklamışlardı. Bir ay sonra Hitler iktidara geldiğinde tüm rektörler, Führer-rektör olmuş ; Yahudi, komünist ve sosyal demokrat öğretim üyesi çalışanları sorgusuz işten atma yetkisi kazanmıştı. Ama yine de başına ne geleceğini bilememenin verdiği garip bir huzursuzluk yaşıyordu.
Özellikle de 22-23 yaşında sadece hademe Jacob Schmid'e bildiri dağıtırken yakalandığı iddiasıyla apar topar idam edilen direnişçi "Beyaz Gül" (üstte) üyesi gençlerin başlarına gelenden sonra.. 



Derin sessizliği kapının sert açılışı bozdu. Uzun boylu, atletik, Holywood'un dönem yakışıklısı Tyrone Power görünümlü, Führer-rektör Walther Wüst (üstte) sert adımlarla içeriye girdi. Geriye doğru taranmış kumral saçları yüzünü ciddileştiriyor, iri yapısı ve üzerindeki SS üniformasıyla daha bir ürkütücü gözüküyordu. Prof. Dr. Kurt Huber, rektörü ilk kez Nazi üniforması ile görmenin şaşkınlığıyla toparlandı. Gözü, yakasında kırmızı zemin üzerine yaprakla simgelenen tanımadığı "Standartenführer" (Alay Önderi) fahri albay apoletine takılmıştı... 
Sert, tok bir sesle "Demek vatan hainliği ! Demek düşmanla işbirliği ! Demek ordumuzun moralini bozmak ha !" diye bağırdı Walther Wüst. Sonra, makineli tüfek gibi hiç susmaksızın "Beyaz Gül" üyesi gençlere yardımdan, gizli bildiri hazırlamaya kadar onlarca suçlamayı arka arkaya sıraladı. Huber, hiç kimseyle paylaşmadığı, kendisine bile itiraf etmediği sırlarının ardı ardına sıralanmasından huzursuz toparlanıp yanıt vermeye çalışırken Wüst'ün şiddetli tokadını bir anda yüzünde hissetti. O an, hayatın, bilimin, insanlığın durduğu andı. Kendi meslektaşı, bir bilim insanı, bir rektör, üstünde üniforma kendisine şiddet uyguluyordu. Huber'in şaşkınlığına karşı Wüst için sadece önüne geçilememiş bir öfke patlamasıydı. Akademi dünyasının en hızlı kariyer yapan bu ünlü faşisti çok genç yaşta profesör olmuş, küçük yaşlarda katıldığı Hitler'in Nasyonal-Sosyalist Alman Partisi sayesinde yöneticilik basamaklarını da hızla tırmanmıştı..
Felsefe Fakültesi dekanlığı döneminden biliyordu Huber onu. Militan Parti üyelerinden oluşan, Hitler'in özel korumalığını yapan SS birliğine de seçilmişti Walter Wüst. Sonra, Standartenführer ve ardından da rektör olmuştu. Almanların üstün ırk kuramını kanıtlamaya çalışıyor, üniversitede ise bilimden çok soruşturmacı, baskıcı yönetici kimliğiyle tanınıyordu. 
Huber yanağını ovuştururken üniversitedeki her komünist, Yahudi bilim insanı avı ve cezalandırılmasında sorgulamayı bizzat Wüst'ün yaptığı söylentilerini hatırladı ve ilk defa sınırsız bir korkuya kapıldı..



Çocuk felcinden kaynaklanan fiziksel engeline bağlı titremeler, Huber'in korkusunu daha belirginleştiriyor, bu, Wüst'ü daha saldırganlaştırıyordu. "Örgütüm yok, sadece insani değerlerin herkes için geçerli olması gerektiğini düşündüm. Sizlerden bazı konularda uzak durdum" diye cılız bir sesle kurduğu cümle Wüst'ün yakasına yapışmış hırpalayan şiddeti arasında kaybolup gitti. Ondan sonra ne cümle kurabildi ne de "Ben sadece bilim insanıyım" diyebildi..
Wüst, her güçlü faşist gibi bağıra bağıra hesap sorup kendince sorguladı. Bir saatin sonunda içerideki iki genç Nazi ve dışarıda bekleyen Gestapo yetkilileri arasında daha yaşlı, daha zavallı, daha mutsuz bir Huber ölüme gidecek yargılanma için büyük koridordan geçip yıllarını verdiği üniversiteden (üstte) bilinmeze doğru bir yolculuğa çıkıyordu. Sonu idamla bitecek bu yolculuğun sonrasında ne olduğunu aslında hepimiz tarihi kayıtlardan biliyoruz.. 

prof kurt huber-munchen 1943 ile ilgili görsel sonucu

ALINTI YAPILAN KİTAP : 
    
alışmadık gözde lens durmaz ile ilgili görsel sonucu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder