Sayfalar

945 ) EFSANELERE KURBAN EDİLEN ÇANAKKALE SAVAŞI !...

    

Bugün elimize ulaşabilen Çanakkale gazilerine ait altmış civarında ses kaydı bulunmaktadır. Onların anlattıkları gerçekler, sonradan uydurulan mitlere, efsanelere, hikâyelere nazaran çok daha az bilinir..
Cephede sağ kalmayı başarmış, hikâyenin asıl kahramanları genellikle unutulmuş, sonradan ortaya atılan efsane ve uydurmalar ise popüler olmuştur. Örneğin "Gönüllü Bombacı / On beş yaşındaki Ali Reşad Çavuş" efsanesi..
Bu efsanenin nasıl doğduğu tam olarak bilinemese de, çıkış noktası savaş sırasında gerçekleşen bir Alman propagandasıdır. "Berliner Illustrirte Zeitung" gazetesinin 22 Ağustos 1915'te çıkan "Çanakkale Özel" sayısının (No.34) 9. sayfasında "Türk ordusunun en genç çavuşu 15 yaşındaki Ali Reşad" başlığıyla yayımlanan fotoğraf ve haber, büyük ihtimalle efsanenin kaynağıdır. Propagandadan öte tarafı olmayan resim, yıllarca maalesef Genelkurmay dahil birçok resmî ve sivil kuruluş tarafından ciddiye alınarak kullanılmıştır, kullanılmaktadır (üstte solda)..
Bir de, meşhur türküde adı geçen "On beşliler" vardır. Fakat bunlar, on  beş yaşındaki gençleri değil, 1315 (1897) doğumluları işaret etmektedir ki, bu da onların 18 yaşında silah altına alındığına işaret eder. "Çanakkale'de Savaşan Lise Öğrencileri" olarak yayınlarda sıkça kullanılan bu kare (üstte sağda), aslında 1920'li yıllara ait bir geçit törenini gösteriyor..
İşin gerçeğine bakılırsa, Çanakkale'de "çocuk asker" yoktur. Bu tür yalanlara ise hiç ihtiyacımız yoktur..  

     

Çanakkale ile ilgili duygu sömürüsü yapan "açlık efsanesi" için kaynak gösterilen, 15 Haziran 1917 tarihli, 43. Piyade Alayı I. Tabur, I.Bölük Yemek Listesi'dir. Bu liste 1917 yılına ve Irak cephesine ait olmasına rağmen birileri tarafından Çanakkale Savaşı'ndaki iaşe listesi diye bağdaştırılmış ve meşhur olmuştur. Alanda kılavuzluk ya da rehberlik yapanların ellerinde dolaştırdığı, dahası milyonlarca kişinin izlediği dizilerde ajitasyon için kullanılan bir listedir (üstte solda)... 
Çanakkale Cephesi, 9 Ocak 1916'da kapanmıştı. Daha önce, #tarih dergisinin 2017 Nisan sayısında günlüğünden kesitler vererek hikâyesini anlattığımız Mehmed Raşid Moralı (üstte sağda), günlüğünde limonatadan kahveye, taze peynirden sıcak kakaoya kadar birçok yiyeceğe ulaşabildiklerini yazmıştır. Her şey bir yana birçok subay hatta meşhur 27. Alay komutanı Yarbay Şefik (Aker) Bey dahi hatıralarında konserve çorba dahil birçok yemek verildiğinden bahseder. Ayrıca Çanakkale cephesinin iaşesinin eksik olmaması için İzmir'de konserve fabrikası da kurulmuştur. Şefik Bey'in bahsettiği çorbalar ve diğer konserve ürünler bu fabrikada üretilmiştir. Yine belgelere göre zaman zaman günde 250 gr et ve her gün 800 gr ekmek verilebiliyordu...
Gelelim en meşhur efsaneye.. Çanakkale'de harp sahasını ve şehitlikleri gezmek isteyenlerin en gencinden en yaşlısına kadar hemen hepsi muhakkak "Seyit Onbaşı"nın adını anar ve görev yaptığı Mecidiye Tabyası'nı ve hemen kıyıdaki top top mermisini kaldırırken tasvir edilmiş heykelini görmek ister (altta)...
  
Ä°lgili resim

Seyit Onbaşı aslında bir ikmal eriydi ve görevi yalnızca top atışlarının devam edebilmesi için cephane sağlamaktı. 
Bir tabyada bulunan topun doğru bir şekilde ve seri olarak çalışabilmesi için 20 ile 28 arasında görevli askere ihtiyaç vardır. Bu askerlerin bir kısmı cephaneyi sağlamak üzere çalışır, bir kısmı da topun teknik mekanizmasından sorumlu ustalar ve atış için gerekli açı ve hesaplamaları yapan subaylardır. Yani topun ateşlenmesi için teknik bilgi sahibi olan kişiler, işte bu tahsilli subaylardır ; zira bu hesapları yapabilmek mühendislik düzeyinde matematik ve fizik bilgileri gerektirir. 18 Mart günü isabet alan Mecidiye tabyasındaki Seyit Onbaşı, top mermisini sırtlayarak arkadaşlarıyla birlikte vinci bozulan topa taşımıştır. "Arkadaşlarıyla birlikte" diyoruz, çünkü Genelkurmay ATASE Daire Başkanlığı'nın 2015'de yayımladığı ATASE Arşivinden seçilmiş "Çanakkale Deniz Savaşına Ait Belgeler" adlı eserde, 18 Mart günü gösterdikleri yararlılıklar nedeniyle Seyit Onbaşı ile birlikte aynı nedenden (190 ile 215 kiloluk mermileri taşımak) taltif edilen başka askerler de bulunmaktadır.. 
Elbette Seyit Onbaşı'nın bu deni öne çıkmasının asıl nedeni, dönemin Harp Mecmuası'nda (altta) yayımlanan fotoğrafıydı. Yine Yüzbaşı Hilmi Bey bu durumdan hatıralarında şöyle söz eder :
"Bu durumu (sırtlarında ve kucaklarında top taşıma) bütün millete göstermek için 18 Mart savaşından hemen sonra, o zamanki Savunma Bakanlığı'nın foto muhabirleri bataryaya gelerek, Edremitli Seyit'in topa mermi çıkardığının resmini çekmişlerdi. Bu resim Harp Mecmualarında da vardır.."
Lakin ilerleyen yıllarda 190 kg ve 215 kg ağırlığındaki mermiler, yerini 276 kg. ağırlığındaki mermilere bırakacak ve gerçek abartılarak içi boşaltılacaktı. Halbuki, bu ağırlıktaki bir mermiyi ateşleyecek yetenekte ve kalibrede topumuz bulunmuyordu. Bu hatanın kaynağı da, yine resmi çeken muhabirin topun ağırlığını yazarken 215 kg yerine 215 kıyye (okka) olarak yazmasıdır ki ; bu da 275.63 kg yapmaktadır.. 
Bazıları işi daha da öteye götürerek Seyit Onbaşı'nın üç defa mermi kaldırıp, tek başına topu ateşlediği ve yine tek başına "Ocean" zırhlısını batırdığını söyleyecek kadar efsaneyi ilerletmiştir..  Oysa ki askerî rapor ve eldeki veriler Ocean'ın, Seyit Onbaşı'nın görev yaptığı Mecidiye Tabyasının tesirli menzili dışında olduğunu gösteriyor..



MUSTAFA ONUR YURDAL'IN #TARİH DERGİ'NİN 2018 EKİM SAYISININ 28-31. SAYFALARINDA YER ALAN YAZISINDAN DERLENMİŞTİR..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder