Sayfalar

973 ) İSTİKLÂL MAHKEMELERİ NASIL KURULDU ?!..

ilk istiklal mahkemesi ihsan eryavuz ile ilgili görsel sonucu    ilk istiklal mahkemesi ihsan eryavuz ile ilgili görsel sonucu

Osmanlı'nın 10. Kolordu Topçu Kumandanı, Teşkilat-ı Mahsusa'nın ve Karakol Cemiyeti'nin kurucu üyesi, ilk İstiklâl Mahkemeleri reisi, Büyük Millet Meclisi'nin Osmaniye milletvekili, Mustafa Kemal Atatürk'ün silah arkadaşı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Denizcilik Bakanı İhsan Eryavuz'un anılarını yazdığı üç ciltlik kara kaplı defterlerinden (üstte)...

ilk istiklal mahkemesi ihsan eryavuz ile ilgili görsel sonucu

Bir gün Ali Fuad Paşa'nın Moskova'ya "sefir-i kebîr" (büyükelçi) olarak gönderileceğini duymuştum.O ana kadar aralıksız askerî üstünlüklerinden bahsedilen bu generalin ordunun düzenlenmesiyle Batı Cephesi'nin takviyesi zaruri görüldüğü bir zamanda cepheden ayrılmasının doğru olup olmayacağını Mustafa Kemal Paşa'dan sormuştum. Reis Paşa, "Ali Fuad Paşa da (Halk Ordusu) cereyana kapılmış, cephede apoletlerini çıkarmış, eline bir tüfek alarak halk kumandanları gibi gezdiğini söylüyorlar.. Batı Cephesi'ne İsmet Bey gelecek. O daha esaslı olarak bu düzenleme işini yapar," dedi. İsmet Bey'i iyi tanırdım. İmkân ve zamanın elverişliliği nispetinde gerektiğinde bütün engellerle mücadele ederek kıtaların eksiklikleri ve ihtiyaçlarını tamamlama, talim, terbiye ve disiplin sağlayacağına ; kısacası artık Batı Cephesi'nin de esaslı ve ciddi bir düzenleme göreceğine emindim..
Ali Fuad Paşa Moskova Büyükelçisi olmuştu. İstasyon binasında birçok milletvekillerinin de katılımıyla mutantan (görkemli) bir ayrılık ziyafeti verildi. Sabahlara kadar içildi. Ali Fuad Paşa'nın meziyetlerinden ; ihtilâlden, ihtilâle bağlılığından bahsediliyordu.. Oradan o yeni vazifesine, Rusya'ya gitti. Batı Cephesi'nin kumandasını da Kurmay Albay İsmet Bey üstlenmişti..
Ordu düzenlenecekti. Binlerce zorluk ve yokluk içerisinde yeniden donatılan ve silahlanan askerler ile kıtalar imkân nispetinde noksanlarını tamamlayacak ve bir kıymet haline gelecekti. Fakat kaçış müthişti. Halifenin Anadolu içerisine fetvalar, "İngiliz Muhipleri Cemiyeti", "Hürriyet ve İtilâfçılar", "Nigehbân Grubu" (kelime anlamı "bekçi" olan, dönemin bozguncu bir grubu) üyeleri bazı saray memurlarının aralıksız yaptığı propagandalar, birçok halkı, saf köylüyü zehirlemiş olacak idi ki, bin bir fedakârlıkla Ankara'nın silahlandırıp ve donatıp cepheye gönderdiği askerlerin az bir zaman sonra silahıyla, cephanesiyle, elbisesiyle kaçtıklarını duyuyorduk..



Otuz kırk milletvekili arkadaş Yenigün Matbaası'nın bulunduğu dairede hususi olarak toplanmış, bu hale karşı ne yapabileceğini, kaçışın önünü almak için alınacak tedbirlerin ne olması lazım geleceğini konuşuyorduk. İstanbul'dan düşman propagandasının Anadolu'ya gelmesine engel tedbirler almak, Dürrîzâde fetvasını çürütecek Anadolu ulemasından karşı fetvalar almak, harekâtımızın yasallığına dair ulemadan, ağzı söz yapan kimselerden "heyet-i irşâdiye"ler oluşturup köylere göndermek.. Bunların hemen hepsine girişilmiş, fakat beklenilen fayda sağlanamamıştı. Konuşmalar, fikir alışverişleri, nihayet bizi cephe gerisinde meclis üyesinden, fevkalade yetkiye sahip, fevkalade mahkemeler teşkili zaruretini kabule sevk etti. Bu fikir daha sonra mecliste, Heyet-i Umumiye'de de etraflıca görüşüldükten sonra 11 Eylül 1920'de kaçaklar hakkındaki kanun çıkarılmış oldu.. Bu kanun, "Görevli veya gönüllü olarak asker'i hizmeti yerine getirmekteyken kaçan ve sevk etmekte tekâsül gösteren (tembellik eden) ; kaçakları gizleyen, yediren, içiren, giydirenler," hakkındaydı. Bunun için BMM üyelerinden İstiklâl Mahkemeleri oluşturuluyordu. Bu mahkemeler siyasi, askerî bilumum mevzû kanunlara bağlı değildiler. Bu kanunlarla beraber gerek duyulması halinde diğer ceza kararlarının da bağımsız olarak hükmünü yürütmek yetkisine sahip oluyorlardı. Bu mahkemelerin kararları kesin ve uygulanmasına bütün silahlı kuvvetler ve silahsız devlet memur idi. İstiklâl Mahkemelerinin emir kararlarını uygulamada bahane uyduranlar aynı mahkeme tarafından yargılanacaktı..
Birinci BMM ilk olarak, "Birinci İstiklâl Mahkemesi"ni oluşturdu ve üye olarak beni, Antep Milletvekili Kılıç Ali, Kütahya Milletvekili Cevdet ve Elazığ Milletvekili Hüseyin Beyleri tayin etmişti. Bu arkadaşlar da kendilerine başkan olarak beni seçtiler.. On beş gün sonra yani 26 Eylül 1920'de, İstiklâl Mahkemeleri Kanunu'nun Birinci Maddesine ek bir kanun maddesi ile, Büyük Millet Meclisi'nin emellerine ve amaçlarına ek olarak düşmanın maksat ve menfaatini tervîc (kabul ettirmek) yollu kışkırtmalar, teşvikler, kötülüklerde bulunanlar, memleketin maddi-manevi kuvvetlerinin -her ne şekilde olursa olsun- kırılıp eksilmesine çalışanlar düşman hesabına askerî ve siyasi casusluk edenlerle 29 Nisan 1920 tarihli "Vatana İhanet Kanunu"nun içerdiği maddelerden dolayı zanlı bulunanlar hakkında mahkemelerin icra ve hükümlerin infazı yetkisi İstiklâl Mahkemesi oluşan yerlerde bu mahkemelere verilir idi..
Anadolu'da başlangıçta yalnız Ankara'da "Birinci İstiklâl Mahkemesi" oluşmuş ve aylarca böyle kalmıştı. Ankara, devletin idare merkezi olduğu için kanunda açıkça bildirilmiş suçlular memleketin dört tarafından mahkememize sevk olunuyor veya biz bilgimize ulaşmış bu gibi suçluları nerede bulunursa bulunsun doğrudan doğruya yargılama yetkisi taşıyorduk... Yetkilerimiz çok geniş, hükmetme alanımız, diğer mahkemeler oluşuncaya kadar, Erzurum'dan Geyve'ye, Mersin'den Trabzon'a kadar bütün Anadolu'ya yayılmıştı..

Ä°lgili resim

Mahkememiz Askerî Ceza Kanunu'nun cepheden düşman karşısından kaçanlar hakkındaki ağır hükmünü genellikle kaçaklar hakkında uyguluyor kanaatini uyandırarak ve fakat yalnız memleketin huzur ve güvenliğini bozmayı alışkanlık, haydutluğu ve yol kesiciliğini fırsat edinmiş olan kötü kimselere uygulamak istiyorduk. Yakalanan elli kaçak haklarında mahalli hükümetleri ile askere almadan sicillerle bunlardan dört tanesinin devamlı haydut mensubu iken daha sonra affedilmiş olmakla cepheye sevk edilmiş oldukları biliniyordu. Onları asarak idam ettirdik.Asılanların sehpadaki resimlerini çıkartarak "Yenigün" gazetesiyle orduya ve bütün memlekete göstermiştik..
Aynı zamanda pişmanlıkla kendi kendine teslim olacak asker kaçakları hakkında on günlük bir af müddeti ilan ettik. İcraatimiz hemen etkisini gösterdi. Asker kaçakları akın akın teslim olmaya ve taburlar halinde cepheye, kıtalarına sevk edilmeye başlanmıştı. İstanbul Hükûmeti ve Düşman Devletleri tarafından gönderilen iki casus yakalanmıştı. Suçları sabit olunca bunları da sallandırdık. İşledikleri suçu, uğradıkları cezayı darağacındaki resimleri ile "Yenigün"de yayınlatarak memleketin dört bir tarafına bildirdik..
Memleketi asırlarca kasıp kavuran yol kesicilik, eşkıyalık belasından kurtarıyor, eşkıya unsurları temizliyor ; ihanete, casusluğa yatkın vatansızları da hakikaten titretiyorduk..   

Ä°lgili resim

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder