Sayfalar

812 ) ÖLÜMSÜZ POLİSİYE, ÇÖZÜMSÜZ GİZEM !..

     

İyi kadın polisiye yazarları sadece Türkiye'de değil, dünyada da erkek polisiye yazarlarına oranla daha az. Kadın polisiyecilerin kitaplarını erkek polisiyecilerle karşılaştırdım. Sorguladım, araştırdım, sordum.. Sonunda konu ilk homo sapiens'e, atalarımıza kadar uzandı.. Polisiyecilik baskılanan kadının "genetiğinde" yok. Zira kadın milyonlarca yıllık biçimlendirilmiş kodları gereği toprağa bağlı, yaşamı devam ettirmeye odaklı, sürdürülebilirliğe yoğunlaşmış bir genetik forma sahip. Hayvanlar âleminde de türün devamı dişinin enerjisine bağlı.. Bir araya getiren, toplayan, saran, kucaklayan, birlikte tutan, yaşamı devam ettirmeye odaklı kadının yaradılışı. Anlayacağınız konu gayet "biçimsel". Bu yüzden erkek kadar soyut düşünemiyor kadın. Tam da bu noktada hayal kurmayı erkeklere terk ediyor işte. Hayalcilik erkek işi bir ayrıcalığa dönüşüyor. Ancak, Agatha Christie gibi büyük sarmal döngüleri kırıp ciddi sapmalar yaratanlar var neyse ki..
Agatha Christie polisiyeleri, günümüz teknolojisinin hayli gerisinde kalmasına rağmen zamanı asla geçmiyor. Çünkü yüksek bir soyut düşünce kabiliyetinin eseri olan bu polisiyeler, yazarın ünlü dedektifi Hercule Poiret'nun da dediği gibi beynin küçük gri odaları içinde çözülmeye devam ediyor. Polisiyedeki gücünü hikâyeciliğinden, soyut hayalciliğinden ve muhakeme yaratabilme yeteneğinden alan Agatha Christie'nin bugünkü meslektaşları büyük gizemleri laboratuvarlarda, kimyasal analizlerle ya da büyük teşkilatlarla birlikte teknolojik iletişim ağlarının da izini sürerek çözüyorlar. Zamanın nimetleriyle güncellenmiş, başarılı ve sahici polisiye romanlarına rağmen Agatha Christie'nin beyne, sezgilere ve algıya dayalı polisiyesinin hiçbir zaman eskimemesi ilginç değil mi ?

    

Christie'nin babası Frederick Alvah Miller (üstte) kızı henüz küçük yaştayken ölünce annesinin himayesine sığınan bu içekapanık küçük kız yapayalnız bir çocukluk geçirdi. Üstelik disleksi hastasıydı, öğrenme güçlüğü çekiyordu. Buna rağmen okumaya ve yazmaya tutkuyla bağlıydı. Hikayeler yazıyordu. 1914'de 24 yaşındayken Pilot Albay Archibald Christie (altta sağda) ile evlenerek Fransa'ya gitti. Buradayken dedektif öyküleri okuyordu (altta solda). Çünkü, yazmak dışında vakit geçirebileceği başka hiçbir şey yapmıyordu. Sonunda okuduklarından hayli sıkıldı. Bu polisiyelerden çok daha iyisini yazabileceğini düşünüp ilk polisiye romanı olan "The Mysterious Affair at Styles / Ölüm Sessiz Geldi"yi yazdı. Kitap yayınevleri tarafından kapışılmadı tabii. Romanı, yolladığı bir çok yerden geri çevrildi. Sonunda 1920'de Bodley Heat Yayınevi, Christie'nin ilk Hercule Poirot'lu romanını basmayı kabul etti. 
Hercule Poirot, zekâsına hayranlık duyduğum, espri yeteneğini çok sevdiğim, gözlemciliğine şapka çıkardığım zarif bir Belçikalı.. Ölümsüz bir kahraman.. Gerçek bir dâhinin elinden çıkmış kült bir karakter..

      

İstanbul'a 1926 ile 1932 yılları arasında birkaç kez gelmiş olan ünlü polisiyeci burada Tokatlıyan ve Pera Palas'ta konaklamış. Lakin en büyük sırlarından birini Pera Palas'ın 411 numaralı odasına gizledikten sonra vefat etmiş. Ölümü de en az polisiyesi kadar gizemlerle dolu..
Yazarın "Şark Ekspresi'nde Cinayet" adlı romanı İstanbul'da geçer. Şam'da görevini tamamlayan Poirot, Toros Ekspresi ile İstanbul'a gelip Haydarpaşa Garında iner ve vapurla Sirkeci'ye geçerek Galata Köprüsünden Tokatlıyan Oteline gider..



Bilindik bir olaydır ama bilmeyenler için tekrarlamakta fayda var ; Agatha Christie, 1926 yılında Londra'da on bir gün boyunca ortadan kaybolduğunda bu gizemli kaybını çözecek olan anahtarı İstanbul'a gizlemişti. Önceleri ünlü yazarın öldüğü sanıldı. Arabası bir ağaca çarpmış, eşyaları dağılmış halde göl kenarında bulundu (altta). Fakat Christie on bir gün sonra ortaya çıkıp neler olup bittiğini hatırlamadığını söylediğinde spekülasyonların da ardı arkası kesilmedi. Kimine göre kocasının sevgilisini öldürme planları yapmıştı, sonrasında göle düşüp öldüğü izlenimi vermek için göl kenarındaki bu sahneyi hazırlamıştı. Kimine göre buhran geçirmişti. Agatha Christie ölürken bu gizem dolu kayboluş serüveni hâlâ çözülmemişti. Ancak Pera Palas'taki odanın döşemeleri sökülerek gerçekleştirilen aramalar sonucunda sekiz santim boyunda paslı bir anahtara ulaşıldı (en altta).. 

      

Anahtarın o odada olduğunu iddia eden kişi Tamara Rand adlı dünyaca ünlü bir medyumdu. Yaptığı seansla Agatha Christie'nin ruhuyla konuştuğunu, bu bilgileri de kendisinden aldığını söylüyordu. Aynı medyum bir de siyah defterden bahsetti. Üstelik yazar ölmeden evvel böyle bir defteri olduğunu vasiyetnamesinde belirtmiş, kimsenin varlığından haberinin olmadığı bu defteri nereye gizlediğini yazmamıştı. İşte o medyum, bu özel defteri de biliyordu. Fakat önemli bir sorun vardı : Medyum Rand, anahtarı avucunun içinde tutmadığı sürece deftere ulaşılamayacağını söylüyordu. Buna rağmen Pera Palas'ın yönetim kurulu başkanı merhum Hüseyin Süzer, anahtarı kimselere vermeyi kabul etmedi ve onu koruma altına aldı. Warner Bros, o paslı anahtar için büyük ödemeler teklif ettiyse de reddedildi. Sonunda ünlü medyum 411 numaralı odaya davet edildi. Anahtarı burada eline alıp seans yapabileceği, yazarın ruhuyla temas kurabileceği ve buna göre siyah defterin izini sürebileceği kendisine söylendi..

      

Agatha Christie'nin kaybolduğu on bir gün içinde neler yaptığının sırrı bu defterde gizliydi. Üstelik romanlarında tam anlamıyla açıklığa kavuşmamış bazı noktalar da yine bu defterde kaleme alınmış. Yani yazarın defterine milyon dolarlar ödense değerdi..
Bir dolu yazışma, organizasyonlar, planlar, basın toplantıları tertip edildi ama ne yazık ki 20 Haziran 1979'da Pera Palas greve gidince bütün girişimler durduruldu. Ünlü yazarın gizemi çözülemedi !..

 

Agatha Christie'nin dehası sadece yazdıklarına değil, bütün yaşamına sinmişti adeta. Sadece ölümsüz polisiye romanlar değil, çözülemeyen kocaman bir gizem de bırakmıştı bu dünyadan giderken. Ve bana göre "gizem", Agatha'nın en değerli imzasıdır..




YELDA CUMALIOĞLU'nun "KARAKARGA" dergisinin 2016/Aralık sayısındaki yazısından alıntıdır..  



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder