Sayfalar

822 ) AMERİKA'DA "TEMİZ" OLMAK !..

    

Modern Amerika'daki ırk hiyerarşisini sürdüren şey bir kısırdöngüdür. Avrupalı fatihler 16. yüzyıldan 18. yüzyıla dek, milyonlarca Afrikalı köleyi madenlerde ve çiftliklerde çalıştırmak üzere Amerika'ya getirdi. Bu köleleri Avrupa veya Doğu Asya yerine Afrika'dan getirme kararı üç temel etkene dayanıyordu. Birincisi, Afrika daha yakındı ve haliyle köleleri Vietnam yerine Senegal'den ithal etmek daha ucuzdu..
İkincisi, Afrika'da halihazırda çok gelişmiş bir köle ticareti sistemi mevcuttu (köleler büyük ölçüde Ortadoğu'ya ihraç ediliyordu), buna karşılık Avrupa'da kölelik neredeyse yoktu. Sıfırdan yeni bir pazar oluşturmak yerine zaten mevcut olan pazardan köle almak çok daha kolaydı. 
Üçüncüsü ve en önemlisi, Virginia, Haiti ve Brezilya gibi yerlerdeki Amerikan çiftlikleri, sarıhumma ve sıtma gibi hastalıkların kol gezdiği yerlerdi ve bu hastalıkların kaynağı Afrika'ydı. Afrikalılar nesilden nesle bu hastalıklara kısmen genetik bağışıklık kazanmıştı, buna karşılık Avrupalılar tamamen savunmasızdı ve kitleler halinde ölüyorlardı ; çiftliğin parasını Afrikalı bir köle veya çırak yerine Afrikalı bir köleye yatırması daha akıllıcaydı. Çelişkili bir biçimde, genetik üstünlükler (örneğin hastalıklara karşı bağışıklık) toplumsal anlamda düşük seviyede görülmeye sebep oluyordu : Afrikalılar tropik iklimlere Avrupalılardan daha uygun olduklarından, Avrupalı sahiplerin köleleri oldular ! Bu dolaylı etkenler sebebiyle, Amerika'nın gelişmekteki yeni toplumları, yönetimi elinde tutan beyaz Avrupalılar ve boyun eğdirilmiş siyah Afrikalılar olarak bölünmüş oldu.
Fakat insanlar, köleleri sadece ekonomik olarak daha mantıklı olduğu için belli bir ırktan seçtiklerini söylemek istemezler. Hindistan'ın Aryan fatihleri gibi Amerika'daki beyaz Avrupalılar da sadece ekonomik açıdan başarılı olmak için değil, aynı zamanda dindar, adil ve nesnel olarak görülmek istediler. Dini ve bilimsel mitler bu ayrımları haklı göstermek için ortaya sürülmüştü. İlahiyatçılar, Afrikalıların Ham'ın soyundan geldiğini ve babası Nuh'un Ham'ı, çocuklarını köle yaparak lanetlediğini anlattılar. Biyologlar siyahilerin beyazlardan daha aptal olduğunu ve ahlaklarının daha az geliştiğini öne sürdüler. Doktorlar siyahilerin pislik içinde yaşadığını ve hastalık yaydığını, bir başka deyişle kirlilik kaynağı olduğunu iddia ettiler.
Amerikan ve genel olarak da Batı kültürüne etki eden bu mitler, köleliği ortaya çıkaran koşullar ortadan kalktıktan çok uzun süre sonra da etkili olmaya devam etti. 19. yüzyılın başında, Britanya İmparatorluğu köleliği kaldırarak Atlantik'teki köle ticaretini durdurdu. Bunu izleyen on yıllarda, kölelik Amerika kıtasının tamamında kademeli olarak kaldırıldı. Buradaki önemli noktalardan biri, tarihte ilk defa kölelik uygulayan toplumların köleliği "gönüllü" olarak kaldırmasıdır. Öte yandan, köleler özgür kalsalar da köleliği haklı göstermek için süregelen ırkçı mitler, ırk ayrımı, ırkçı yasalar ve toplumsal geleneklerle yaşamaya devam etti..

    

1865'den itibaren beyazlar ve aynı zamanda pek çok siyahi, gerçekten de siyahilerin beyazlara göre daha az zeki, daha şiddete eğilimli, cinselliğe daha düşkün, daha tembel ve temizliğe daha az önem veren insanlar olduklarını düşünüyorlardı. Siyahiler bu özellikleri sebebiyle şiddet, hırsızlık, tecavüz ve hastalığın, yani kısaca "kirliliğin" kaynağıydılar. Eğer 1895'de Alabamalı bir siyahi, mucizevi şekilde iyi bir eğitim alarak banka veznedarlığı gibi saygın bir işe başvursaydı, kabul edilme ihtimali eşit derecede kalifiye bir beyaza göre neredeyse yoktu. Siyahileri, doğaları gereği güvenilmez, tembel ve daha geri zekalı olarak etiketleyen damga, aleyhlerine çalışmaya devam etti.
İnsanların zamanla, bu toplumsal damgaların olgulara değil mitlere dayandığını anlayacağını, dolayısıyla siyahilerin zamanla kendilerinin becerikli, kurallara uyan ve temiz insanlar olduğunu kanıtlayacağını düşünebilirsiniz. Oysa gerçekte bunun tam tersi oldu. Mevcut önyargılar zaman geçtikçe daha da derinlere kazındı. Tüm iyi işler beyazlar tarafından kapılmış olduğundan, siyahilerin düşük seviyede olduğuna inanmak daha kolay hâle geldi. Ortalama beyazın konuya yaklaşımı şöyleydi : "Bakın, siyahiler nesillerdir özgürler, yine de neredeyse hiç siyasi profesör, avukat, doktor, hatta banka katibi bile yok. Bu onların daha tembel ve daha geri zekalı olduklarının kanıtı değil mi ?"  
Bu kısırdöngüye yakalanan siyahiler, beyaz yakalı işlere alınmadılar çünkü zekaları az gelişmişti, bunun kanıtı da beyaz yakalı işlerde çok az sayıda olmaları idi..

     

Kısırdöngü burada sona ermedi. Siyahi karşıtı damgalama alışkanlığı geliştikçe, siyahilerle beyazları resmen ayıran ve ırk hiyerarşisini korumaya dönük yasalara dönüştü. Siyahilerin seçimlerde oy kullanmaları, beyazların okullarında okumaları, beyazların dükkanlarından alışveriş yapmaları, beyazların restoranlarında yemek yemeleri ve beyazların otellerinde kalmaları yasaktı. Bütün bunların haklı gerekçesi siyahilerin sümsük, hırçın ve pis olmalarıydı. Beyazlar onlardan korunmalıydı : Hastalık korkusuyla siyahilerle aynı otelde kalmak veya aynı restoranlarda yemek istemiyorlardı. Çocuklarının siyahi çocukların şiddetine maruz kalabileceğini veya onlardan kötü etkileneceğini düşünerek onlarla aynı okullarda okumalarını ; zaten cahil ve ahlaksız olan siyahilerin oy kullanmalarını istemiyorlardı. Bu korkular siyahilerin gerçekten de daha az eğitimli olduğunu, pek çok hastalığın onlar arasında daha yaygın olduğunu ve siyahilerdeki suç oranının daha yüksek olduğunu "kanıtlayan" bilimsel çalışmalarla da destekleniyordu. Çalışmalar, bu "olguların" siyahilere yapılan ayrımcılıktan "kaynaklandığını" yok sayıyordu..
Eski Güney eyaletlerindeki ayrımcılık, 20. yüzyılın ortalarında muhtemelen 19. yüzyılın sonlarından daha kötüydü. 1958'de Mississippi  Üniversitesi'ne başvuran Clennon King adındaki siyahi bir öğrenci, zorla akıl hastanesine kapatılmıştı. Duruşmayı yöneten yargıç, bir siyahinin Mississippi Üniversitesi'ne kabul edileceğini düşünmesinin çılgınlık olduğuna hükmetti !..
Amerikalı Güneyliler (ve pek çok Kuzeyli) için hiçbir şey siyahi erkeklerle beyaz kadınlar arasındaki cinsel ilişki ve evlilik kadar tiksindirici değildi. Irklar arasında cinsel ilişki en büyük tabuydu ve bu tabunun ihlali veya ihlal edildiği şüphesi, anında linçle cezalandırılması gereken bir durum olarak görülüyordu. Beyazların üstünlüğüne inanan bir gizli topluluk olan Ku Klux Klan bu şekilde pek çok cinayet işledi. "Temizlik" takıntısında Hindu Brahminlerinden çok daha ileri gitmişlerdi.  
Irkçılık zamanla kültürel alana daha fazla yayılınca, Amerikan estetik kültürü de beyazların güzellik standartları etrafında gelişti. Beyaz ırkın fiziksel özellikleri (açık renk ten, ince ve düz saç, küçük ve yukarı kalkık burun) "güzel" olarak adlandırılmaya başlandı. Karakteristik siyahi özellikleri (koyu renk ten, koyu ve kıvırcık saç, basık burun) ise "çirkin" kabul edilir oldu. Bu önyargılar hayali hiyerarşiyi insan bilincinin daha da derinlerine ince ince işledi..
Yüzyıllar hatta bin yıllar boyu sürebilen bu tür kısırdöngüler, tarihi tesadüflerle oluşmuş hayali hiyerarşileri kalıcı hâle getirebilirler. Adaletsiz ayrımcılık zamanla daha iyi değil, daha kötü hâle gelir. Para parayı, fakirlik de fakirliği çeker. Eğitim daha fazla eğitimi, cehalet daha fazla cehaleti doğurur. Bir dönem tarihin kurbanı olanların, tekrar kurban olması yüksek ihtimaldir. Aynı şekilde, tarihin zamanında ayrıcalık tanıdığı kesimlerin tekrar ayrıcalıklı olma ihtimali yüksektir.
Çoğu sosyopolitik hiyerarşinin mantıklı veya biyolojik bir temeli yoktur ; hepsi tesadüfi olayların mitlerle güçlendirilerek kalıcı hâle gelmesinden ibarettir. Bu, tarihe bakmak için çok iyi bir sebeptir..



KAYNAK :

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder