Sayfalar
▼
867 ) OSMANLI CASUSLARI "SAHA"DA !..
Akdeniz'de ve Avrupa'da faaliyet gösteren Osmanlı casuslarının büyük bir çoğunluğunun Hristiyan ya da mühtedi (dönme) olmasından daha doğal bir şey olamaz ; zira insanların hareket kabiliyetlerinin oldukça kısıtlı olduğu bu yüzyıllarda, bölgeyi ve coğrafyayı bilen insanların daha rahat seyahat edip insanlarla temas kurabileceği, kısacası daha kolay bilgi toplayabileceği aşikardır.
Osmanlıların mühtedi kökenli casuslar kullanması, buradan gelen Hristiyanlara şüphe ile bakılmasına yol açmıştır. Örneğin 1559 yılında II. Felipe'ye verilen bir raporda, Osmanlı casusu olup olmadıklarının anlaşılabilmesi için Napoli limanlarına gelen Rum denizcilerin sünnetli olup olmadıklarının kontrol edilmesi tavsiye edilecektir (AGS / Archiva General de Simancas, Valladolid, E 1049, Fol. 145).
Müslümanlığa geçmiş dönme casusların, terk ettikleri "Hak Din"e geri dönmeye niyetli olduklarını söyleyip yetkilileri kandırdıkları ve böylece rahatlıkla düşman topraklarında faaliyet gösterdikleri de olurdu. İstanbul, Avrupa'nın birçok yerine böyle casuslar göndermiştir..
Güney İtalya'da bir bölge olan Kalabriya'dan gelme bir mühtedi olan Uluc Ali'nin (altta) kişisel ilişkileri hem Habsburg, hem de Osmanlı istihbaratı açısından önemlidir. (Arapça "Arap olmayan, kafir" anlamındaki "ilc" kökünden gelen "Uluc", mühtedi demektir.)
Tecrübeli denizci 1570 yılında Hristiyan donanmasının nerede olduğunu öğrenmek için Adriyatik'te beraber keşif yaptığı Avlonya Azapları Ağası Kara Hoca'yı Sicilya'ya gönderecektir.. Namlı korsan önce gece vakti gizlice Messina'da demir atmış donanmanın dibine kadar girip kadırgaları sayacak, sonra da adamlarıyla Kalabriya'da karaya çıkıp, Uluc Ali'nin bir akrabasından Hristiyan donanmasının yakında denize açılacağı bilgisini alacaktır. Uluc Ali'nin tanıdıkları Habsburg istihbaratının radarına da girmiştir. Habsburg yöneticileri, pazarlık etmek için, Uluc Ali'nin hem çocukluk arkadaşı hem de eski bir kölesi olan Giovanni Battista Ganzuga'nın gönderilmesine karar vermişlerdir. Fidye toplayarak esir kurtarmakta uzmanlaşmış Merseder keşişlerinin kılığına giren Ganzuga, eski efendisine tekrar Hristiyan olup Cezayir'i Habsburglara teslim etmesi karşılığında, marki ya da kont unvanlarından istediği birini ve 12.000 duka gelir getiren bir mülk teklif etmiştir. Fakat Uluc Ali, bu ve benzeri birçok rüşvet ve ihanet teklifini reddederek, Osmanlılara sonuna kadar sadık kalmıştır.
Gene korsanlıktan gelen bir başka kapudan-ı derya, Uluc Hasan Paşa (üstte sağda), kuzeni Livio Celeste'yi casus olarak kullanmıştır. Fakat Livio biraz beceriksiz çıkmış ve Marsilya, Malta ve Napoli'de tam üç kere yakalanmış ; Allah'tan her seferinde paçayı kurtarmıştır. Ancak bunun için bazen Uluc Hasan Paşa'nın sesini yükseltmesi ve tehditler savurması gerekmiştir. Örneğin 1590 yılında üçüncü kez yakalandığında, eğer Livio'ya bir şey olursa eline geçirdiği bütün İspanyol ve Napolileri diri diri kızartacağını söylemiştir. Napoli Kral Naibi Juan de Zunigo bu tehdidi ciddiye almışa benzemektedir ; Livio Cezayir'e dönecek ve öldüğünde kurtarıcısı Hasan'ın türbesine gömülecektir..
Son bir örnek de, Cenova asıllı bir dönme olan Cigalazade Yusuf Sinan Paşa'dır (üstte). 1561'de daha henüz 17 yaşındayken, babası meşhur korsan Visconte Cicala ile korsanlara esir düşen, daha sonra da Trablusgarp Beylerbeyi Turgud Reis (üstte sağda) tarafından İstanbul'a gönderilip Kanuni'ye hediye edilen Scipione, Enderun'da eğitim alacak ve sultanların gözdesi olacaktı. Hızla yükselip geldiği görevlerden biri de kapudan-ı deryalık idi. "Baba mesleği" korsanlıktan edindiği tecrübenin hatırına Osmanlı donanması kendisine teslim edildiğinde, küçük kardeşi Carla Cicala'yı yanına çağırmayı ihmal etmeyecekti. Sicilya'da Habsburgların hizmetinde olan Carlo, ağabeyini tekrar Hristiyanlığa döndürmek isteğini öne sürerek, hatta Osmanlı donanması ile birlikte taraf değiştirmek konusunda ikna edeceğini söyleyerek beklediği izni aldıktan sonra 1593 yılında İstanbul'a gelip ailesine kavuşur.. Sicilya'ya (ekte) düzenli raporlar gönderen Carlo, zamanla, bir Osmanlı casusuna dönüşür. Venedik istihbaratının raporuna göre, Carlo yanında Ambrosio Beneditti adlı bir askeri mühendisle Korfu'ya gelmiş, Adriyatik Denizi'nin kilidi konumundaki bu stratejik adada bulunan Venedik hisarının bir planını çıkararak İstanbul'a gönderecekti. Bir yıl sonra Sicilya Kral Naibi Cardenas, İstanbul ve Sicilya arasında mekik dokuyan Carlo'yu Sicilya'da istemeyecekti. Cardenas'a göre, "bu işe yaramaz, adadan ne kadar uzakta olursa Osmanlılar olan bitenden o kadar az haberdar olurlardı.." (AGS, E 1159, Fol. 243, 23 Temmuz 1601)
Mühtedi ve Hristiyanlara casusluk yaptırmakta tereddüt etmeyen Osmanlı istihbaratı, bazen işi din adamlarını kullanmaya kadar götürecektir. Örneğin, belgelerin Heraclia Piskoposu olarak işaret ettiği, ancak muhtemelen Selanik Metropoliti Macharius Chiensis olan Ortodoks bir din adamına göre, Habsburglar, kardeşi Mustafa'ya karşı taht kavgasını kaybedeceği düşünülen Şehzade Selim ile temasa geçmelidir. Mustafa'nın padişah olmasından korkan Kapudan-ı Derya Sinan Paşa gibi diğerleri de bu ittifaka kapılmakta tereddüt etmeyecektir. Bu şekilde Osmanlılar arasına nifak sokmayı başaran Habsburglar Balkanlar'ı fethedebileceklerdir..
Macharius ayrıca, Rüstem Paşa ve Sinan Paşa ile temas kurabileceğini ve hatta İmparator Şarlken ve Safevi Şahı Tahmasb arasında bir ittifak için müzakere yapabileceğini iddia etmektedir. Bütün bu uçuk planların arkasında yatan gerçek, yani metropolitin Osmanlılar adına casusluk yaptığı, ancak çok sonra anlaşılacaktır. Şüphesiz, önerdiği planlar, aslında rahatça seyahat edebilmek için akıllıca düşünülmüş bir bahanedir.
Gene yıllar sonra, 1574'de, Ragusalı bir piskopos Habsburg yetkilileri tarafından casusluk yaptığı gerekçesiyle tutuklanacak ve Roma'ya gönderilecektir ; Pulya kıyılarını ve etraftaki şehirleri gözleyip öğrendiklerini İstanbul'a bildirdiği için..
Bazen rahatça dolaşabilmek için casusların din adamı kılığına girdikleri de olmaktadır. Mesela, Napoli açıklarındaki Procida Adası'nda demirleyen Osmanlı donanmasına beş oturaklı ufak bir firkate ile yanaşan ve Kapudan-ı Derya Sinan Paşa ile buluşan iki Fransız casus, keşiş kılığındadır. Gemiden ayrılırken tekrar tekrar denizci giysileri giymişlerdir. (AGS, E 1044, Fol. 86, 16 Temmuz 1552)
EMRAH SAFA GÜRKAN'IN "SULTANIN CASUSLARI, 16. YÜZYILDA İSTİHBARAT, SABOTAJ VE RÜŞVET AĞLARI" ADLI KİTABINDAN DERLENMİŞTİR.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder