Sayfalar

868 ) "TURAN" DİN DERSİNE GİRİNCE !..

Adana.. 1969 yılı..
O gün şehir merkezi çok hareketliydi. Mavi gömlek giyen dokuz genç motosikletlerle kentte tur atıyordu. Dokuz motosiklet ; Alparslan Türkeş'in doktrini "Dokuz Işık"ı temsil ediyordu. Mavi gömlek neyin simgesiydi ? Bilinmiyor.. 
Motosikletli gençler gerekli ilgiyi topladıktan sonra kent merkezine geldiler. Burada, on altı bağımsız Türk devletinin bayraklarını taşıyan on altı gençle buluştular. Alana gelen mehter takımı ara vermeden büyük bir coşkuyla çalmaya başladı. Kalabalık giderek artıyordu. Alparslan Türkeş ve parti yöneticilerinin gelmesiyle yürüyüşe geçildi. Askeri bir disiplin altında yürüyenlerin istikameti, milliyetçi hareketin en büyük tarihsel dönüşümünün yaşanacağı kurultay salonuydu..



Şehir merkezinden gelenleri kongre salonunda bir o kadar kişi daha karşıladı. Bu grup Türkeş'e mesafeliydi ; liderleri ırkçı-Turancı Nihal Atsız'dı..

"Tanrı Türk'ü Korusun" pankartı altında toplanmışlardı. Orta Asya nostaljisini canlandırmak isteyen bu gençler arasında paganist simgeler modaydı. Bu nedenle hemen hepsi kalpak giyiyordu. Sarkık bıyıklıydılar. Yakalarında bozkurt rozetleri vardı. Esir Türklerin kurtarılmasıyla, yeniden inşa edilecek "Büyük Türkiye"ye inanıyorlardı. Turancıydılar.. "Adsız"dılar ; Göktürklerde henüz kamusal bir görevi yerine getirmemiş gençler özel isim taşımazdı. Kendilerini kanıtlayana kadar bu gençlere "adsız" denirdi. Aşırı milliyetçi Nihal Atsız (altta) bu nedenle kendine "Atsız" soyadını seçmişti..

NİHAL ATSIZ-1969 ile ilgili görsel sonucu

Karşılıklı sloganlar eşliğinde kongre başladı..
27 Mayıs 1960 askeri müdahalesine katılan dokuz subay, 22 Şubat 1964 tarihinde Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'ne katıldı. Liderleri Alparslan Türkeş'ti. Bu ekip kısa bir süre sonra partiyi ele geçirdi. Türkeş partinin genel başkanı oldu. İhtilalci subayların parti yönetimine gelmesiyle CKMP'de büyük dönüşümler yaşandı. Örneğin, partinin o tarihe kadar ülkenin yarısında teşkilatı varken, bu sayı hemen 61 il ve 435 ilçeye çıktı. Türkiye ilk kez, partili gençlerin kendilerine verdikleri isimle, "komando yürüyüşü"yle tanıştı.. 
Genel Başkan Türkeş'"Başbuğ" deniliyordu. CKMP Türkçü bir partiydi. Bu siyasal çizgi geniş kitlelerle buluşamıyor, oy alamıyordu. Türkeş ve arkadaşları "ayakları yere basmayan romantik Türkçü" parti çizgisini değiştirmeye karar verdi. Türkeş ve subay arkadaşları her ne kadar cumhuriyetçi, laik ve Türkçü olsalar da, oy alabilmek için İslam motiflerinden yararlanmaya karar verdiler !.. Siyaset dünyasında İslam'ın ne kadar önemli olduğunu sosyolojik olarak kavramışlardı..

Bu değişim / dönüşüm sadece parti programıyla sınırlı olmayacaktı, hareketin simgeleri / sembolleri bile değiştirilecekti. İşte Adana Kongresi bu amaçla toplanmıştı..

    mhp 1969 adana kongresi ile ilgili görsel sonucu

Adana'da toplanılmıştı ; çünkü biliyorlardı ki Ankara, İstanbul gibi kentlerde parti çizgisinin değişmesine karşı çıkan güçlü bir "Türkçü" grup vardı. Ve iki gün süren kongrede büyük tartışmalar, kavgalar ve ayrışmalar yaşandı..
Kongre iki gün boyunca hayli hareketli geçti. Kongre başkanı Orhan Kaleli bile divandan istifa etmek zorunda kaldı. 
Türkçülerin simgesi "Tanrıdağ"ın yanına, İslamiyet'in simgesi "Hiradağ" eklenip yeni bir slogan üretilmişti : "Tanrıdağ kadat Türk, Hiradağ kadar Müslüman."
Zamanla, "Tanrı Türk'ü Korusun" pankartının yerini de "Kanımız Aksa da Zafer İslam'ın" alacaktı !..
Benzeri İslami simgeler, Türkçü gruptan, "Türkler Araplaştırılmak isteniyor," şeklinde tepki aldı. Nihal Atsız ekibi kongrede direkt Türkeş'i hedef aldı. Aslında Nihal Atsız ile Türkeş'in dava arkadaşlığı çok eski yıllara dayanıyordu. Türkeş daha Kuleli Askeri Lisesi'nde öğrenciyken Nihal Atsız'la tanışmıştı. Onu öğretmeni bilmişti !.. "1944 Türkçüler Davası"nda birlikte yargılanıp hüküm giymişlerdi. Şimdi ise karşı gruptaydılar. Nihal Atsız ekibi kongrede hep benzer sözleri söyledi Türkeş':
"Sen git güvendiğin Araplara biat et !"
"Oy toplamak için Arap develerine bin !"

    

Sonuçta Nihal Atsız grubu kongreyi kaybetti. Türkçüler ellerindeki parti kimliklerini kürsüye doğru fırlatarak salondan ayrıldılar. Nihal Atsız gazetecilere şu açıklamayı yaptı : "MHP'de Allah, Tanrı'yı kovdu !"
Türkçülük, Osmanlı Devletinin son döneminde doğmuş, Cumhuriyet ile birlikte dirilmiş, 1969 Kongresi'nde öldürülmüştü !..
Türkçü grubun kongreyi terk etmesinin ardından Türkeş ve arkadaşları önergeleri tek tek kabul ettiler. Parti adından başlayarak hareketin her şeyini değiştirdiler : Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi / CKMP adı, Milliyetçi Hareket Partisi / MHP oldu. 
"Bozkurt" sembolü, amblemi, yerini "Üç Hilal"e bıraktı. "Bozkurtlar" "Ülkücüler"e dönüştürüldü !.. "Türkçü" yerine "milliyetçi" sıfatı tercih edildi. "Türkçüler Derneği" lağvedildi ; "Milliyetçiler Derneği" kuruldu.. 
Sadece "Başbuğ"a dokunulmamıştı..

  

27 Mayıs'ın "kudretli albayı" Türkeş, kısa bir süre sonra Kâbe'ye gidip hacı oldu.. MHP artık kendine yeni bir yol çizmişti. Ve bu yolda "şamanist" saydığı "Bozkurtlar"a ihtiyacı yoktu. Çünkü Bozkurtlar, şamanist gelenekleri canlı tutmak, unutturmamak istiyordu. O kadar Türkçüydüler ki, Sakarya, Adapazarı'na gidip Orta Asya'dan getirilen kımızı içiyorlardı.. Hatta 1960'lı yılların sonunda üniversitelerde siyasal kavgaların başladığı o günlerde, Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencisi Fehmi Yücesoy okulda solcu öğrencilerden dayak yiyip yere düşünce, "Bana yardım et gök tanrısı," diye dua etmişti !..
Niyazi Adıgüzel gibi isimler İstanbul Şamanistler Derneği'ni kurmuştu !..
Alparslan Türkeş, sadece Türkçülerle yollarını ayırmadı ; o artık utangaç bir Kemalist idi.. Parti binalarından Atatürk resimleri indiriliyordu artık. 1960'lı yılların sonu, 1970'li yılların başı aynı zamanda Türkiye'deki partilerin yeniden saflaşmaya başladığı bir dönemdi. MHP bu dönemde ideolojikleşme ve radikalleşme konusunda mevcut partilerden daha aktifti.. Propaganda konuşmalarında, laikliğin yerini, oy avcılığına dönük İslami söylemler aldı. Parti politikada dinsel bir yaklaşımı benimsedi. Kırsal alanlar ve varoşlar için bu söyleminin önemli olduğunun farkındaydı. Bu nedenledir ki, ülkücüler otobüslere bindirilip Adıyaman'daki Nakşibendi Menzil Şeyhinin elini öpmeye götürülmelerine ses çıkarmıyordu. Tarikatlar Türkeş'i ziyaret ediyor, ona tüfek hediye ediyorlardı !..



Türkeş artık pragmatikti : Türkçü söylemlerle sadece üniversitedeki öğrencilerin dikkatini çekeceğini biliyordu. İsteği, İslamcı söylemlerle "köksüzlük sorunu" yaşayan köylü gençleri toplumsal harekete çekmekti..

Laik Türkeş, tarikatlara yakınlaştı. Öncelikli ilk hedefi Orta Anadolu'daki Sünni Müslümanların oylarını almaktı.. Başarılı da oldu.. 




SONER YALÇIN'IN "SİZ KİMİ KANDIRIYORSUNUZ !" ADLI KİTABINDAN DERLENMİŞTİR. 






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder