Sayfalar
▼
880 ) KURTARICI DERVİŞ !..
2000'li yılların başında dış borç yükü çok artmış olduğu için bu borçların faizlerini ödemek için de dış borç bulmak zorunlu olmuştu, yoksa ülke iflas edecekti.
Ecevit'in başbakanlığındaki koalisyon hükümeti, IMF yardımı almakta zorlanınca, Amerika'da Dünya Bankası'nda görev yapmakta olan Kemal Derviş'i Türkiye'ye davet etti. Kemal Derviş, Ecevit'in eski bir tanıdığıydı.
Sanıyorum, bu yine Ecevit'in uzman kişilere olan güveninden ve Derviş'in ilişkilerinden kaynaklanıyordu..
Önceleri bir bürokrat olarak Merkez Bankası'nın başına gelmesi söz konusuyken, Derviş, kartlarını iyi oynadı ve ekonomiden sorumlu devlet bakanı olarak kabineye girdi. Ekonominin başına geçince de IMF programını ödün vermeden uyguladı ve dışarıdan gelen kredileri bir süre için rahatlattı..
Bu arada hükümeti oluşturan partilerin genel başkanları olarak Ecevit, Bahçeli ve Yılmaz bir basın toplantısı yapmış ve hükümetin 2004 yılına kadar devam edeceğini kamuoyuna açıklamışlardı..
Fakat Derviş bu arada bir demeç vererek, "Ekonomide her önlemin alındığını, artık sorunun siyasal istikrar sorunu olduğunu" belirtti.
Tabii siyasal istikrar üzerinde odaklanan bu görüş, derhal "erken seçim" tartışmalarını gündeme getirdi. Bu sırada Ecevit'in sağlığı gittikçe bozuluyor ve hükümeti yönetip yönetemeyeceği konusu kamuoyunda tartışmaya açılıyordu. Basında yer alan kötü sağlık haberleri, bu konuda çok olumsuz bir hava oluşturmuştu. Derviş'in siyasal istikrar isteyen demeci de, özellikle bu bağlamda çok etkili olmuştu.
Derken tartışma, ekonominin bir erken seçimi kaldırıp kaldırmayacağı konusuna kaydı. Derviş, bu konuda da ekonominin bir erken seçimden olumsuz etkilenmeyeceğini belirterek tavrını koydu. Zaten ABD'den gelen "kurtarıcı" imajı devam ettiği için çok popüler olan Derviş'in bu sözleri kamuoyunu çok etkiledi.
Derken inanılmaz bir şey oldu ve MHP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli, "3 Kasım 2002 tarihinde erken seçime varız," dedi.
Oysa bu sırada "Star" gazetesinin ve televizyon kanallarının sahibi Cem Uzan Genç Parti'yi kurmuştu ve kullandığı milliyetçi söylemle, MHP'nin tabanından destek alıyordu ; yani MHP büyük ölçüde güç kaybediyordu.
Ülke seçim havasına girince, Ecevit'in, hastalığından dolayı parti içinde gücünü yitirmiş olmasından kaynaklanan bir başka hareket daha ortaya çıktı : Dışişleri Bakanı İsmail Cem başkanlığında bir grup DSP'li, Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'ın da desteğiyle yeni bir parti kurmak için DSP'den istifa etti. Derviş önceleri bu grupla birlikte hareket ediyordu. İsmail Cem ile birlikte oluşturacağı söylenen yeni partiye, kamuoyunda büyük bir destek oluşmuştu. Yapılan araştırmalar, yeni partinin % 15'in üzerinde bir oy desteğine sahip olduğunu gösteriyordu..
Fakat Derviş son anda Cem'i bırakıp CHP'ye katıldı !..
Oysa CHP, Derviş'in ekonomiden sorumlu devlet bakanı olduğu sırada, onun politikasını sistematik olarak ve en sert biçimde eleştiren partiydi. Bu katılma, belki CHP'nin, Derviş'in sahip olduğu popülariteden yararlanmasını sağladı ama, partinin güvenilirliğini de önemli ölçüde zedeledi..
Yapılan seçimler sonunda, hasta olduğu için seçmenin sağlığına kuşku ile baktığı Ecevit'in DSP'si, zaten sırtındaki yolsuzluk iddialarıyla çok yıpranmış olan ANAP ve ülkeyi seçime götüren ama Genç Parti'ye oy kaptırmış olan MHP, yine yolsuzluk suçlamalarıyla çok yıpranmış olan DYP, Derviş'in desteğini yitirdikten sonra yıldız sönen YTP, baraja takılarak Meclis dışında kaldı ve AKP % 34 oyla, Meclis'te % 65 çoğunluk elde etti..
CHP ise, bütün çabalarına karşın, % 20'ye bile ulaşamamıştı..
AKP'nin lider kadrosu, daha seçimlerden önce Amerika'ya gitmiş ve içerideki meşruiyet sorununu ABD'den destek alarak çözmek yolunda ciddi çabalarda bulunmuştu.
Tabii bunun bedeli de ABD'ye Irak Savaşı'nda istediği desteği vermekti..
Derviş, birkaç ay gibi çok kısa bir sürede DSP'yi parçalamış, 2004'e kadar iktidara devam kararı veren bir hükümeti seçime götürmüş, İsmail Cem'i yarı yolda bırakarak yeni kurulacak hareketi öldürmüş, CHP'ye geçmiş ve bu partinin güvenilirliğini sarsarak sonunda, AKP'nin iktidara, hem de tek başına, gelmesine yol açmıştı.
Tek bir kişinin, bu kadar kısa bir zamanda, bu kadar büyük işler başarması bir mucizedir tabii.
Bence Derviş, iç ve dış konjonktürdeki eğilimleri ateşlemiş ve zaten oluşan birikimleri zamanından önce harekete geçirerek, bu kadar kısa zamanda Türkiye'nin siyasal görünümünü radikal bir biçimde değiştirebilmiştir.
EMRE KONGAR'IN "BABAM, OĞLUM, TORUNUM" ADLI KİTABINDAN ALINTIDIR.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder