Sayfalar
▼
879 ) URFA'NIN NOEL AĞACI !..
Bugün Türkiye'de birçok kişi ışıklandırılan ve altına hediyeler bırakılan yılbaşı ağaçlarını Hristiyanlara ve Noel'e özgü bir gelenek zanneder. Oysa durum böyle değil. Hatta, tam tersine, dikilen bir ağacı süslemek ve hediyeler bırakmak İncil'de dahi inançlı Hristiyanlardan talep edilen bir davranış olmamıştır. İncil'de bırakın Noel ağacını, Noel'den bile söz edilmemiştir. Hatta, Eski Ahit'in Yasa Kitabı bölümünde (Deuteronomy 16 : 21) bu tür adetler bir pagan inanışı oldukları gerekçesiyle hor görülmüş ve "Tanrınız RAB için yapacağınız sunağın yanına Tanrıça Aşera'yı simgeleyen ağaç sütun dikmeyeceksiniz," şeklinde yasaklamalar getirilmişti. Çünkü kutsal ağaç ritüeli çok eski bir pagan âdeti idi. Pagan inançlara bir son vermek isteyen Hristiyanlık, bu tür yasaklamalarla paganların kutsal ağaçlardan yeniden doğacağına inandıkları idolleri ve "tanrıları" engellemeyi amaçlıyorlardı..
Âdetin kökeni, Nuh Peygamber'in torununun oğlu olduğu düşünülen ve Mezopotamya'nın zalim hükümdarlarından biri olduğuna inanılan Nemrut'a dayanır. Nemrut'tan Hristiyanların da kabul ettiği, Yahudilik dininin kutsal kitabı Eski Ahit'te de bahsedilir. Bu arada Nemrut'un, hükümdarın gerçek adı olmadığını, bölgedeki krallara verilen unvan olduğunu belirtelim. Kaynakların birinde bu hükümdarın adı I. Sargon olarak geçer..
Babil Kulesi'ni de inşa ettiğine inanılan Nemrut, bütün tek tanrılı dinlerin kurucusu olduğu söylenen Hz. İbrahim'i kendisine meydan okuduğu gerekçesiyle ibret-i âlem olsun diye Urfa'da ateşe atıp yakmaya kalkan hükümdarın ta kendisidir. Hristiyan yazarlar, Urfa şehrini erken dönemlerden itibaren Nemrut ile ilişkilendirmişlerdir. Şehir İÖ 302'de I. Seleucos tarafından kurulsa da bu yazarlar kuruluş tarihlerini çok daha eskilere götürürler..
Hz. İbrahim'in mancınıkla ateşe fırlatıldıktan sonra bir mucize eseri yanmadığı ve kurtulduğu, ateşe verilen yerde de serin bir su kaynağının belirdiği (Balıklı Göl) rivayet edilir.
İbrahim'in şehri terk edip önce Harran'a, oradan da Kenan diyarına hicret etmesine izin veren Nemrut, Ortadoğu'nun pek çok uygarlığında benzerine rastlanan bir inanışa göre, hükümdarlığının ilerleyen yıllarında burnundan beynine kaçıp kendisine kan kusturan bir sivrisineğin gadrine uğrar ve hayatını kaybeder. Yaşamında sert bir hükümdar, bir kahraman olan Nemrut artık yoktur. Eşi -ve kimi kaynaklara göre annesi- Semiramis (Asur dünyasında İştar, yani Easter, yani Paskalya !) Nemrut'un yokluğunda iktidarını sorunsuz bir şekilde sürdürebilmek için onu bir tanrı mertebesine yükseltecek bir söylenti çıkartır. Cansız bir ağaç kütüğünün yemyeşil bir ağaca dönüştüğüne tanıklık ettiğini anlatan Semiramis, bunun da Nemrut'un yeniden hayata gelişine işaret ettiğini ileri sürer.. Böylece Nemrut, Babil halkı arasında "Tanrı'nın kutsal oğlu" olarak ya da "güneş tanrısının oğlu" olarak anılır. Semiramis'e de "tanrının annesi" şeklinde bir rol, bir unvan düşer..
Yüksekçe tepelerde, şifalı bir suyun bulunduğu bir pınarın yakınlarına bir mabet inşa edilir. Bu mabetteki sunağın yanı başına da söz konusu ölümsüzlük mitini simgeleyen, hiçbir mevsim yapraklarını dökmeyen, her dem yeşil ağaçlar dikilir. Bu ağaçların kutsal olduğuna inanan halk da her yıl onun doğum gününde (25 Aralık), yani yeniden dünyaya geldiğine inandıkları günde yapraklarını hiç dökmeyen bu kutsal ağacın altına hediyeler bırakır. Hükümdarlarının dünyaya dönüşünü müjdelemek için de ağaçlara kandiller asılır..
Aslında bu söylence, astrolojik olaylarla da uyumludur. Zira, Nemrut'un yeniden dünyaya döndüğü gün, eski takvimde güneşin yeniden dünyaya döndüğü "Kış Gündönümü"ne, yani güneş ışınlarının artık Oğlak Dönencesi'ne dik geldiği ve günlerin yeniden uzamaya başladığı döneme rastlar. Bu gündönümü için 25-26 Aralık'ta yapılan festivaller, gökyüzündeki güneş olarak görülen Nemrut'un yeniden doğuşu onuruna düzenlenen şölenle birleşir..
İşte, "Noel Ağacı" denilen geleneğin tarihsel kökleri pek çok kaynakta bu şekilde ifade ediliyor. Ancak bölgeden bölgeye bazı farklılıklar yok değil. Örneğin Mezopotamya'da köknar, Anadolu'nun kimi yerlerinde servi olan kutsal ağaçların yerini Mısır'da palmiyeler, Kuzey Avrupa'da çam alıyor. Değişiklik sadece ağaçlara mahsus da değil. Nemrut'un yerini Mısır'da Osiris (altta solda) alıyor. Osiris, İsis ve Horus'tan oluşan kutsal aile kültü farklı coğrafyalarda farklı dönemlerde farklı isimlerle yaşatılıyor. Helen dünyasının Nemrut'u Adonis oluyor, Semiramis'i ise Venüs. Hint dünyasında ise karşımıza İsawara ile İsi (altta sağda) çıkıyor..
Bu özel etkinlik, Roma döneminde "Saturnalia" (altta) adıyla güneşin yeniden yeryüzüne döneceği tarihte kutlanan erkil bir bereket festivaline dönüşüyor. Daha sonra tek tanrılı dinlere miras kalıyor. Kilise, Hristiyanlığın pagan coğrafyalarda daha kolay benimsenmesi için ona ait pek çok ritüel ve günü bir miktar değiştirerek kendisine alıyor. Güneş Tanrısı, ya da Güneşin Oğlu, kimi kaynaklara göre, zamanla arkasında bir hale ile resmedilen Hz. İsa oluveriyor. Nemrut'un annesi ve eşi olan Semiramis'e gelince.. Fenikelilerin Aşhera, Yahudilerin Astoroth, Romalıların Astarte dediği, Asurluların İştar adını verdiği Babilli tanrıça Semiramis'in payına da, adından anlaşılabileceği gibi, güneş ile yeryüzünün her bahar yeniden buluştuğu dişil bir bayram olan "Easter / Paskalya" düşüyor !..
AKDOĞAN ÖZKAN'IN "GAFİLLİKLER KİTABI" ADLI KİTABINDAN ALINTIDIR.
O DA, ALEXANDER HISLOP'UN 1862'DE LONDRA'DA BASILAN "THE TWO BABYLONS ; OR THE PAPAL WORSHIP OF NIMROD AND HİS WIFE" ADLI KİTABINDAN ALINTILAMIŞ..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder