Sayfalar
▼
891 ) SEVGİLİYE SUİKAST !...
Yazar dostum Solmaz Kamuran'dan, dedesi, suikast kurbanı gazeteci İbrahim Kenan'ın öyküsünü, Aziz Valentin Günü'nün arifesinde dinlemiş olmam ve Osmanlı'ya muhalif yazılarıyla tanınan Kemalist İbrahim Kenan'ın, 1920 yılının 14 Şubat'ında öldürülmüş olması ve 78 yıl sonra belki de ilk kez, Sevgililer Günü'nde yazılması bir tesadüf..
Bir tesadüf daha ; çetelerden, onların işlediği cinayetlerden çokça konuştuğumuz şu günlerde ; İngiliz işgal yıllarında, işbirlikçi çeteler tarafından suikasta uğrayan bir gazeteci olan İbrahim Kenan'ın öyküsünün sayfalara aktarılması..
Gazeteci İbrahim Kenan'ın mezarı, Fenerbahçe Stadı ile Salı Pazarı arasındaki alanda, üç beş mezarın arasında öylece durur 78 yıldır. Her gün, binlerce Kadıköylü gelip geçer mezarın yanı başından, ya otomobille ya yürüyerek ama kimse de bilmez o mezarda yatan adamın gazeteci İbrahim Kenan olduğunu ; Sevgililer Günü'nde öldürüldüğünü ve sevgilisi, yani karısı altı aylık hamile Seniha Hanım'a heyecan ve coşkuyla gittiği bir sırada yol ortasında öldürülmüş olduğunu, evinin de mezardan birkaç adım ötede bulunduğunu.. İşte tüm bu ayrıntılar nedeniyle tuhaf oluyorum açıkçası. Tabii ki, yazıyor olmamdan dolayı da büyük keyif alıyorum.
Evet, İbrahim Kenan, işgal yılları İstanbul'unda "Efkar-ı Umumi"de yazıları yayımlanan bir gazetecidir. Kuva-yi Milliye taraftarı bir yazar kimliğiyle İngiliz işbirlikçilerine, Osmanlıyı yedi düvele satmaya hazır devlet büyüklerine, yolsuzluk ve uğursuzluklara bulaşanlara karşı zehir zemberek yazılarıyla tanınıyor, biliniyor..
Mustafa Kemal, Anadolu'da ; dostları, sevenleri, destekçilerinin bir kısmı da İstanbul'dadır.. İbrahim Kenan da tabii..
Bu arada 1911 yılında da, yani birkaç yıl önce de bir gazeteci suikasta kurban gitmiştir. Sütununda, "Milletimizin din ve unsur farkı gözetmeksizin bütün zulüm görmüş vatandaşlarının savunucusu ve fikirlerinin tercümanı olacağız," diyen "Serbesti" gazetesinin başyazarı Hasan Fehmi, Galata Köprüsü üstünde fail-i meçhule kurban gitmiştir. Hem de "fail", köprü çevresinde görevli Osmanlı polislerinin gözleri önünde sırra kadem basmıştır. Ve Hasan Fehmi (altta) belki de yazılarından dolayı yere düşen ilk onurlu kalem olacaktır.
Bir biçimde İstanbul'da kanunsuzluk esas olmuş, Kuva-yi Milliyeciler, her nerede ve nasıl olursa olsun, ya toplantılarla ya da yazılarla karşı durmaktadır, hem işgale hem de feri, ruhu sönmüş padişaha..
14 Şubat'tan birkaç gün önce, İbrahim Kenan'ın bir yazısı daha çıkar "Efkar-ı Umumi"de. "Beyler, harekete geçmenin tam sırasıdır. Böyle durulmaz artık !"
Ve 14 Şubat'ın öğleden sonrası bir de toplantıya katılır İbrahim Kenan, Kadıköy yakasında bir hücre evinde. Toplantı bittiğinde, akşamın alaca karanlığı çökmüştür Kurbağalıdere'ye.. Papatya tarlaları arasındaki yolda, evine, yani biri kucağında diğeri karnında iki bebeğiyle beklemekte olan karısı Seniha'yla oturdukları yuvasına doğru yürümektedir. Aslında biraz keyiflidir de. Ne olacak ki, daha 23 yaşındadır..
Kim bilir, elinde tarladan kopardığı bir demet papatya da vardır belki ama şu kesindir, yol üstünde aldığı yarım ölçek mandalinayı yemektedir ara sıra. İlginçtir, kabuklarını da cebine doldurmaktadır. Tam evine varmak üzeredir ki, Kurbağalıdere Köprüsü altından kara yağız genç bir adam beliriverir İbrahim Kenan'ın karşısında. Tanımaktadır aslında genç adamı İbrahim Bey. Fakat ne ola ki, Rovelver çıkarır belinden genç adam ve genç gazetecinin yanı başına sokulup kalbine sıkar kurşunu, daha doğrusu koltuk altından kalbine doğru..
Oracıkta yığılır İbrahim Kenan, mandalina kabuklarının bir kısmı boğuşma ve vuruşma esnasında yere dökülmüştür. Ve "Sevgililer Günü" diye bir şey bilmeyen Seniha Hanım, o akşam ve gece boşuna bekler sevgili kocasını. Üç yaşındaki oğlu Adnan, çoktan uyumuştur. Sonradan adını Muvahhit (Allah'ın tekliğine inanan) koyacağı karnındaki bebek de..
Ertesi gün haber gelir Seniha Hanım'a, "Gel kocanın cesedini al !" diye. Alır Seniha Hanım sevgilisinin cansız bedenini ve aile büyüklerinin kararıyla İbrahim Kenan, öldürüldüğü yerin birkaç adım ötesindeki, aile mülkiyetindeki araziye, bir törenin ardından gömülür..
Ya cinayet ?.. Ya katil ?.. İşte, işin bu yanı sonraları anlaşılacaktır..
Devlet-i Muazzama'nın içindeki derin devlet yanlıları, İngiliz işbirlikçileri, şunlar, bunlar, el birliği yapmış ve muhalif yazar İbrahim Kenan'ın öldürülmesine karar vermişlerdir. Tetikçi olarak da, İbrahim Kenan'ın evine hizmetli olarak gelip giden hanımın genç oğlunu tutmuşlardır. Ne karşılığı, neyin karşılığı belli olmamışsa da, genç adam "emri" büyük yerlerden aldığını söylemiştir bir biçimde.
Ama hayat devam etmiş, Cumhuriyet kurulmuş, Mustafa Kemal bir başka devlete başkan olmuş ve İbrahim Kenan, birkaç kez saygıyla anılmıştır da. Ama o kadar..
Ve bu arada Seniha Hanım, sevgilisini kaybetmenin acısını yüreğinde taşıdığı sıralarda doğum da yapmıştır. Adını Muvahhit koyduğu bebek doğmuştur. Babasını hiç görmeden ve sesini duymadan büyüyecektir bebek. İlginçtir, İbrahim Kenan'ın Vefa İdadisi'nden sınıf arkadaşı ve can dostu Hasan Âli Yücel de aileye, ömrü hayatı boyunca destek çıkacak, hatta yetimlerin, yani Adnan ile Muvahhit'in eğitimiyle de ilgilenecektir..
Adnan Bey harita mühendisi, Muvahhit Bey de avukat olacaktır. Hem de içtihatları olan (kazandığı davalar örnek teşkil eden) bir avukat..
Yetmiş sekiz yıl sonra, bir Sevgililer Günü, Aziz Valentin Günü'nde öldürülen bir gazetecinin öyküsünün, tozlu dosyalardan beyaz sayfalara geçişi de işte böyle kısmet olmuş !..
NEBİL ÖZGENTÜRK'ÜN "BABAYANİ / ZAMANSIZ YAZILAR" ADLI KİTABINDAN ALINTIDIR..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder