Sayfalar

906 ) OSMANLI TOPRAKLARINDA ALMAN GÖÇMENLERİ !..



19. yüzyılın başı..
Almanya'nın birliğini sağlamasına daha on yıllar vardı. Yani Prusya, Bavyera, Saksonya gibi düklükler, krallıklar, beylikler birleşmemişti..
Bu topraklardan ilk göç dalgası 1815 yılında başladı. Sebebi kuraklığın getirdiği yoksulluktu. Alman yoksulları bu tarihte özellikle iki ülkeye akın ettiler ; Amerika ve Rusya..
İkinci göç dalgası 1830'da başladı. Sebep aynıydı ; ekonomik kriz, siyasi bunalımlar, salgın hastalıklar..
Başta Hamburg Limanı olmak üzere bölgedeki tüm limanlardan binlerce yoksul, aç, hasta Alman, Amerika ve Rusya'ya göç ediyordu. Göçmen sayısının fazlalığı üzerine -ki sayı yaklaşık beş milyondu- Amerikan Kongresi, Almanların gelmemesi için kısıtlayıcı kararlar aldı. O tarihlerde "Almanlar Dışarı" sloganı doğdu Amerika'da.. Rusya da parasız pulsuz göçmen istemiyordu ! Zaten vize uyguluyordu..
Rusya ve Amerika'nın katı tutumu yüzünden Almanlar yeni yerleşim yerleri aramaya başladı. Osmanlı toprakları, Balkanlar ve Anadolu çok cazipti Alman için..



Balkanlar'da ilk, Kuzey Dobruca'daki Türk köyü Akpunar'a yerleştiler. Osmanlı yönetimi Almanlara karşı hoşgörülüydü. 1848'de Babadağ Kaymakamlığı yerleşmeleri için Almanlara bölge tahsis etti. Toprakların tapusunu verdi. Kilise açmalarına izin verdi. Almanların kurdukları bu yerleşim yerinin adı "Atmagea" (altta sağda) idi. Bunu "Malkoci" ve "Kataloi" gibi Alman yerleşim yerleri takip etti.
Balkanlar'a fazla sayıda Alman gelmedi. Bunun nedeni bölgede milliyet ve din çatışmalarının yoğun olmasıydı. Göçmen Almanlar, Rumeli'ndeki var olan devlet düzeninin sürekli olarak korunamayacağını düşünüyorlardı.

  

Almanlar için yeni hedef Anadolu idi..
Alman arkeolog Ludwig Ross "vatandaşlarına" Akdeniz kıyılarına yerleşmelerini öneriyordu. Almanlar özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra Anadolu'ya gelmeye başladılar..   
Alman Türkolog, aynı zamanda Bedri Rahmi ve Sabahattin Eyüboğlu'nun eniştesi, Dr. Robert Anhegger'e göre, 1860'larda İzmir bölgesinde Alsaslı, Bademli'de Alman kolonileri kuruldu. Bazıları ise Burgaz'a yerleşmişlerdi..
Osmanlı yönetimi Alman göçmenlerin gelmesinden memnundu. Çünkü Anadolu'daki taşra nüfusu giderek azalmaktaydı. Özellikle 1839'daki veba salgını binlerce insanın canını almıştı. Anadolu'nun acilen nitelikli işgücüne ihtiyacı vardı. Bakir topraklarının işletilmesi gerekiyordu..
Osmanlı yönetimi çok sayıda göçmenin Anadolu'ya gelmesi için göç yasası çıkardı. 9 Mart 1857'de "Journal de Constantinople" adlı gazetede Osmanlı yönetiminin göçmenlerle ilgili çıkardığı yasa yayımlandı. Habere göre, yasa göçmenlere her türlü kolaylığı sağlıyordu. İşte Osmanlı'nın göç yasasından bazı başlıklar :
-Göçmenler çiftçi ve zanaat sahibi olacak,
-İsterlerse Osmanlı uyruğuna geçebilecek,
-Tam bir din özgürlüğü olacak,
-Devlete ait topraklardan uygun olanlar göçmenlere verilecek,
-Rumeli'nde 6, Anadolu'da 12 yıl vergi alınmayacak,
-Rumeli'nde 6, Anadolu'da 12 yıl askerlik yükümlülüğü olmayacak,
-Devlet tarafından verilen araziler 20 yıl sonra göçmenler tarafından satılabilecek,
-Göçmenler sabıkasız olacak,
-Başlangıç sermayesi için 1.300 Fransız Frangı getirilecek,
-Ülke içi taşıma masraflarını Osmanlı yönetimi karşılayacak..

osmanlı göç yasası-1857 ile ilgili görsel sonucu

Aynı gazetede, Sadrazam Mustafa Reşid Paşa'nın (yukarıda) başta Polonyalı olmak üzere Avrupalı göçmenlere kendi çiftliklerinde yerleşmeleri için çağrı yaptığının haberi vardı. Sadrazamın sadece Tesalya bölgesinde 17 çiftliği vardı !..
Osmanlı Devleti'nin göçmen yasası Avrupa'nın diğer ülkeleri gibi Almanya'da da hayli yankı buldu..
Bu arada, 12 Nisan 1857'de, "Allgemeine Augsburger Zeitung" gazetesinde Osmanlı topraklarına göç etmek isteyen Almanlara öğütler veren makale çıktı. Ama makale biraz alaycı bir üslupla yazılmıştı :
"Osmanlı'ya göç edecek Alman, gecelik takkesi ile içki şişesini Almanya'da bıraksın. Tütünü de bıraksa iyi olur.. Her türlü taassuptan kaçınsın, ancak hem kendi hem de diğer insanların dini inançlarına saygı göstersin. Göçecek olanlar aralarındaki anlaşmazlıkları toprağa gömsün. Komünistler, ateistler Osmanlı'dan uzak dursun ; onların öğretilerine kimse kulak asmaz.. Koşullar ne olursa olsun, yerli kadınlarla uygunsuzluğa kalkışmasın.. Ermenilerle asla para ilişkisine girişmesin.. Ölçülü olmayı ve temiz yaşamayı kendine alışkanlık edinsin.."

Osmanlı'nın çıkardığı göçmen yasası her ne kadar iyi niyetle çıkarılmışsa da Anadolu'ya gelen Alman sayısı beklendiği kadar çok olmadı. Ama sayıları az olsa da gelenler oldu. Bursa'daki bir iplik fabrikasında çalışan Alman işçiler, Ankara'da hekim olarak çalışan Alman doktorlar gibi..



Anadolu'ya gelen Almanların en başarılısı, Hristiyan sosyalizminin öncü savaşçısı olarak bilinen Karl Christian Mez idi..
Karl Mez, 1840 yılında Amasya'ya geldi. İyi cins ipek sağlamak amacıyla bir işletme kurdu. Şirketi kısa sürede çok büyüdü. Almanya'dan işçi getirmeye bile başladı. Sayıları zamanla o kadar çoğaldı ki, Mez 1858'de Almanya'dan Protestan bir papazla bir öğretmeni de Amasya'ya getirdi..
Şirketin müdürü Georg Krug'un evi "misyon evi"ne dönüştürüldü. Aynı zamanda misyonerlik çalışması yapan Mez'in amacı, bu küçük Alman kolonisinin örnek yaşam tarzıyla yerli halkın takdirini kazanmasıydı.. Onun öngördüğü "Tanrı'nın buyrukları doğrultusunda uygun davranışta" bulunmayan Alman işçiler geri gönderildi.. Fakat Mez'in misyonerliği şirketi kadar başarılı olamadı. Özellikle o ölünce oğulları ve kolonideki diğer ikinci kuşak heyecanını yitirmişti. Koloni, dışarıdan evlenmeler, Almanya'ya geri dönmelerle, zamanla çok küçüldü.
Amasya'daki papazın ölümüyle buradaki Protestanların dini işleri İstanbul Alman Protestan cemaatinin papazı tarafından yürütüldü.
Amasya'daki Alman kolonisi I. Dünya Savaşı'nın sonuna kadar varlığını sürdürdü. Savaş sonrasında Müttefiklerin talimatıyla Mihver Devletler'in yurttaşı olan herkesin Türkiye'den ayrılması istenince Amasya'daki koloninin varlığı son buldu.. 

(Alttaki fotoğraf : Osmanlı dönemi Amasya'sı..)

eskiden amasya ile ilgili görsel sonucu

SONER YALÇIN'IN "SİZ KİMİ KANDIRIYORSUNUZ !" ADLI KİTABINDAN DERLENMİŞ BİR YAZIDIR..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder