Sayfalar

909 ) İNSANA SEVGİ, İNSANA SAYGI...

   

Türkiye'nin darbeler tarihinde yer alan 12 Mart 1971 olayından tam bir hafta önce, 5 Mart 1971 Cuma günü, Orta Doğu Teknik Üniversitesi öğrencileri ile, konuşlandırıldığı Nevşehir'den özel olarak Ankara'ya getirilen Türk Silahlı Kuvvetleri Komando Birliği arasında, o yılların günübirlik savaşlarından biri yapıldı..
Komando Birliği'ne, TSK'nin "isimsiz kahramanı" bir albay komuta ediyordu. Öğrenci cephesinin başında ise, ODTÜ Öğrenci Dernekleri Birliği Başkanı Erhan Erdoğmuş yer alıyordu. Gün doğumundan gün batımına değin süren savaşın bilançosuna göre, yaralılar dışında her iki taraf da birer kayıp vermişti..
Öğrenci cephesinde bir de ciddi boyutta yaralanma olayı vardı ama bu olay şimdilik bir sır olarak tutuluyor, komando cephesinin bilgisinden saklanıyordu.
Yaralanan, öğrenci cephesi komutanı, Erhan Erdoğmuş idi. Bacağının, "baldır" denilen, diz altındaki bölümünün arka tarafına iki kurşun saplanmıştı ve.. İki kurşun da, bacağın girdikleri o yerinde saplanmış, kalmıştı.
Komando kuşatmasından sıyrıldıktan sonra doğruca hastaneye gitmesi beklenen Erhan Erdoğmuş, hastane yerine o gün "Devrim" dergisinin bürosuna gitti ve orada kaşla göz arasında bir basın toplantısı düzenleyerek, bu kez polislerle "tavşan kaç, tazı tut" oyunu oynamaya başladı..



İşte tam o günlerden birinde, "Devrim" dergisi yazarlarından, lisede "okul ağabeyi" olduğumu bana hatırlatan Uluç Gürkan telefonla arayarak, bir "kardeşin" bir "ağabeye" verebileceği en güzel haberi verdi : "Erhan Erdoğmuş, yalnızca sizle görüşmeyi kabul ediyor ağabey," dedi, "şayet siz de kendisiyle görüşmek isterseniz tabii.."
Nedenini sorduğumda ise, Erhan'ın, Uluç'un ortaokul ve lise arkadaşı olduğunu, hatta benim, Tarsus Amerikan Koleji'nde Erhan'ın da "okul ağabeyi" olduğumu söyledi.. 
Bu konuşmanın yapıldığı günün akşamında, Yeni Mahalle girişindeki gökdelen bloklardan birinin dokuzuncu katındaki bir dairede saklanan Erhan ile buluşma sağlandı.. O gece saat ikiye dek görüştük. Öğrenci olaylarının nedenlerini bir sosyolog ve bir psikolog yetkinliğiyle değerlendirdi. Kimi çevrelerce "anarşist" sözcüğüyle anılıp küçümsenmek, hatta suçlanmak istenmelerinin nedenlerini de aynı yetkinlikle açıkladı. Onun o gece anlattıklarını, gazetede tam on beş gün süreyle yazdım..
Röportajımın gazetedeki yayımı bittikten iki ya da üç gün sonra gazetedeki odamda, Tarsus Amerikan Koleji'nin o yıllardaki müdürü Mr. Wallace Robeson'u beni beklerken buldum. Birlikte yediğimiz öğle yemeğinde, eski okulumun yeni müdürü, bana çok özel bir ödev verdi : "Para sahibi mezunlarımıza git, gereken miktardaki parayı onlardan topla, sonra da Erhan'ı al götür, ameliyat ettir," dedi. "Bacağındaki iki kurşunun hâlâ durduğunu yazdın geçen gün. Senin bir okul ağabeyi olarak doğal görevindir bu.."



O günlerde, Ankara'daki Amerikan Askeri Hastanesi'nin operatörlerinden Dr. Attila Sunay, Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'ın oğlu, benim ise yakın dostumdu.
Görüşmeye gittiğimde Attila Ağabey bana "lafı fazla uzattırmadı", bir de uyarıda bulundu : "Kardeşini bir röntgenciye götür, bacağının röntgenini çektir önce, sonra da filmle birlikte bana gelin.."
Erhan'ı aldım, doktorun dediklerini yapıp birlikte Attila Ağabeyin yanına gittik. O içeride Erhan'ın bacağındaki kurşunları çıkarırken, ben de ameliyathanenin kapısında, kafamdaki "siyah-beyaz"ları yerli yerine oturtmaya çalışıyordum :
Geliniz, siz de yardım edin bana da, bu "siyah-beyaz"ları birlikte oturtmaya çalışalım yerli yerine :
Prof. Dr. Erdal İnönü'nün rektörü olduğu, kendisinin ise Öğrenci Dernekleri Birliği Başkanı olduğu ODTÜ'de, üç hafta önce TSK Komando Birliği ile girdiği silahlı çatışmada yaralanan ve üniversiteyi kuşatan komandoların çemberinden geçerek dışarı çıkabilen, Talas Amerikan Ortaokulu ve Tarsus Amerikan Koleji mezunu Erhan Erdoğmuş, yıllar önce mezun olduğu okulunun Amerikalı müdürünün görevlendirdiği bir okul ağabeyi tarafından doktora getiriliyor ve.. Ülkenin Cumhurbaşkanının oğlu olan doktor ise görevli olduğu Amerikan Askeri Hastanesi'nde onu ameliyat ediyor !...
Tüm bu siyah-beyazlar tablosunun tek açıklaması vardı : İNSANA SEVGİ ve İNSANA SAYGI...
Çünkü bu tabloda adı geçen kişilerin tümünün birbirlerine yaptıkları, birbirlerine olan sevgi ve saygılarını birbirlerine kanıtlamaktan başka bir şey değildi..



METE AKYOL'UN "BİR BAŞKADIR BENİM MESLEĞİM" ADLI ANI KİTABINDAN DERLENMİŞ BİR YAZIDIR.. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder