Sayfalar

910 ) ZENGİNLİK GÖSTERGESİ OLARAK, ÜZÜM SUYU !..

   palacio de asurnasirpal ii ile ilgili görsel sonucu

MÖ 870 civarında Asur Kralı II. Asurnasirpal (üstte solda), yeni başkenti Nimrud'un onuruna tarihteki en büyük şölenlerden birini düzenledi. Yeni kentin merkezinde, geleneksel Mezopotamya tarzında bir kerpiç platform üzerine inşa edilen büyük bir saray (üstte sağda ve altta) yükseliyordu. Sarayın yedi muhteşem salonunun süslü ahşap-bronz kapıları vardı ve çatısı sedir, servi ve ardıç ağacıyla kaplıydı. Usta işi duvar resimleri, kralın yabancı topraklardaki askeri kahramanlıklarını sergiliyordu. Saray kanallarla ve şelalelerle çevriliydi ; meyve bahçeleri ve bostanlar hem yerel bitkilerle, hem kralın uzak diyarlara yaptığı askeri seferlerde toplanan bitkilerle doluydu : O zamanın bir çiviyazısı yazıtına göre ; "güzel kokuda" birbiriyle yarışan hurma ağaçları, sedir ağaçları, serviler, zeytin, erik ve incir ağaçları ve üzüm asmaları..
Asurnasirpal yeni başkentini, Kuzey Mezopotamya'nın büyük bir bölümünü kapsayan imparatorluğunun her tarafından getirttiği insanlarla doldurdu. Bu kozmopolit bitki ve insan nüfusuyla başkent, kralın imparatorluğunun küçük bir kopyasıydı. İnşaat bitince, Asurnasirpal kutlamak için muazzam bir şölen düzenledi.

İlgili resim

Şölen on gün sürdü. Resmi kayda göre kutlamaya toplam 69.574 kişi katıldı : İmparatorluğun çeşitli yerlerinden gelen 47.074 kadın ve erkek, Nimrud'un 16 bin yeni sakini, diğer devletlerden 5 bin yabancı soylu ve 1.500 saray görevlisi.
Amaç kralın hem kendi halkına, hem yabancı temsilcilere gücünü ve zenginliğini göstermekti. Şölene katılanlara 1000 semiz sığır, 1000 dana, 10 bin koyun, 15 bin kuzu, 1000 süt kuzusu, 500 ceylan, 1000 ördek, 1000 kaz, 20 bin kumru, 12 bin çeşitli küçük kuş, 10 bin balık, 10 bin ak tavşan ve 10 bin yumurta ikram edildi. Sebze pek fazla değildi : Yalnızca 1000 kasa
O, krallara özgü abartma payını çıkartsak bile, açıkça destansı ölçekte bir şölendi. Kral böbürleniyordu : "Konuklarıma gerekli saygıyı gösterdim ve onları memleketlerine sağlıklı ve mutlu gönderdim.."
Ne var ki, şölenin en etkileyici ve anlamlı yönü, kralın içki tercihiydi. Asurnasirpal, Mezopotamyalı mirasına karşın, şölenindeki baş köşeyi Mezopotamyalıların alışılmış içkisine vermemişti. Saraydaki oyma taş rölyefler, onu kamışla bira içerken göstermez ; aksine, olasılıkla altından yapılmış yayvan bir kâseyi, yüzüyle aynı hizaya gelecek şekilde sağ elinin parmak uçlarında zarif bir biçimde dengede tutarken betimlenir. Bu kâsede şarap vardı.. (altta)



Biranın pabucu dama atılmış sayılmazdı. Asurnasirpal, şöleninde 10 bin küp bira ikram etti. Fakat ikram edilen şarabın miktarı da 10 bin tulumdu. Miktar aynı, fakat çok daha etkileyici bir zenginlik göstergesi ; çünkü kuzeydoğuda dağlık diyarlardan ithal edilmesi gereken şarap, Mezopotamya'da nadir bulunan bir içki olmuştu hep. Şarabı dağlardan ovalara taşımanın maliyeti, şarabı biradan en az on kat daha pahalı yapıyordu ; bu nedenle şarap, Mezopotamya kültüründe egzotik yabancı bir içki olarak görülürdü. Dolayısıyla, şarap içmeye yalnızca seçkinlerin gücü yetebilirdi ve esas kullanımı dinseldi : Nadir bulunurluğu ve yüksek fiyatı ; şarabı, bulunduğunda da tanrılar tarafından tüketilmeye layık bir içki yapmaktaydı. Pek çok kişi hayatında hiç tatmamıştı.
Bu nedenle Asurnasirpal'in 70 bin konuğuna eşit miktarda şarap ve bira ikram edebilmesi, zenginliğinin canlı bir kanıtıydı. İmparatorluğunun sınırları içindeki uzak bölgelerden getirilen şarabı ikram etmesi gücünü göstermekteydi. Daha da etkileyici olanı ; şarabın bir kısmının kendi bahçesindeki asmalardan yapılmış olmasıydı. Bu asmalar o zaman âdet olduğu üzere diğer ağaçlarla iç içeydi ve gelişmiş bir kanal sistemiyle sulanmaktaydı. Asurnasirpal yalnızca dillere destan ölçüde zengin değildi ; zenginliği ağaçlarla fillen artıyordu..

asurnasirpal ii and wine ile ilgili görsel sonucu

Yeni kentin kitabesinde (üstte) bu yerel şarabın tanrılara ayinsel sunumu yer alıyordu. Nimrud'da daha sonraki ziyafet sahneleri, ağaç sedirlere oturmuş ve etrafı hizmetçilerle çevrili insanları yayvan kâselerden şarap içerken gösterir ; bazı hizmetçilerin elinde şarap testisi, bazılarında yelpaze ya da haşereleri bu değerli sıvıdan uzak tutmak için sinek kovucular vardır. Bazen büyük saklama kapları da betimlenir ; hizmetçiler testileri bu kaptan doldururlar..
Asurlular zamanında şarap içmek, ayrıntılı ve resmi bir sosyal törene dönüştü. MÖ 825 civarına ait bir dikilitaş, Asurnasirpal'in oğlu III. Şalmanezer'i bir güneşliğin altında otururken gösterir : Sağ elinde bir şarap kâsesi tutmaktadır, sol eli de kılıcının kabzasına dayalıdır ve bir ricacı, ayaklarının önünde diz çökmüştür. Bu tür propagandaların sayesinde, şarap ve şarap içmekle ilgili gereçler, gücün, zenginliğin ve ayrıcalığın simgeleri haline geldi.. (altta)

İlgili resim

Asurnasirpal ve oğlu Şalmanezer'in hükümdarlıkları bir dönüm noktasının işaretiydi : Şarap dinsel bir içeceğin yanı sıra sosyal bir içecek olarak da görülmeye, giderek Yakındoğu'da ve Doğu Akdeniz'de moda olmaya başladı. Bulunabilirliği iki anlamda arttı. Birincisi, deniz yoluyla şarap ticaretinin hacmi arttığı gibi, şarap üretimi de arttı ve böylece daha geniş bir coğrafi alanda bulunabilir oldu. Daha büyük devletlerin ve imparatorlukların kurulması da şarabın bulunabilirliğini artıran etkenlerden biri oldu, çünkü bu, geçilecek daha az sınır, daha az vergi, daha az yol parası ve dolayısıyla daha ucuz şarap demekti. Asur kralları gibi en şanslı hükümdarların, şarap yapan ülkeleri kapsayan imparatorlukları vardı. İkincisi ; şarap miktarı artınca ve fiyatı da düşünce, şarap yalnızca seçkinlere değil, toplumun daha geniş kesimlerine ulaşabilir oldu. Şarabın artan bulunabilirliği, Asur sarayına sunulan haraçları listeleyen kayıtlardan da anlaşılıyor. Asurnasirpal ile Şalmanezer'in hükümdarlıkları sırasında, altın, gümüş, at, sığır ve diğer değerli eşyalarla birlikte şarap da haraç olarak istenenler listesine girdi. Fakat iki yüzyıl sonra haraç listesinden çıktı ; çünkü en azından Asur'da o kadar yaygınlaşmıştı ki, artık bir hediye olarak sunulacak kadar pahalı ya da egzotik sayılmıyordu..

İlgili resim

TOM STANDAGE'İN "ALTI BARDAKTA DÜNYA TARİHİ" ADLI KİTABINDAN DERLENMİŞTİR..  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder