Luis Miguel Dominguin, matador yaşamı boyunca ense köküne indirdiği son kılıç darbesiyle öldürdüğü 300 boğa gibi, bir beyin kanamasından 8 Mayıs 1996'da, 70 yaşında öldü. Doğumunda, kendisi de boğa güreşçisi olan babası, beşiğinin üstüne eğilmiş ve, "Parmakları yeterince uzun. Muleta tutabilir !" demişti. Luis Miguel, boğanın önünde kızıl bir yelpaze gibi açılıp kapanan o ölümcül şal, "muleta"yı eline aldığında ve "torero" mertebesine ermiş güreşçilerin kuşandığı "traje de luz", ışık elbisesini giydiğinde henüz 14 yaşındaydı.. Otel parasını ödeyebilmek için erkeklik bekaretini, zengin bir İngiliz leydisine sattığı gündü. Luis Miguel için yaşamın iki arenası, boğanın eşindiği toprak ve kadının beklediği döşek dönemi başlamıştı..
Her ikisinde de "bir numara" olmayı başardı..
Ernest Hemingway'in "Don Juan yeniden dünyaya gelseydi, kuşkusuz Luis Miguel Dominguin'in çizgilerine sahip olurdu," demişti onun için. Rita Hayworth, Ava Gardner (üstte solda), Lauren Bacall (üstte sağda), Brigitte Bardot ve Romy Schneider ; Luis Miguel Dominguin'in aşk arenasını paylaştılar. Dominguin, boğaları öldürüyordu yalnızca ; sevgililerine ölü boğa kulakları armağan etmekle yetindi..
Parsayı Visconti'nin ilham perisi, dünyalar güzeli İtalyan aktris Lucia Bose (üstte) topladı ve Dominguin'i tanıdığı gün, sinemayı, Visconti'yi, İtalya'yı, her şeyi bıraktı, "matador"un karısı oldu ve hayatını ona adadı. Bu görkemli aşkın meyvesi, İspanya'nın en yakışıklı, en çekici erkeklerinden, biseksüel aktör ve şarkıcı Miguel Bose de (altta solda) babasının "Don Juan"lık efsanesini hem kadınlar, hem erkekler nezdinde başarıyla sürdürdü..
"Boğa çok kıskançtır ve bağışlamaz. Vücudumda taşıdığım her boynuz yarasında bir kadının adı vardır," derdi, Luis Miguel Dominguin. Ve vücudunda 15 boynuz yarası sardı. Hepsi, o insanüstü erkeklerin, boğayla yüz yüze güreşen torero'ların aşina olduğu yara izleriydi ; yani kasıklarında ve baldırlarında..
Pablo Picasso, Dominguin'in hayranı ve dostuydu (üstte solda ve sağda). Güreşlerde giydiği "ışık elbisesi"nin desenlerini o çizmiş, boğa güreşi tarihindeki ilk ve tek, siyah üstüne beyaz işlemeli "traje de luz"u Dominguin için yaratmıştı..
Ernest Hemingway, Dominguin'in iki boğa ve kız kardeşinin kocası, rakibi Antonio Ordonez ile yaptığı ölümüne boy ölçüşmeyi "Life" dergisinde yayımlanan bir öykü olarak kaleme almıştı : "Tehlikeli Bir Yaz"...
Dominguin, erkek kardeşlerinden biri sürgündeki İspanyol Komünist Partisi lideri olmasına karşın, diktatör Franco ile de ava çıkardı..
Bu av partilerinden birinde Franco, ünlü güreşçiye "Luis Miguel, sizin ailede bir komünist varmış, doğru mu ?" diye sordu. Matadorun yanıtı, öldürücüydü : "Bizim ailede herkes komünisttir, ekselans !"
Elbette doğru değildi, bu yanıt. Ama Dominguin, ülkesinin diktatörüne, "Yersen !" diyebilecek yerlerde güreşiyordu.. (altta solda ve sağda)
Ünlü ozan Rafael Alberti, Dominguin için şiirler yazdı. Jean Cocteau, "Orfe'nin Vasiyeti" filminde oynattı, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük matadorunu. Luis Bunuel'in "Viridiana" filmi ise Dominguin'in mali yardımı sayesinde çekilebildi..
Luis Miguel Dominguin, kendini beğenmişliğin en uç noktasında dolaşan, İspanya'nın o çok sevdiği "maço"lardan biriydi.
Çünkü ölüme meydan okuyordu..
1960'lı yıllarda karısından boşanırken, kendisinden kimlik isteyen yargıca :"Sayın yargıç, ben ve kral, üstümüzde kimlik taşımayız !" yanıtını vermişti..
Arenaların kralı öldü. Kralın kadınları yas tutuyor. Boğaları ise zaten onun elinde can vermişlerdi.. Ama efsane yaşıyor..
MİNE G. KIRIKKANAT'IN "MADRİD" ADLI KİTABINDAN ALINTIDIR..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder