Sayfalar

913 ) YÜZ YIL ÖNCEKİ RAMAZANLAR !..

eski istanbul'da ramazanlar ile ilgili görsel sonucu    eski istanbul'da ramazanlar ile ilgili görsel sonucu

İstanbul Ramazan'da terk edilmiş bir şehri andırırdı, her tarafta in cin top oynardı. Zira ahalinin çoğu -sahur yemeğini yiyip sabah namazını kıldıktan sonra henüz yattığından- uykuda bulunurdu ; kısacası Ramazan'da günün yarısından istifade edilmezdi. Resmi dairelerde, iş ve dükkânlarda alışveriş ancak öğle üstü başlardı ; memurlar ikindi saatlerinde kalemlerinden çıkıp giderlerdi. Zaten askerî mektepler gençlik tatilini daima Ramazan'a denk getirirlerdi ; sivil mekteplerde de ders programı Ramazan'a uydurulurdu..
Fakat ikindi yaklaştı mı şehrin uyanışı, hayat ve hareketle doluşu görülmeye değerdi. Beyazıt Meydanı'nın en civcivli zamanı ikindi ile akşam ezanı yani top saatidir. Camiye ve cami avlusunda kurulan sergiye (altta) girmek için akla karayı seçerdik ve henüz kuyruk nizamını bilmediğimizden itişir, kakışır, ramazaniyelik sigara ve tütün satan reji yani tekel barakası önünde birbirimizi çiğnerdik. Oruçları başlarına vuranlar burada kavga çıkarırlardı..
Şu var ki cami avlusundan ve civarından ilâca derman olsun bir kadın geçmezdi. 

eski istanbul'da ramazanlar ile ilgili görsel sonucu

Ramazan akşamlarına biraz da kadın temaşasıyla cilâ vermek isteyen delikanlılarla yaşlıca zendostlar için gidilecek iki yer vardır : Kapalıçarşı ve Direklerarası..
Yola ismini veren direkler o zamanlarda henüz budanmamıştı. Çarşı ise öne sürülmüş, işportalarla büsbütün daraltılmıştı ; yani gezilerin ikisi de gayet dar halde idi. Aranılan da bu değil miydi ? Erkek-kadın ancak o iki yerde -şimdiki Beyoğlu Caddesi, vapur iskeleleri, tramvay ve otobüs içleri, sinema kapıları gibi- birbirine sokulmak, sürünmek imkanı bulurdu. Çapkın erkeklerle fingirdek kızlar ve yatışmamış kadınlar buralara can atarlardı..
Birkaç kelime konuşmak, karşılıklı nameler alıp vermek, randevular sağlamak için koca şehirde başka yer yoktu. Kimi ibadette, kimi kabahatte, ikindi saatleri böyle geçerdi..

eski istanbul'da ramazanlar ile ilgili görsel sonucu    eski istanbul'da ramazanlar ile ilgili görsel sonucu

Derken kalabalık seyrekleşirdi ve birdenbire acayip bir şey olurdu. Bir anda sokaklar boşalır, her taraftan el ayak kesilir, şehir âdeta kuş uçmaz kervan geçmez, yılan bağırsağını sürümez bir tenhalığa gömülürdü. Zira top patlamak üzeredir, halk iftar sofrası başındadır, çoktan evine dönmüş veya iftar için gideceği eve varmıştır..
Ramazan'ın önemli bir özelliği de şu idi : Yalnız kadınlara mahsus camiler vardı, bunlardan biri de Taştekneler Camii idi. Selâtin camilerden Sultanahmet ile Şehzade Camii'nin içi kafeslerin ortasından ikiye bölünür, bir tarafı kadınlara ayrılırdı. Kadınlar tarafında erkek hafızlar hatim indirir, erkek vaizler vaaz verirdi. Rivayete göre, cami düşkünü hanımlarla o hafızlar arasında bazı şeyler de geçermiş !..
Tâbir caiz değil ama zamanın moda ve sosyete camisi Şehzade (altta) idi ; kapısında "Bender" markalı -şimdiki Cadillac yerine- lüks arabalar durur, içinden en pahalı terziler elinden çıkmış elbiselerini ve kürklerini ipek çarşaflar altına gizlemiş hanımefendiler inerdi. Kafesin öbür tarafında da bunların yolunu bekleyen ve siluetlerini gözleyip gözetleyen beyefendiler bulunduğunu kolaylıkla tahmin edebiliriz..

şehzade camii eskiden ile ilgili görsel sonucu

Her belli gün, bayram ve şenlik gibi Ramazan boyunca bir ay, o ayın dinî mahiyetine rağmen şehirde iki cinsin birbirine duyduğu arzu, buluşma imkanlarının çoğalmasından dolayı artardı. Namaz, niyaz, oruç ve çeşitli ibadet gayretleri arasında bir yandan hovardalık ve muhabbet maceraları da alır, yürür, gelişir, gençler az çok çılgın bir ay geçirirdi. Nihayet çok hareketli, yorucu olan bayram da atlatıldı mı İstanbul o alışılmış, şiddetle uyuşuk dünyasına döner, tiyatrolar kapanır, gece hayatı tamamıyla söner, her tarafa ıssızlık çöker ; karanlık bastıktan sonra şehir yine sopalı bekçilerle sokak köpeklerine kalır, tekrar uykusuna dalardı..
Bugünün İstanbullusu o devirdeki ve nesildeki asırlarca sürmüş uyuşukluğun öcünü bayram, seyran, Ramazan gibi vesilelere hacet kalmadan ardı arkası kesilmeyen bir akın halinde, her yerde ve Allah'ın her günü almaktadır..
Bizlere şimdi her gece Ramazan ve her gün bayram !..

direklerarası-1900 ramazanı ile ilgili görsel sonucu

REFİK HALİD KARAY'IN "YASEMİN" DERGİSİNİN 2. SAYISINDA, 16 NİSAN 1957 TARİHİNDE YAYIMLANAN YAZISINDAN ALINTIDIR..  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder