Sayfalar

948 ) DEVLETİN TAKIMI : ALTINORDU !..



Galatasaray Kulübü'nün (Üstte, 1910-11 kadrosu) futbolda ilk şampiyonluğu kazanması sonrasında kulüp içinde birtakım huzursuzluklar baş göstermişti.
Bir sosyalleşme aracı olarak sporun, özellikle de futbolun örgütlenmek için önemli bir mecra olduğunu keşfeden ilk siyasi örgüt İttihat Terakki Cemiyeti idi. Bu amaçla Galatasaray’la temasa geçen İttihatçılar gerek kulübün fahri başkanı Tevfik Fikret’in cemiyete soğuk durması, gerekse de Mekteb-i Sultani’nin Saray’dan himaye görmesi nedeniyle Galatasaray’da fazla örgütlenemediler. Okul öğrencileri içinde İttihatçılara yakın olanlar olduğu gibi, kulübün herhangi siyasal bir oluşuma yakın olmaması bağımsızlığını korumasını düşünenler de mevcuttu. Ancak hem dönemin siyasal koşulları, hem de Fenerbahçe Kulübü'nün siyasal erkin sunduğu imkânlardan yararlanmak suretiyle gösterdiği gelişme (altta Şehzade Ömer Faruk Efendi ile), bir kısım Galatasaraylıyı da benzer yol ve yöntemleri izleme tercihine çekiyordu.. Galatasaray’da bu dönemde İttihatçı olarak bilinen en belirgin isimler Dr. Hamit Hüsnü Bey’le, Raşitoğlu Aydın Bey’di. Galatasaray’da kalıcı olamayan Dr. Hamit Hüsnü Bey, Fenerbahçe’ye geçti. Raşitoğlu Aydın Bey ise Ali Sami (Yen) Bey’in, futbol takımında Türk çocuklarından daha çok Slav kökenlilere (Karadağlı, Sırp, Bulgar, vb.) görev verdiği gerekçesiyle Galatasaray’dan ayrılıp Progress'i kurdu. Bunun gelişmesi de şöyle oldu..



Siyasal gerekçelere bağlı olarak ortaya çıkan çatlak, Galatasaray'ın 1911 yılında yurt dışına yaptığı ilk futbol turnesinin dönüşünde kırılarak ayrılığa dönüşmüştü. Bu gezide neler yaşandığı bilinmese de, "ikinci tim" olarak adlandırılan takımda yer alanların isyan bayrağını açtıkları anlaşılmaktadır. Politik görüş farklılıkları da söz konusu olmakla beraber, muhtemelen birinci takıma giremiyor olmaları bu gençlerin Galatasaray'dan ayrılarak yeni bir takım oluşturmasında etken olmuştu. Bu isyanın sonunda Aydınoğlu Raşit Bey'in başını çektiği grup, Galatasaray'dan ayrılarak "Progress" (ilerleme / terakki) adıyla yeni bir kulüp oluşturacaktı. 
Kuruluş günlerinde gayrimüslimleri de bünyesinde barındıran, dolayısıyla kozmopolit bir görünüm veren Progress, 1911-12 sezonundan itibaren Pazar Ligi'nde oynamaya başlamıştı. Lige katıldığı ilk sezonda en büyük rakipleri olarak gördüğü Galatasaray ve Fenerbahçe ile centilmence bir mücadele verdiği görülen Progress'in 1914 yılında büyük bir dönüşüm yaşadığı gözlemlenecekti. Birinci Dünya Savaşı'nın başladığı günlerde kongresini toplayan kulüp, birtakım önemli kararlar alıyordu. Değişikliklerin başında, kulübün adının Türkçe olması geliyordu. "Progress" adı yerine Türklerin kökenlerinin bulunduğu Orta Asya'yı yani "anavatan"ı işaret eden bir ismin konması kararlaştırılmıştı : Altınordu..

    

Kulübün renkleri de "kan" ve "çelik"i yansıtmak üzere kırmızı-mavi olarak yenileniyordu. Nihayet, o güne kadar kulüpte oyuncu ve idareci olarak yer alan gayrimüslimler tasfiye edilecekti. Türklerin kurduğu ve ayakta tuttuğu bir kulüpte ancak Türklere yer olabileceği görüşüyle bu karar alınmıştı. İttihatçılar ile arası iyi olan Aydınoğlu Raşit Bey kulübün başkanlığına gelirken Sadrazam Talat Paşa (üstte sağda) Altınordu Kulübü'nün fahri başkanı olmuştu. Bu, o güne değin örneğine rastlanmamış bir şeydi. Bu denli üst düzey bir devlet makamı sahibinin bir takımın fahri bile olsa yöneticiliğini üstlenmesi olağanüstü bir gelişmeydi. Üstelik bu başkanlığın fahri düzeyde kalmadığı, asli bir nitelik taşıdığı da görülecekti..
Bu yıllarda Altınordu (üstte solda) ile Fenerbahçe arasında yıkıcı bir mücadele başladı. Talat Paşa'nın Sadrazam rütbesiyle Altınordu Kulübü'nde yer aldığı bu dönemde Fenerbahçe'nin başına sırasıyla Nafia Nazırı Hulûsi Bey, Sabri (Toprak) Bey ve Maarif Nazırı Doktor Nâzım Bey (1926'da İzmir Suikastı Davasında idam edildi) geçecekti..
İttihatçıların sivil kanadı Fenerbahçe bünyesinde toplanırken, askerî kanat doğrudan doğruya Altınordu Kulübü bünyesinde yer almaktaydı. Bir yanda devletin resmî propaganda takımı hüviyetindeki Altınordu, öte yandaysa siyasetin içinden gelen yöneticilerinin de katkısıyla kitlelerle iyi bir etkileşim kuran Fenerbahçe vardı. Siyaset sahnesindeki parti içi hizip mücadelesi futbol sahalarına taşınıyordu. Gelişmeleri büyük bir tedirginlik içinde izlemekte olan Galatasaraylılar da, fazla zaman kaybetmeksizin kendilerine koruyucu bir başkan bulmakta gecikmediler. Galatasaray'ın fahri başkanı da sonraki yıllarda Roma'da Ermeni komitacılar tarafından öldürülecek olan, eski sadrazam Sait Halim Paşa olacaktı (altta solda ve sağda, eli bastonlu)..

Ä°lgili resim   

Lig mücadelesinde ilk olarak Galatasaray'ı yenen Altınordu, 2 Şubat 1914 günü Fenerbahçe ile oynadı. İlk yarıda Fenerbahçe meşhur sağ açığı Miço'nun ayağından bir gol kazanarak öne geçmişti. Bu golün hemen sonrasında Altınordu takımının oyuncularından Sedat Rıza'nın Miço'ya tokat atması ve Fenerbahçeli oyuncuların da arkadaşlarını müdafaa etmeleri üzerine olaylar çıkmıştı. Olaylı maç Fenerbahçe'nin 2-0 galibiyeti ile sona ermişti. Ancak tartışma sona ermemiş ve ertesi gün iktidar yanlısı gazeteler Fenerbahçelilerin Miço'yu korumalarını eleştirerek, yaşananları "milli bir mesele" olarak ele almışlardı. Futbol sahalarında durumun sportif mücadelenin boyutlarını aşarak, dönemin siyasal atmosferinin etkisine girmiş olduğu açıktı..
Altınordu ile Fenerbahçe arasında başlayan gerilimli mücadele, elbette bu noktada kalmayacaktı. İttihatçıların hem doğrudan kendi takımları olarak gördükleri Altınordu'nun başarısı için hem de Fenerbahçe bünyesinde toplanan diğer hizbin "defterini dürmek" için başka girişimlerde bulunacakları, beklenen bir gelişmeydi. Fenerbahçe camiasının endişeyle beklediği hamle gelmekte gecikmeyecekti. Fenerbahçe'nin önemli futbolcularından "Otomobil" lakaplı Nuri'nin aklı, Altınorduluların cazip transfer teklifiyle çelinmişti. Otomobil Nuri, "transfer"e pek alışık olunmayan o zamanda, kendisiyle beraber takımdaki altı arkadaşını daha Altınordu'ya götürecekti. Bir anda yedi önemli oyuncusunu kaybeden Fenerbahçe sarsıntıya uğrarken, Altınordu da bir anda en güçlü takım haline gelmiş ve iki sezon, 1916-17 ile 1917-18 sezonları, üst üste şampiyon olmuştu.. 
"Devletin takımı" olması dolayısıyla Altınordu'nun oyuncuları o savaş günlerinin yokluklarla dolu günlerinde ne para sıkıntısı çekmişler ne de malzeme bulma konusunda herhangi bir problem yaşamışlardı. Hatta rakip takımların oyuncuları askere alınarak cephelere gönderilirken, Altınordulular bundan muaf tutulmuştu... Altınordu Kulübü, bu avantajlarla birkaç yıl liglerde rakipsiz kalacaktı. Ancak İttihat ve Terakki'nin iktidardan düşmesine paralel olarak, o da gücünden çok şey kaybedecekti. Önce ikinci kümeye düşecek, sonrasında da ikiye bölünecekti. Nihayetinde, bir zamanlar yok etmek için var gücü ile mücadele ettiği Fenerbahçe'ye katılarak tarihe karışacaktı.. 



MEHMET ALİ GÖKAÇTI'NIN "BİZİM İÇİN OYNA / TÜRKİYE'DE FUTBOL VE SİYASET" ADLI KİTABINDAN DERLENMİŞ BİR YAZIDIR..





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder