Sayfalar

967 ) ORIENT EXPRESS !..

Georges Nagelmackers ile ilgili görsel sonucu    

Ekim 1883'te bir pazar akşamı, birkaç vagonluk bir tren Paris'in Doğu Garı'ndan hareket etti. Muazzam bir kalabalık garın her yanındaki elektrik lambalarının ışığında trenin gidişini izlemek üzere toplanmıştı. Güçlü bir buharlı lokomotifin çektiği tren, bir yük vagonuyla iki yataklı vagondan ve şıkır şıkır aydınlatılmış bir yemek vagonundan oluşuyordu ; en arkada, buharlı gemilere yüklenecek sandıkların ve diğer battal eşyanın yerleştirildiği ikinci bir yük vagonu vardı. Yolcular, Avrupa'yı baştan başa kat edecek neredeyse 3.000 km'lik bir yolculuğa hazırlanıyordu. "Orient Express" adı verilen trenin ilk yolculuğuydu bu..
Yolculuk Belçikalı mühendis Georges Nagelmackers'ın tanıtım organizasyonu idi.  Mühendisin ezeli düşmanı ve bir bakıma bu yolculuğun nedeni, George Pullman adında biriydi. Nagelmackers (üstte) trenle yolculuğu sevenler için Avrupa seyahat tarihinde tanınmış biri olsa da, Pullman'ın (altta) ünü dünyayı sarmıştı. Pullman, yataklı vagonu (ünlü  Pullmanlar) icat etmişti. Pullman'ın 1860'ların başında ABD'de açılışı yapılan yataklı vagon tasarımında, her vagonda altlı üstlü yirmi ranza vardı. Böylece yolcular uzun tren yolculuklarında gerçek bir yatağa benzeyen bir şeyde uyuyabiliyorlardı ; aslında vagon tekerlekler üzerinde giden ranzalı bir koğuştan başka bir şey değildi..

Ä°lgili resim    george pullman ile ilgili görsel sonucu

Pullman'ın fikri belki hemen revaç bulmayacaktı ; ne de olsa, o zamanlarda yabancıların ortasında soyunup uyumak yepyeni bir şeydi, ama 1865'te deneme vagonu tesadüfen önemli bir olayda kullanıldı. John Wilkes Booth Başkan Abraham Lincoln'e suikast yaptığında, başkanın ölümünü anmanın en uygun yolu olarak büyük bir yolculuk düzenlendi. Lincoln'ün naaşını taşıyan siyah kumaşla örtülü tren Washington DC'den hareket edip ağır ağır Springfield, Illınois'ye doğru yol aldı ; böylece ardından ağlayanlar başkanı son yolculuğunda görme fırsatını bulmuş oldular (altta)
Pullman, ulusal bir trajedinin ortasında bile trende yolculuğa çıkmanın eziyet olmayabileceğini göstermişti. Bir demiryolu tarihçisinin yazdığı gibi, trenler, "tekerlekler üzerinde rahat bir hayatın örneği olarak anılarda kalan (dolayısıyla kârlı olan) bir yolculuk türü" olabilirdi..

Ä°lgili resim

Birkaç yıl içinde Pullman vagonlar sadece Amerika değil Avrupa pazarını da ele geçirmişti. Nagelmackers ABD'ye 1870'te gitti ve Avrupa'ya Pullman'ın modelini pazardan çekilmeye zorlayıp Avrupa'daki önde gelen yataklı vagon imalatçısı olma kararıyla döndü. Yataklı vagonun kendi versiyonunun (wagon-lit) son derece kullanışlı olduğuna ikna etmek için demiryolu şirketlerinin ve hükümetlerin kapısını çaldı. Vagonlara koyduğu "boji" denen Alman tasarımı yeni bir süspansiyon sistemi daha sarsıntısız bir yolculuk, dolayısıyla daha rahat bir uyku sağlıyordu..

    

Nagelmackers Aralık 1876'da Brüksel merkezli şirketini resmen kurdu. Birkaç yıl sonra, kıtadaki lüks uzun mesafe seyahatleriyle eş anlamlı hale gelecek olan logosunu ilan etti : Şahlanmış aslanların üstünde yükselen iç içe geçmiş WL harfleri ve harflerin çevresinde halka oluşturan şirketin Fransızca ismi : "Compagnie Internationale des Wagon-Lits et des Grandes-Express Européens". O zamana kadar hiç kimse tek bir demiryolu şirketinin bütün kıtayı kat eden hatlar çalıştırabileceğini hayal bile etmemişti. Demiryolları ulusal itibar simgesi olmakla kalmıyor, Avrupa krallık ve imparatorluklarının ulusal güvenlik alt yapılarının hayati önemdeki bir parçasını da oluşturuyordu. Yabancı bir trenin, üstelik yabancılarla dolu bir trenin, pasaport ve gümrük memurlarınca hemen hiç rahatsız edilmeden kıtayı batıdan doğuya kadar kat etmesi gerçekten bir yenilikti. Belçika Kralı II. Leopold'ün himayesini elde eden Wagon-Lits şirketi 1880'lerin başında Paris ile Viyana'yı birleştirmeyi başardı. Bundan sonra Bulgaristan'a ulaşmayı planlayan Nagelmackers bir yenilik daha getirmişti : Yemek vagonu. Bu, tuhaf yerlerdeki istasyon şeflerinin eline düşmeden ya da yabancıların tuhaf yiyeceklerini yemek yemek zorunda kalmadan uzun yolculukların tamamlanabileceği anlamına geliyordu. Vagonlar birer sanat eseriydi ;pırıl pırıl parlatılmış pirinçler, ahşap kakmalar, berjer koltuklar ve deri oturma yerleri göz alıyordu ; katlanır masalar, dar mekân çözümlerine göre biçimlendirilmiş gizli bölmeler gemi mimarları tarafından tasarlanmıştı...
Orient Express'in 1883'te çıktığı ilk yolculuk Wagons-Lits şirketinin birkaç yıl içinde ne kadar geliştiğini göstermek üzere düzenlenmişti ; bundan sonraki hedef, hattı Avrupa'nın öteki ucuna, İstanbul'a kadar uzatmaktı. Nagelmackers Avrupa'nın ikinci derecede önde gelen şahsiyetlerinden bazılarını bu ilk yolculuğa davet etti : Seyahat yazarları, makale yazarları, Fransız ve Belçikalı bakanlar, Alman gazeteciler, Osmanlı elçiliği başkâtibi, Avusturyalılar, Romanyalılar, Londra "Times" gazetesinden bir muhabir.. Avusturya-Macaristan ile Romanya arasındaki sınırda, on bir kişilik bir müzik grubu yolculara katıldı ; yemek vagonuna yerleştiler ve tren Karadeniz'e doğru yol alırken valsler, şarkılar çaldılar..



Ne var ki ilk yolculuk yarı yola kadardı. Yolcular Varna limanında trenden inip İstanbul yolculuğunun geri kalanını gemiyle tamamladılar. Bütün yolculuk 81 saat 40 dakika sürdü ; buna Karadeniz'deki 15 saatlik buharlı gemi yolculuğu dahildi. Uzun sürmesinin nedeni Nagelmackers'in hırsının Osmanlı alt yapısının gerçekleriyle uyuşmamasıydı. 
1850 civarında Osmanlı İmparatorluğu'nda bir km'lik bile demiryolu yoktu ; oysa Avusturya-Macaristan'da bini aşkın, Britanya'da on bine yakın km'lik ray sistemi vardı. Yüzyılın sonuna doğru Osmanlılar hızla demiryolu döşemeye giriştiler, ama onlar için önemli olan payitahtı Avrupa merkezlerine bağlamak değil, imparatorluğun muazzam genişlikteki topraklarını birbirine bağlamaktı. Yine de, başlangıcı cesaret kırıcı olsa da, Nagelmackers'in projesi arzu edilen etkiyi göstermişti. Beş yıl içinde Osmanlı demiryolları İstanbul'a tam hizmet verir hale gelmiş, Avrupa'nın demiryolu ağıyla birleşmişti. Nagelmackers 1905'te öldüğünde, Paris'te trene binip, yatakta yatarak Osmanlı payitahtına ulaşmak mümkündü. Bir yıl sonra Alpler'de Simplon tüneli açılınca, demiryoluyla Hristiyanlığın kalbinden İslamın kalbine ulaşmak daha da kolaylaştı. Yolcular Avrupa'nın coğrafi sınırından birkaç adım ötede, şehrin belli başlı tarihi ve turistik yerlerine kısa bir yürüyüş mesafesinde, trenden iniyorlardı. Zamanın bir gözlemcisine göre, "Konstantinopl artık Batı dünyasıyla birleşmişti." Kıtada sık seyahat eden yolcular için bile, Fransa'daki bir istasyonda bu trene binme heyecanı hiç sönmüyordu. Agatha Christie sık sık çıktığı tren yolculuklarından birinde şöyle yazmıştı
"Ona biniyorum ! Bindim ! Gerçekten de o mavi vagondayım, üzerinde CALAIS-ISTANBUL yazıyor.."    



CHARLES KING'İN "PERA PALAS'TA GECE YARISI, Modern İstanbul'un Doğuşu" ADLI KİTABINDAN DERLENMİŞTİR..    





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder