Sayfalar

242 ) BİR BÜYÜKELÇİNİN RUSYA MACERASI !..



   Ankara Hükumetinin ilk Moskova Büyükelçisi Ali Fuat (Cebesoy) Paşa heyeti ile, Sovyet Rusya'da antlaşma imzalayacak olan Yusuf Kemal heyetini götüren tren, Bakü'den Moskova'ya on bir günde gidebilmiş. Zaten uzun olan yolun bu son bölümü, pek güvenli değilmiş. Büyükelçimizin yanına, Yüzbaşı İdris Çora komutasında, sekiz Türk neferi verilmiş. Rostov'dan geçerken, Sovyet Hükumeti de trene bir makineli tüfek takımı yerleştirmiş. Ayrıca Kuzey Kafkasya'dan sonra katarın önüne zırhlı bir kılavuz treni konmuş. Bu önlemlere rağmen, Türk Büyükelçisi ve Bakanlar ciddi bir tehlike atlatmışlar..
   Sovyet Hükumeti, Rusya içinde güvenliği henüz tam olarak sağlayamıyor. Rejime karşı, silahlı direnişler yer yer devam ediyormuş. Çoğu köylülerden oluşan büyük çeteler kol geziyor ; köyleri, kasabaları basıyor, yolcu trenlerini vuruyormuş. Bizimkilerin yolu üzerinde de böyle çeteler varmış. Zeloni adı verilen bu çetelerden biri, bin mevcutlu Mahno çetesiymiş. Voronoj havalisinde de bir öğretmenin komutasında bir başka çete dolaşıyormuş. Marusia adlı yaman bir kadının çetesi de Rezan yöresini kasıp kavuruyormuş..
   Kursak'tan sonra bir istasyonda, öndeki zırhlı tren bizimkilerden ayrılmış, yalnız başına ilerideki istasyona gitmiş. Bizimkiler neden sonra hareket etmişler. Ama biraz sonra heyetlerimizi götüren katar birdenbire durmuş. Katar şefi : "İleride, mevcudu kalabalık bir çetenin yolu tahrip ettiğini sanıyoruz. Bizden ayrılan lokomotif yolu muayene edecektir. Eğer tahrip olunmuş ise geri döneceğiz" demiş.
   Şefin bu açıklaması üzerine, trendekiler de hemen savunma önlemleri almışlar. Vagonun pencerelerini eşyalar ile kapatıp sipere yatmışlar. Rus makineli tüfek takımı ile bizim ufak mangamız da trenden inmiş ve etrafı kolaçan edip mevzilenmişler. Bir süre böyle tetikte beklemişler. Sonra lokomotif tekrar gelip trene bağlanmış ve yola devam edilmiş. Sonradan öğrenilmiş ki, o büyük çetelerden biri bizimkilerin yolunu kesmek istemiş, ama zırhlı treni görünce çarpışmayı göze alamamış..
   Yusuf Kemal Bey ile birlikte, ikinci delege olarak, aynı trenle Moskova'ya gitmekte olan Dr. Rıza Nur, trenin Rostov'da üç gün durduğunu anlatır. Bunun sebebi, istasyon şefinin Ermeni olması, Türklere olan düşmanlığı nedeniyle de engellemeye, geciktirmeye çalışmasıdır !.. Sonunda bizimkiler Moskova'ya telgraf çekerler. Moskova özür diler.. Tren, özel bir tren olarak yola çıkarılır. Bu defa silahlı çetelerin saldırısıyla burun buruna gelirler. Bizimkilere musallat olmaya kalkışan da Marusia adlı korkunç dişinin başında olduğu çeteymiş !.. Rıza Nur, aynen şöyle anlatır :
"Gidiyoruz. Bir ara yolun ortasından geri geri gitmeye başladık. Sebebini anlayamadık. Herhalde mühim bir sebep olacak. Arkadaki istasyona gelip başka bir hatta geçerek Moskova'ya doğru yollandık. Onun da sebebini öğrendik : Bir süredir, Harkov çevresinde bir Rus kadın türemiş, başına adamlar toplamış. Öteyi, beriyi, trenleri basarmış. Erkeklerin tenasül uzuvlarını kontrol eder, sünnetli bulduğunu Yahudi diye kesermiş. Bizden evvel hareket eden bir treni basmış, bizim trene haber yetişmiş ve trenimiz geri kaçmış. Maazallah büyük bir beladan kurtulmuşuz. Karı bizi de kontrol edecek, sünnetli bulacak, kıtır kıtır kesecek !.. Müslümanız desek dinlemeyecek. İkisi de aynı şekildir. Bize belalar varmış ! Ne felaketli bir işe girmişiz ! Vatan yolunda bir tehlikeden öbürüne koşup duruyoruz. Aslında Yahudiler 'Lecan' denilen haşefenin altındaki deriyi keserler, Müslümanlar ise kesmez. Bunu herkes bilmez, hatta hekimler bile. Ben iyi bilirim, uzmanım ve burada olmam bir nimet. Ama o anda çetebaşı karıya bunları anlatmanın ve gösterip bizimki başka diyerek kandırmanın imkanı var mı ? Ne ise, verilmiş sadakamız varmış.."


   Bu belayı da sağ salim atlattıktan sonra, büyükelçimiz ve yanındakiler, nihayet 19 Şubat akşamı Moskova'ya varırlar. Ali Fuat Paşa, Ankara'dan yola çıktığı 1 Aralık 1920 gününden tam seksen gün sonra, Moskova'ya varmıştır.Oysa, Jules Verne'in kitabındaki kahramanlar,  bu kadar gün içinde dünyayı dolaşır !..
   Sovyet başkentine ayak bastıkları gün hava sıcaklığı sıfırın altında 27 imiş !..  O dondurucu soğuğa rağmen büyükelçimizi büyük bir kalabalık istasyonda karşılar..
   Sovyet Hükumeti bu kez iddialıdır, altı ay önce Bekir Sami Bey heyetine karşı gösterdiği soğuk davranışını affettirecek, unutturacaktır.. Belki bu nedenle ölçüyü kaçırırlar. Büyükelçi Ali Fuat Paşa'ya olağanüstü bir itibar gösteriyor. İstasyonda, bir tören kıtası hazırlanmıştır. Büyükelçimiz kıtayı selamlar. Heyetlerimizi götürmek üzere otomobiller dizilmiştir. Bunlardan birine Ali Fuat Paşa, Yusuf Kemal Bey, Dr. Rıza Nur binerler. Öteki otomobillere, heyetlerdeki öteki görevlilerimiz binerler ve yola çıkarlar. Bundan sonrasını Ali Fuat Paşa şöyle anlatır :
"Kalmamız için ayrılmış olan binaya kadar, yol boyunca, Moskova askeri garnizonu merasime çıkarılmıştı. Otomobilimiz yavaş yavaş ilerliyordu. Bazen yere inerek kumandanların selamlarına karşılık veriyorduk. Bandolar devamlı olarak marşlar çalıyorlardı. Törene katılan kıtaların bir tümenden daha fazla olduğu anlaşılıyordu... Her tür protokol ve uluslararası kuralların üstünde, örneği az görülen bir tören yapıldığı muhakkaktı. Çok duygulanmıştık.."
 
  ÇEKA arması     Dzerzhinskiy (1917-1926) ÇEKA Başkanı 

   Bir aya kalmadan Türk-Sovyet Dostluk Antlaşması imzalanır.. İkili ilişkiler pek güzel gitmektedir.. Ama bir sonraki yıl, büyükelçilik personeli, ÇEKA'nın (Sovyetler Olağanüstü Polis Örgütü) kaba bir saldırısına uğrar. Ali Fuat Paşa, saldırıyı protesto ederek Moskova'yı terk etmek zorunda kalır.
   ÇEKA, o yıllarda ülkede bir terör havası estirmektedir. Herkesten kuşkulanmakta, her tarafı kasıp kavurmaktadır. Rıza Nur hatıralarında, orada gördüklerini anlatırken der ki :
"Halkta kara sefalet var. Hükumette aksine büyük bir şiddet var. ÇEKA diye bir şey var. Birini yakalıyor, sorguluyor, hüküm veriyor, sonra da tabancasını çekip öldürüyor. Yani bu adam hem polis ve jandarma, hem sorgu hakimi, hem hakim, hem de cellat. Hepsi birden. Böyle adalet, hiçbir yüzyılda, hiçbir yerde görülmemiştir. Hükümleri de genellikle de idamdır.. Moskova'da bulunduğum süre içinde, diplomatik dokunulmazlığıma rağmen, kendimi kurulmuş bir cehennem, patlayacak bir bomba üstünde oturuyorum zannettim. Bu, memleket değil, cehennem.."
   İşte bu ÇEKA, 21 Nisan 1922 akşamı, askeri ataşelerimizin oturdukları apartmanı basıyor. Apartmanda dört askeri ataşemiz vardır : Binbaşı Ziya (Ekinci), Yüzbaşı Saim (Önhon) ve eşi Münire Hanım, Yüzbaşı İdris Çora ve Yüzbaşı Emin Beyler. Apartmanda ayrıca Orşevski adlı bir Rus subayı da ziyaretçi olarak bulunmaktadır. Saat 18:30'da, dokuz ÇEKA polisi, ellerinde silahlar, kapıyı tekmeleyip hışımla apartmana dalıyorlar. Başlarında ÇEKA Komiser Yardımcısı Smirnov vardır. "Davranmayın, haydutları arayacağız" diyorlar. Evin telefonu da önceden kestirilmiştir. Ne evden dışarıya, ne de dışarıdan eve telefon edilemiyor. Eşkıya gibi dokuz adam, evin altını üstüne getiriyor, her tarafı didik didik ediyorlar. Resmi ve özel evrakı, subaylarımızın tabancalarını, bazı değerli ufak tefek şeyleri bir çantaya tıkıyorlar ve çantayı mühürlüyorlar. Sabaha karşı saat 02'de evden çıkıp gidiyorlar. Yüzbaşı Emin Bey'i de birlikte götürüyorlar.
   Büyükelçi Ali Fuat Paşa, olayı öğrenir öğrenmez, hemen o gece, Başkatip Aziz Bey'i Rus Dışişleri Bakanlığına koşturuyor. Başkatip, kimseyle görüşemiyor, ancak Dışişleri Müsteşarı Karahan'la telefonda bir görüşme yapabiliyor. Karahan, ertesi gün saat 11:00'e kadar bu olayı çözeceği sözünü verir. Ama ertesi gün ses seda çıkmaz. Bunun üzerine büyükelçimiz, 22 Nisan günü Dışişlerine ilk notayı verir. Yüzbaşı Emin Bey ve çantanın iadesini, çantanın içindeki evrakın incelenmesi için bir Sovyet görevlinin gönderilmesini ve bu tür olayların bir daha tekrarlanmaması için güvence istemektedir. Bu durum devam ederse görevini yapamayacağını ve Türkiye'ye geri dönmek zorunda kalacağını da ilave eder..
   Rus polisi, yumuşayıp özür dileyeceği yerde, daha da sertleşir. Polis merkezinde altı yedi kişi Emin Bey'in üzerine çullanır, sille tokat elindeki çantayı alır, kendisini de kapı dışarı ederler !.. Ali Fuat Paşa, bu defa daha sert bir nota verir. Dokunulmazlığımıza saygı gösterilmediğini, Devletler Hukuku kurallarının ayaklar altına alındığını, bir askeri ataşemizin polislerce dövüldüğünü ve yaralandığını anlatır ve bunu "en şiddetli biçimde protesto" ederek suçluların cezalandırılmasını ister. Sonra da bazı çalışma arkadaşlarıyla birlikte memlekete döneceğini de bildirir.
   Bu arada Ruslar, büyükelçiliğimizin Ankara ile telgraf haberleşmesini on gün boyunca engellerler. 22 Nisan tarihinden 2 Mayıs'a kadar büyükelçinin çektiği bütün telgrafları durdururlar. Buna karşılık Rus Dışişleri, olayı kendilerine göre çarpıtarak Ankara'ya duyurur. Ali Fuat Paşa'nın ilk telgrafı ise ta 3 Mayıs günü Ankara'ya ulaşır ve Türk Hükumeti ancak o zaman işin aslını öğrenir. Aynı gün Dışişleri Bakanlığımız, Rus elçiliğine bir nota verir ve özetle şunları bildirir :
"Rus memurlarının davranışı, her türlü Devletler Hukuku kuralına aykırıdır. Çantanın iade edilmeyerek zorla alınması ve memurumuzun dövülmesi ise saldırıyı daha da şiddetlendirmiştir. Bu durumda Türk Büyükelçisi, Moskova'da bırakılamaz. Özür dilenmez ise büyükelçimiz geri dönecektir. Türkiye, suçluların şiddetle cezalandırılması için ısrar etmektedir. Yoksa bu, Rus Hükumetinin Türkiye ile dostluk politikasına son vereceğine delalet edecektir. Türk Dışişleri Bakanlığı bu vehim olayı şiddetle protesto etmektedir" ..
   Ali Fuat Paşa, 10 Mayıs 1922 günü dört ataşe ve on kadar erle, Moskova'dan ayrılır, 2 Haziran'da geldiği Ankara'da, aynı akşam Gazi'nin konuğu olur. Mustafa Kemal Paşa şunları söyler :
"Batılılar, gaflet edecek olurlarsa, eskisinden daha kuvvetli emperyalist bir Rusya meydana çıkabilir.. Sovyet Rusya ile daima iyi komşu olmaya gayret etmeliyiz.. Fakat ne haklarımızdan en küçük bir şey feda etmeliyiz ve ne de oyunlarına kapılmalıyız.."

  
( "Bizim Diplomatlar", Bilal N. Şimşir )

Hiç yorum yok:

Hürriyet

KAYNAK OLARAK KULLANDIĞIM KİTAPLAR..
-------------------------------------------------------
1.DEVLET-İ ALİYYE.I...HALİL İNALCIK 2.OSMANLILAR..HALİL İNALCIK
3.İMP.'UN EN UZUN YÜZYILI..İLBER ORTAYLI
4.SON İMP. OSMANLI..İLBER ORTAYLI
5.TARİHİN IŞIĞINDA..İLBER ORTAYLI
6.OSM. TOPLUMUNDA AİLE..İLBER ORTAYLI
7.OSM.'YI YENİDEN KEŞFETMEK..İ.ORTAYLI
8.BATILILAŞMA YOLUNDA..İLBER ORTAYLI
9.OSMANLI TARİHİ..A.DE LAMARTINE
10.OSMANLI..CAROLİNE FİNKEL
11.OSM.İMP.TARİHİ..NICOLEA JORGA
12,BÜYÜK TÜRK..NICOLEA JORGA
13.YENİLMEZ TÜRK...NICOLEA JORGA
14.TÜRKİYE TARİHİ..ED.SİNA AKŞİN
15.OSM.DÜNYASI VE İNSANLARI..GÜLGÜN ÜÇEL
16.OSMANLI ORDUSU..GÜLGÜN ÜÇEL-AYBET
17,BU MÜLKÜN SULTANLARI..NECDET SAKAOĞLU 18.YENİÇERİLER..REŞAT EKREM KOÇU
19.SON PADİŞAH..YILMAZ ÇETİNER
20.SORULARLA OSM. ..ERHAN AFYONCU
21. SOKOLLU ...RADOVAN SAMARCIC
22. OSM.İMP.TARİHİ...A.CEVDET PAŞA
23. OSM.GERÇEĞİ..ERDOĞAN AYDIN
24. FATİH VE FETİH..ERDOĞAN AYDIN
25.KADINLAR SALTANATI..A.REFİK ALTINAY
26.DOĞU'YA BAKIŞ..GERALD MACLEAN
27.AT SIRTINDA ANADOLU..FREDERIC BURNABY
28.ABDÜLMECİD..HIFZI TOPUZ
29.ŞAH SULTAN ..İSKENDER PALA
30.FLORANSA BÜYÜCÜSÜ..S.RUSHDIE
31.TARİHİMİZLE YÜZLEŞMEK..EMRE KONGAR
32.PARİS'TE BİR OSM.SEFİRİ..ŞEVKET RADO
33.TARİHİN SAKLANAN YÜZÜ..ÇETİN ALTAN
34.OSM.İMP.'DA SON 300 YIL..ALAIN PALMER
35.KONSTANTİNİYYE..PHİLİP MANSELL
36.TÜRKİYE'NİN SİYASİ İNTİHARI..CENGİZ ÖZAKINCI
37.BU VATAN BÖYLE KURTULDU..EROL MÜTERCİMLER
38.16.YÜZYILDA İSTANBUL..METİN AND
39. ERKEN MODERN OSMANLILAR.. VIRGINIA H. AKSAN-DANIEL GOFFMAN
40."POPÜLER TARİH" VE "NTV TARİH " DERGİLERİ
41.İKİNCİ ADAM..Ş.SÜREYYA AYDEMİR
42.HAYAT..AYŞE KULİN
43.DEVRİM VE DEMOKRASİ..NUMAN ESİN
44.BİR NUMARALI TANIK..KURTUL ALTUĞ
45.İHTİLALİN MANTIĞI..Ş.S.AYDEMİR
46.KUTSAL İSYAN...HASAN İZZETTİN DİNAMO
47.KUTSAL BARIŞ...HASAN İZZETTİN DİNAMO
48.ÇÖL KRALİÇESİ...JANET WALLACH
49.YÖNETMENLER,FİLMLER,ÜLKELER..A.DORSAY
50.AY HIRSIZI...SUNAY AKIN
51.ONLAR HEP ORADAYDI...SUNAY AKIN
52.KULE CANBAZI...SUNAY AKIN
53.LÜZUMSUZ BİLGİLER ANSİKLOPEDİSİ..TAMER KORUGAN
54.PRENS..NİCCOLO MACHİAVELLİ
55.İSTANBUL'DA BİR ZÜRAFA..SUNAY AKIN
56.KIZ KULESİNDEKİ KIZILDERİLİ..S.AKIN
57.AH BEYOĞLU,VAH BEYOĞLU..SALAH BİRSEL
58.İSTANBUL-PARİS..SALAH BİRSEL
59.YAVUZ'UN KÜPESİ..ERHAN AFYONCU
60.OSMANLI PADİŞAHLARININ HAYAT HİKAYELERİ...YILMAZ ÖZTUNA
61.BİZİM DİPLOMATLAR..BİLAL N.ŞİMŞİR
62.KİM VAR İMİŞ BİZ BURADA YOĞ İKEN..CEMAL KAFADAR
63.RÜZGARIN GÖLGESİ..CARLOS RUIZ ZAFON
64.MELEĞİN OYUNU..CARLOS RUIZ ZAFON
65.ORTA DOĞU..TAYYAR ARI
66.ABD-ORTA DOĞU-TÜRKİYE..HALUK GERGER
67.ORTA DOĞU.. BERNARD LEWIS
68.ON BİR CUMHURBAŞKANI ON BİR ÖYKÜ.. CÜNEYT ARCAYÜREK
69.ÖFKELİ YILLAR...ALTAN ÖYMEN
70.ATATÜRK'TEN SONRA BUGÜNLERE NASIL GELDİK ?..CÜNEYT ARCAYÜREK
71.ÇANKAYA...CÜNEYT ARCAYÜREK
72.DEMOKRASİNİN İLK YILLARI..C.ARCAYÜREK
73.YENİ İKTİDAR,YENİ DÖNEM..C.ARCAYÜREK
74.BİR İKTİDAR,BİR İHTİLAL..C.ARCAYÜREK
75.NEREDEYSE BİR BALİNA..STEVE JONES
76.MOSSAD GİZLİ TARİHİ...GORDON THOMAS
77.BARIŞA SON VEREN BARIŞ...DAVID FROMKIN
78.SULARIN GETİRDİĞİ PADİŞAH..CAHİT ÜLKÜ
79.TANK SESİYLE UYANMAK..HASAN CEMAL
80.BİR MANİNİZ YOKSA.. ...AYFER TUNÇ
81.ALATURKAFRANKA..ERCAN ÇİTLİOĞLU
82.SUÇUMUZ MÜKEMMEL OLMAK..S.DUMAN
83.DARBE...STEPHEN KINZER
84.ÖZAL HİKAYESİ..HASAN CEMAL
85.TURGUT NEREDEN KOŞUYOR ? ..E.ÇÖLAŞAN
86.YEDİ TEPE ANADOLU...ALİ CANİP OLGUNLU
87."K", "DERBEDER BİR KAHİN"...CANSU YILMAZÇELİK
88.LATİFE HANIM...İPEK ÇALIŞLAR
89."K",YIKIK BİR SARAYDIR DÜNYA..PERİHAN ÖZCAN
90.BEYAZ PERDEDE KIRMIZI FİLMLER.. ATİLLA DORSAY
91.TEK ADAM..Ş.SÜREYYA AYDEMİR
92.DAHİLER VE AŞKLARI...ÖZCAN ERDOĞAN
93.HAYATIM KİTAP..YAŞAR AKSOY
94.BOĞAZİÇİ ŞINGIR MINGIR..SALAH BİRSEL
95.BİR EKONOMİK TETİKÇİNİN İTİRAFLARI...JOHN PERKİNS
96.CUMHURİYET TARİHİ YALANLARI 1. VE 2. CİLT...SİNAN MEYDAN
97. KOMPLO TEORİLERİ..EROL MÜTERCİMLER
98.ÖNCE KADINLAR VE ÇOCUKLAR..SUNAY AKIN
99.BİR ÇİFT AYAKKABI..SUNAY AKIN
100. BENİM CUMHURİYET'İM..EMİNE UŞAKLIGİL
101.DARAĞACINDA ÜÇ FİDAN..NİHAT BEHRAM
102.NEREYE..CAN DÜNDAR
103.İSTANBUL'DAN SAYFALAR..İLBER ORTAYLI
104.BİZİM İZMİRİMİZ..MELİH GÜRSOY
105.GİZLENEN TARİH..BRİAN HAUGHTON
106.BERGAMA DÜŞLERİMİN ŞEHRİ,İZMİR SEVDAM..SELAHATTİN TURAL
107.GÖLGEDEKİLER..CAN DÜNDAR
108.KIRMIZI BİSİKLET..CAN DÜNDAR
109.YAKAMDAKİ YÜZLER..CAN DÜNDAR
110.GEÇMİŞ AYRINTIDA SAKLIDIR..CEMİL KOÇAK