1603 yılında Macaristan ve İran cephelerinden bozgun haberleri gelmekteydi. Şah Abbas, Tebriz'i işgal etmiş, Kars üzerine yürümüş, bir Avusturya ordusu da Budin'i kuşatma ile tehdit etmekteydi. Son olaylar, Osmanlı tarihinde gayet önemli bir gelişmeyi işaret etmektedir. Olağanüstü bunalımlarda padişahın, Babüssaade'de tüm devlet büyükleri ve ulema ile şikayetçileri kabul edip kararı vermesi bir devlet geleneğidir. Olaylar, askerin ayaklanıp isteklerini kabul ettirdiğini göstermiştir. Bürokrasinin başı olan reisülküttab Hasan Beyzade, "Tarih"inde, askerin bu hareketini kesinlikle kötüler. Sipahilere karşı hareketle isyanı bastıran yeniçerilerin, devlet işlerinde baskısı, bu tarihte, Şubat 1603'te başlatılır..
Olaylar üzerine padişah adam göndererek, ordu ile Macaristan seferinde bulunan veziriazam ve serdar (başkomutan) Yemişçi Hasan Paşa'yı, acele İstanbul'a çağırttı. Harmanlı'ya geldiği sırada Yemişçi Hasan Paşa'ya karşı isyan halindeki sipahilerin hücumundan kaygı duyuluyordu. Kaymakam Mahmud Paşa ile iki kadıasker kendisiyle buluştular. Fakat ayaklanan sipahi zorbaları, şeyhülislamdan paşanın katli için fetva almışlardı. Fetvayı kadıaskerler onayladılar. Sipahi zorbaları fetvalarla Yemişçi Hasan Paşa'nın katli için padişaha telhis (rapor) gönderdiler. (Naima I, s.310). Telhiste zorbalar, istekleri kabul olunmazsa padişahı tehdit etmekten geri kalmıyorlardı. Kaymakam Mahmud Paşa, Yemişçi Hasan Paşa'nın yerine geçmek istiyordu ; rivayete göre zorbalara 30.000 altın vaat etmişti !..
Sultan Ahmed'in bu telhise yanıtı dikkate değer :
"Veziriazamdan sudur iden (çıkan) cümle umur (bütün işler) benim ma'rifetim (bilgim) dahilindedir, benimle vezirim arasına kul (sipahiler) niçün müdahale ider ?"

Fatih Sultan Mehmed'den beri geçerli kanuna göre, veziriazam yalnız ve yalnız padişaha hesap verir, araya kimse giremezdi. Padişahın devlet idaresinde, bu temel kuralı anması yerinde ise de, zorbalara dayanan Kaymakam Mahmud Paşa bu kuralı çiğnemekteydi.
Devlet işlerindeki bu kargaşaya dikkat çeken Koçi Bey, bu devirde bu temel kuralın bırakıldığı noktası üzerinde durmaktadır. Şimdi paşalar, sipahilerin veya yeniçerilerin arka çıkmasıyla mevkilerini koruyabiliyorlardı.
Açıkçası, iktidarı asker belirliyordu...
Sonuçta padişah, Veziriazam Yemişçi Hasan Paşa'yı desteklemeye karar verdi. Kaymakam Mahmud Paşa'nın idamını emretti. Sipahilerin müdahale edeceğini hatırlatanlara Veziriazam Yemişçi'nin cevabı ilginçtir : "Sipahi zorbalarına karşı yeniçerilerimi harekete geçiririm, yeniçeri heman rıza-yı hümayunlarına bakarlar," dedi.
Mahmud Paşa, sipahi zorbalarına güveniyor, Veziriazam Yemişçi Hasan ise yeniçerilere dayanıyordu..
Padişahın tutumunu öğrenen sipahi zorbaları, Yemişçi Hasan Paşa'nın padişah tarafından idam edilmemesi üzerine, işi kendileri halletmek için yürüyüşe geçtiler ve At Meydanı'na vardılar. Zorbalar, kapıları kırıp veziriazamın evine girmeyi başaramadılar. Yemişçi Paşa, o sırada kıyafet değiştirerek yeniçeri ağalarının bulunduğu saraya gidip sığınmıştı. Bu andan itibaren yeniçeriler ile sipahiler karşı karşıya geldiler..

Göz tanığı Hasan Beyzade de, ağalar sarayına vardı ve yeniçerinin emriyle bir telhis yazarak olanları padişaha arz etti. Raporda, zorbalara katılan Şeyhülislam Sunullah'ın azledilip Rodos'a sürgün gönderilmesi, yerine güvenilir biri olarak eski kadıaskerlerden Mustafa'nın atanması arz ediliyordu..
Kısacası, padişah ve onun mutlak vekili Veziriazam Yemişçi Hasan Paşa'ya karşı Şeyhülislam Sunullah, sipahi zorbaları ve iddiaya göre 30.000 altın rüşvet parası gönderen Celali reisi Kara-Yazıcı ile ittifak etmişlerdi.. Bu komplo karşısında son söz padişahta idi. Onun nasıl karar vereceği hayati önem taşıyordu..
Yemişçi Hasan Paşa, o gece, başta yeniçeriler olmak üzere tüm askeri birliklere "buyruldular" göndererek savaş hazırlığına başladı. Tüm silahlarıyla birlikte seher vakti gelip Süleymaniye Camii'nin hareminde hazır olmaları emrolunuyordu. Bu emre karşı çıkacak olanlar, isyan etmiş sayılacaklardı !..
Tüm hazırlıklar padişaha bildirildi. İlk önce hazırlananlar, ağaları Ferhad Ağa komutasındaki yeniçeriler oldu.
Padişahtan gelen hatt-i hümayun (padişahın el yazısıyla fermanı) okunduğu zaman hep bir ağızdan dualar ettiler, alkışladılar ve padişaha şunların aktarılmasını istediler : Kara-Yazıcı'dan para alıp sipahi zorbalarıyla işbirliği yapan, onlara uyup fetva yazan ve "alemi fesada veren" Şeyhülislam Sunullah'ın azli, onunla işbirliği yapan Kaymakam Mahmud'un katli, sipahilerden zorba-başı olanların teslimi.. Bu istekleri yerine gelmezse, hepsini birden öldüreceklerini söylediler..
At Meydanı'nda toplanmış olan sipahilere padişahın emri okundu, başlarındaki zorbaların teslimi istendi.. Sipahiler isyanı sürdüren zorbaları teslim etmediler. "Hepimiz ölürüz vermeyiz, padişahımız sipahilerden vazgeçemez," diye direndiler. Kızan Yemişçi Hasan Paşa, padişahın onların kulluğundan vazgeçtiğini, isteklerini yerine getirmeyecek olurlarsa asker ile üstlerine varacağını, hazır olmalarını söyledi ve sur kapılarını kapattırdı. Bu cesur yanıt karşısında sipahiler kaçacak delik aramaya başladılar !.
Azledilen Şeyhülislam Sunullah bulunamadı.. Bir gün ve bir gece böyle geçti, ertesi gün sarayda Babussaade önünde toplanan Ayak Divanı'nda, vezirler, tüm ulema kapıkulu ve başka birliklerin ağaları bir arada olağanüstü toplandılar. Padişahın huzurunda itaatlerini gösterdikten sonra asker önde, padişah huzurundan ayrıldılar. Veziriazam, ulemayla birlikte harekat merkezi At Meydanı'nda yeniçeri ağasının sarayına geldi. Kendisine, ayaklanmanın elebaşılarından, sipahi zorbaları Poyraz Osman ile Öküz Mahmud teslim edildi. Suçlarını itiraf ettiler.. Şeyhülislam Sunullah, Kaymakam Mahmud Paşa, bazı vezirler ve kadıaskerler bu ayaklanmayı hazırlamışlardı. Mahmud Paşa, ayaklanmaya katılanlara 30.000 altın dağıtacağını da vaat etmişti.
Sipahiler ağası Mustafa, zorba elebaşılarını saraya götürdü. İtiraflarını padişah huzurunda da yaptılar. Boyunları vuruldu.. Öteki zorbalar da birer birer yakalanıp idam olundular..
Yeniçerilerin desteğiyle isyanı bastıran Yemişçi Hasan Paşa, padişahın büyük iltifatına erişince fazla gurura kapıldı.. Özellikle yeniçeri desteğiyle, Valide Safiye Sultan'ı sürgüne göndermek cesaretinde bile bulundu !.. Harem artık ona karşı idi...
O zaman ulema tarafından padişaha yeniçeri aleyhinde tezkireler (gizli raporlar) gönderilmeye başlandı.
Nihayet, baskılar sonucu Yemişçi Hasan Paşa'dan sultanın mührü alındı ve azl olundu. Bunu öğrenen yeniçeri ocak ağaları ayaklanıp o gece şeyhülislam ve kadıaskerlere gidip, mühr-i hümayunu hemen Yemişçi Paşa'ya verdirmezseniz, sizi kitaplarınızla birlikte yakarız, tehdidinde bulundular. Padişah kapısından bir yanıt gelmedi. Tüm yeniçeriler saraya yürüdüler, sultandan mührü istediler. Sultan, mührü, gece Cerrah Mehmed Paşa'ya göndermişti.
Şeyhülislam, yeniçeriyi, iktidar sahibinin padişah olduğunu söyleyerek sakinleştirdi :
"Vezaretle ne alakanız vardır ? Padişah-i İslam istediğini istihdam eyliye," dedi. Direnen bazı ocak ileri gelenleri de sonunda yola getirildi ; Yemişçi Hasan Paşa'yı kaçıp saklandığı Südlice Bahçesi'nde yakalayıp katlettiler...
Sonunda padişahın otoritesi herkesçe tanınmış oldu !...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder