

Çerkes Arif Bey, Sultan Hamid devrinin sayılı fırtınalarındandır. Refi Cevat Ulunay, İstanbul kabadayılarını anlatırken, kitabında ona da yer vermiştir..
Arif Bey Göksu Kasrı'nın yakınındaki tahta köşkü kendisi için yaptırırken, Göksu Kasrı koruyucusu Arnavut tüfekliler ona kök söktürmüşlerdir. Başlarında Arnavut Tahir Paşa'nın (yukarıda solda) olduğu tüfekçiler, padişah köşkünün yakınında olması nedeniyle, evin yapımını engellemek isterler. Ama Arif Bey, Sultan Abdülhamid'in baş hafiyesi Fehim Paşa'nın (yukarıda sağda) himayesinde olan bir kabadayıdır. Nişancılıkta da üstüne yoktur. Ondan herkes çekinir. O günlerde Arif Bey'in sinirlendiği tek şey, Arnavut Tahir Paşa'nın çoğu İşkodralı, Draçlı, Tiranlı tüfekçileridir. Bunların Beyoğlu'nda, Galata'da caka satmalarına hiç katlanamaz..
Bir akşam Matlı Mustafa adında, Tahir Paşa'nın eşkıyalıktan gelme bir adamı Beyoğlu caddesinde, kafayı bir güzel çekmiş, nara atmaktadır. Bu arada, Fehim Paşa'ya savurduğu küfürlerin de bini bir paraya !.. Arif Bey de o sırada Pandeli'nin "Hanaki" adındaki meyhanesinde bir iki kadeh içmiş, Galatasaray'a doğru yürümektedir. Matlı Mustafa ile Arif Bey, Galatasaray Karakolu önünde karşılaşırlar. Elinde parlak ve uzun saplı bir pala taşıyan, zil zurna sarhoş durumdaki Mustafa, Arif'i görünce hemen "horozlanır".. "Nah mori, o Fehim pezevenginin bir adamı da bu heriftir !" der.. Arif Bey, o meşhur Osmanlı tokatlarından birini patlatır, ardından bir daha.. Palasını elinden düşüren Mustafa'nın yakasından tutup karakola kadar sürükler. Elinden tabancasını da aldıktan sonra onu bir çuval gibi zaptiyelerin önüne fırlatır ve "Alın şu keratayı" diyerek teslim eder..
Bu olay Tahir Paşa'nın tüfekçilerini çok kızdırır. Mustafa'nın elinden tabancasının alınmasını bir namus sorunu yapan Arnavutların aklında artık tek şey vardır : Arif Bey'den öç almak..

Sultan Hamid Çerkeslerle Arnavutlar arasında kanlı bir çatışmaya meydan vermemek için "iki takımın başları" olan Tahir Paşa ile Fehim Paşa'yı çağırtır, onları barıştırdıktan sonra, hem onlara hem de adamlarına armağanlar verir.
O günlerde bir gün Fehim Paşa Göksu'ya, çayırın bitimindeki Arif Bey'in evine ziyarete gider. Hem bir kahve içmek, hem de olayı bir de onun ağzından dinlemek için.. Uzunca bir sohbetten sonra da kalkar. Arif Bey de konuğunu geçirmek için onunla birlikte çıkar, yürümeye başlarlar.. Fehim Paşa'nın geleceğini önceden öğrenenler çil yavrusu gibi dağıldıkları için, O gün Göksu'da in cin futbol oynamaktadır.. Kısacası hiç kimse "barıştırma" olayına inanmamıştır..
Çerkeslerle Arnavutlar Padişah tarafından barıştırılmıştır ama, Matlı Mustafa gece gündüz Arif Bey'i izlemektedir. Arif Bey de bunun farkındadır, fakat umursamamaktadır..
Bir akşam, yanında Lala Dimitri, Galata'da "Karakuş'un Gazinosu"na gidip bir masaya otururlar.. Biraz sonra Matlı Mustafa da gelir, tam da karşılarındaki bir masaya kurulur !.. Bir iki kadehlik bir "parlatma"dan sonra, Mustafa seslenir : "Arif Bey sana bir tek de ben ısmarlayayım mı ?.." Ardından da iki masa arasında karşılıklı bir laf atma yarışı başlar. Sonunda, daha fazla dayanamayan Arif Bey tabancasını çekip kurşunları Mustafa'nın kalbine doğru boşaltır.. Hedef doğrudur ama, Mustafa'nın sol cebindeki madeni tütün tabakası kurşunların yolunu saptırır !.. Böylece yüzde yüz bir ölümden kurtulan Mustafa da tabancasına sarılıp Arif Bey'e arka arkaya ateş eder. Üç kurşun yiyen Arif Bey oracıkta ölür. Gelen zaptiyeler Arif'i alıp götürürler..
Duruşma Ağır Ceza'da olur. Fehim Paşa mahkemeyi etkilemek için elinden geleni yapar ama Yargıç Hilmi Bey olayın kendini savunma olduğuna inanmıştır.
Karar : Matlı Mustafa beraat !...
Belki de "beraat" sözünü kimse duymamıştır mahkeme salonunda, çünkü Arif Bey'in 13 yaşındaki kardeşi Ziya, yargıç kürsüsünün hemen dibinde Matlı Mustafa'yı tek kurşunla öldürür !.. Zaptiyeler bu kez de onu alıp götürürler..
Ağır Ceza Reisi Hilmi Bey, bu olay üzerine, tarihe geçen ve yıllarca söylenegelen şu sözü söyler : "Zabıtamız da çok yufkaymış !.."
Sultan Hamid ise Arif Bey'in yakın uzak, ailesinden kim varsa topunu birden sürgüne gönderir..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder