Sayfalar

621 ) SARAY VE HALK !..

    

Padişahlar 19. yüzyıl ortalarına kadar devlet işlerini Fatih Sultan Mehmed'in inşa ettirdiği Topkapı Sarayı'ndan yönettiler. O tarihten sonra ise, o sıralar modern çağa daha uygun gördükleri Dolmabahçe Sarayı'na taşındılar..
Padişahlar imparatorluğun saygınlığının cisimleşmiş hali idi ve yaşamları, Osmanlı'nın ihtişamının, zenginliğinin ve gücünün yansımasıydı.
Halk, padişahından memnun, ona hayran ya da ondan hoşnutsuz olabiliyordu. Bir Osmanlı padişahı, halkını görmezden gelerek İstanbul'da saltanat süremezdi. İstanbul, başkentliğini onun varlığına borçluyken ; o da kendisini başarılı bir padişah yapan gücü halk nezdinde kabul görmesinden alıyordu. Bu düşünce ile, tüm padişahlar şehrin ve imparatorluk halkı tarafından hem görünür hem de erişilebilir olmak, onların nezdinde adaletin ve başarı güvencesinin kaynağı olmak için debdebe ve gösterişe çok büyük yatırım yaptılar...
15. yüzyıldan itibaren çok sayıda Batılı yorumcu, Osmanlı padişahını, korunaklı sarayından nadiren ayrılan, halk içine çok az çıkan, mesafeli ve münzevi bir kişi olarak gösterir. Fakat, hemen hemen tüm Batılıların ortak gözlemi şudur : 
"Gran Turco her cuma görülebiliyor." 



Padişah her cuma, namaz için halkın huzuruna çıkıyordu. Çok az sayıdaki istisnadan biri olarak, saltanatının sonuna doğru bunu yapmaktan vazgeçen Üçüncü Murad, bu kararından dolayı zamanın vakanüvislerinden Selaniki tarafından ağır biçimde eleştirilmiştir. Fakat yine de, halk içine çıkma konusunda en isteksiz padişahlardan olan Üçüncü Murad bile, doktoru Domenico'nun söylediği gibi, nadiren de olsa sarayından çıkıyordu "ki halk onu görebilsin ve ona karşı isyan fikri beslemesin."
Bu görünürlük ihtiyacı, devletin ilk dönemlerinde de aynı ölçüde geçerliydi. Bu dönemlerde, bir veraset hukukunun yokluğunun da etkisiyle, görünmeyen bir padişah huzursuzluk ve istikrarsızlık demekti. 
1421 yılında ölüm döşeğindeki Sultan Birinci Mehmed, oğlu Murad (II.) yanına ulaşamadan son nefesini vereceğinin farkında olduğundan, bela çıkarmak istemiyorlarsa ölümünü kimseye haber vermemeleri için vezirlerini uyardığı zaman, onların bu ölümü gizlemek için olmadık çarelere başvurmaları bu yüzdendi. Vezirler, her şey yolundaymış gibi işlerini sürdürmeye çalıştıkları halde askerler huzursuzlandılar. Osmanlı vakanüvisi Aşıkpaşazade'nin aktarımı ile, "Padişahımız hani ? Ne oldu, çıkmaz ?" dediler. Vezirler, hekimlerin çıkmaya bırakmadığını söyleseler de bu cevap onları tatmin etmedi. Bunun üzerine, bir tertip yaptılar. Ölü padişah, kollarını hareket ettirmek üzere, arkasına oturtulan bir gençle göründü. Karşılarında basbayağı sakalını kaşıyan padişahı gören yeniçeri ağaları işlerinin başına döndüler ve ceset apar topar kaldırılıp yeniden saraya sokuldu..
Sadece görünmek değil, başkentte görünmek de önemliydi. Sadrazam İshak Paşa emekli olup Selanik'e gitmeden hemen önce, İkinci Bayezid'e, eğer uzun süre padişahlık yapmak istiyorsa, öncelikle İstanbul'da kalmaya ve çok iyi bir gerekçe olmadıkça buradan ayrılmamaya özen göstermesini istedi..
17. yüzyılın ikinci yarısında padişahlar Edirne'de ikamet etmeye başladığında, padişahın uzun süreli yokluğunun İstanbul'a etkisi açıkça kendini gösterdi. İkinci Ahmed'in (1691-95) sadrazamı ülkeyi yönetmek yerine kendini avcılığa vermişti. İkinci Mustafa (1695-1703) orada bulunmadığı gibi, ne İstanbul'un düzenine ne de halkının durumuna ilgi gösterdi..



Edirne ise, tam tersine, hızla gelişiyordu. Yeni mahalleler pıtrak gibi bitmiş, kervansaraylar ve konutlar inşa edilmişti. 1648-1687 arasında tahtta oturan Dördüncü Mehmed'den itibaren Edirne, gitgide İstanbul'un birincil konumunu elinden alarak, ikinci şehirlikten başkentliğe doğru kaydı. Artık önemli saray etkinlikleri Edirne'de yapılıyordu. İkinci Mustafa tahta çıktığında, değişim daha da barizleşmiş idi. Sultan, oğullarını burada sünnet ettirdi ve hatta 1695'deki tahta çıkışında, annesini İstanbul'dan Edirne'ye taşıttı. Çok küçük, dört-beş yaşlarındaki üç kızı da yine Edirne'de evlendi ve buraya onlar için yeni saraylar yapıldı. Sadrazam Hüseyin Paşa, padişaha Tunca Nehri üzerinde satın aldığı bir malikane hediye etti..



Bu olaylar İstanbul halkını öfkelendirdi ; yapılanları İstanbul'un konumunun zayıflatılması olarak yorumladılar. Ayrıca, padişahın kızlarının düğünlerinde yapılan masrafların dedikodusu dolaşıyordu ve bu masrafları karşılamak için İstanbul'da her haneye vergi konacağı söylentileri vardı. 
Bu dönem, 1703'de, sonradan "Edirne Vak'ası" olarak adlandırılan olay ile noktalandı. Naima'ya göre, şehrin merkeziyetini kaybetmesinden duyulan kederin birleştirdiği İstanbul halkı, ayaklanma çıkardı...
Edirne'deki ara dönemden sonra İstanbul'da tahta çıkan ilk padişah olan ve Eyüp'teki cülus töreninden sonra Edirne Kapı'dan girişini zengin-yoksul herkesin sevinçle karşıladığı Üçüncü Ahmed'in her cuma farklı bir camiye gitmesi, böylece şehrin farklı yerlerinde geniş kesimler tarafından görünürlüğünü garantilemesi, bu açıdan anlamlı olabilir..
Öyle ya da böyle, asıl önemli olan, hükümdarın başkentte bulunmasıydı. Padişahın yokluğu şehri eksiltiyordu. Bu yokluk genelde seferler yüzündendi ve dönüşleri zafer kutlamaları ile karşılansa da, padişah yalnızca bir askeri figür değildi ; çünkü 16. yüzyıl ortalarından itibaren "halife" unvanını da kullanmaya başladıkları için, dini lider olarak varlığı da önemliydi. Rumeli'den gelen hacıların, Mekke yolculuğunda İstanbul'a uğrayarak "Halife-i İslam'ın didarını (yüzünü) görmek" içindi. Onlar, padişahın cuma namazına gidiş ya da dönüşünü izler ve iyice görmeyi başaramazlarsa, bunu başarana kadar, bir hafta, hatta daha uzun bir süre şehirde kalırlardı..
Padişahlık mevkiinin "kutsiyeti" her zaman halifelik unvanıyla bağlantılı değildi. Örneğin, 1512'de ölen İkinci Bayezid'den "Veli" diye söz ediliyordu. Üçüncü Mehmed döneminin şeyhülislamı Hoca Sadeddin'e göre, Bayezid'in mezarından alına toprak pek çok hastalığı iyileştiriyor ve onun mezarı başında yapılan her dua kabul oluyordu..
Devletin kurucusu Osman Bey'in yeğeni Aydoğdu'nun, mezarının çevresinde üç kez dolaştırılan hasta atları iyileştirme gücüne sahip olduğuna inanılıyordu.
19. yüzyılın başlarında yazan Cabi, İkinci Mahmud'a atıfta bulunarak ; ekmeğin kalitesizliği ve kıtlığı için padişaha beddua ettikten sonra kör olan iki farklı kadının hikayesini anlatmıştır.. Ayrıca, padişah vebadan ölen birinin cenazesinde dua ederse, şehrin vebadan kurtulacağı yönünde yaygın bir inanış vardı..



Tüm padişahların yerine getirmesi beklenen, halkın önemsediği ve değerlendirdiği, halifelik dışında, dini yükümlülükleriyle kısmen ilişkili bir rol daha vardı. Bu rol, "adalet dağıtıcı" olma rolü idi..
Birinci Bayezid (1389-1402), sabah erkenden açık havada, halktan daha yükseğe kurulmuş bir mevkide oturup, şikayeti olanları dinler, adalet dağıtırdı..
Üçüncü Murad, keskin bakışlarıyla her sokağı köşe bucak gözden geçirip, arzuhalleri ile yanına yaklaşan halkı izlerdi. Bu insanlar Müslüman, Hristiyan ya da Musevi olabilirdi..
1595'de, imparatorluk sınırlarının öte tarafından gelen saldırılar nedeniyle, Tuna Nehri kıyılarındaki Babadağı halkı, Müslümanların onuru ayaklar altına alınıyor diye Sultan Üçüncü Mehmed'i uyarmışlardı..
Bütün bunlar, padişahın sorunlara çözüm bulacağına duyulan inancın göstergesidir. Aynı zamanda bu, iktidarın ne derece kişisel olduğunu da gösterir. Herkes ona ulaşabiliyordu ve herkes, en azından teoride, tatmin olacağını umuyordu. Sistemde bir yozlaşma varsa, ki çok bariz biçimde vardı, halk bunun padişahla değil, vezirlerle ilişkili olduğu görüşündeydi..
Vezirlerin hükümdarlarıyla aralarındaki güven bağı çoğunlukla ya çok zayıftı, ya da yoktu.. Bu karşılıklı güvensizlik ikliminde, vezirler halktan gelen arzuhallere şüpheyle yaklaşıyor ve cuma selamlığında padişaha arzuhal verilmesi adetinden hoşlanmıyorlardı. Arzuhaller, vezirlerin kendi görev suistimallerinin ortaya çıkma tehlikesini yaratıyordu. 17. yüzyıl başlarının Venedik elçisi Ottoviano Bon'un tabiriyle, bunlar, sonunda "kötü eylemlerinin bedelini hayatlarıyla ödemekten korkuyorlardı."  Nitekim 1693'de, hem sadrazam hem de defterdar, cuma namazına gidişte padişaha verilen yüzlerce arzuhalin kurbanı oldular...
Üçüncü Mehmed, saltanatının başlarında, Rusçuk ve Silistre halkının cuma namazı sonrasında kendisine yaklaşmasının yeniçeriler tarafından engellendiğini görünce, yeniçeri ağasını azletmişti..



KAYNAKÇA  :

SELANİKİ MUSTAFA EFENDİ, "Tarih-i Selaniki" ; İBRAHİM PEÇEVİ, "Peçevi Tarihi" ; STEPHAN GERLACH, "Türkiye Günlüğü 1573-76" ; LATİFİ, "Evsaf-ı İstanbul" ; DESTARİ, "Destari Salih Tarihi" ; AŞIKPAŞAZADE, "Kronik" ; RICHARD F. KREUTEL, "Haniwaldanus Anonimi'ne Göre Sultan Bayezid-i Veli" ; DEFTERDAR SARI MEHMED PAŞA, "Zübde-i Vekayiat, Tahlil ve Metin, 1656-1704" ; İSAZADE, "İsa-Zade Tarihi" ; ABDÜLKADİR ÖZCAN, "Anonim Osmanlı Tarihi 1688-1704" ; NAİMA, "Tarih-i Na'ima" ; CABİ ÖMER EFENDİ, "Cabi Tarihi" ; AHMET CEVDET PAŞA, "Ma'ruzat" ; TAYLESANİZADE, "Taylesanizade Hafız Abdullah Efendi Tarihi : İstanbul'un Uzun Dört Yılı (1785-89)" ; HALİL İNALCIK, "Adaletnameler" ; HOCA SADEDDİN EFENDİ, "Tacü't Tevarih" ; ABDİ, "Tarihi" ; İSMAİL HAKKI UZUNÇARŞILI, "Osmanlı Devletinin Merkez ve Bahriye Teşkilatı" ; MEHMET ALİ BEYHAN, "Saray Günlüğü (1802-1809)" ; 
EBRU BOYAR-KATE FLEET, "Osmanlı İstanbul'unun Toplumsal Tarihi"          

1 yorum:

Tarihi Gerçekler ve Komplo Teorileri dedi ki...

sitenize hayırlı olsun demek için geldim bir site için yorumların önemini bilen biriyim benim Sitemde tarih ve komplo teorileri üzerine
http://tarihvekomplo.blogspot.com.tr beklerim

Hürriyet

KAYNAK OLARAK KULLANDIĞIM KİTAPLAR..
-------------------------------------------------------
1.DEVLET-İ ALİYYE.I...HALİL İNALCIK 2.OSMANLILAR..HALİL İNALCIK
3.İMP.'UN EN UZUN YÜZYILI..İLBER ORTAYLI
4.SON İMP. OSMANLI..İLBER ORTAYLI
5.TARİHİN IŞIĞINDA..İLBER ORTAYLI
6.OSM. TOPLUMUNDA AİLE..İLBER ORTAYLI
7.OSM.'YI YENİDEN KEŞFETMEK..İ.ORTAYLI
8.BATILILAŞMA YOLUNDA..İLBER ORTAYLI
9.OSMANLI TARİHİ..A.DE LAMARTINE
10.OSMANLI..CAROLİNE FİNKEL
11.OSM.İMP.TARİHİ..NICOLEA JORGA
12,BÜYÜK TÜRK..NICOLEA JORGA
13.YENİLMEZ TÜRK...NICOLEA JORGA
14.TÜRKİYE TARİHİ..ED.SİNA AKŞİN
15.OSM.DÜNYASI VE İNSANLARI..GÜLGÜN ÜÇEL
16.OSMANLI ORDUSU..GÜLGÜN ÜÇEL-AYBET
17,BU MÜLKÜN SULTANLARI..NECDET SAKAOĞLU 18.YENİÇERİLER..REŞAT EKREM KOÇU
19.SON PADİŞAH..YILMAZ ÇETİNER
20.SORULARLA OSM. ..ERHAN AFYONCU
21. SOKOLLU ...RADOVAN SAMARCIC
22. OSM.İMP.TARİHİ...A.CEVDET PAŞA
23. OSM.GERÇEĞİ..ERDOĞAN AYDIN
24. FATİH VE FETİH..ERDOĞAN AYDIN
25.KADINLAR SALTANATI..A.REFİK ALTINAY
26.DOĞU'YA BAKIŞ..GERALD MACLEAN
27.AT SIRTINDA ANADOLU..FREDERIC BURNABY
28.ABDÜLMECİD..HIFZI TOPUZ
29.ŞAH SULTAN ..İSKENDER PALA
30.FLORANSA BÜYÜCÜSÜ..S.RUSHDIE
31.TARİHİMİZLE YÜZLEŞMEK..EMRE KONGAR
32.PARİS'TE BİR OSM.SEFİRİ..ŞEVKET RADO
33.TARİHİN SAKLANAN YÜZÜ..ÇETİN ALTAN
34.OSM.İMP.'DA SON 300 YIL..ALAIN PALMER
35.KONSTANTİNİYYE..PHİLİP MANSELL
36.TÜRKİYE'NİN SİYASİ İNTİHARI..CENGİZ ÖZAKINCI
37.BU VATAN BÖYLE KURTULDU..EROL MÜTERCİMLER
38.16.YÜZYILDA İSTANBUL..METİN AND
39. ERKEN MODERN OSMANLILAR.. VIRGINIA H. AKSAN-DANIEL GOFFMAN
40."POPÜLER TARİH" VE "NTV TARİH " DERGİLERİ
41.İKİNCİ ADAM..Ş.SÜREYYA AYDEMİR
42.HAYAT..AYŞE KULİN
43.DEVRİM VE DEMOKRASİ..NUMAN ESİN
44.BİR NUMARALI TANIK..KURTUL ALTUĞ
45.İHTİLALİN MANTIĞI..Ş.S.AYDEMİR
46.KUTSAL İSYAN...HASAN İZZETTİN DİNAMO
47.KUTSAL BARIŞ...HASAN İZZETTİN DİNAMO
48.ÇÖL KRALİÇESİ...JANET WALLACH
49.YÖNETMENLER,FİLMLER,ÜLKELER..A.DORSAY
50.AY HIRSIZI...SUNAY AKIN
51.ONLAR HEP ORADAYDI...SUNAY AKIN
52.KULE CANBAZI...SUNAY AKIN
53.LÜZUMSUZ BİLGİLER ANSİKLOPEDİSİ..TAMER KORUGAN
54.PRENS..NİCCOLO MACHİAVELLİ
55.İSTANBUL'DA BİR ZÜRAFA..SUNAY AKIN
56.KIZ KULESİNDEKİ KIZILDERİLİ..S.AKIN
57.AH BEYOĞLU,VAH BEYOĞLU..SALAH BİRSEL
58.İSTANBUL-PARİS..SALAH BİRSEL
59.YAVUZ'UN KÜPESİ..ERHAN AFYONCU
60.OSMANLI PADİŞAHLARININ HAYAT HİKAYELERİ...YILMAZ ÖZTUNA
61.BİZİM DİPLOMATLAR..BİLAL N.ŞİMŞİR
62.KİM VAR İMİŞ BİZ BURADA YOĞ İKEN..CEMAL KAFADAR
63.RÜZGARIN GÖLGESİ..CARLOS RUIZ ZAFON
64.MELEĞİN OYUNU..CARLOS RUIZ ZAFON
65.ORTA DOĞU..TAYYAR ARI
66.ABD-ORTA DOĞU-TÜRKİYE..HALUK GERGER
67.ORTA DOĞU.. BERNARD LEWIS
68.ON BİR CUMHURBAŞKANI ON BİR ÖYKÜ.. CÜNEYT ARCAYÜREK
69.ÖFKELİ YILLAR...ALTAN ÖYMEN
70.ATATÜRK'TEN SONRA BUGÜNLERE NASIL GELDİK ?..CÜNEYT ARCAYÜREK
71.ÇANKAYA...CÜNEYT ARCAYÜREK
72.DEMOKRASİNİN İLK YILLARI..C.ARCAYÜREK
73.YENİ İKTİDAR,YENİ DÖNEM..C.ARCAYÜREK
74.BİR İKTİDAR,BİR İHTİLAL..C.ARCAYÜREK
75.NEREDEYSE BİR BALİNA..STEVE JONES
76.MOSSAD GİZLİ TARİHİ...GORDON THOMAS
77.BARIŞA SON VEREN BARIŞ...DAVID FROMKIN
78.SULARIN GETİRDİĞİ PADİŞAH..CAHİT ÜLKÜ
79.TANK SESİYLE UYANMAK..HASAN CEMAL
80.BİR MANİNİZ YOKSA.. ...AYFER TUNÇ
81.ALATURKAFRANKA..ERCAN ÇİTLİOĞLU
82.SUÇUMUZ MÜKEMMEL OLMAK..S.DUMAN
83.DARBE...STEPHEN KINZER
84.ÖZAL HİKAYESİ..HASAN CEMAL
85.TURGUT NEREDEN KOŞUYOR ? ..E.ÇÖLAŞAN
86.YEDİ TEPE ANADOLU...ALİ CANİP OLGUNLU
87."K", "DERBEDER BİR KAHİN"...CANSU YILMAZÇELİK
88.LATİFE HANIM...İPEK ÇALIŞLAR
89."K",YIKIK BİR SARAYDIR DÜNYA..PERİHAN ÖZCAN
90.BEYAZ PERDEDE KIRMIZI FİLMLER.. ATİLLA DORSAY
91.TEK ADAM..Ş.SÜREYYA AYDEMİR
92.DAHİLER VE AŞKLARI...ÖZCAN ERDOĞAN
93.HAYATIM KİTAP..YAŞAR AKSOY
94.BOĞAZİÇİ ŞINGIR MINGIR..SALAH BİRSEL
95.BİR EKONOMİK TETİKÇİNİN İTİRAFLARI...JOHN PERKİNS
96.CUMHURİYET TARİHİ YALANLARI 1. VE 2. CİLT...SİNAN MEYDAN
97. KOMPLO TEORİLERİ..EROL MÜTERCİMLER
98.ÖNCE KADINLAR VE ÇOCUKLAR..SUNAY AKIN
99.BİR ÇİFT AYAKKABI..SUNAY AKIN
100. BENİM CUMHURİYET'İM..EMİNE UŞAKLIGİL
101.DARAĞACINDA ÜÇ FİDAN..NİHAT BEHRAM
102.NEREYE..CAN DÜNDAR
103.İSTANBUL'DAN SAYFALAR..İLBER ORTAYLI
104.BİZİM İZMİRİMİZ..MELİH GÜRSOY
105.GİZLENEN TARİH..BRİAN HAUGHTON
106.BERGAMA DÜŞLERİMİN ŞEHRİ,İZMİR SEVDAM..SELAHATTİN TURAL
107.GÖLGEDEKİLER..CAN DÜNDAR
108.KIRMIZI BİSİKLET..CAN DÜNDAR
109.YAKAMDAKİ YÜZLER..CAN DÜNDAR
110.GEÇMİŞ AYRINTIDA SAKLIDIR..CEMİL KOÇAK