27 Kasım 1970.. Beyoğlu İtfaiyesi nöbetçi santral memuru Sabri Kodalak rapor defterine şunları yazıyordu :
"Saat 22.58... Tel. 45 50 14.. Müdürlük santrali saat 23.00.. Milli Eğitim Müdürlüğü'ne ait bila sayılı, cepheden üç, arkadan yedi katlı kargir, dahili kaplama Kültür Sarayı sol ve arkadan çıkan yangında sahne, salon ve çatı yanmakta.."
Bu, Türkiye'de 12 Mart sonrasındaki siyasal gelişmelerin içinde önemli bir nirengi noktası olacak ünlü "Kültür Sarayı Yangını"nın resmi kayıtlara ilk geçişidir..
27 Kasım 1970 akşamı.. Kültür Sarayı'nda Arthur Miller'in yazdığı "Cadı Kazanı" adlı oyunun üçüncü perdesi başlamıştır. Oyunculardan Kerim Afşar ile Nihat Akçan sahnededir. 7-8 dakika sonra dekorculardan biri sahneye fırlar. Seyirciler, sahnede bu beklenmedik konuğu görünce gülüşürler. Kerim Afşar, sonrasını şöyle anlatır :
"Seyircilerin gülüştüklerini işittim. Şaşırmıştık. O sırada adam, 'Efendim, yangın' dedi. Ona nasıl dönmüşüm, nasıl hışımla bakmışım ki, başka bir söylemeden gitti. Sahnenin üstüne baktım, yanıyorduk ! Panolar alev almış bir halde sahneye düşmeye başlamıştı. Seyirciye dönüp 'Hepiniz kaçın, yanıyoruz' diye bağırdım.."
Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Cüneyt Gökçer, yangından hemen sonra şöyle diyor :
"Yangın 'sofito' diye adlandırılan sahne üstünde çıkmıştır. Bu yüzden yangından korunmak için kurulu çelik perde düzeni elektrikteki kısa devre yüzünden teknisyenler tarafından çalıştırılamamıştır. Aynı nedenle, yangın söndürme cihazları da çalıştırılamamıştır.."
İtfaiye ilgilileri ise çeşitli tarihlerde Kültür Sarayı sorumlularına yangına karşı alınması gerekli önlemleri kapsayan birçok rapor verdiklerini, bu raporlarda öngörülen önlemlerin alınmamış olduğunu belirtiyorlar. Yine ilgililere göre, sahnenin ön ve sol tarafındaki çelik perdeler, yangın başlar başlamaz kapatılması gerekirken, kapatılmamıştır. Bu yüzden alevler, sahneden salona sıçramıştır. Ayrıca sahnenin dört yanından çelik perdeler kapatılması için ısı 100 dereceye yükselememiş, 100 dereceye göre otomatik olarak ayarlanan yağmur sistemi çalışmamıştır. Öte yandan, Kültür Sarayı'nın hidrofor tesisatının kullanılamaması yüzünden su, denizden ve Bakırköy, İstinye, Sarıyer gibi itfaiye gruplarından sağlanmıştır. Ancak, kullanılan sudaki basınç o kadar azdır ki, alevleri çoğaltmaktan başka bir işe yaramamıştır !..
Ve ortada, yalnızca yanıp kül olan Kültür Sarayı'nın enkazı kalmıştır. Topkapı Sarayı'ndan "IV.Murat" adlı oyunda kullanılmak üzere alınan ve sergilenen çok değerli tarihi eşyanın bir kısmı da yanıp kül olmuştur. Tek "teselli", yangının can kaybı olmadan atlatılmasıdır..
Yangından sonra olaya savcılık el koyar. Çıkış nedenlerinin bulunması için bilirkişi kurulları oluşturulur..
Türkiye Sanatçılar Birliği yetkilileri bir açıklama yaparlar :
Yangından iki gün önce, "sağcı" grubun yönetimindeki TMTF (Türkiye Milli Talebe Federasyonu) tarafından "Tiyatro Sansür Komitesi" imzalı bir bir bildiri dağıtılmış ve "Milliyetçi, mukaddesatçı olmayan oyunların sahneden indirilmesi" istenmişti. Sanatçılar Birliği, bunun üzerine bir karşı bildiri yayımlamış, ayrıca savcılığa başvurarak (Sayı : 1970/3850) "Birlik üyelerinin, tüm sanatçıların, seyircilerin mal ve can güvenliğinin korunması" isteminde bulunmuştur..
Çeşitli kuruluşlar bildirilerinde yangının gerçek nedeninin araştırılması için çaba harcanmasını isterler, sorumluları kınarlar.. Ve bir hafta sonra Kültür Sarayı yangını unutulur !..
Yangının üzerinden bir buçuk yıl geçer.. 12 Mart 1971 Muhtırasının ilk yıl dönümü yaklaşmaktadır.. 5 Mart 1972 gecesi "Marmara" adlı yolcu gemisi yanar. Bu olayın hemen ardından Kültür Sarayı akıllara gelir, ya da getirilir !..
Adviye Fenik, "Son Havadis" gazetesinde, 7 Mart 1972 günü yayımlanan yazısında, "Nasıl olur da Opera Binası gibi cayır cayır yanar ? Onun içinde de 'Cadı Kazanı' mı oynuyordu ?" diye sorar. Ertesi gün de Orhon Seyfi Orhon aynı gazetede şöyle der : "Marmara yanarken çekilmiş resimlere bakıyorum ; ayrı ayrı kazalarda bu kadar benzerlik olmaz. Şuna inanıyorum ki, Kültür Sarayı ile Marmara'yı yakan ateşten elin kızıl parmaklarından fışkıran alevleri onda da görür gibi oluyorum.."
Sıkıyönetim Komutanı Faik Türün'ün Mart sonunda yayınlanan bildirisinde, "Marmara" gemisi olayıyla ilgili olarak 27 kişinin gözaltına alındığı belirtildikten sonra, "Sıkıyönetim ilanından önce vukubulan 'Ayşe' yüksek fırın infilakı ile Kültür Sarayı yangını olayları da komutanlığımızca her yönden araştırılmaktadır. Adaletin kahredici yumruğu, geç de olsa sabotajcı veya ihmali görülenlerin kafasına inecektir.." denilmektedir.
10 Ağustos 1972'de "bomba" patlar. Ertesi gün gazete manşetleri şöyledir :
"Kültür Sarayı'nı yakanlar açıklandı", "Sabotaj Dosyası dehşet verici tafsilatıyla ikinci sayfamızda", "İhanet bedeli olarak yüz binlerce lira almışlar", vb...
Savcının "iddianame"sinden de anlaşıldığı üzere, kimisi bir aydan fazla gözaltında tutulan, "kontrgerilla" denen işkence merkezinde kendilerine yüklenmek istenen suçları kabul etmeleri için işkence gören kişiler de aralarında olmak üzere, çeşitli tarihlerde tutuklanan 24 kişi için, "Kültür Sarayı, Kastamonu şilebi sabotajı, Marmara gemisi sabotajı, Eminönü araba vapuru sabotajı" ve "İşçi Birliği kurma" suçlarını işledikleri gerekçesiyle dava açılır. Savcı daha sonra sanıklardan 17'si için "idam" ister. Ve bir süre sonra, aralarında idamı istenenler de bulunan bütün sanıklar salıverilecek, ardından da beraat edeceklerdir !..
Sanıklardan Yaşar Yılmaz, mahkemeye verdiği savunmasında şöyle der :
"Bazı davalar vardır ki bunlar asıl davanın 'sigorta davası' diyebileceğimiz cinstendir. Örnek olarak bizim 'Devrimci İşçi Birliği Davası' gibi.. Bu dava nasıl ki Sabotaj Davasının sigorta davası tipinde ve gecekondu usulü yamanıp yaratılmışsa, Yassıada'da da bu tür iki dava, 'Bebek ve Köpek Davaları' görüldü. Davanın sonu göz önüne alınıp, hiç değilse kamuoyuna karşı durumu kurtarmak ve ana davanın tertip olduğunu örtmek düşüncesiyle açılmıştır.."
Gerçekten de, sabotaj sanıkları aklanırken bu davaya "yamanan" Devrimci İşçi Birliği davasının sanıkları mahkum edilirler !..
Şimdi de Sabotaj Davası dosyasındaki ifadelerden kimi bölümleri aktaralım :
Şahit Saffet Onur (Kültür Sarayı Daire Müdür Yardımcısı) :
"Kazan dairesi şefi (Ahmet Sayın) çok aşırı sağ eğilimli bir şahıstır. Konuşmalarından ve arkadaşları ile münakaşalarından bunu anlıyordum. Bu şahsın Milli Nizam Partisi'ni tuttuğunu öğrenmiştim. Ayrıca, yangından bir gün önce, Ahmet Sayın'ın yangın pompası üzerinde 'su sarnıcından' ibaresi yazılı vanayı açarken Şemsi Usta'ya 'Sakın bunu kimseye söyleme, üzerinde senin de parmak izlerin var,' şeklinde beyanda bulunduğunu, bir nevi onu tehdit ettiğini, Necati Küçükkurt'tan ve Şemsi Usta'dan duymuştum. Kaldı ki, bilahare kazan dairesinde savcı ve bilirkişilerin yaptığı tespit sırasında Ahmet Sayın aynı konuda ikrarda bulunmuştur. Olaydan önceki ay içerisinde Devlet Tiyatrosu Genel Müdürü'ne MTT Birliği'nden bir mektup gelmişti ; içinde daha çok 'Sol eserleri oynamayın, milliyetçi eserlere yer verin' şeklinde bir hava vardı.. Olaydan sonra bana da bir mektup geldi. Bunda, 'Cadı Kazanı'nın (Yanıyor dünya, yanacak, hepimiz yanacağız) şeklindeki pasajı alınarak, 'Böyle sol eserler oynarsanız, her zaman yakacağız' deniyordu.. Olaydan sonra çıkan, (sanıyorum) 'Milli Mücadele' adlı bir dergide yangın ile ilgili bir yazı vardır. Kültür Sarayı tesislerini, kazan dairesi tesislerini bilmeyen bir şahsın bu yazıyı yazabileceğini zannetmiyorum. Bu yazıyı bu tesisat özellikleri ile çalışma sistemimizi bilen, bünyemizden bir kişinin yazması veya yazdırması mümkündür.."
Devlete 106 milyon liranın üzerinde bir paraya mal olan, temelinin 28 Nisan 1946'da atıldığı, 29 Mayıs 1946'da başlayan yapım çalışmaları ile 5 iktidar, 8 başbakan, 14 bayındırlık bakanı ilgilenmiş olan Kültür Sarayı, 1968 Nisan'ında tamamlanmış, iç düzenlemesi de yapılarak 12 Nisan 1969'da açılmıştı..
1381 kişilik büyük salonu, 750 kişilik konser salonu, 350 kişilik çocuk tiyatrosu, 350 kişilik oda tiyatrosu ve bir sergi salonu vardı. Üç bölümden oluşan büyük sahnesi üç voleybol alanının genişliğine eşitti.. "Saray" tam dolunca 20 bin kişiden fazlasını alabiliyordu..
Evet, kamuoyu hala açıklama bekliyor :
"KÜLTÜR SARAYI'NI KİM YAKTI ?!.."
ALPAY KABACALI'nın "Yakın Tarihimizden Büyük Dönemeçler" adlı kitabından derlenmiştir..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder