İnsanın Ay'a ulaşma hayalinde, İkinci Dünya Savaşı sonrası Ruslar ve Amerikalılar arasındaki yarışta ipi göğüsleyen taraf, Amerika olur. Amerika bu başarısını havacılığa verdiği öneme borçludur..
1969 yılına gelene kadar havacılık tarihinde çıkılan basamaklardan biri de, 1952 yılında alınan bir patent olmuştur. Uçakların pervane yapımlarıyla ilgili icadın ABD'ye satıldığını gösteren belge şu paragrafla başlamaktadır :
"Bendeniz, Emrullah Âli Yıldız, İstanbul'da yaşayan bir Türk vatandaşı olarak 'Variable Propeller Mechanism For Winged Aircraft' için bir icat yaptım ve 1 Ağustos 1952'de Birleşik Devletler Patent Ofisi'nde 302.046 numaralı başvuru formunu doldurdum.."
Emrullah Âli Yıldız, Bursa'da kardeşleriyle birlikte fotoğrafçılık yapan bir gençtir. Yeşilköy Tayyare Makinist Mektebi'ni birincilikle bitirdikten sonra Bursa'ya döner ve 1935 yılında, yerden kendi kuvvetiyle havalanan bir planör yapar. Bir yıl sonra da, tek kişilik planörle 18 saat 35 dakika havada kalarak Türkiye rekoru kırar. Yıldız, dünya havacılık tarihine adını ilk kez 1938 yılında yazdıracaktır..
Ernest Jochmann iki kişilik planör ile 13 saat 59 dakika havada kalarak dünya rekorunu elinde tutmaktadır. Alman pilota bu rekorda arkadaşı Flessdorf eşlik etmiştir. Emrullah Âli Yıldız, öğrencisi Sezai Göksu'nun arkada oturduğu planörle 14 saat 20 dakika havada kalmayı başararak, Türkiye'nin adını havacılık tarihinin öncüleri arasına yazdırır..
Etimesgut Tayyare Fabrikası'nda 1941 ve 1949 yılları arasında tecrübe pilotluğu yapan E. Âli Yıldız'ın dünya havacılığına bir armağanı da otomatik paraşüt açma sistemidir. Yıldız, "Havacılık ve Spor" dergisinin Haziran 1943 sayısında buluşunu şöyle tanıtır :
" .. Her pilotun paraşütüne takılabilecek bu alet, pilotu hem büyük bir yükten kurtaracak hem de erken veya geç açma gibi hatalardan koruyacaktır. Alet, pilotun kendi isteğiyle paraşütünü açmasına bir mani teşkil etmemektedir. Pilot, icap ederse istendiği anda paraşütünü kendi insiyatifiyle açabilir ve kullanabilir.."
Bu alet Türkiye'de kimsenin dikkatini çekmemiş olsa da, dünya havacılık tarihinde büyük bir yenilik olan bu buluşla bir Amerikalı mühendis ilgilenir. Tetkik ettirmek üzere Yıldız'dan hesap ve projeleri ister ve hepsini alarak gider.. Aradan tam bir yıl süre geçer ve cevap gelir. Gelir gelmesine ama, artık "keşif" keşif olmaktan, icat icat olmaktan çıkmıştır. Tabii tıpkısı değil, fakat onunkine benzer bir alet, şimdi Amerikan havacılığında başarıyla uygulanmaktadır !..
1937 yılının 13 Mart'ında, Vecihi Hürkuş'un uçağı Sultanahmet Camii ve Ayasofya üzerinde alçaktan uçarken görülür. Ünlü pilot uçağının arkasında bir planör çekmektedir. Ancak birden tel kopar ve planör, yükseklik uygun olmadığı için yere doğru savrulur. İstanbulluların korku dolu bakışları altında pilot, Gülhane Parkı'nın ağaçlarından birinin üstüne planörü bir kuş gibi kondurmayı başarır. Emrullah Âli Yıldız halkın alkışları arasında ağaçtan inerken, yuvadan düşen bir yavru kuşun üstünde dolaşan anne gibi olanı biteni gözleyen Vecihi Hürkuş, gönül rahatlığı içinde Yeşilköy'e geri döner..
Ölümünden kısa bir süre önce, 1993'de kendisiyle söyleşi yapan Hasan Erkan Karaca'ya, "Biz üretilen bir hava aracını test etmek için tecrübe uçuşunu canımız pahasına yapardık da, üretime devam kararını yetkililer alamazdı.." diyerek, havacılığımızın baltalanışını dile getiren Yıldız, aynı söyleşide bir icadını daha anlatır : "Helikopter patentini de 1956'da aldım. Ancak ona da ilgi duyan olmadı. Dikey kalkış yapan Harrier'e benzer bir patent çalışmam olmuştu. İlgisizlik nedeniyle bunu da değerlendiremedim. Sonraki yıllarda Harrier uçağını görünce içim sızladı !.."
Dönemin Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, önerimi büyük bir duyarlılık örneği göstererek desteklemiş ve Kızıltoprak'a Vecihi Hürkuş'un heykelini dikmiştir..
Şimdi de, Emrullah Âli Yıldız için bir önerim var. Yıldız'ın Galatasaray'da bir fotoğraf stüdyosu vardı. Stüdyonun özelliği, fotoğraf çektirmek isteyen müşterinin bir kabineye girmesi, karşısındaki aynaya bakarak istediği pozu kendisi vermesi ve kordonun ucundaki düğmeye basarak kendi fotoğrafını çekmesidir. Yıldız, günümüzde dünyanın pek çok ülkesinde kullanılan bu sistemi mucidi Fikret Kaftanoğlu'ndan alarak geliştirmiştir..
Bir insanın telefonu kendine tutarak yaptığı fotoğraf çekimine "selfie" deniyor. Türk Dil Kurumu'nun önerdiği "özçekim" sözcüğü ise pek rağbet görmüyor. Önerim şu : "selfie" sözcüğü yerine, Yıldız'ın sisteminin adını kullanalım. Böylelikle, havacılık tarihimizin unutulan kahramanlarından biri daha çekilen her fotoğrafta anılmış olur..
Emrullah Âli Yıldız, insanın karşısına oturarak kendi fotoğrafını çektiği makineye "Görçek" adını vermişti !..
ALINTI YAPTIĞIM VE DERLEDİĞİM KAYNAKLAR :
SUNAY AKIN, "Hayal Kahramanları" ; MUSTAFA KILIÇ, "Yelkenkanadın Babası Emrullah Ali Yıldız"
İŞTE FAZLA BİLİNMEYEN BİR MUCİDİN ÖZELLİKLERİ :
. Tayyare Makinisti Küçük Zabit (Astsubay).
· Dünyada Yelkenkanat benzeri ilk hava aracını yapan kişi.
· Planör Pilotu (2.700 saat/uçuş).
· Paraşütçü (115 atlayış).
· Motorlu Tayyare Pilotu (10.000 saat/uçuş).
· Modelci.
· Planör ve Motorlu Uçuş Öğretmeni.
· Türkiye Planör Rekortmeni (18 saat 35 dakika/ tek başına, 29 Ağustos 1936)
· THK Türkkuşu Baş Öğretmeni.
· THK Türkkuşu, İnönü Yüksek Planör Kampı Müdürü.
· THK Uçak Fabrikası Test Pilotu.
· Otomatik paraşüt açma cihazı (Kap-3) mucidi.
· Otomatik fotoğraf çekme stüdyosu (Gör-Çek) işletmecisi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder