

Milli mücadelenin ilk günlerinde Musavat iktidarındaki Azerbaycan Cumhuriyeti ile yapılan temaslar olumlu sonuçlar ortaya çıkarmamıştı. Azerbaycan hükumetinin İstanbul hükumeti ile ilişkileri devam etmekteydi. Ayrıca Baku'da bulunan İngiliz Valisi, Azerbaycan hükumetini etkisi altına almıştı. Hatta hükumet, "İngiliz kumandanlığı bize düşman değildir. İngiltere dostumuzdur." diyerek Transkafkasya'nın İngilizler tarafından işgalini meşrulaştırıyordu. Zaten Birinci Dünya Savaşı yıllarında da Musavat yayın organları, Çarlık Rusyası'nın zaferi adına yayın yapmışlardı. Bu bakımdan Musavat hükumetinin İtilaf Devletleri işgaline karşı mücadele eden Anadolu direniş hareketiyle sıkı ilişkiler kurması beklenemezdi. Aynı dönemde Azeri komünistlerinin yayın organları ("Fugara Sadası, 24 Ağustos 1919, No:8) ise şu türden makalelerle doluydu :
"İngiliz emperyalizmi, Azerbaycan'a bağımsızlık veremez ve hiçbir zaman da vermeyecektir. Madem İngiltere, gerçekten diğer halklara bağımsızlık vermek istiyor, o zaman Türk devletinin bağımsızlığını yok ederek bu ülkenin halkını neden boğmaya çalışıyor sorusunu sormak gerekir.."

Azerbaycan'ın durumunu anlamak ve Bolşeviklerle temas sağlamak amacıyla 15. Kolordu'da görevli olan Dr. Fuat Sabit ve Dr. Ömer Lütfi Beyler Baku'ya gönderilmişti. Burada yapılan ilk temaslardan sonra 2 Eylül 1919'da Erzurum'a dönen Dr. Ömer Lütfi, Kazım Karabekir'e, "Azerbaycan Musavat Hükumeti İngilizlerin elinde. Bize karşı lakayt. Bizi ölmüş zannediyorlar ve para yardımına yanaşmıyorlar," bilgisini verecektir..
Dr. Fuat Sabit'in (aşağıda) verdiği bilgiler de yukarıdakileri doğrulamaktadır. Kazım Karabekir, "İstiklal Harbimiz" adlı kitabının birinci cildinde, bununla ilgili şunları kaydeder :
"Azerbaycan Hükumeti, İngilizlerin nüfuzu altındadır. Bizde geçen olaylar ile ilgileri yoktur. Bilakis bizi zayıflatmak isteyen İngiliz memurlarının tesiriyle bol para vererek ordumuzdan subay, astsubay ve hatta erleri kaçırıyorlar. (...) Belki Bolşevik istilasına karşı da hazırlık için Azerbaycan ordusuna Türk subayların gitmesine İngilizler müsaade ediyor. Fakat bölgemdeki bu işi ihanet telakki ediyorum.."


Bunun karşısında Azerbaycan'daki Sosyalist Hümmetçiler vasıtasıyla Baku'daki Bolşeviklerle ve onların yeraltı faaliyetleriyle kurulan temaslar oldukça ümit vericidir. Sonuçta, Bolşevikler ile birlikte çalışma kararı alınır ve ilk etapta hedef olarak, "İngiliz siyasetinin ateşli taraftarı olan Musavat Hükumetini en kısa zamanda yıkmak ve yerine Bolşevikler ile anlaşacak bir hükumeti başa getirmeyi" belirlerler.. Bu amacı gerçekleştirmek için çalışacak bir komite kurulur. Bu komitenin propaganda, neşriyat ve askeri harekat konularında şubeleri de oluşturulur. Sonuncu şubenin kapsamına Bolşevikler de alınır. Ayrıca Azerbaycan'da yapılacak devrime karşı vuku bulacak Ermeni ve Gürcü saldırılarının önünü almak için Türk ordusunun Kafkas sınırlarına doğru harekete geçmesi gerektiği de savunulmaktadır.
1920 Baharında Kemalist hareketin temsilcileri ve Rusya Komünist Partisi (Bolşevik) Kafkas Bürosu arasında İngilizlere karşı ortak harekat için gizli bir anlaşma yapılır. ("Bolşevistskoe Rukovodtstvo, Perepiska, 1912-1927, ROSSPEN, Moskva)
Bu çerçevede Ankara Hükumeti, topraklarından geçerek Türkiye sınırına gelmesi için Azerbaycan hükumetinden Sovyet ordularının geçişi için talepte bulunur. (Orconokidze'nin Çiçerin'e 23 Nisan 1920 tarihli telgrafı için, RGASPİ / Rusya Toplumsal-Siyasal Tarih Devlet Arşivi, fond 85, liste 13, dosya 6, yaprak 1)
Bu şekilde Azerbaycan'daki Türk milliyetçileri ve subayları, özellikle Halil Paşa, Mustafa Kemal'in talimatları üzerine Baku'daki Komünist Parti ile ilişkiye geçer ve Azerbaycan'da Bolşevik yönetiminin kurulmasında önemli rol oynarlar. Halil Paşa, Bolşevikler ile yaptığı görüşmelerde Dağıstan'da bir Müslüman birliği kurarak Sovyet iktidarının kurulmasına yardımcı olmak amacıyla kendi birliği görüntüsü altında Baku'ya getirebileceğini söyler. Ayrıca Denikin komutasındaki Çar yanlısı ordulara karşı savaşta yardım etmeye hazır olduğunu da belirtir. Türk subayları Bolşeviklere daha geniş bir halk desteği sağlamak için miting bile düzenlerler. Halil Paşa, halka hitaplarında, "Azerilerin Kızıl Ordu'nun gelişinden korkmamaları gerektiğini" telkin eder. Diğer taraftan, hükumete karşı sokak gösterilerinde Batı yanlısı Musavat liderleri, Kızıl Ordu'nun Türkiye'nin yardımına koşmasını engellemekle suçlanır.
İki ülkenin işbirliği sonucunda, 28 Nisan 1920'de Musavat Hükumeti yıkılır ve Azerbaycan'da Sovyet iktidarı ilan edilir..

Kızıl Ordu Baku'de.. 1920

Mustafa Kemal, 3 Mayıs 1920'de, Kazım Karabekir'e yollayacağı telgrafı dikte ettiriyor..
(RGASPİ, fond 80, liste 3, dosya 4, yaprak 59 ; fond 85, liste 13, dosya 12, yaprak 9 ; Y.A.Bagirov, "Kurtuluş Savaşı Yıllarında Azerbaycan-Türkiye İlişkileri, s.124 ; Salahi R.Sonyel, "Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika", c.1, s.182 ; M.Taylan Sorgun, "Bitmeyen Savaş Kütulamare Kahramanı Halil Paşa'nın Anıları", s.318 ; Bülent Gökay, "Bolşevizm ile Emperyalizm Arasında Türkiye (1918-1923)", s.104 ; Dr.Rıza Nur, "Moskova-Sakarya Hatıraları", s.64 ; Fahri Belen, "Askeri, Siyasal ve Sosyal Yönleriyle Türk Kurtuluş Savaşı", s.227,237 ; Tevfik Bıyıklıoğlu, "Atatürk Anadolu'da", s.19 ; General Sami Samit Karaman, "Trabzon ve Kars Hatıraları 1921-22 İstiklal Mücadelesi ve Enver Paşa", s.77 )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder