

Erdebil Şeyhi Cüneyd 1460'da savaş alanında ölünce, müritleri onun vasiyeti üzerine, onun yeni doğmuş oğlu Haydar'ın çevresinde toplanırlar. Uzun Hasan, Haydar'ı biraz büyüyünce Erdebil'deki şeyhlik postuna oturtur. Tarikata bağlı büyük Türkmen kitlesi Anadolu'dadır. Şeyh Haydar iyi yetişmiş müritlerini "halife" unvanı ile Anadolu'ya yollayarak örgütü geliştirir. Tarikat yanlıları başlarına "taç" denilen Haydari sarık sararlar. Taç, beyaz bir tülbent üzerine sarılan ve yukarıya doğru gittikçe sivrilen on iki dilimli kırmızı bir kavuk biçimindedir. Bu başlığı kullananlara Osmanlılar "Kızılbaş" adını verirler. (Şah Tahmasp zamanında, 1540 tarihlerinde, Kızılbaşlar bu kavuğu kullanmamaya başlarlar..)
Aslen silah yapımcısı olan Haydar, müritlerini silahlandırarak savaşa hazırlar. 1488 yılında Akkoyunlular ile savaşırken bir okla vurularak ölür. Müritler dağılmaz, Haydar'ın heniz 6 yaşındaki oğlu İsmail'i şeyh olarak tanırlar. İsmail 1499'da müritlerinin Erzincan'da toplanmalarını ister. Osmanlı ülkesinden bölük bölük Türkmen Erzincan'a akar. Burada topladığı askerlerle 1501'de Şirvan üstüne yürüyen İsmail, kendisinden güçlü Şirvanşah ordusunu bozguna uğratır. Şirvanşah öldürülür. İsmail İran Azerbaycan'ını zapt eder ve Tebriz'de şahlık tahtına oturur. Onun kurduğu Safevi Devleti, bölgede kurulan üçüncü Türkmen devleti olur..
İsmail'in Anadolu'daki müritleri İran'a göçmektedirler. Kemal Paşazade, "Osmanlı ülkesinde reaya olanın Şah İsmail ülkesinde beyliğe yükseldiğini" öne sürer. İkinci Bayezid bu gelişme karşısında Anadolu'da yakaladığı Şii Türkmenleri Rumeli'ye ve yeni fethedilen Mora'ya sürer. Alevilerin İran'a gitmesini yasaklar. Bunun nedeni gidenlerin vergilerini alan hizmet erbabı ile dini kurumların bu gelirden yoksun kalıp zarar görmeleridir. Şah İsmail ise, bu yasakla, "nezir" denilen varidattan yoksun kalır. Anadolu'dan Türkmen ithali onun için yaşamsal önemdedir. "Baba" dediği Bayezid'e bir mektup yazarak, tarikat mensuplarının ziyaretlerine engel olunmamasını rica eder. Bayezid ona, "geri dönmeye söz verenlere yasağın uygulanmayacağı" yanıtını verir..
Safevi hükümdarı Şah İsmail tarafından Anadolu'ya gönderilen propagandacı halifeler, bu bölgedeki Türkmenleri kendi taraflarına çekerek Osmanlı Devletini bir iç isyanla yıpratmak istiyordu. Hazırlanan isyan yalnız Antalya ve çevresiyle sınırlı olmayıp daha kapsamlı ve belgelere göre Balkanlar'a ve Rumeli'nin diğer yerlerine kadar uzanıyordu. İsyanın başlangıç yeri Antalya tarafları olup bunun Rumeli'deki kolunu idare eden de, Korkuteli köylerinden, Yalınlı Köyü halkından Şahkulu diye ünlenen birisiydi..
İsyana Alevilerden başka, devletin hizmetinde bulunan o çevredeki bir kısım askerin ve herhangi bir sebeple tımardan azledilmiş, yokluk içindeki tımarlı sipahilerin de katılmasıyla, olay halledilmesi güç ve tehlikeli bir durum haline gelmişti.. (Tacü't-tevarih" c.2, s.163 ; Topkapı Sarayı Arşivi, No.5035)
Bu isyan epey zamandır Teke, yani Antalya bölgesindeki Türkmenler arasında hazırlanmaktaydı. Şehzade Korkud'un bir gece ansızın Antalya'dan çıkıp Manisa'ya gitmesi bunlara cesaret verdi ve 916 zilhiccesi sonlarında (1511 Mart) isyan başladı.
İsyan eden "kızılbaşlar" Şahkulu kumandasında faaliyete geçtiler. Kızılkaya Ovasına çıkarak kadısını öldürüp bütün mallarını aldıktan sonra evleri yakıp, İstanoz (Korkuteli), Elmalı, Isparta ve Gölhisar taraflarını talan ettikten sonra, halka da zarar vererek Keçiborlu ve Sandıklı'yı da aynı sonuca uğrattıktan sonra Kütahya önüne kadar geldiler..
Kütahya, Anadolu beylerbeyiliğinin merkezi idi. Burada asileri Anadolu Beylerbeyi Karagöz Ahmed Paşa karşıladı ve asileri bozdu. Şahkulu dağ tarafına kaçtı. Galip Osmanlı kuvvetleri yağmaya koyulup beylerbeyi az adamla kaldığından, bunu gören Şahkulu geri dönüp Ahmed Paşa'ya hücum ederek onu kaçırttı, takip ederek yakalattı ve Tekeli sipahileriyle görüştükten sonra, 22 Nisan 1511'de onu öldürüp kazığa vurdurdu.. Hatta, Topkapı Sarayı Arşivi, 6684 numaralı zarftaki 14/5035 numaralı belgeye göre ; Korkud'un lalası Hüseyin Bey'in Korkud'a gönderdiği arizada ; beylerbeyinin kazığa vurdurulduktan sonra demire geçirilip, üç kişi tarafından ateşte kızartıldığı yazar !..
Şahkulu bu olaydan sonra Manisa'da bulunan Şehzade Korkud'un üzerine yürüdü. Üzerine gelen Subaşı Hasan Ağa ve bazı sancakbeyi kuvvetlerini de yendi. Hasan Ağa öldü. Korkud, Manisa Kalesine kaçtı..
Bu arada Bursa telaşa düştü. 3 Mayıs 1511'de Bursa Kadısı, Veziriazam ve Yeniçeri Ağasına yazarak durumun tehlikeli olduğunu arz etti. (Topkapı Sarayı Arşivi, No.5451)
Veziriazam Hadım Ali Paşa kapıkulu askeriyle Gelibolu'dan Anadolu'ya geçerek Bursa'ya yaklaşırken Şahkulu, Konya'ya çekildi. 10 Haziran 1511'de İnönü'de, Amasya'dan gelen Şehzade Ahmed ve Hadım Ali Paşa kuvvetleri birleşti.
Bu arada Şahkulu, bir gün, ağırlıklarını bırakarak Karaman yolundan kendisine bir geçit bulup Kayseri'ye, oradan da Sivas'a geçmişti..
Hadım Ali Paşa, seçtiği 500 tüfekçi yeniçeriyi atlandırıp Şahkulu'yı on dört gün izleyerek, Sivas yakınlarındaki Çubuk'ta bunlara yetişti. Bu arada, Ali Paşa'nın emrindeki 500 süvariden, döküle döküle maiyetinde ancak 170 kişi kalmıştı. Buradaki şiddetli çatışmada büyük bir cesaretle savaşan Ali Paşa, 2 Temmuz 1511 günü şehit düştü..
Çubuk muharebesinde Şahkulu'nun ne olduğu bilinmiyor. Öldüğü hakkında tahminler bulunmaktadır.. Taraftarları İran'a göçerler..

KAYNAKLAR :
DOĞAN AVCIOĞLU, "Osmanlı'nın Düzeni" ; FARUK SÜMER, "Safevi Devletinin Kuruluşu ve Gelişmesinde Anadolu Türklerinin Rolü" ; İSMAİL HAKKI UZUNÇARŞILI, "Osmanlı Hanedanı Üzerine İncelemeler"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder