Birinci Dünya Savaşı sonlarına doğru Kiel'daki Alman deniz kuvvetlerinde büyük çaplı bir isyan başlamış, kısa zamanda tüm işçi ve askerlerin katıldığı büyük bir ayaklanmaya dönüşerek Münih'e sıçramıştır (yukarıda). Bavyera'da cumhuriyet ilan edilmesinin ardından, 9 Kasım tarihinde SPD Partisi üyesi Scheidemann tarafından Reichstag balkonundan "Weimar Cumhuriyeti" ilan edilmiş ; bundan iki saat kadar sonra da, Spartaküs Birliği lideri Karl Liebneckt, "özgür, sosyalist cumhuriyet"ini ilan etmiştir !
Aynı günün akşamı İmparator Wilhelm de tahttan indirilir. Bu arada, ilerleyen süreçte, Spartaküs Birliği tarafından başlatılan isyan devrimin seyrini sosyalist bir çizgiye çekmek isteyince, Weimar Cumhurbaşkanı Ebert duruma müdahale eder ; kendisine bağlı Freikorps askeri birlikleri, aralarında Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht gibi önemli liderlerinin de bulunduğu çok sayıdaki Spartaküs üyesini öldürerek bu isyanı bastırır. Bunu izleyen 19 Ocak 1919'da yapılan parlamento seçimleri de yeni cumhuriyetin rotasını belirlemiştir.
İşte Talat Paşa, Almanya'nın böylesine karışık bir döneminde, 10 Kasım 1918 günü, Ali Sai adına düzenlenmiş bir pasaport ile Almanya'ya varır. Alexanderplatz'daki bir otelde birkaç gün kaldıktan sonra, şehirdeki çatışma ortamı nedeniyle bir süre Neubabelsberg'deki bir sanatoryumun dairesine çekilir.
Şehirdeki huzursuzluk yatıştırıldıktan sonra, dostları onu Charlottenburg'daki Hardenbergstrasse'de üç odalı bir daire temin ettiler. Talat Paşa, eşi Hayriye Hanım (altta) ile birlikte bu mütevazı eve yerleştikten kısa süre sonra, Dr. Nazım da onların yanına geldi...
Talat Paşa'nın Almanya'ya geldiğini öğrenen ve onun yakalanarak Türkiye'ye iade edilmesini amaçlayan Büyükelçi Rıfat Paşa, bu sebeple bir yandan Alman resmi makamlarını haberdar etmekte, bir yandan da Berlin'de bulunan Türk Kulübü'ndeki insanları kaçak İttihatçılar aleyhinde kışkırtmaktadır. Bunun sonucunda kulüp üyesi Türkler, Talat Paşa ve arkadaşlarının, kaçarken ülke hazinesini boşalttıklarını iddia ederek, yakalanıp Türkiye'ye teslim edilmesini isterler. Ancak bu iddia Alman makamlarından bir karşılık bulmadığı gibi, Alman Dışişleri Bakanı, Türk Büyükelçiye "Talat Paşa'yı eski zamanlardan beri tanıdığını ve onun dünyada tanıdığı en dürüst insan" olduğunu ifade eder. Dahası, Talat Paşa, beraberindeki arkadaşları Bahattin Şakir ve Dr. Nazım'ın da dürüstlükleri için kefil olmuştur..
Bu başarısızlık sonucunda, Büyükelçi Rıfat Paşa'nın görevine son verilir ve İstanbul'a geri çağrılır..
Bu arada İstanbul'dan da birtakım haberler Almanya'ya ulaşmaktadır. İngiliz işgal kuvvetleri muhalifleri Malta'ya sürmüştür ve İstanbul hükumetini de etkisi altına almıştır. Aslında İngilizlerin bu sürgünleri, önceden kaçarak Almanya'ya sığınan İttihatçıların tekrardan prestij kazanmasına katkıda bulunmaktadır da..
İstanbul'da gelişen bu olaylar Talat Paşa'nın canını sıkmıştır ama siyasi hevesini kırmaya yetmemiştir. Aksine, harekete geçen Talat Paşa, İstanbul'da tekrardan kurulmasını kaçınılmaz bir şekilde gerekli gördüğü Jön Türk yönetiminin oluşturulabilmesi için ; sürgündeki tüm güçleri bir araya toplayarak yeniden bir birlik oluşturma çabasına girişir. Ona göre Türkiye'nin geleceği ; kimi İslami nitelikler ve Türk milliyetçiliği üzerine, İngiliz ve Bolşevik Rus etki alanları arasında, küçültülerek kurulacak bir devlettir.
Talat Paşa, Anadolu'da Milli Mücadeleyi yürüten birliklerin, bir emanet olarak Mustafa Kemal'in askeri önderliğine bırakılmasına kayıtsız şartsız hazırdır. O an için kendini hareketin yurtdışındaki siyasi temsilcisi olarak görmektedir. Zaferle sonuçlanacak Kurtuluş Savaşı sonrası ülkesine dönecek ve devletin yeniden inşasında hükumet üyesi olarak ipleri yeniden eline alacaktır..
Talat Paşa, bu faaliyetleri için bir merkez gerektiğini düşünerek, Berlin'de oturduğu eve uzak olmayan bir ofis kiralar. Çalışmalarını artık buradan sürdürmektedir. Finansman darlığı nedeniyle ve başına geçmesi düşünülen kişinin ölümünden dolayı, çıkarılması planlanan Fransızca gazete projesi rafa kalkar.
Talat Paşa, bir yandan en yakın dostlarını kendi ikametgahında ağırlayıp onlarla düzenli bir şekilde ya briç oynar ya da memleketteki durum hakkında fikir teatisi yapar. Bu arada, edindiği bir Alman Kızıl Haçı pasaportuyla İsveç ve Danimarka'ya gider, Türkiye'deki durumun görünen tablosu hakkında bilgilendirmelerde bulunur. Yine 1919 yılında, Hollanda'da ikincisi düzenlenen Sosyalist Enternasyonal Kongresi'ne, Ermeni tehciri bağlamında Türkiye'ye yöneltilen suçlamaları yanıtlamak üzere katılır.. Faydalı da olur.
Yine bu planlanmış seyahatler kapsamında, 1919 ve 1920'de İsviçre'ye, 1920 ve 1921'de de İtalya'ya gider.
İtalya seyahatine giderken göze çarpan pos bıyıklarını keser. Baştaki yönetimin duruşundan emin değildir..
1915 Nisan'ında, İttihatçıların yurtdışı faaliyet merkezlerinden biri olarak, Hollanda ve diğer tarafsız devletlerde yayın yapmak, bilgi vermek ve direk Osmanlı adına bilgi toplamak için Den Haag'da kurulan "Bureau D'Informations Turques"nın, gelecekteki Türk yönetimini kabul ederek hizmete hazır olduğunu da bir mektupla Mustafa Kemal'e bildirir..
İşte böylesine faal bir döneminde, 15 Mart 1921 günü, evinin yakınlarındaki Hardenbergstrasse'de bir Ermeni suikastına yenik düşer Talat Paşa.. Suikast ne beklenmedik bir suikasttır, ne de son Ermeni cinayeti olacaktır.
Bir gün memleketine döneceğine olan inancını hiç kaybetmeyen Talat Paşa'nın Berlin'den İstanbul'a bir tren ile nakledilen naaşı, 23 yıllık sürgünün ardından, 25 Şubat 1943 günü vatanına tekrar geri döner..
KAYNAKÇA :
INGEBORG BÖER-RUTH HAERKÖTTER-PETRA KAPPERT, "Berlin'den Türkler geçti 1871-1945" ; TEVFİK ÇAVDAR, "Bir Örgüt Ustasının Yaşam Öyküsü" ; MİTHAT ŞÜKRÜ BLEDA, "İmparatorluğun Çöküşü" ; MEHMET KASIM, "Talat Paşa'nın Anıları" ; ARİF CEMİL (DENKER), "İttihatçı Şeflerin Gurbet Maceraları" ; SİNA AKŞİN, "İstanbul Hükumetleri ve Milli Mücadele" ; İLHAN TEKELİ ve SELİM İLKİN, "Kurtuluş Savaşı'nda Talat Paşa ile Mustafa Kemal'in Mektuplaşması" ; CEMAL KUTAY, "Tarih Konuşuyor"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder