

1925 yılı başlarında Sovyetler Birliği, çevresini saran emperyalist devletlerin kıskacını zayıflatmak için Almanya ile Rapallo Antlaşması'nı imzalamıştı. O sırada Türkiye ile Rusya, Cemiyet-i Akvam'a (BM) katılmak istemiyorlardı, çünkü orada İngiliz etkisi vardı. Dolayısıyla, kendi aralarında bir dostluk antlaşması imzalamayı tasarlıyorlardı. Her iki ülke arasındaki ilişkiler bir süre iyi gitmişti ; ancak 1925 yılı Kasım ayında İngiliz İstihbarat Servisi, Sovyet Rusya'nın Türklerle Kürtler arasında entrikalar çevirdiğini iddia ederek, bu "oyunlar" konusunda, Baku'daki komünist merkezden Moskova'daki Komünist Enternasyoneli Yürütme Komitesine gönderilmiş gizli rapora dayanarak Londra'ya bilgi göndermişti.
Oldukça uzun olan bu rapor, M. Broido adlı bir yetkili tarafından imzalanmıştı. Rapora göre Ruslar, Türklere, Musul'a silah kaçırmada yardımcı olurken, aynı sırada, Türklerin bilgisi olmadan tüm "Kürdistan"ı ve Kuzey Irak'ı Sovyetler Birliği'ne katmak amacıyla oralarda görünürde bir ihtilal havası yaratmaya çalışıyorlardı. Bu da Rusların ikili oynadıklarını, hem nalına hem mıhına vurduklarını gösteriyordu. İngiliz İstihbaratı'na göre, Rus entrikaları Tebriz, Erzurum (orada Rus konsolosu Diyetisov rol oynuyordu), Van ve Diyarbakır'da çevriliyordu. Erzurum, Trabzon, Erzincan, Harput ve Muş'ta kurulmuş Sovyet hücreleri gittikçe çoğalıyordu. Bu sahadaki çalışmaların çoğunu Irmanov adlı birisi yürütüyordu ; ancak Rus diplomatlarından Dietisov, Irmanov'un bu uğraşıları yüzünden kendi diplomatik dokunulmazlığını yitirmekten kaygılanıyordu..
Irmanov'a, yerli doğu halklarıyla ilişkilerinde prensip olarak self-determinasyon ve ulusların bağımsızlığı ilkelerinden yararlanma yetkisi verilmiş ve Van ilinde militan gençlerden oluşan örgütler kurulmasında başarılı olmuştu. Bitlis bölgesini de kapsayan yerlerin yöneticileriyle Süryaniler arasında ilişkileri düzene koymuştu. Rapora göre, pek yakında Diyarbakır, örgütlenme çalışmalarında en önemli rolü oynayacaktı. Ruslar, gizlice çalışarak orada bir üs kurmuşlardı. Troyanovski ve Sand Yoldaşlar sayesinde sorumlu gruplar teşkilatlanmayı sürdürüyor, onlar sayesinde yerel aşiretler arasında silah dağıtılıyor ve halkın, Rusların direktifiyle harekete geçmesi sağlanıyordu. Yani, Ruslar Ankara ile işbirliği yaparken perde arkasından ona karşı komplo kuruyorlardı...
İngiliz İstihbaratı'nın bu raporu 5 Ocak 1926'da İngiltere Dışişleri Bakanlığı yetkililerinden James Morgan tarafından şöyle değerlendirilmişti :
"Bu raporun özü şudur : Ruslar, Kuzey Suriye ve Irak sınırlarına Trabzon yoluyla silah sağlıyor ve Suriye ile Irak'taki aşiretler arasında kışkırtma yapıyorlar. Bu rapor, 5 Kasım 1925 tarihini taşır ; bu da Birleşmiş Milletler'in Musul'la ilgili kararından önce yazılmıştır. Rapora göre Türkiye, Suriye ve Irak sınırlarını aşarak Musul iline saldıracak ve Suriye ile Irak'ta çıkacak bir isyan ona yardımcı olacaktır. Sözü edilen Bolşevik merkezleri Suriye'nin kuzeyindedir. Yine rapora göre Sovyet Rusya, Fransız ve İngiliz emperyalizmine saldırmada Türkiye'ye yardımcı olurken, aynı zamanda Türkiye'nin doğu illerindeki 'karanlığı' Bolşevik ışığıyla aydınlatıyor. Gerçekte Rusya, doğu illerinde Ankara'ya karşıt sızlanmalardan yarar sağlarken, bu memnuniyetsizliği daha da artırmak için Türklerin Bolşevik olmadıklarını söylüyor. Ancak, bu rapor yazıldıktan sonra Türk-Sovyet antlaşması imzalanmıştır. Bu da, doğu illerindeki halkın, Ankara yerine Rusya'yı desteklemesine yardımcı olabilir ama Rusya'nın amacı, Fransa ile İngiltere'nin yıkılmasına değil, tüm bölgeyi ele geçirmeye yöneliktir."
Yine bu sırada Türkiye, İngiltere'nin Yunanistan ile askeri sahada işbirliği yapması olasılığından kaygılanıyordu. Bu rapor, o günlerde Musul sorunu görüşülürken perde arkasında ne gibi oyunlar oynandığını açıkça göstermektedir..
Bu sırada Türkiye'nin iç bölgelerindeki huzursuzluk sürüyordu. İstanbul'daki İngiltere Büyükelçisi Sir Ronald Lindsay, Dışişleri Bakanı Austen Chamberlaine'e 1 Aralık'ta şu yazıyı göndermişti :
"Geçtiğimiz hafta içerisinde Türkiye'nin çeşitli iç bölgelerinde kargaşalıklar çıktığına dair haberler alınmıştır. İsmet Paşa'nın Millet Meclisi'nin 26 Kasım günlü oturumunda açıkladığına göre, bir zamanlar Çarlık Rusya'sından rüşvet almış Kürt şeyhlerinin ve öteki kötü niyetli kişilerin kışkırtmalarıyla Erzurum'da valinin ikametgahı önünde şöyle haykırdıkları öğrenilmiştir : 'gavur memur istemiyoruz' ; yani şapka giyen ve Avrupalılar gibi davranmaya çalışan kişilerce yönetilmeyi istemediklerini belirtmişlerdir. Vali ivedilikle önlem alarak Erzurum'da bir askeri mahkeme kurdurmuş ; birçok kişi tutuklanmış ; 6 şeyh veya hoca idam edilmiştir. 12 Kasım'da Sivas'ta buna benzer kargaşalıklar olmuştur."
Bu olaylar kaydedilirken, 17 Aralık'ta Paris'te, Türkiye Dışişleri Bakanı Dr. Tevfik Rüştü (Aras) ile Sovyet Rusya Dışişleri Komiseri Georgi Vasiliyeviç Çiçerin arasında dostluk, yansızlık ve saldırmazlık antlaşması imzalanmıştı. Bu antlaşma, 23 Aralık 1925 günkü Izvestia gazetesinde yayınlanmıştı. Buna göre, taraflardan birine karşı savaş açılırsa, öteki tarafsız kalacak ; taraflar birbirine saldırmayacaktı.
Aslında bu antlaşmanın gerçek nedeni, güneydeki güçlü devletlerin etkisini denetlemekti. Bu da, Moskova'nın iç bunalımlara sahne olduğu bir sırada Ankara'nın Batı ile arasının açık olması, Sovyet dış politikasının destekleyeceği bir durumdu. Ayrıca, 1 Aralık'ta Fransa, İngiltere, Almanya, İtalya, Belçika, Polonya ve Çekoslovakya arasında imzalanan Locarno antlaşmalarını Rusya kendisine karşı tehdit saymıştı ve esasen bu antlaşmalar Türkiye'yi de köşeye sıkıştırıyordu.
İngiltere Dışişleri Bakanlığı yetkililerinden James Morgan Türk-Sovyet antlaşmasıyla ilgili olarak, 5 Ocak 1926'da şu notu düşmüştü :
"Sir Roland Lindsay'e göre, Türkler, bu antlaşmayı Avrupa'ya bir uyarı olarak kullanıyor ve Rusya'dan yana dönme tehdidini savuruyor. Ancak Türk şunu da bilmelidir : Onun böyle davranması kimi ulusların İngiltere'den yana kaymalarına neden olabilir. Rusya kırılmış bir kamıştır.."
Lindsay, iki gün sonra (28 Aralık 1925) Chamberlaine'e yazıda, bu sırada Kürt sorununun Türkiye yönetimine büyük bir tehlike duygusu verdiğini öne sürmüş, şunları eklemişti : "Türkiye, İran ve Azerbaycan'a karşı saldırgan görüşlere sahip olabilir ; dahası, İran'ın ötesinde Rusya'nın Doğu Asya ülkelerinde Türklere karşı fobisi olan sakinlerle daha sıkı ilişkiler kurmayı dileyebilir ; ancak, ülkesine daha yakın yerlerde ve daha önemli etkenler, onu, Kürt ulusalcılığını bastırmaya zorlayabilir.. Bu sırada Türklerin, Kürtlerin, Arapların ve belki İranlıların geleceği tehlikededir ve bizim de (İngilizlerin), kendi yönetimimizin izleyeceği istikamete göre, Türklerle aramız açılabilir. Gelecekteki iki nesli göz önünde tutarak, Rus siyasasının meylini, barışı ve İngiliz yönetimini çıkarlarını dikkate alarak, çıkarımız için Britanya ile Türkiye arasında dostluk ilişkilerine önem verebiliriz ; ancak bunu sağlamanın bir bedeli vardır ve bunu ödemek gerekmektedir.. İngiliz yönetimi bu konuyu oldukça geniş bir perspektif açısından incelemelidir.. Revandiz ilçesinin Türkiye'ye verilmesinin durumu yatıştırılacağı kuşkuludur.."
Tüm bu gelişmelere karşın, İstanbul'daki İngiltere Maslahatgüzarı M. Hoare, Türkiye ile ilgili olarak 1925 yılını süzgeçten geçiren yıllık raporunda şöyle diyordu : "Gazi, Türkiye'yi modernleştirme amacına ulaşma tutumunu sürdürmüştür ve onun bu sahada göstermiş olduğu cesarete hayran kalmamak olanaksızdır. Kendisi birkaç ay içerisinde reaksiyoner bir isyanı bastırdıktan sonra, kafası ağır çalışan bir halkın tüm önyargılarını altüst etmiştir.."
KAYNAKÇA :
SALAHİ R. SONYEL, "Kıskaç Altında" ;
MEHMET PERİNÇEK, "Atatürk'ün Sovyetler'le Görüşmeleri", s. 169-170
İSMAİL SOYSAL, "Türkiye'nin Siyasal Antlaşmaları", s.265 ;
FO 371/11458/E.51 : İngiliz Gizli İstihbarat Raporu,no. 1434, 31.12.1925-"Irak hududunda Bolşevik Rus hareketleri", rapor, 6.11.1925 ;
FO 371/10869/E.1914/1914/44 : Henderson'dan Clerk'e yazı, Londra, 25.10.1925 İngiltere Dışişleri yetkilisi Henderson, İngiltere'nin Yunanistan'la askeri bir pakt imzalamadığına dair Londra'daki Türkiye Büyükelçisine güvence vermişti . ;
FO 371/10863/E.7512 : Lindsay'den Chamberlaine'e yazı, no.880, İstanbul, 1.12.1925 ;
FO 371/10869/E.8099 : Lindsay'den Chamberlaine'e yazı, no.930, İstanbul, 23.12.1925 ;
YULUĞ TEKİN KURAT, "Elli Yıllık Cumhuriyetin Dış Politikası, 1923-1973", Belleten, XXXIX, s.265-266 ;
FO 371/11526/E 65 : Lindsay'den Chamberlaine'e yazı, no.943, İstanbul, 30.12.1925 ;
FO 371/11458/E 62 :Lindsay'den Chamberlaine'e yazı, no.940, İstanbul, 28.12.1925 ;
FO 371/11556/E 4798 : Türkiye Yıllık Raporu, 1925 ;
LORD KINROSS, "Atatürk", s.297 ;
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder