

Osmanlı döneminde sultanların, beylerin, paşazadelerin nişanları, nikahları ve düğünleri büyük masraflar gerektirir, uzun uzun hazırlıklar ve şaşaalı törenler düzenlenirdi. Gelin güveyin, güvey gelinin önce fotoğraflarını görür, bu fotoğraf ailenin büyüklerine ve arkadaşlara gösterilir, onlardan çeşitli yorumlar alınırdı. Bazıları, "aman ne kadar güzel kız, boyu bosu, ağzı burnu yerinde, gözleri bir harika, saçları da ne kadar uzun.." gibi birtakım sözler söylenir, ama bu tür konuşmaların arkasında da bu yorumların tam karşıtı sözler edilirdi.
Sonra yeni evlilerin içinde yaşayacakları sarayların, konakların, yalıların ya da köşklerin donanımıyla aylarca uğraşılır, yataklar yaptırılır, mobilyalar, perdeler, halılar, hamam takımları alınırdı. Ayrıca gelinin ya da güveyin kardeşlerinin, çeyiz halayıklarının giysileri de diktirilir, çeyizler hazırlanır, geline ve damada verilecek hediyelerin neler olacağı uzun uzun tartışılırdı.
Bu işlemin yanı sıra kızla erkeğin ailesi arasında söz kesilir ve nişan töreni yapılırdı. Bu törende damadın bulunması da şart değildi !.. Bazen onun bir yakını ona vekalet ederdi.
Nikah töreni ise tantanalı bir şekilde düzenlenir, buna ailenin tüm yakınları çağrılırdı. Nikahta "akit cemiyeti kaydı" denen bir zabıt tutulur ve bir çeşit anlaşma yapılırdı. İşte Mediha Sultan ile Necip Bey'in nikahları da böyle bir akit cemiyeti kaydıyla belgelendi. Bu belgede şunlar yazılıydı :
"İsmetlu Mediha Sultan Hazretleri'yle Ulufetlu Necip Beyefendi Hazretleri'nin nikahlarında mihri müeccel (yani peşin ve ertelenmiş olarak ödenecek bedel), bin bir kese akçedir. Bu miktar 17 Ramazan 1293'de saptanmıştır.
"Padişah Hazretleri'nin iradeleriyle evlenecek adayların adları ilan olunmuş ve bir ferman-ı hümayun yayınlanmıştır. Bu ferman gereğince Necip Beyefendi ile Mediha Sultan Hazretleri'nin akitleri 27 Muharrem 1294 Pazartesi günü aşağıda adları yazılı kişilerin hazır bulundukları bir törende Yıldız Sarayı Hümayunu'nda saat beş elli birde icra kılınmıştır.
"Bu nikah akdinin ardından birlikte yemek yenmiş ve çiftler Saray'dan ayrılmışlardır.
"Nişan bohçasının birini Mabeyin ikinci müdürü, ötekini Padişah'ın hizmetkarlarının en kıdemlisi taşımıştır.
"Damat Beyefendi Hazretleri'nin vekaleti bir gün önce Babıali'de Sadaret dairesinden alınmıştır.
"Vekiller ve Şahitleri : Damadı Şehriyari, yani Padişah'ın damadı, Sami Paşazade Necip Beyefendi'nin vekili Sadrazam Tunuslu Hayrettin Paşa,
"Şahitler : Şurayı Devlet Reisi Ali Paşa ve Adliye Nazırı Said Hazretleri'dir.
"Mediha Sultan'ın şahidi : Kayınpederi Sami Paşa ile Kaptan Paşa ve Mabeyin Başkatibi Ali Rıza Paşa Hazretleri'dir.
"Ayrıca Devletlu, inayetlu, Kızlarağası, Haznedar ve Sermusahip ağalar da Mediha Sultan'ın vekili olarak hazır bulunmuşlardır.."
Bu akit töreninden sonra Yıldız Sarayı'nda Padişah yeni evliler onuruna büyük bir ziyafet verdi. Ama sofrada yalnız erkekler hazır bulunuyordu. Saray'ın merasim salonunda at nalı biçiminde büyük bir sofra kurulmuştu. Sadrazam Tunuslu Hayrettin Paşa sofraya başkanlık ediyordu. Serasker Rıza Paşa, bütün nazırlar, Rusya, Avusturya, İspanya, Fransa ve Yunan elçileriyle ; İtalya, İran, Belçika, Almanya elçileri, Cevdet Paşa, elçilik tercümanları ve Babıali'den üst düzey görevliler de yemekte hazır bulunuyorlardı..
Mabeyin-i Hümayun Orkestra takımı da orkestra eserleri çalıyordu.
Yemekten sonra vekillere ve şahitlere üzerlerinde taşlar bulunan tabakalar, enfiye kutuları, saat ve kordonlar verildi.
Bu nikah dolayısıyla Müneccimbaşı Tahir Efendi'ye 4 bin kuruş, Ayasofya Camii şeyhine 3 bin kuruş, Teşrifat memurlarına 7.500 kuruş, Sultanahmet Camii şeyhine 2.500 kuruş hediye edildi..
Saray'dan damada hediye olan nikah bohçasını Sultan Abdülhamid'in analığı Perestu Kadınefendi hazırlamıştı. Bohçanın içinde kol düğmeleri, elmaslı boyunbağı iğnesi, bir altın saat, köstek, iç çamaşırları vardı. Bohça da öyle herhangi bir bohça değildi elbette !.. İncilerle donatılmıştı..
Hediye bohçası Saray'dan Sami Paşa'nın konağına gönderildi. Bohçayı Paşa'nın eşi Sümbülbeha Hanımefendi'ye verdiler. Paşa'nın eşi ilk kez böyle bir incili bohça alıyordu. İçini boşalttıktan sonra bohçayı Saray'a geri yolladı. Oysa bohça da hediyeler arasında yer aldığından, Saray'dan bunu bir yanlışlık olmuştur diye geri gönderdiler. Sümbülbeha Hanımefendi çok utandı..
Düğünden sonra ilk gecelerini Sultan Abdülmecid'in kızlarından Refia Sultan'ın köşkünde geçiren bu gelin ve damat kimdi ?..
Mediha Sultan, Sultan Abdülmecid'in yirminci kızı olarak, 30 Ağustos 1856'da Dolmabahçe Sarayı Harem Dairesinde dünyaya geldi.. Padişah 33 yaşındaydı.. Annesi dördüncü ikbal Gülustu Kadın ise Çerkes idi. Gülustu Kadın 1861 yılı Şubat ayında da, Padişahın kırk ikinci çocuğu olan Mehmed Vahdeddin'i doğurdu. Aynı yılın Haziran ayında Abdülmecid vefat ettiğinde, Gülustu Kadın henüz 21 yaşındaydı.. Zaten o da 24 yaşında koleradan öldü.. Mediha Sultan, Abdülhamid'in üçüncü kadını Verdicenan Kadın'a, Vahdeddin ise Abdülmecid'in beşinci ikbali Şayeste Hanım'a bırakıldı.. Sultan Abdülaziz'in annesi Pertevniyal Sultan böyle istemişti..
Necip Bey ise, Abdurrahman Sami Paşa'nın en küçük erkek çocuğuydu. Paşa, 19. yüzyılda Osmanlı tarihine damgasını vurmuş ünlü vezirlerden biriydi. 18. yüzyılın sonlarında, 1794'de Mora'da dünyaya gelmişti. Paris elçiliğinde görevliyken İstanbul'a çağrılarak Mediha Sultan ile evlendi..
1872 yılında, Ihlamur korusunda, 16 yaşındaki Mediha Sultan ile karşılaşan 18 yaşındaki Necip Bey'in öyküsü böyle başladı. Feriye Sarayından genç sultanlar ve tanıdık bir sima : genç ve yakışıklı bir paşazade.. Mediha Sultan ilk görüşte aşık olmuştu ama gencin bundan haberi yoktu tabii .. Sonra da zaten yurtdışı görevi gelmişti..
Sonra, genç kızın halini gören analığı durumu Valide Sultan'a iletince, o da Padişaha çıtlatınca mesele halloldu..
Bir küçük hatırlatma daha yapalım ; Mediha Sultan daha sonra, 1885 yılında, Ferit Bey ile evlenip onun adının başına "Damat" ekini de takmayı ihmal etmemiştir !..
O da bu sayede paşalığı da kapıp, "Damat Ferit Paşa" adıyla Osmanlı'nın sonunu hazırlayanlar arasında yerini almıştır..

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder