9 Kasım 1922 günü öğleyin, Doğu Ekspresi ile İstanbul'dan kalkan İsmet Paşa heyeti, 12 Kasım Pazar günü saat 22.00'de Lozan'a varınca pek çirkin bir sürpriz ile karşılaşmıştır : Türkiye'ye Lozan'da randevu verip davetiye göndermiş olan devletler Lozan'a gelmemişlerdi !.. 13 Kasım Pazartesi günü açılması gereken Barış Konferansı, Türk tarafına haber verilmeden, son anda 20 Kasım'a ertelenmişti. Ertelemeyi İngiltere istemiş ve öteki devletlere de dayatmıştı. İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon, Türklerle yapılacak barış antlaşması konusunda bir muhtıra hazırlatmış, bunu, Konferans açılmadan önce Fransa ve İtalya'ya kabul ettirmeye, Türklere karşı bir ortak cephe oluşturmaya çalışıyormuş meğer..
İngiliz muhtırası (A) ve (B) diye iki bölümden oluşuyordu. (A) bölümü asıl önemli olan bölümdü :
"Majesteleri Hükumeti bu konularda Müttefiklerinden kesin destek bekliyor. Bu desteği almadan barış müzakerelerine başlayamam" diyordu bu bölümde...
Muhtıranın (A) bölümünde on bir madde vardı. Bu maddeler sırasıyla şunlardı :
1 ) Batı Trakya : Buradaki durum değiştirilmeyecek ve Türklerin plebisit talebi reddedilecektir. (Misak-ı Milli'nin 3. maddesine ve İsmet Paşa'ya verilen Hükumet talimatının 6. maddesine taban tabana zıt..)
2 ) Trakya sınırı : 1915 Eylülünde imzalanan Türk-Bulgar anlaşmasıyla çizilen sınır olacaktır. (Bu maddenin anlamı, Edirne'nin bir mahallesi olan Karaağaç istasyonunu Türkiye dışında bırakmak demekti. Oysa Türkiye 1914 sınırını istiyor, Karaağaç'ı Edirne'nin ayrılmaz parçası sayıyordu. Bu madde İsmet Paşa'ya verilen hükumet talimatının 5. maddesiyle taban tabana zıttır.)
3 ) Boğazlar'ın serbestliği : Bu ilke esasen Müttefikler arasında kabul edilmiş bulunmaktadır. Bunun uygulanması tartışılacaktır. İstanbul Boğazı ile Marmara Denizi askerden arındırılacak ve teftişe hazır olacaktır. (Bu madde, Türkiye'nin egemenliğiyle çatışmakta ; İstanbul'un ve Marmara'nın güvenliğini esas alan Misak-ı Milli'nin 4. maddesine taban taban ters düşmektedir.)
4 ) Kapitülasyonlar : Bazı değişikliklerle Mart kararları korunacaktır. (Yani bazı ufak tefek değişikliklerle kapitülasyonların devam ettirilmesi istenmektedir. Bu talep Misak-ı Milli'nin 6. maddesine de, İsmet Paşa'ya verilen talimatın 8. maddesine de zıttır. Türkiye, kapitülasyonlar yüzünden barış görüşmelerini kesmeye dahi kararlıdır.)
5 ) Ege Adaları : Türkiye bütün bu adaları Müttefiklere bırakacak, bu konuda kararı Müttefikler verecekler. (Gökçeada ve Bozcaada ile birlikte pek çok adayı kapsayan Ege adalarının toptan Müttefiklere terk edilmesi istenmektedir. Bu madde İsmet Paşa'ya verilen ve sınırlarımıza yakın adaların Türkiye'ye katılmasını öngören Hükumet talimatının 4. maddesine ters düşmektedir.)
6 ) Suriye ve Irak sınırları : Mandater devletlerin kabul ettikleri gibi kalacaktır. Bu devletler yerel bazı düzenlemeler yapabilirler. (Bu madde öncelikle Musul Vilayeti ile Hatay'ın Türkiye dışında bırakılması amacı güdüyor. Misak-ı Milli'ye de, Hatay bölgesine özel statü tanınmasına da ters düşmektedir.) 7 ) Suriye, Irak ve Filistin manda toprakları statülerinde hiçbir değişiklik kabul edilmeyecektir. (Misak-ı Milli'nin birinci maddesinde eski Osmanlı toprakları olan Arap ülkelerinde plebisit yapılması öngörülmüştü.)
8) Müttefiklerin mezarlıklarının bulundukları yerlerin mülkiyetinin (Türkiye'den) alınması için Müttefikler ısrar edeceklerdir. (Yani, öncelikle Gelibolu yarımadasından Türkiye'nin Müttefiklere toprak vermesi için ısrar edilecektir. Bu talep Türkiye'nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne ters düşer.)
9 ) Tazminat : Türkiye'den savaş tazminatı istenecek ve tazminatın miktarı Müttefiklerce belirlenecektir. Türkiye'nin Yunanistan'dan tazminat isteği ise reddedilecektir. (Lord Curzon'un iddiasına göre Türkiye, İstiklal Savaşından zaferle çıkmış bir ülke değil ; Dünya Savaşında Müttefiklere yenilmiş bir ülke idi. Türkiye, sanki Lozan'a Mudanya'dan gelmemiş de Mondros'tan gelmişti ; dolayısıyla ağır tazminat ödemeliydi. Türkiye bu iddiayı elbette reddedecekti.)
10 ) Mudanya Mütarekesi tam olarak uygulanacak ve Türkiye'nin bunu çiğnemesine metanetle karşı koyulacaktır. (Burada öncelikle, İstanbul'da Türk sivil yönetimi kurulmasına İngiliz işgal kuvvetlerinin engellemeleri yüzünden çıkan sürtüşmeler kastedilmektedir. Gerçekte Mondros Mütarekesini çiğneyen İngilizler idi ; çünkü mütareke Türk sivil idaresi kurulmasını yasaklamıyordu. Curzon ise İstanbul'da sıkıyönetim ilan ederek Türk sivil idaresini engellemek amacı güdüyor, Fransa ve İtalya'ya da bunu kabul ettirmeye çalışıyordu.)
11 ) İstanbul'un durumu : Türkiye ile yeni barış antlaşması onaylanmadan önce Müttefik askerler İstanbul'dan çekilmeyeceklerdir. (Türkiye, Müttefiklerin İstanbul'u bir an önce boşaltmalarını istiyordu ; Fransa ile İtalya da boşaltmaya yatkın görünüyorlardı. İngiltere ise direnmek istiyordu ve sonuna kadar direnecek gibi görünüyordu. Curzon, barış antlaşmasının imzalanmasına kadar değil, imzalandıktan sonra da onaylanmasına kadar İstanbul'dan çekilmeyeceklerini söylüyordu..)
Kısacası, Lord Curzon'un muhtırası, bizim Misak-ı Milli'nin tam bir negatifi gibiydi. İstanbul'daki İngiliz Yüksek Komiseri Rumbold, "Türkiye bir elinde Misak-ı Milli, diğer elinde kılıçla Lozan'a gidiyor" demişti ; "Sevr Antlaşması ölmüştür, Müttefikler şimdi Misak-ı Milli ile boğuşmak durumundadırlar" demişti. Lord Curzon, yukarıdaki muhtıra ile Lozan'a gidiyordu. Fransa ve İtalya'yı da yanına katmış, iyi kötü bir ortak cephe oluşturmuştu. "Müttefik müttehit cephe".. Müttefikler, Konferans arifesinde bu birliği basına da açıkladılar.
İsmet Paşa'ya gelince : O da Avrupa'da üst üste demeçler vererek "Politikamızın temeli Misak-ı Milli'dir" diyordu ısrarla. Türkiye'nin Misak-ı Millisi ile İngiliz muhtırası Lozan'da kıyasıya çarpışacaktı. Görünen oydu ki, Lozan Konferansında İsmet Paşa'nın işi zor, hem de pek zor olacaktı. Karşısında, Misak-ı Milli ile boğuşmaya ahdetmiş üç büyük devletle onların müttefikleri, irili ufaklı tam yedi düvel vardı...

BİLAL N. ŞİMŞİR'in "Lozan Günlüğü" adlı kitabından alınmıştır..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder