

Hüseyin Hilmi 1880'li yılların başlarında, orta halli bir ailenin çocuğu olarak, İzmir'de doğdu. Doğru dürüst bir eğitim göremese de, sevimliliği ve zekiliği ile kendini çevresinde sevdirdi. Türkçeyi İzmir lehçesiyle konuşan bu iriyarı ve uzun boylu genç, daha çok Rum ve Musevi gençler ve güzel kızlarla arkadaşlık ediyordu. Yirmili yaşlara gelince zaptiye yani "kanun neferi" oldu. Bu, pek sevilmeyen bir işti.. Frenk mahallesinde, Rıhtım'da tur atarken üzerine çevrilen bakışlardan anlıyordu bunu. Arkadaşları da kendisini küçümsediler, dışladılar. Bu yüzden inzibatlık işine pek ısınamadı..
İşte tam bu sıralarda Hilmi, yıllardan beri aileye küskün olan amcasının vefatını haber aldı. Tek varis oydu !.. Vasiyetname çıkmayınca Hilmi bu işin peşine düştü ve mahkemeden veraset ilamını alır almaz amcasının Karşıyaka'daki görkemli köşkünü sattı..
Bu parayı nasıl değerlendirecekti ?.. Şimdi mesele buydu.. Çeşitli olasılıkları enine boyuna düşündükten sonra siyasete atılmaya karar verdi. Bunun bir yolu da gazete çıkarmaktı.
İzmir'de Türkçe gazetelerin en önemlilerinden biri, Bıçakçızade Hakkı (Altınöz) Bey'in haftalık "İzmir" gazetesiydi. Aynı zamanda İzmir İdadisi Edebiyat ve Felsefe öğretmeni olan ve bu gazeteyi 1896'da kuran Hakkı Bey, 1907'de Kosova'ya tayini çıkınca, gazetesini de satışa çıkarmak zorunda kaldı. Hilmi, bu gazeteyi almayı aklına koymuştu. Arkadaşları karşı çıkıp, uyardılar. "Yahu Hilmi," dediler, "Sen deli misin ? Yarın hükumet gazeteyi kapatır, bütün paran yok olur gider, cascavlak ortada kalırsın. Üstelik hapislere bile düşersin."
Hilmi onları dinlemedi. Ertesi gün Hakkı Bey'in karşısındaydı. Başka alıcı da olmadığı için, üç aşağı beş yukarı anlaştılar..
"İzmir", 23 Temmuz 1907'de yenilenmiş olarak yayına başladı..
Hilmi iyi bir ekip kurdu. İzmir'deki en ünlü yazarları yanına aldı. Baha Tevfik, Hamit Suphi, Bezmi Nusret, Sabri Güney, Mahmut Nedim, Ermenaklı Hasan Rüştü, İskeçeli Sıtkı, Salih Keramet, Enis Avni, Ömer Seyfettin..
Kısa süre sonra gazetenin adı "Serbest İzmir"e dönüştü ve kara bile geçti..
Meşrutiyet'in ilanı İzmir'de de bayram şenlikleriyle karşılandı. Hilmi ise artık İstanbul'a taşınarak orada daha büyük bir gazete çıkarmayı aklına koydu ve İzmir'den ayrıldı..
İstanbul, Hilmi için yepyeni bir kentti. İzmir'den sonra buraya hemen alışması kolay olmadı ama o, burada başarılı olmayı aklına koymuştu bir kere..
Gazeteci Hasan Fehmi Bey'in öldürülmesi onu da rejime karşı isyan ettirdi. Bozuklukları gördükçe içinde uyanan başkaldırı duyguları vardı ama ne yapacağını bir türlü kestiremedi..
Hilmi, bu cinayetten önce, 31 Mart Olayı ertesi, 1909 yılı Nisan ayında Romanya'ya gitmişti. 1878 Temmuz'unda bağımsız olan Romanya'da bulunduğu günlerde önemli sosyal olaylar yaşanıyor, amele gösterileri ve grevler oluyordu. Toplum, üretim, emek, sömürü, artı değer, amele sınıfı ve proleterya diktatörlüğü gibi kavramlarla Hilmi ilk kez karşılaşıyordu..
İşçiler yalnız ücretlerin artırılmasını ve çalışma koşullarının düzeltilmesini değil, toplum düzeninin de değiştirilmesini istiyorlardı. Sosyalizm ona ilginç geldi. Dünyada bütün eşitsizliklerin kaldırılması, sömürü düzenine son verilmesi, gelirlerin bölüşülmesi, herkesin emeğine göre hakkını alması Hilmi'ye çok çekici geldi. Kararını verdi, bundan sonra tüm yaşamı boyunca bu ilkelerin gerçekleşmesi için çalışacaktı..
"İştirak" gazetesinin adı böyle doğdu.. İştirak, yani katılım.. Yönetime katılım, ulusal gelire katılım, işverenlerin kazançlarına katılım.. Bu ilkeler halka duyurulmalıydı. Elbette bunu tek başına yapamazdı. O halde kendi gibi düşünenleri çevresine toplamalıydı ve bir parti kurmalıydı : Osmanlı Sosyalist Fırkası..

Uzun hazırlıklardan sonra "İştirak"in ilk sayısı (yukarıda) 26 Şubat 1910 günü çıktı. Gazetenin başlığının altında şu yazı yer alıyordu : "Sosyalizm Efkarının Mürevvicidir" . Yani, sosyalist düşünceleri yayar, sosyalizmin organıdır.. Bu yazının altında da şu yazı okunuyordu : "Milletim Nev'i Beşerdir, Vatanım Ruy-u Zemin". Yani, milletim tüm insanlar, vatanım da yeryüzüdür..
İmtiyaz Sahibi Hüseyin Hilmi, Sorumlu Müdürü Salih Sırrı olarak görünen gazete, 15 günde bir, Perşembeleri yayınlanacaktı.. Fiyatı da 1 Kuruştu..
İlk sayılarından birinde, başlığın altındaki yazının yerinde şu söz yer alacaktı :
"Biri yer biri bakar, kıyamet bundan kopar"..
Yazı kadrosu gittikçe gelişen, Fransız Sosyalist Partisi lideri Jean Jaures ile temasa geçip dışarıya da seslerini duyuran "İştirak", sosyalizmin Osmanlı'daki tek organı durumundaydı..
1 Mayıs İşçi Bayramı'nı da ilk kez onlar duyurdular. Hilmi artık Osmanlı'da sosyalizmin lideri durumundaydı. Ama daha yapacak çok şey vardı. Örneğin Osmanlı Sosyalist Fırkası'nın kurulması..
İşte tam bu hazırlıklar yapılırken, gazeteci Ahmet Samim de öldürüldü !.. Bu olay bütün Osmanlı aydınları gibi, İştirakçi Hilmi'yi de perişan etmişti. Gazete yazarlarından Refik Halid ile baş başa verip bir karara vardılar : Cumartesi günü çıkacak sayıya sadece ölüm haberini koymakla yetinecekler, iki gün sonraki sayı, Ahmet Samim özel sayısı olacaktı..
13 Haziran 1910 Pazartesi günü İştirak'in Ahmet Samim özel sayısı çıktı. Gazete sabahın erken saatlerinde, baskıdan çıkar çıkmaz sokak satıcılarına teslim edildi. Sokaklar, "Yazıyor, cinayeti yazıyor.. Ahmet Samim'in öldürülmesini yazıyor !" sesleriyle çınladı.. Gazete her yerde kapışıldı, yer yerinden oynadı.. Zaptiye Nezareti toplama kararı alıncaya kadar okumayan kalmadı !..
Bekledikleri gibi, Hilmi ve Kıbrıslı Şevket tutuklandı. Bir süre Bekirağa Bölüğünde yatıp, orada da dostlar edindikten sonra salıverildiler..
1 Eylül 1910 tarihli İştirak'in 18. sayısı, Osmanlı Sosyalist Fırkası'nın kurulacağını halka duyurdu.. Bir hafta sonra da parti kuruldu..
Maceralı ve yıpratıcı yıllardan sonra (onlardan da aktarırsam, çok uzayacak),
20 Şubat 1919'da Hilmi, Türkiye Sosyalist Fırkası'nı kurdu. 28 Nisan 1919 günü de "İdrak" gazetesi yayımlandı..Gazetenin sahibi, Hüseyin Hilmi idi !..
İslamiyet'in koşullarına uygun bir İslam sosyalizmini gerçekleştirmek isteyen ama Milli Mücadele içinde hiç yer almayan Hilmi, 15 Kasım 1922 tarihli gazetelerde yine haber oldu. Ama bu defa ölüm haberi ile !.. Bozdoğan Kemeri altında, kamlar içinde cesedi bulunan Hilmi, "şüpheli" bir tetikçi tarafından öldürülmüştü. Bu bir casusluk işi miydi ? O da hiç anlaşılamadı..

1912 yılında, İstanbul Pangaltı'daki İLK "1 Mayıs" kutlaması..
KAYNAKÇA :
REFİK HALİD KARAY, "Bir Ömür Boyunca" ; MÜNİR SÜLEYMAN ÇAPANOĞLU, "Türkiye'de Sosyalist Hareketleri ve Sosyalist Hilmi" ; METE TUNÇAY, "Türkiye'de Sol Akımlar" ; HIFZI TOPUZ, "Özgürlüğe Kurşun".
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder