
Mutlakıyet eğilimlerine sahip olan Sultan Abdülaziz, bu konuda fazla baskın çıkamıyor, Liberal eğilimdeki sadrazamları Ali ve Fuat Paşalar daha ağır basıyorlardı..
Aslında Sultan Aziz, daha 1867'de çıkardığı Kararname-i Ali adı verilen fermanla otoriter yönetim konusunda ileri bir atıyor ve basına ağır sansür uygulamaya başlıyordu. Padişahı bu tür önlemler almaya sevk eden en önemli neden ise 1860'larda ortaya çıkan ve Meşruti Monarşiyi kurmayı amaçlayan Yeni Osmanlıların giderek etkili bir muhalefet oluşturmaya başlamalarıydı..
Yeni Osmanlılar aslında Giuseppe Mazzini adlı İtalyan'ın önderliğinde ortaya çıkan ve Mason Localarında siyasal faaliyette bulunan Jön Avrupa örgütünün etkisinde hareket ediyordu. Nitekim, kısa bir süre sonra Yeni Osmanlılar adı bir tarafa bırakılacak ve Jön Türkler adı kullanılmaya başlanacaktı..
Jön Türklerin fikirlerinin kaynağını İnsan Hakları Beyannamesi'nin esasları teşkil ediyordu. Zaten hürriyetin savunuculuğunu yapagelen Mason örgütleri 18. yüzyıldan itibaren İnsan Hakları Beyannamesinin temel hükümlerinin savunuculuğunu da üstleniyordu. Özgürlük kavramının uluslararası egemenliği tesis etmek amacıyla çaba sarf edegelen Masonlar daha önce zorunlu olarak dinsel taassupla karşı karşıya gelmiş, Papalık makamı tarafından 1738-1751'de mahkum edilmişti. Nu nedenle de Masonluk, kiliselerin hükmiyet ve nüfuzunu kırmaya yöneldiği için giderek bir ihtilal örgütü niteliği almaya başlamış bulunuyordu. Nitekim bu aşamada Masonluk en Liberal yönetime sahip bulunan İngiltere'de rahat faaliyette bulunabiliyor, başta Londra olmak üzere buradaki ticaret kolonilerini oluşturan varlıklı tüccarların ekonomik desteğini kazanıyordu. Tüccarlar Oligarşisinin ekonomik desteği Mason örgütlerinin 1789 ihtilalinde etkin ve belirleyici bir rol oynamasına yol açıyordu.
1789'dan sonra dünyevi yönetimlerin tesis edilmeye başlamasıyla Masonluk, devrimci tavrını bir yana bırakıp yine barışçı yöntemlerine dönüyordu. Buna paralel olarak Masonluk, Mutlakıyetle yönetilen ülkelerde bir "gizli örgüt"
şeklinde faaliyetlerini sürdürüyor, İngiltere gibi özgürlükçü ülkeler arasında ise serbestçe çalışıyordu. Gizli kaldığı ülkeler arasında ise Katolikliğin katı olduğu güney ülkeleri önde geliyordu. Buna bir de Mutlakıyet yönetimlerinin baskıcı tavrı eklenince Masonluk buralarda yeniden hürriyetçi fikirleri savunan devrimci bir tavır içine giriyordu. Bu ülkeler arasında İspanya, Portekiz ve İtalya başta geliyor, hürriyetçi gençler ve yönetimden memnun olmayan subaylar Mason derneklerinde toplanarak örgütleniyorlardı. Diğer taraftan Masonlar, Mutlakıyet karşıtı her ülke, örgüt, kurum ve kişi ile işbirliği yapıyordu. Masonlara en yakın işbirliği yapan siyasal kurumların başında ise Ahrar Fırkaları (Özgürlük Partileri) yer alıyordu. Ayrıca her ülkenin Mason örgütleri de birbiriyle ülkeler arası işbirliği içinde bulunuyordu. Masonlar bu aşamada, hürriyetçi yapıların gerçekleştirebilecekleri en uygun rejim olarak Cumhuriyetçileri görüyorlardı. Zira, Mutlakıyet rejimi altında bulunan ülkeler, ulusal bir karakter yansıtan ırksal yapı taşıyordu. Ademi Merkeziyet yerine merkezi, ulusal bir cumhuriyet, çok daha kolay ve cazip bir uygulama olarak kabul ediliyordu..

Napoléon'un düşüşünden sonra Fransız Masonluğu serbest (hür) bırakılıyor, hatta Ahrar Fırkası Mason örgütünü destekleyerek teşvik ediyordu. Rusya'da Çar Aleksandr Mason Localarının açılışına izin vermiş bulunuyordu.
Avusturya-Macaristan'da Prens Metternich ise her türlü dinsel ve siyasal tüm örgütleri, dolayısıyla Masonluğu yasaklıyordu. Metternich daha sonra İspanya ve İtalya'da meydana gelen ihtilalleri, özellikle de Almanya'daki üniversite cemiyetleri olaylarını bahane ederek Çar Aleksandr'dan Mason derneklerini kapatmalarını talep ediyor, bu talep doğrultusunda Masonluk 1822'de Rusya'da yasaklanıyordu..
Bu aşamada Napoli'de Mutlakıyetin yeniden tesis edilmesi üzerine o zamana kadar ulusal bir nitelik taşıyan Carbonari gizli örgütü, Fransız ihtilalcileri ile temas kuruyor, Masonları bünyesine katıyordu. Bu da karşılıklı etkileşime yol açıyordu.
Örneğin, bir Mason derneğinin kurucuları olan Buchez, Joubert, Bazard, Flottard gibi Fransız Masonları, Napoli'deki örgütü örnek alarak Fransa'da Carbonari örgütünü kuruyor ve Bourbon Hanedanına karşı ulusal kurtuluş savaşı veriyorlardı.. Bu örgüt daha sonra, 1830 devrimini yapan Cumhuriyet Partisi'ni kuran Belçika Masonlarının Üstadı Azamının oluşturduğu Ahrar Fırkası'na dahil oluyordu.
Ancak 1830'dan sonra Almanya, Orta İtalya ve Lehistan'da Fransız Cumhuriyet Partisi taklit edilerek çeşitli partiler kuruluyordu. İtalya'da isyanların sonuçsuz kalmasından ardından Mazzini, düzenli bir devrim hazırlamak ve halk cumhuriyetini kurmak için siyasi bir örgüt oluşturuyor, adını da "Genç İtalya" koyuyordu. Bu örgüt, merkezi yurt dışında bir İtalyan ulusal örgütü iken, kısa zamanda bir Avrupa örgütü halini alıyordu. Böylece "genç İtalya" bir süre sonra "Genç Avrupa" örgütünün bir şubesi oluyordu. Mazzini "Genç İtalya"yı kurarken bütün İtalya'yı bir ülke halinde birleştirmeyi ve "bölünmesi mümkün olmayan bir Cumhuriyet" oluşturmayı amaçlıyordu. Benzerleri (Genç İspanya, Genç Almanya, Genç Lehistan, Genç İsviçre, Genç Fransa vs.) diğer ülkelerde de kurulan bu örgütler "gizli"lik içinde kalıyor, baştaki işbirliği nedeniyle de Carbonari örgüt modelini alıyordu. Keza yine Carbonarilerin gizliliğini korumak amacıyla oluşturdukları yasa ve kurumları da bu modele dahil ediyorlardı..
Üyelerini orta halli, 40 yaşını aşmamış kimselerin oluşturduğu bu "Genç" adlı örgütler Giuseppe Mazzini'nin (ki o da bir Mason idi) idaresi altında, ortak bir grup oluşturuyordu. Mazzini'nin büyük çabalarına karşın "Genç" örgütler birkaç küçük eylemden başka bir sonuç elde edemiyor, 1848'den sonra da "Genç Avrupa" örgütü görünürde dağılıyordu. Fakat bu örgüt Fransa, Almanya, İsviçre ve Lehistan Cumhuriyet örgütleri ile devrimciler için birer merkez oluşturuyor, daha sonra Komünist ve sosyalistlere zemin hazırlayacak olan İştirakiyun Partileri, bu merkezlerde teşekkül ediyordu..

-Opening_of_the_first_parlement.png)
Mustafa Reşit Paşa Avrupa'da meydana gelen tüm olayları yakından izliyor, Paris ve Londra Elçilikleri zamanında fiilen bu akımlara dahil oluyordu. Kendisi de bir Mason olan Mustafa Reşit Paşa bu dönemde Masonların savunduğu "özgürlükçü fikirleri" kaynağında, yani Londra'da izliyor, bu fikirlerin ancak bir Anglosakson Meşruti Monarşi sistemi içinde gerçekleştirilebileceğine inanıyordu. Ayrıca özgürlükçü fikirleri, Osmanlı toplum yapısı ile İngiltere'nin toplum yapısındaki benzerlikler de pekiştiriyordu..
Mustafa Reşit Paşa'nın, Sultan Abdülmecit üzerinde etkisini kullanarak elde ettiği Gülhane Hattı Hümayununun gerektirdiği kısmen özgür ortamın, Abdülaziz tarafından mutlak bir otorite ile ezilmeye kalkışılması, Tanzimat'ın getirdiği yenilikleri bile yetersiz bulan ve Meşruti Monarşiyi kurmak amacıyla muhalefet yapan Yeni Osmanlıları harekete geçiriyordu. Bu hareket ise kaynağını, Fransa'da kurulmuş olan ve Fransız Carbonarisi de denen Genç Fransa örgütünden alıyordu. Ancak Genç Osmanlıların bu dönemdeki temel sosyal ve ekonomik görüşlerini, şahıs özgürlüğüne dayalı bireycilik oluşturuyordu. Nitekim bu görüşler daha sonra önde gelen Jön Türklerden Prens Sabahattin tarafından kişisel girişimcilik ve yerinden yönetim başlığıyla formüle edilecek, böylece Anglosakson Liberalizminin Türkiye versiyonu oluşturulacaktı.

(MURAT ÇULCU'nun "Marjinal Tarih Tezleri" adlı kitabından derlenmiştir)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder