

İsmet Paşa ve beraberindekiler, trenle, dokuz ssat kadar süren bir gece yolculuğundan sonra, 15 Kasım 1922 Çarşamba sabahı saat 6.35'te Paris'in Lyon garına vardılar. Türkiye'nin Paris Mümessilliği personeli ve bazı Türk vatandaşları tarafından karşılandılar.
Gazetecilerin fotoğraf çekmelerine izin verildi. Paşa'ya ve yanındakilere Crillon Oteli'nde yer ayırtılmıştı.
Oradan Mümessilliğe gidildi. Villejuste (bugünkü adı Paul Valery) sokağının 33 numarasındaki Mümessillik binası, eski Osmanlı Büyükelçiliği binasıydı. Ankara Hükumeti Mümessilliği buraya 15 gün önce (Saltanatın kaldırılması üzerine) yerleşmişti. Sevr Antlaşması'nın imzalanmasından Osmanlı Hariciye Teşkilatının ilgasına kadar binada Osmanlı Hükumeti Murahhaslığı kalmıştı. Bir yıl önce Paris'teki Ankara Mümessilliği de Mustafa Kemal Paşa'nın emriyle aynı binaya yerleştirilmek istenmiş, fakat bu istek o zaman İstanbul Hükumeti tarafından reddedilmişti. Ancak Büyük Zaferden ve Osmanlı Hariciyesinin kaldırılmasından sonra, Osmanlı Murahhası Mehmet Nabi Bey binanın anahtarlarını Ankara Hükumeti Mümessili Ahmet Ferit (Tek) Bey'e (aşağıda solda) teslim etmişti. Şimdi İsmet Paşa bu binada ziyaretleri kabul ediyordu. Gazeteciler de bu binada Paşa'nın poz poz resimlerini çekmişlerdi.
Paris'te İsmet Paşa'yı ilk gören ve ziyaret boyunca yanından ayrılmayan Dr. Nihat Reşat (Belger) Bey (aşağıda sağda) oldu. Ölüm yatağında Atatürk'ün başucunda bulunan Doktor Nihat Reşat Bey, Kurtuluş Savaşı yıllarında Paris'teydi. Savaş yıllarındaki tedavi hizmetleri dolayısıyla Fransızların güvenini, takdirini kazanmıştı. Savaş yıllarında Ankara'nın adeta yarı resmi temsilcisi gibi çalışmıştı. Kendisine çeşitli özel görevler de verilmişti. Büyük Zaferden hemen sonra, Mudanya Mütarekesi arifesinde de özel görevle Londra'ya yollanmıştı. İngiliz devlet adamları, siyasi partiler ileri gelenleri ile görüşmeler yapmıştı. Resmi sıfatı yoktu ; ama kendisine Ankara Hükumetinin Londra Temsilcisi gözüyle bakanlar vardı.
İsmet Paşa, Dr. Nihat Reşat Bey'den, İngiliz politikası hakkında bilgiler aldı ; Paris'te onu, Ferit Bey ile birlikte yanında bulundurdu..

Dr. Nihat Reşat Bey'den sonra, 15 Kasım sabahı M. Franklin-Bouillon da İsmet Paşa'yı ziyaret etti. TBMM Hükumeti ile Fransa arasında Ankara Antlaşması'nı imzalamış olan M.Franklin-Bouillon, Kurtuluş Savaşında Türk-Fransız yakınlaşmasının başlıca mimarlarındandı. Büyük Zaferden sonra da savaşın durdurulmasında arabuluculuk göreviyle, İzmir'e, Başkumandan Mustafa Kemal Paşa'ya gönderilmişti. Mustafa Kemal Paşa'yı, İsmet Paşa'yı yakından tanımış, onlarla dostluk kurmuştu. Bu kişisel dostluk devam ediyordu. Ama Fransa Hükumeti, şimdi Türkiye'den uzaklaşıyor, İngiltere ile birlikte Ankara'ya karşı cephe almaya başlıyordu. Tam Barış Konferansı arifesinde Fransa Hükumetinin tutum değiştirmesi, çok önem taşıyordu. Konferansta Türkiye, Fransız sempatisine güvenebilecek miydi, yoksa Müttefiklerin birleşik cephesiyle mi karşılaşacaktı ? İsmet Paşa, M.Franklin-Bouillon'dan da Fransa'nın son tutumu konusunda bilgi almıştı.
15 Kasım günlü Fransız akşam gazetelerinde İsmet Paşa'nın Paris'e geldiği haberi ve ilk demeci çıktı. Aynı gün İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon da Paris'e bir muhtıra yollamıştı. Özel kuryeyle ve ivedilikle Fransız Hükumetine yetiştirilen bu muhtıra, adeta Türkiye Başdelegesinin ziyaretini dengeliyor ve nötralize ediyordu..
Türkiye ile İngiltere, Fransa üzerine oynuyorlardı. Her iki taraf, Fransa'yı kazanmaya çalışıyordu. Paris'e, Türkiye Dışişleri Bakanının kendisi, İngiltere Dışişlerinin de muhtırası aynı gün gelmişti. Ardından Lord Curzon'un kendisi de Paris'e yetişecekti. Barış Konferansında Fransa, kimin yanında, kimin karşısında yer alacaktı ? O günlerde en önemli konulardan biri buydu : Gazeteler Türk Başdelegesinin gelişiyle İngiliz muhtırası haberlerini aynı sütunlarda, hatta aynı başlık altında veriyorlardı. "La France" adlı akşam gazetesinin başlığı, "İsmet Paşa Paris'te - Lord Curzon müttefiklere bir muhtıra yolladı" şeklinde idi. Gazetede Paşa'nın şu demeci yer alıyordu :
"Lozan'da Müttefiklerin bir çeşit ültimatomu ile karşılaşacaksak ve bazı haklı milli emellerimizi müzakere edip tanıtamayacaksak bizi (buraya) getirmeye lüzum yoktu..
"Ankara Hükumeti, mutlak bağımsız bir Türkiye kurmak istiyor : Himayesiz ve özellikle kapitülasyonsuz..
"Bulgaristan, Sırbistan, Çekoslovakya gibi, biz de neden tam bağımsız bir devlet olmayalım ? Komşularımızda yabancılar, yerli kanunlara uyarak, serbestçe ticaret yapabiliyorlar. Türkiye'de neden başka türlü olması isteniyor ?..
"Boğazlar konusunda hiçbir ciddi güçlük yoktur. Şu şartla ki, saldırı halinde İstanbul'u etkin biçimde savunabilecek durumda olalım.
"Adil bir barış yapmak kolaydır. Yeter ki, Türkiye'nin büyük bir siyasi evrim geçirdiği ve bundan böyle kendi kaderine hakim olmak kararında olduğu gerçeği kabul edilsin.."

BİLAL N. ŞİMŞİR'in "Lozan Günlüğü" adlı kitabından alıntıdır..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder