
Muzaffer Gökman, kitaplara adanmış koca bir hayatın adıdır. Beyazıt Devlet Kütüphanesi'nin "Kedili Kütüphane" olarak anılmasına son veren, kütüphanede çalışan memurların kitap götürüp getirmek yerine, okurlara kitap öneren bir birikime sahip olmalarını sağlayan Muzaffer Gökman'dır...
Evet, İstanbul'un en gözde meydanlarından birinde yer alan Beyazıt Kütüphanesi, yaklaşık altmış yıl öncesinde bir kedi hastanesinden farksızdı !..
İsmail Saip Sencer'in müdür olduğu dönemde kütüphanenin durumunu, hocası Muzaffer Gökman'ın anısına bir kitap hazırlama duyarlılığını gösteren Remzi Kırık'tan okuyoruz :
"Kütüphanede kedi sayısının 150'ye yaklaştığı olurdu. Çoğu hastalıklı olan bu kedilere Merhum Saip Efendi büyük bir şefkat gösterir, görevlilerden müdürün gözüne girmek isteyenler de, göstermelik de olsa bu ilgiye katılırlardı.. Saip Efendi elini devamlı kevgire daldırıp avuç avuç ciğeri, okuma salonuna, okuma masalarına, okuyucu sandalyelerine fırlatıyordu. Yüzlerce kedi bir savaş halinde bu dağılan ciğerlere saldırıyorlardı.."
Sorun sadece kediler olsa iyi !.. Kütüphanenin gece bekçisi müdür yardımcısıyla bilek güreşi yapmakta, soba üzerindeki kazanda personelin çamaşırları kaynamakta, müdürün odasındaki sobanın üstünde palamut balığının pişirildiği, evi istimlak edilen bir personelin odalarından birine ailesiyle yerleştiği ve en korkuncu da, sahte doktorluk yapan bir memurun hasta muayene ettiği bir kütüphane !!!...
İşte sizlere çok değil, altmış yıl öncesinin Türkiye'sinden bir kütüphane manzarası !!.. Hem de İstanbul'un göbeğinde, kapısı Beyazıt Meydanına açılan bir kütüphanenin görüntüsü !..
Unutmadan ; kedileri sevmemek, onları doyurmamak hiç olur mu ?.. Ama şüphesiz ki bunun yeri bir kütüphanenin okuma salonu olmamalıdır.

Muzaffer Gökman, Beyazıt Devlet Kütüphanesi'ni bir pislik yuvası olmaktan kurtarıp, aydınlanma yuvasına dönüştürmüştür. Hem de bu başarıyı son derece zor koşullarda, kütüphaneciliğin bir meslek olarak görülmediği yıllarda sağlamıştır. Gökman, 1943 yılında, devlet dairelerinde tozlanmaya mahkum edilen eski dosyaları toplamış ve onları keserek ülkemizdeki ilk fiş kutusunu yapmıştır. Yüzyıllar öncesinde bir kayaya yazılan sözden vazgeçtim, bu bilginin değerini, heyecanını unutan bir toplumda kitap sevgisinden söz edilemez..
29 Mart 1950 tarihi kitap dünyasında çok önemlidir. O gün, Muzaffer Gökman ve çalışma arkadaşlarının bir eseri olarak 40.000 kitaplık bir koleksiyon Beyazıt Devlet Kütüphanesinde kitapseverlere sunulmuştur. Ne var ki, bu güzel çalışmayı insanlara sunmanın sevinci bir haberle yasa dönüşür.. Aynı gün, İTÜ hocalarından Prof. Dr. Feyyaz Gürsan sınıfta kalan bir öğrencisinin saldırısı sonucu hayatını kaybeder !..
Ülkemizde bir çocuk kütüphanesi de yine ilk kez, Muzaffer Gökman'ın emeğiyle 24 Nisan 1952 tarihinde, Beyazıt Kütüphanesinin çatısı altında açılmıştır.
1960'lı yıllara gelindiğinde kütüphane kitaplara dar gelir, doğal olarak.. Binanın hemen yanında olan eski "Dişçi Okulu"nu kütüphaneye katmak isteyen Muzaffer Gökman, 18 Mart 1965 tarihli bir yazı alır, İstanbul Belediyesi'nden : "Bahis konusu sahanın turist ve cenaze arabaları için otopark yeri olarak ayrılması mecburiyeti düşünülmüş ve hazırlanan plan gerekli tasdik mercilerinden geçerek yürürlüğe girmiştir."
Kırk yıl öncesinde, cenaze arabalarına park yeri açmanın kütüphane kurmaktan çok daha önemli olduğu nir ülkede kitapların, şiirlerin yasaklanması şaşırtmıyor beni. Böyle bir ülkede elbette Muzaffer Gökman gibi gerçek kahramanların, kütüphanecilerin değil, katillerin, çetelerin, eli silahlı korkaklar sürüsünün öyküleri televizyon dizisi yapılacaktır !.
Muzaffer Gökman, kendisinden önce kütüphanede iki yıl müdürlük yapan Selim Nüzhet Gerçek'in rafta devrilmiş iki kitabı görmedi diye kendisine nasıl bağırdığını anlattı durdu yıllarca :"Sen kütüphaneci olamazsın !.."
Tüm kütüphanecilere selam olsun, sevgi olsun, saygı olsun.. Onları anımsamak için "Kütüphanecilik Haftası"nı beklemek gerekmiyor..
UYGARLIK SÜRMEKTE OLAN BİR MİMARİ YAPIDIR, TUĞLALARI KİTAPTAN OLAN...

SUNAY AKIN'ın "Tuncay Terzihanesi" adlı kitabından alınmıştır..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder