

Dumlupınar büyük meydan muharebesine yol açan 29 Ağustos gecesi durumunu, Başkumandan Gazi Mustafa Kemal, hem de tam bu savaşların geçtiği Dumlupınar'da, 30 Ağustos 1924'de (yukarıda) şöyle anlatmıştır :
"29-30 ağustos gecesi, sabaha karşı, Garp Cephesi Harekat Şubesi Müdürü Tevfik (Bıyıklıoğlu) Bey her zamanki gibi o saate kadar çeşitli karargahlardan gelen raporlara göre, harita üzerinde tespit ve işaret ettiği genel durumu Cephe Komutanı İsmet Paşa'ya göstermiş ve o da, derhal Paşa'ya göster emri ile Tevfik Bey'i yanıma göndermişti. Afyonkarahisar belediye dairesinde, bana tahsis edilen odada yatmaktaydım. Beni uyandıran Tevfik Bey'in gösterdiği haritaya baktım. Haritada gördüğüm şey şu idi ki, ordularımız düşmanın önemli kuvvetlerini kuzeyden, güneyden ve batıdan çevirmeye uygun bir vaziyet almış bulunuyorlardı. Şu halde düşündüğümüz ve azami neticeyi sağlayacağını ümit ettiğimiz durum gerçekleşiyordu.
"Derhal Fevzi ve İsmet Paşaları çağırınız, dedim. Üçümüz toplandık. Durumu bir kere daha görüştük ve kesinlikle karara vardık ki, Türk'ün gerçek kurtuluş güneşi, 30 Ağustos sabahı ufuktan, bütün şaşaasıyla doğacaktır. Bu karara göre ordulara, saat 6.30'da yeni bir emir ve talimat yazıldı. Fakat durum o kadar önemli, o kadar sürat ve şiddet istiyordu ki, bu yazılı emirle yetinmek ihtiyata uygun olmazdı. Onun için Fevzi Paşa Hazretlerinden Altıntaş ve güneyinden süvari kolordumuzun yanına bizzat giderek, düşüncelerimize göre hareketi düzenlemelerini rica ettim. IV. Kolordu ile de, hedef tuttuğumuz düşman büyük kuvvetlerini güneyden takip eden I. Ordu karargahına bizzat ben gidecektim. İsmet Paşa'nın karargahta kalıp, genel durumu yönetmesini uygun gördüm.."


Gazi Mustafa Kemal,30 Ağustos gününe ait izlenimlerini de şöyle anlatmıştır :
"Efendiler, tıpkı bugün gibi, 1922 ağustosunun 30. günü, saat 14'te, şimdi hep beraber bulunduğumuz bu tepeye (Zafer Tepesi) gelmiştim. Üzerinde bulunduğumuz bu sırtta, kahraman II. Fırkamız, şu karşıdaki tepelerde muharebeye mecbur edilen düşman asli kuvvetlerine taarruz için yayılarak ilerliyordu. Şu gördüğünüz Çal köyü alevler içindeydi. Düşman kuvvetlerini tamamıyla sarmak ve düşmanın inatla savunduğu tepelere süngü hücumları ile girerek kesin sonuç almak gerekiyordu. II. Fırkanın kahraman kumandanı Derviş Bey (Paşa) bizzat ileriye atılarak bütün gücüyle düşman mevzilerine ilerliyordu. Kolordu Kumandanı Kemalettin Sami Paşa, güneyden ve batıdan saldırttığı bütün fırkalarına yeniden yeniye, hareketlerini hızlandırmak ve şiddetlendirmek için emirler gönderiyordu. II. Ordunun 16. ve 61. Tümenleri de sarma çemberini daraltıyorlardı. Süvari Kolordumuzun daha batıdan düşmanın arkasını kesmek üzere olduğu haberini bana bir süvari subayı getirdi..
"Arkadaşlar, saatler ilerledikçe gözlerimin önünde gelişen manzara şuydu : Düşman Başkumandanının, şu karşıdaki tepede, son gayretiyle çırpındığını görür gibiydim... Bütün düşman mevzilerinde büyük bir heyecan vardı. Artık toplarının ve mitralyözlerinin ateşlerinde, sanki öldürücü bir hassa kalmamıştı. Bu ovanın kuzeyinden ve güneyinden birbirlerini takip eden avcı hatlarımızın, guruba yaklaşan güneşin son ışıklarıyla parlayan süngüleri her an daha ileride görülüyordu. Düşman mevzilerini saran bir daire üstünde mevzi almış olan bataryalarımızın fasılasız ve amansız ateşleri düşman mevzilerini, içinde barınılmaz bir cehennem haline getiriyordu. Güneş batıya yaklaştıkça, ateşli, kanlı, ölümlü bir kıyametin kopmak üzere bulunduğu bütün ruhlarda hissediliyordu.."
31 Ağustos sabahı düşman, muharebe meydanını, artık muzaffer ordunun silahlarına terk etmişti..

ŞEVKET SÜREYYA AYDEMİR'in "Tek Adam" adlı eserinin 2. cildinden alıntı yapılmıştır..

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder