

Falih Rıfkı Atay, Batış Yılları adlı eserinde şöyle anlatır :
"Tanin'e yakın olduğu için tanıdıklarımızla Nur-ı Osmaniye'deki İkbal Kıraathanesinde toplanırdık. Kıraathane, mahalle kahvesinin kibarcası demektir. Altı kol yerine kara taş tahtalı ve tebeşirli pokeri, büyükçe ise bilardosu da vardır. En yaşlılarımız Hasan Saka ve Halil Nihat idi. İttihat ve Terakki'nin genel merkezine hemen hemen bitişik olduğumuz için 1908 Temmuzundan beri yalnız adlarını duyduğumuz ihtilalcilerle tanışma yollarını kolayca buldum.
Merkez binasının kapısından içeri girmek hayli dolambaçlıydı. Belli bir protokol izleniyordu. Önce Doktor Nazım (aşağıda solda ) ve Doktor Bahaeddin Şakir'i (aşağıda ortada) tanıdım. Pek sade ve samimi fakat bugünkü tipte partiliden çok farklı, Makedonya komitecilerini andırır adamlardı. İçerideki gençler arasında sık sık sözleri geçen iki 'adsız' vardı : Büyük Efendi ve Küçük Efendi.. Büyük Efendi'nin Talat Bey, Küçük Efendi'nin de İstanbul sorumlu katibi Kemal Bey olduğunu biraz sonra öğrenmiştim. İstanbul teşkilatı, esnaflar, hamallar, halk takımı Kara Kemal (aşağıda en sağda) denen Küçük Efendi'ye bağlıydı. Uzun saçlı, nargilesi elinden düşmeyen, sevimli bir adamdı. Türkleri 'piyasaya sürmek', yani tüccar yapmak görevini o eline almıştır. Birinci Dünya Savaşı'nda kendisi 10 kuruş kazanmadan birkaç milyoner de yaratmıştır. Eski fedailer arasından !.. Ama biz, fikir ve sanat gençliği ile asıl ilgilenenler Ziya Gökalp ve Küçük Talat idi. Küçük Talat Yeni Mecmua'yı çıkarmıştır. Mütareke günlerinde de bana devretmişti.
Doktor Nazım sonradan Mustafa Kemal'e suikast suçundan idam edilmiştir. Kara Kemal yakalanmamak için intihar etmişti. Bahaeddin Şakir, büyük Ermeni davasının düzenleyicisi olmakla tanınmıştır ve Avrupa'daki Ermenilerce öldürülmüştür.


Hayli daha sonra, yine Birinci Dünya Savaşı'nda IV.Ordu Komutanı Cemal Paşa'nın Beyrut'ta açmak istediği okulu idare etmek üzere İstanbul'dan Halide Edip Hanım'ı Suriye'ye götürüyordum. İstasyonlarda uzun uzun dururduk. Birinci Doğu illerinden dönmekte olan Bahaeddin Şakir'i gördüm. Halide Edip Hanım'ın trende olduğunu öğrenince görüşmek istedi. Kompartımanına götürdüm. İndikten sonra, 'Bu kadınla pek konuşmayınız, karakteriniz bozulur' dedi. Halide Edip Hanım ise büsbütün öfkeliydi : 'Beni bir katille tanıştırdığınız için size teessüf ederim' diyordu.
Halide Edip Hanım her türlü şiddetin, hele kanlı olanlarının aleyhinde idi. Öldürülen Ermenilerin yetimlerini kurtarmak için Suriye'de çalışanların başında idi.
İttihat ve Terakki birbirine alabildiğine aykırı iki takım. Batılı partici veya Makedonyalı komiteci takımı olmaktan sonuna kadar kurtulamamıştır.
İki takımın da ortaklaşa vasfı faziletli ve namuslu olmak, vatan fedaileri olmaktı. Muhalifleri arasında belki birçok meselelerde onlardan haklı olanlar çıkmıştır. Ama bu vasıfları, hiçbir zaman, o vakit İttihatçılığın temsil ettiği ilericilik ve milliyetçiliğe, daha sonra Atatürkçülüğün temsil ettiği ilericilik ve milliyetçiliğe karşı koyanlarda bulamazsınız. Nasıl İttihatçılar iki takım olmaktan kurtulamamışsa, Türk politika hayatı da ileri ve geri idealist yahut demagog veya oportünist iki parti olmaktan kurtulamamıştır.
Ben İttihatçıların bir silkinme hali geçirdiklerini Genel Merkez'de Ziya Gökalp'in odasında pek az konuşan kendisinden ve bilhassa onunla konuşmaya gelen İttihatçı fikir adamlarından öğrendim.
Artık varları yokları ile Türklüğün kurtuluşu üzerine eğilmek, elde kalan vatanı bir milli yurt olarak yoğurmak ve kurtarmak zamanı geldiğini görmüşlerdi.
Eskiden millet deyince Rumeli Türklüğünü anlardık. Millet sınırı belki Bursa ve Eskişehir'e doğru uzanırdı. Anadolu bize bir 'bütün' duygusunu vermezdi. Bölge lehçeleri birbirleriyle anlaşamayacak kadar farklıydılar. Konyalı, Trabzonlu ve Bitlisli birbirleriyle, Üsküplü, Manastırlı ve Selanikli Türkler gibi yoğrulup kaynaşamazdı. Anadolu, İstanbul'dan adam süreceğimiz veya Arnavutluk'ta, Yemen'de yeniden on binlerce adam öldürmemiz gerektiği zaman hatıra gelirdi.. Araplar da yerlerinden oynadıklarına göre, Türklüğün son sınırı artık Anadolu idi !.."

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder