Fransız savaş gemisi "Suffren"in (yukarıda) kaptan köşkünde Amiral Guépratte (yukarıda solda), gözünü Çanakkale sırtlarındaki siperlerden ayırmadan emir subayına seslenir : "Bana yüzbaşıyı çağırın.."
Çağın en modern silahları ve makineleriyle donatılmış gemideki askerler güverteden saydıkları, üstlerine dönük 2.000 civarında top namlusunun yarısından fazlasının soba borusu olduğunu bilemezler tabii !.. Yine de Çanakkale Boğazı'nı geçeceklerine emindirler..
Amiral, arkasındaki topuk selamının sesiyle döner.. Çağırdığı yüzbaşıya şöyle bir bakar ve yüzünü tekrar Çanakkale sırtlarına çevirirken, ona boğazın mayınlardan temizlenmesi görevini verir..
Nusrat (aşağıda solda) mayın gemisinin yerine getirdiği görev, tarihin en büyük başarılarından biridir. Ancak, 18 Mart günü, boğazı geçmek için hareket eden işgal gemileri, denizcilik tarihinin hepsi de birbirinden zeki onlarca amiralin komutasında, nasıl oldu da göz göre göre mayınların üstüne gittiler ?..
Sunay Akın, "Geyikli Park" adlı son kitabında bu soruyu sorduktan sonra ; gözlerden kaçmış bir ayrıntıyı anlatıyor..
Birinci Dünya Savaşı'nın Çanakkale Boğazı'na dayanacağı anlaşıldığı zaman, bir Türk gemisi Edremit'e gönderilir. Görevi denize düşen bir uçak enkazını çıkartmaktır.. Enkaz, İstanbul'dan Kahire'ye gitmek için havalanan, fakat Edremit'e düşen ve büyük şans eseri içinden sağ çıkmayı başaran Salim Bey'in uçağına aittir.. Adı da 1890'de batan bir geminin adı ile aynıdır :Ertuğrul !.. (yukarıda sağda)
Harbiye Nezareti, keşif uçaklarının önemini bildiğinden, onarılması için bu uçağın enkazının bir an önce İstanbul'a getirilmesini emreder.
Bu arada, Üsteğmen Cemal Bey, İstanbul Yeşilköy'de bir eğitim uçuşundan döndüğünde, Harbiye Nazırı Enver Paşa tarafından çağrıldığını öğrenir ve koşarak yanına gider. Paşa, kendisini bir yabancı subayla beklemektedir. Eliyle yanındaki subayı işaret ederek konuşur : "Bu genç, müttefikimiz Almanya'nın en iyi savaş pilotu Dr. von Baumers'tir. Bize geldi. Hemen Çanakkale'ye gideceksiniz. Sen rasıt (gözlemci) olarak vazife göreceksiniz.."
Cemal Bey rasıt değil, pilot olduğunu, Alman pilota rasıt arkadaşlarından birinin eşlik etmesi durumunda daha faydalı olunacağını söyleyince, Enver Paşa son noktayı koyar : "Alman havacı senin uçuşunu beğendi, beraber uçmak istiyor.."
Uçak İstanbul'da onarılır ve sökülerek tekrar bir gemiye yüklenir, Çanakkale'ye gönderilir. Bu gemide Cemal Bey'den başka Alman pilot, tercüman Musevi Blum, uçağın söküm ve montajını yapan Ermeni vatandaş Vahran Efendi de vardır. Arkadaşları onu Mehmet diye çağırmaktadırlar.. Çanakkale'de Alman pilot piyanosu bile olan bir eve yerleştirilirken, ekibin geri kalanları çadırda kalırlar..
Uçağın montajı ve deneme uçuşları sırasında Alman pilot von Beumer ortalarda görünmez ; daha sonra da ortalardan kaybolur !..
Bir gün, İstanbul'dan Alman'ın tutuklanması için bir emir gelince işin aslı anlaşılır. Kendisini von Beumer olarak tanıtan kişi, onun evraklarını çalan şoförüdür !..
Yanda ve üstte fotoğrafları görülen, yazıya konu olan uçak ile ilgili biraz bilgi verelim..
25 Temmuz 1909'da Louis Bleriot kendi uçağı olan Bleriot-XI ile Manş uçuşunu gerçekleştirince dikkatleri üstünde toplamıştır. Önce Fransa ve İtalya silahlı kuvvetlerinde, 1912 yılında da Britanya ve Osmanlı İmparatorluklarında kullanılmaya başlanmıştır.. "Ertuğrul" uçağı gibi iki kişilik Bleriot-XI-2 tipinden üç adet alınmıştır..
Çanakkale'de hastane çadırının yanındaki bir çadırda monte edilir uçak ve Piliot Cemal Efendi, 3 Mart 1915 günü sabahı boğazın suları üstünde bir keşif uçuşuna çıkar.. Bu, aynı zamanda, tarihi bir uçuştur. Çünkü Üsteğmen Cemal boğazı dikkatle taradığında, Türk mayın hatlarından bir iz bulamaz !.. Düşmanın, kısa bir süre önce Nusrat gemisinin döşediği mayınları temizlediği ortaya çıkar.. Bu olay, aynı zamanda, düşmanın Boğaz'ı geçme niyetini de açıkça ortaya çıkartmıştır..
8 Mart gecesi, İngiliz karakol gemisinin kötü hava şartları nedeniyle yerini terk etmesini fırsat bilen Nusrat, aynı yere 20 mayın daha döşer..
Solda "Bouvet", sağda "Suffren".. Çanakkale Muharebelerinde.. Bouvet batmıştır..
Fransız Amiral Guépratte, yüzbaşının imzaladığı, sudaki mayınların temizlendiğini belirten rapora güvenerek, 18 Mart günü, İşgal güçleri donanmasının en önünde bulunan gemisi Suffren'in Çanakkale Boğazı'na girmesi emrini verir..
Aynı günün akşamı ise, Suffren'in toplantı salonunda bir savaş mahkemesi kurulmuştur. Bu mahkeme yüzbaşıyı yargılar. Oysa Amiral yüzbaşıya boğazı mayınlardan görevini verirken, İstanbul'a vardıklarında binbaşı rütbesine terfi edeceğini de müjdelemiştir. Dahası, nişanlısını Fransa'dan getirtecek ve başarısının en büyük mükafatı olarak İstanbul'da yüzbaşıya bir de düğün yapacaktır !..
Tüm bu vaatler, 18 Mart günü, bazı işgal gemileriyle birlikte Çanakkale Boğazı'nın dibini boylarken, mahkeme de kararını açıklar : "Yüzbaşının, Suffren amiral gemisinin grandi direğine asılarak idamına oy birliğiyle karar verilmiştir" Ertesi sabah Amiral Guépratte, öz oğlu Yüzbaşı Guépratte'yi gemisinin direğine astırır !..
Uzun yıllar sonra, Paris'teki "Hainler Mezarlığı"nda bir kabir açılır. Askeri Mahkeme yüzbaşının Çanakkale'de görevini yaptığına, suçsuz olduğuna ve Hainler Mezarlığı'ndan alınarak Savaş Anıtı'na törenle defnedilmesine karar vermiştir !.. Fransız bayrağı ve bir kahramanlık madalyasıyla birlikte !...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder