
1920 yılında radyonun etkisi görülünce birkaç yıl içinde yüzlerce radyo istasyonu faaliyete geçti. Radyo satışları da giderek arttı. Radyo artık sadece Amerika'da değil, Avrupa'da da tam bir kitle iletişim aracı olma özelliğini kazandı.
Telsiz alanındaki gelişmelere, Türk mühendisleri de ilgi duydular. Nitekim, "Tevhid-i Efkar" gazetesinin 20 Mart 1923 tarihli sayısında, "Şehrimizde Telsiz Telefon Tecrübeleri" başlıklı haberde şöyle yazıyordu :
"Darülmuallimin muallimlerimizden (erkek öğretmen okulu öğretmenlerinden) Rüştü (Uzel) Bey, bir aydan beri İstanbul halkına dahi, Avrupa ve Amerika'da birdenbire fevkalade teemmül eden (gelişen) telsiz telefon hakkında bir fikir verebilmek için tecrübeler yapmaktadır. Dün Darülmuallim'in konferans salonundan bir nutuk, ney ile çalınan bir zeybek şarkısı terennünamı, Darülfünun'dan vazıh (açık, net) bir surette dinlenebilmiştir.."
O yıllarda bilim adamlarımızın teknolojik gelişmeleri bu kadar yakından izleyebilmeleri de ayrıca kayda değerdir..

Resmi kayıtlara göre Türkiye'de ilk radyo yayını 6 Mayıs 1927'de başladı. Dünyadaki teknolojik gelişmeyi bu kadar kısa süre içinde yakalayabilmek, o günlerin radyo yayıncılarının çılgınlığıydı bir bakıma. Çılgınlıktı, çünkü yayına başladıkları gün kendi anonslarını sadece kendileri duyabiliyorlardı. İlk radyo spikerlerinden Eşref Şefik Atabey, kendine özgü yorumu ile, o günü şöyle anlatır :
"..Açılışı ben okuyacağım. Kağıttan boyuna ezberliyorum. Saat dokuzdu galiba, başladım. Birden kapı açıldı ardına kadar. Genel Müdür Sedat Nuri Bey içeri girdi. 'Yahu ne gayret !' dedi, 'Sesin çıkmıyor.' Verici ile stüdyo arasında kablo bozulmuş. Kablo Eyüp Sultan mezarlığının altından geçiyor, cesetleri bile yiyen kurtlar, böcekler kabloları yemiştir, dediler. Gazi'ye haber gönderdik, yayın bir gün aksıyor, diye. Hemen toparlandık. Yağmurlu bir gecede Mesut Cemil, Neyzen Tevfik, Ruşen Kam kalktık gidiyoruz. Postanenin dibinden yayın yapacağız. Hemen oracıkta ince saz başladı. I-ıh, hiçbir haber yok. O zaman, rahmetli Neyzen Tevfik, 'Yahu' dedi, 'bizim neyin sesi tizdir, bir de onu deneyelim.' Bir de o taksim geçti, onunki de vız geçti !.. Ve ertesi gün daireye döndüğümüzde, umumi katiplikten bir azar telgrafı aldık.."
Bir ülkede ilk kez radyo yayını yapılması, haber değeri yüksek, oldukça önemli bir olaydır. Böyle olmasına karşın bu olayın, gazetelerde hak ettiği ilgiyi görmemiş olması ilginçtir. "Telsiz" dergisinde yer alan bir yazıda, bu konuda aynen şöyle denilmektedir :
"İtiraf etmek gerekir ki, gazetelerimiz telsizle hiç ilgilenmediler. Osmaniye İstasyonu'nun yayına başlamasından bile Kadıköy sebze hali veya tramvay şirketinin yeni arabaları kadar bahsetmediler.."
İstanbul'da yayınlar süredursun, yaklaşık bir yıl sonra, 5 Mayıs 1928'de Ankara'da Sağlık Sokak'taki iki katlı bir binadan yayın başladı..

Aslında radyo konusunda ilk ciddi girişimler, 1925 yılında başlamıştı. İlk olarak, o zamana kadar olmayan bir yasa, "Telsiz Tesisi Hakkında Kanun" çıkarıldı. 1926 yılında, hükumetin direktifiyle Türk Telsiz Telefon Anonim Şirketi (TTTAŞ) adı altında özel bir şirket kurulmuş ve radyo yayını yapma hakkı on yıl süreyle bu şirkete verilmiştir. Yani ilk radyo yayınlarını yapan, özel sektördür..
Kuruluşu 6 Ocak 1926 günü İsmet (İnönü) Bey hükumeti tarafından onaylanan şirket sözleşmesinde kurucular olarak şu isimler vardı : İş Bankası adına Genel Müdürü Celal (Bayar) Bey, Anadolu Ajansı adına Genel Müdürü Mahmut (Soydan) Bey, Gümüşhane Milletvekili Cemal Hüsnü (Taray) Bey ve tüccar mühendis Sedat Nuri (İleri) Bey..
İlk yayın için vericiler hazırdı. Şirket kurulmuş, anlaşma imzalanmıştı. Artık yayın başlayabilirdi. Ancak bunun için bir stüdyo gerekiyordu. İstanbul'da Sirkeci'deki Büyük Postane'nin üst katı bu iş için elverişli bir hale getirildi, ve yayın başladı...
"Allo allo, muhterem samiin (dinleyiciler). Burası İstanbul telsiz telefonu.. 1200 metre tul-u mevç (dalga boyu), 250 kilosikl.. Bugünkü tecrübe neşriyatımıza (deneme yayınımıza) başlıyoruz."
Yayın içeriğinde haberler, "Anadolu Ajansı Haberleri" adı altında veriliyordu. Çünkü radyo haberlerini hazırlayanlar, 1927'den TRT Haber Merkezi'nin kurulduğu 1965'e kadar, tam 38 yıl, tek kaynak olarak Anadolu Ajansı'nı kullandılar.
Bu nedenle de aşağı yukarı 80 yıldır haberler yerine "Ajans" denilmektedir...
Bu ilk açılış döneminde, siyasal yanı ağır basan yayınların ilginç örneklerine de rastlanır. İstanbul Radyosu, 1927 Temmuzunda, İstanbul'a ilk kez gelen Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın karşılanmasını naklen verdi ve halk temsilcileri önünde yaptığı konuşmayı mikrofondan yayınladı. Ayrıca yine Gazi'nin 1 Kasım 1928'de BMM açılış konuşması da İstanbul Radyosu tarafından yayınlanarak Beyazıt ve Kadıköy meydanlarına yerleştirilen hoparlörlerle halka dinletildi..
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, radyonun yayına geçtiği 1927 yılından vefatına kadar olan on bir yıl boyunca, bu araçtan neden diğer yabancı liderler gibi yararlanmamıştır ? Görülüyor ki radyonun kurulmasından haberi vardı ve hararetle teşvik etmişti.
Değerli yazar Şevket Süreyya Aydemir, "Tek Adam" adlı kitabında, "Atatürk İnkılabı denilen hareketi, halk içinde yayacak, savunacak ve teşkilatlandıracak önderlerin olmaması ve önder bir partinin kurulamamış ve görevlendirilememiş olması, sanıyorum ki, Cumhuriyet'ten sonraki rejimin, ileride de, sebepleri kolay anlatılamayacak bir muamması olarak kalacaktır" diyerek önemli bir konuya değinmiştir.
Gerçekten de bu yapılsa ve matbuat yanında radyo bu amaçla kullanılsaydı, Onun eseri daha yaygınlaştırılmış olacaktı. Çünkü bu metodu 1930'lu yıllarda Almanya'da Nasyonal Sosyalist Parti yöneticileri büyük bir beceriyle yapmışlar, radyoyu müthiş bir propaganda aracı olarak kullanmışlardı..

KAYNAKLAR :
CEM PEKMAN,"İstanbul Radyosu - Anılar Yaşantılar" ;
UYGUR KOCABAŞOĞLU, "Şirket Telsizinden Devlet Radyosuna" ;
AYSEL AZİZ, "Radyo Yayıncılığı" ;
YUSUF DEVRAN, "Radyo ve Televizyonun Türk Siyasi Hayatındaki Yeri" ;
ZEKİ SÖZER, "Halkın Sesinden İktidarın Borazanına"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder