
Rusya Futbol Federasyonu, 1917 Ekim Devrimi'nin ardından 1912 yılından beri üyesi olduğu FİFA'da artık temsil edilmemekteydi. Ne de olsa Batı ülkeleri Sovyet devletini dahi tanımıyordu. Sovyet Rusya, kendisine uygulanan bu futbol ambargosunun ardından kendi birliğini oluşturmuş ve Temmuz 1921'de Kızıl Spor Enternasyonali'ni kurmuştu. Dünya çapındaki kamplaşma futbola da yansımıştı. Böyle bir ortamda FİFA, kendi üyesi ülkelere Sovyetler Birliği ile maç yapmasını yasaklamıştı..
31 Temmuz 1922 tarihinde "Futbol Encümeni" adıyla kurulan ve 23 Nisan 1923 günü yapılan toplantıda "Futbol Heyet-i Müttehidesi" adını alan Türk Futbol Federasyonu ise derhal FİFA'ya başvurmuş ve bu başvuru 21 Mayıs 1923'de kabul edilmişti. Bu kararla, Türkiye Futbol Federasyonu FİFA'nın 26. üyesi olmuştu...
SSCB'nin spor alanında da yalnız kaldığı, uluslararası hiçbir maç yapamadığı bu dönemde dostluk elini Türkiye uzatacaktır. Türk Futbol Federasyonu, SSCB ile resmi bir maç yapmak için FİFA'ya başvurur. Başvuruda, "Rus futbolunun son zamanlardaki olağanüstü başarılarından dolayı Sovyet takımıyla karşılaşılmasına izin verilmesi," talep edilir. Ayrıca, SSCB'ye de resmi bir davet yollanır..
FİFA'dan gelen cevap olumludur. SSCB Beden Eğitimi Yüksek Konseyi teklifi değerlendirmek üzere özel bir toplantı yapar ve teklif kabul edilir. Türkiye'de işçi takımları yoktur, milli takım bulunmaktadır. O zaman Sovyet futbolunun gelişimi için onlarla maç yapılmalıdır.. Ayrıca bu toplantıda yıllarca değişmeyecek olan Sovyet milli takımının formasına da karar verilir : Kırmızı tişört, beyaz şort..
Maçın tarihi 16 Kasım 1924 olarak belirlenir. SSCB ev sahipliği yapacaktır. Devrimden sonra ilk kez başka bir ülkenin milli takımı Rusya'ya gelecektir. Zaten Devrimden önce de sadece Macaristan, İsveç ve Norveç milli takımları Rusya'da bulunmuştur.
12 yıl sürecek Türk-Sovyet futbol diplomasisinin ilk adımları böyle atılır. SSCB'nin 1946'da FİFA'ya alınmasına kadar geçen süreçte, tek uluslararası rakibi Türkiye olacaktır..Ancak bu maçlardan ilk ikisi haricindekilerin hiçbiri FİFA istatistiklerine girmeyecektir !..
Maçın oynanacağının kesinleşmesiyle Sovyet basınında Türk milli takımına olan ilgi de artacaktır. Türk futbolundan övgüyle söz edilir, hatta bazen abartıya varan ifadeler kullanılır. Dönemin meşhur futbolcularından Aleksey Trotskiy, Odesa'da yayımlanan "Veçernie Novosti" gazetesine verdiği demeçte, Türk takımının dünyanın en iyi takımlarından biri olduğunu, 1924 Paris Olimpiyatlarında tek yenilgisini az farkla, şampiyonada 2. olan Çekoslovakya'dan aldığını ifade eder. Oysa Türk takımı olimpiyatlarda zaten tek maç yapmıştır. "Az farklı" alınan yenilgi de
5-2'dir !.. (altta sağda)
Kasım ayı başlarında Türk milli takımı Moskova'ya varır. Yoğun kar yağışı vardır.. geleceğin milli futbolcusu, 18 yaşındaki Petroviç Starostin, anılarında Kızıl Meydan yakınlarında gördüğü Türk sporcuları şöyle anlatır :
"Onları Ohotnıy Ryad'da et, but, balık, yeşillik, turşu satan tezgahların arasında görmüştüm. Başlarında kırmızı feslerle esmer tenli, siyah saçlı bu insanlar, fondaki alışveriş yapan ve tezgahtarlarla pazarlık eden kalabalığın uğultusunda ayrıca egzotik gözüküyordu. Şaşkın Moskovalıların 'Türkler, Türkler' diye bağırışları duyuluyordu.."
Futbolcular arasında Andrey Starostin'in dikkatini, gazetedeki fotoğraflarından ve kendine has büyük burnundan tanıdığı, Türk milli takımının kaptanı Nihat çekmiştir. Türk milli takımı, 7 Kasım'da kutlanan Ekim Devrimi'nin yıldönümü törenlerine de katılır. Kızıl Meydan'daki geçit töreninde Türk futbolcular, protokolde en üst düzeyde yabancı ülkelerin büyükelçilerinin locasına alınır. Hatta bu kalabalık sporcu grubu, diplomatlar arasında rahatsızlığa yol açar..
Türk milli talımı ilk olarak hazırlık maçlarına çıkar. 6 Kasım'da -4 derecede Moskova ikinci karmasıyla oynanan maçı Türkiye 3-1 kazanır. Yanık tenli güneylilerin kısacık şort ve incecik tişörtler içinde, iliklere işleyen rüzgardan korunmak için boyunlarına beyaz atkılar takarak sahada koşturmaları seyircileri bir hayli güldürür..
9 Kasım'da Moskova birinci karmasıyla yapılan maçı ise 2-0 Ruslar kazanır.
Ve maç günü gelip çatmıştır. 16 Kasım 1924 tarihinde Voroskiy Stadı'nda 15 bin kişilik bir seyirci kitlesi yerlerini almıştır.. Kıpırdayacak yer yoktur adeta.. Fakat bu arada hava sıcaklığı daha da düşmüş, saha neredeyse buz tutmuştur. Maç kamera ile de takip edilir. Kameraman tripodu ve kamerasıyla kalenin üstüne çıkmış, maç boyunca oradan çekim yapmıştır. Birkaç kez topun çarpmasıyla düşme tehlikesi geçiren kameraman, maçın Türk hakemi Hamdi Emin (Çap) Bey'i oldukça kızdırmıştır !..
Saat 15:30'da takımlar sahaya çıkar. Türk milli takımının üzerinde klasik ay-yıldızlı forma vardır. Soğuktan korunmak için, ancak maçın ortalarında çıkartacakları atkı ve eldiven de takmışlardır. Sovyet milli takımı dört ayrı şehrin futbolcularından oluşmaktadır : Moskova, Leningrad, Harkov ve Orehovo-Zuyevo.. Takım kaptanı Mihail Butusov'dur (altta sağda) . İngiliz teknik adamın çalıştırdığı Türkiye'nin kaptanı ise Nihat'tır.. Türk hakemin sahada şortla yer alması Sovyet sporcularını ve izleyicilerini şaşırtan başka bir olay olmuştur. Devrim öncesi yıllardan 1920'lerin sonuna kadar Rus hakemler dilediği kıyafetle maç yönetebilmektedir. Rugan ayakkabı, kolalı gömlek ve papyonla ya da yağışlı havalarda, pardösüyle maç idare edeni bile olmuştur !.
İşte alışılmadık bir şekilde şortla sahaya çıkan Türk hakem Hamdi Emin Bey'in başlama düdüğü 15:45'te çalar. Bu düdük, SSCB milli takımının resmi kuruluşunu da ilan etmektedir. 16 Kasım 1924 tarihi, SSCB milli takımının doğum günü olarak kabul edilecektir..
14. dakikada ev sahibi takımın kaptanı Butusov, on metreden vurduğu bir şutla SSCB'nin futbol tarihindeki ilk golünü atar. Aynı oyuncu 25. dakikada bir gol daha atar. Türkiye ikinci yarıya hızlı başlar, 25 dakika içinde 12 köşe vuruşu kullanır ama bir türlü gol gelmez. 76. dakikada Şpakovskiy'in golü gelir ve maç 3-0 yenilgimizle biter..


Krasnıy Sport gazetesi maçı şöyle değerlendirmiştir :
"Yüksek kaliteli yabancı takımlarla karşılaşmak bizim için çok faydalı. Bu tür her karşılaşma, müthiş bir ajitasyon aracına dönüşüyor, tekniğin geliştirilmesinde muazzam itici bir rol oynuyor. 15.000 seyirci !.. Bu, rakamların ve olguların dilidir ! Bu, futbola ilginin gerçek bir göstergesidir. Şimdilik sadece futbola, ama bizim görevimiz, futbola olan ilgiyi en geniş anlamda beden eğitimine çevirmektir.."
Türk milli takımı, dönüş yolunda Odesa'da şehir karmasıyla, planlanmamış bir maç da yapar. Lehimize verilen penaltı kararının ardından Odesalı kalecinin kaleyi boşaltmasıyla maçın tek golü gelir. Kalecinin bu tavrı, kimine göre hakemi protesto etmek içindir, kimine göre ise ev sahibi takımın misafirlere bir hediyesidir...
http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/177213/16-kasim-1924-sovyetler-birligi-turkiye-maci
(MEHMET PERİNÇEK'in, "Türk-Rus Diplomasisinden Gizli Sayfalar" adlı kitabından derlenmiştir..)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder