

Konstantinopolis / Bizans'ın fethi ile daha ciddi bir boyut alan Müslüman ve Osmanlı-Türk gücünün varlığı Hristiyan Batı dünyasının genel olarak bilincine yerleşti. 1529 yılında, Kanuni Sultan Süleyman'ın komutasındaki ilk Viyana kuşatması da bu kanaati destekledi..
1683-1699 arasındaki Büyük Türk Savaşları diye adlandırılan mücadele sırasında, Berlin tarafındaki Habsburgların Brandenburg Birlikleri, öncelikle Osmanlı'nın elinde olan bölgelerde bazı savaş esirleri edinmiştir. Sonraları Prusya Kraliçesi Sophie Charlotte'un sarayında (üstte) hizmet veren Hasan ve Ali bu esirlerden ünlü olanlarıdır..
Osmanlı Sultanı II. Mustafa, ilk resmi diplomatik misyon görevlisi Mektupçu Azmi Said Efendi'yi I. Friedrich'in tahta çıkışını tebrik etmek için Berlin'e gönderdiğinde ; Brandenburg-Prusya güçleri Kutsal Roma Germen İmparatorluğu'nun üstünde egemenlik iddiasıyla çekişme içindeydiler.
Prinz Eugen komutasındaki Avusturya birliklerinin, bu savaşta hayatını kaybedecek olan Sadrazam Nişancı Mehmed Paşa komutasındaki Osmanlı birliklerini yenilgiye uğratması sonrasında Prusya Kralı I. Freidrich Wilhelm ilk defa iki güç arasında bakanlık düzeyinde gizli diplomatik ilişkilerin başlatılmasını sağladı. Hristiyan Avrupa'da hala Konstantinopolis olarak adlandırılan İstanbul'dan Sultan III. Ahmed'in hediyesi olarak Prusya Kralı I. Friedrich Wilhelm'e (altta solda) gönderilen soylu bir at Berlin'de hayranlık uyandırdı.
Yine aynı dönemlerde Kurland Dükü'nün elindeki savaş esiri Türklerden yirmisini serbest bırakmasının akabinde, Prusya Kralı I. Friedrich Wilhelm Prusya ordusu için savaşmak üzere bu en seçkin askerlerden oluşan bir birlik kurdu ve bu Türkler için Potsdam Garnizonu'nda bir mescit düzenlendi.
I. Wilhelm otoritesi altındaki uyruklarının doğru şekilde ibadet edebilmelerine önem vermesine rağmen, haftalık dinlenme ve ibadet gününü Cuma gününden Pazar gününe çekmiştir. Kralın önemli kararnamelerinden biri de Alman toprakları üzerinde ilk İslami cemaatin kuruluşuyla ilgili ön koşulları belirten kararnamesidir..


Prusya'nın yükselişi ve bunun doğurduğu Habsburg hanedanlığı ile rekabet ortamı II. Friedrich'i (1740-1786) (üstte sağda) o zamana kadar çok dikkate alınmamış güney doğudaki bu süper devlete (Osmanlı) daha çok önem vermeye sürükledi. Zaten tahta çıkışından çok kısa bir süre sonra da Osmanlı Padişahı I. Mahmud ile diplomatik ilişkileri yeniden başlattı. Silezya'nın Prusya tarafından ilhakı sonrası, II. Friedrich Yedi Yıl Savaşları (1730-1754) için bir Prusya-Osmanlı ittifakı kurarak Rusya ve Avusturya-Macaristan'a karşı bir güney cephesi oluşturmak istedı.
1755 yılında İstanbul'a tayin edilen ilk Alman Elçisi Rexin, III. Mustafa'nın tahtta olduğu 1757-1774 döneminde, savunma ittifakının yerine iki devlet arasında bir Dostluk ve Ticaret Antlaşması (1761) için çaba harcamıştır. İlber Ortaylı, "Osmanlı Diplomasisi ve Dışişleri Örgütü" adlı kitabında ; bu erken dönemde Osmanlı ile imzalanan antlaşmaların, "Sultanın nezaketi ile tanıdığı imtiyazlara" dayanan türde antlaşmalar olduğunu yazar.

Osmanlı Sultanı, 1763 yılında Ahmed Resmi Efendi'yi, kaybı büyük olabilecek bir Rus savaşını (olası bir Prusya-Rusya yakınlaşmasından çekinerek) dengelemek üzere, kurulacak bir askeri ittifak müzakereleri için Berlin'e yolladığında (yukarıdaki resim), böyle bir ittifak için çok istekli davranmayan bu sefer II. Friedrich oldu. Şatafatlı bir maiyet ile Osmanlı'nın tarihteki ilk Prusya Elçisi olarak Berlin'e gelen Ahmed Resmi Efendi, beş buçuk ay sonra bir şey elde edemeden geri döndü. Askeri bir ittifak hedefine ise iki ülkenin taht sahiplerinin ardılları olan Sultan III. Selim (1789-1807) ve Kral II. Friedrich Wilhelm (1786-1797) yaklaşacak, 1790 yılında, Osmanlı-Prusya Saldırı ve Savunma İttifakı üzerinde sözleşecek, nitekim Friedrich von Diez ittifak içindeki kesin görev paylaşımı üstünde görüşmek üzere İstanbul'a gönderilecektir. Buna karşılık 1791 yılında Osmanlı'nın ikinci Berlin Elçisi Ahmed Azmi Efendi Berlin'e vardı. Ahmed Azmi Efendi'yi ise, göreve geldiği tarihi izleyen yıllarda Berlin'de vefat eden Giritli Ali Aziz Efendi izlemiştir. Ve de onun ölümü üzerine Prusya Devleti tarafından ortaya koyulan davranış Türk-Alman ilişkileri içinde bir dönüm noktası oluşturmuştur..
III. Friedrich Wilhelm'in emriyle düzenlenen, farklı diplomatik temsilcilerin de katıldığı cenaze töreninde İslami kurallara uyulduktan sonra Giritli Ali Aziz Efendi'nin naaşı Prusya Krallığının Berlin Tempelhof arazisinde tahsis ettiği bir Müslüman mezarlığına defnedildi. Merhuma karşı son görevin yerine getirildiği defin töreni ve alışılmamış egzotik kıyafetler içindeki tören kafilesi, saygının İslami bir ifadesini Berlin halkına ilk kez tasvir etmiştir.
Ali Aziz Efendi'den sonra yine bir başka Osmanlı diplomatik temsilcisi olan Mehmed Esad Efendi 1804'deki ölümünün ardından Ali Aziz Efendi'nin yanına defnedilmiş, ancak bu iki elçinin yattığı mezarlık bir süre sonra unutulmuş ve kaybolmuştur.

1836 yılında yeniden keşfedilen mezarlığa büyükelçileri şereflendirecek bir taş anıt ilave edilmiş ve sonraki üç Osmanlı diplomatik heyeti üyesi de vefatlarının ardından yine bu mezarlığa defnedilmişlerdir. 1866 yılında bu arazide yapılmasına karar verilen yeni kışla binası inşası nedeniyle, naaşlar Sultanın da rızası alınarak garnizon mezarlığının yanında bulunan ve bugün Nekölln sınırları içindeki Columbiadamm Mezarlığı'na (yukarıdaki fotoğraf) nakledildiler.
Bu mezarlıkta naaşların nakillerinden önce Özgürlük Savaşı'nda (1812-1815) hayatlarını kaybeden Müslümanlar yatmaktaydı. Osmanlıca bir yazıtın bulunduğu görkemli bir girişten kolayca ulaşılabilen çitlerle çevrili bu arazide, bugün üstünde buraya nakledilen beş kişinin adlarının yazdığı ve hilal motifleriyle taçlandırılmış bir sütun da bulunmaktadır. Naaşların nakilleri ile Türk Mezarlığı olarak tanına bu yer, aynı zamanda Alman topraklarındaki ilk Müslüman mezarlığıdır..
1960'lı yıllara kadar farklı kökenlerden insanların gömüldüğü mezarlığın Osmanlı İmparatorluğu'ndaki mülkiyeti sonradan Türkiye Cumhuriyeti'ne geçmiştir...

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder