Osmanlı coğrafya tarihi ve Piri Reis'in 1513 yılı haritası... Piri Reis'in coğrafi eseri, özellikle bazı Türk ve yabancı yazarlar tarafından haritanın 1929'da keşfi sonrasında iddia edildiğinin tersine, herhangi bir "Osmanlı haritacılık geleneği"nin ne başlangıcı ne de parçasıdır..
Yaptığı iki cihan haritasını sunduğu Sultan I. Selim ve "muhteşem" lakabıyla dünya tarihine geçmiş olan Sultan I. Süleyman bu haritalara herhangi bir özel değer vermedikleri gibi, Piri Reis yaşamını 80 küsur yaşında Sultan I. Süleyman'ın bir idam fermanı ile yitirmiştir..
Kendisinden sonra El Muhit ve Mirat-ül Memalik yazarı Seydi Ali Reis ve Atlas sahibi Macar asıllı Ali Macar Reis gibi bazı haritacılar, gene Seydi Ali Reis, Ali Ekber Hatai ve Evliya Çelebi gibi seyahatname yazarları ve Tarih-i Hindi Garbi yazarı gibi coğrafya tarihçileri türünden bireyler ve Katip Çelebi'nin hemen tamamen Batı'ya dayanarak ; ancak onu da tamamen anlayamadan yapabildikleri gelmiş olmasına rağmen bahse değer herhangi bir coğrafya geleneği geliştirememiş olan Osmanlı Devleti, 1770 yılında Rus Baltık donanmasının kendilerine taarruz maksadıyla yola çıktığını haber veren Fransız Elçisi Kont St. Priest'e, Akdeniz kapalı bir deniz olduğu için herhangi bir tehlikenin mevcut olmadığı cevabını verebilecek kadar cehaletin pençesine düşmüştür.. Hatta Rus donanması Akdeniz'e vardıktan sonra, Babıali, Venedik baylosunu çağırarak, Ruslar için Adriyatik'e açılan özel bir kanal kazıldığını ve ancak bu suretle Rus donanmasının Baltık'tan Akdeniz'e ulaşabildiğini, dolayısı ile Osmanlı İmparatorluğu'nun Venedik Cumhuriyeti'ne eseflerini bildirmişti !..
Bu inanılmaz cehalet, en azından 18. yüzyılın son çeyreğinde sarayda Piri Reis'in haritasının ve onunla beraber her türlü akılcı coğrafya kavramının tamamen unutulmuş olduğunu gösterir..

Piri Reis'in kendisinin ve eserlerinin gördüğü muameleden ve genelde Osmanlı bilim ve coğrafya tarihinin incelenmesinden ortaya şu çıkmaktadır : Piri Reis, amcası Kemal Reis'in himayesinde önce korsanlık, sonra Osmanlı denizciliği yaparken, kendi ilgisi sonucu önce coğrafyaya, özellikle kartografyaya merak salmış, bilhassa amcasının eline düşen bir Kristof Kolomb haritasının ateşlediği bir heyecanla da iki tane dünya haritası yapmış, bir de portulan (kılavuz) kitabı yazmıştır. Bu eserlerin hiçbiri (tabii ki Bahriye'nin Osmanlı kıyılarını içeren kesimleri dışında) bağımsız bir Osmanlı araştırmasına dayanmadığı gibi, Piri Reis'in herhangi bir Osmanlı devlet politikası sonucu oluşturulmuş bir arşivden de yararlanma şansı, eldeki belgelerin gösterdiği kadarıyla, olmamıştı.. Kendi kendini yetiştirmiş ve büyük ölçüde malzemesini de tesadüflerin yardımıyla kendi toparlamış olan bu heyecanlı coğrafyacı, padişah emriyle katledildikten sonra eserleri büyük ölçüde unutulmuş, herhangi bir Osmanlı coğrafyasının oluşmasına hiçbir katkı yapmamıştır..

Piri Reis'in zamanındaki portulan / kılavuz kitaplarından gerek bilgi ve gerekse de yazarın özgünlüğü açısından üstün olan kitabı "Kitab-ı Bahriye"nin ise kaynaklarını, hemen tamamen Avrupalı denizcilerin eserleri ve Piri Reis'in kendi ve içinde bulunduğu Osmanlı denizcilik aleminden derleyebildikleri oluşturmuştur..
Soucek, 1992 yılında yayımlanan kitabında, Piri Reis'in kendi yaşamı süresinde veya ondan hemen önce İbni Macit ve Süleyman al Mahri tarafından Kızıl Deniz ve Hint Okyanusu için kaleme alınmış olan portulan kitapları gibi İslami coğrafya eserlerinden dahi haberdar olmadığını göstermiştir.
Bütün bunlardan ortaya çıkan, Piri Reis'in ilk cihan haritasının kaybolmuş olan 2/3'lük kısmının, zamanının coğrafya bilgisi ve harita tekniği açısından olağanüstü bir belge olamayacağıdır. Eldeki 1/3'lük kısım da zaten bu tahmini doğrulamaktadır..
Piri Reis'in haritasının elde kalan kesiminin en önemli tarafı ise haritanın devrine göre ne herhangi bir orijinalite taşıması ne de yeni bir tekniği temsil etmesidir. Harita, 1929 yılında Prof. Deismann tarafından Topkapı Sarayı'nın entelektüel enkazı arasında keşfedilince, Deismann bunu meslektaşı ve Piri Reis uzmanı olan ve 1926-1927 yıllarında "Kitab-ı Bahriye"nin ilk şeklinin bir baskısını ve eksik bir tercümesini yayınlamış bulunan Paul Kahle'ye göstermiş, Kahle de derhal bu haritanın Kristof Kolomb'un elde hiçbir nüshası kalmamış olan ilk haritalarından birini içerdiğini fark etmiştir.
Piri Reis Haritası'nı dünya kartografya tarihinde eşsiz yapan tek özellik işte bu Kolomb bağlantısıdır..
Gerçekten, Piri Reis kendisi haritanın üzerindeki en uzun metin içinde bu bağlantının kaynağı hakkında bilgi vermiştir..
"İşbu kenarlara Antilya kıyıları derler. Arap tarihinin 896 yılında bulunmuştur. Amma şöyle rivayet ederler kim Cinevizden bir kafir adına Kolonbo derler imiş, bu yerleri ol bulmuştur.. Merhum Gazi Kemal'in (amcası Kemal Reis) İspanyalı bir kulu vardı. Mezbur kul Kolonbo ile üç defa ol diyara vardım deyu merhum Kemal Reis'e hikaye edip eydür.. Mezbur hartide olan bu kenarlar ve cezireler kim vardır, Kolonbo'nun hartisinden yazılmıştır.."


Prof. Dr. A. M. CELAL ŞENGÖR, "Bilgiyle Sohbet" adlı doyurucu kitabının 159-164 nolu sayfalarında, kitabından derlediğim bu konu ile ilgili kaynaklarını uzun uzun yazmış..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder