

İlkçağda Anaksimandros ve belki de çağdaşı Perekides gibi yazarlarla başlayan nesir kitap yazma alışkanlığı sonucu gelişen gelenek ve Peisistratos'un kurduğu yayıncılık geleneği birleşerek Yunanlılardan önce hiçbir toplumda görülmemiş bir okuma-yazma ve kitap üretme geleneği başlattı. Böylece sayıları hızla artan kitaplar, belki de ilk kez Asurbanipal'in farkına varmış olduğu bir sorun, daha doğrusu bir ihtiyaç ortaya çıkardı :
Bu kitapların içerdiği ve bir insan hafızasının saklamasına imkan olmayan bilgi nasıl depolanacak ve insanların kullanımına en etkili bir şekilde nasıl sunulacaktı ?..
Bunun cevabı büyük bir kütüphane kurmak ve onu tüm araştırıcıların kullanımına açmaktı. MÖ 3. yüzyıl başlarında kurulan muhteşem İskenderiye Kütüphanesi ve onun yanında yer alan araştırma kurumu Museion (İlham Evi) bu ihtiyacı karşılamak maksadıyla meydana getirilmişlerdir..
İskenderiye Kütüphanesi'nin insanlığın entelektüel tarihinde ve kültürel gelişmesinde eşsiz bir yeri vardır. Büyük İskender'in (MÖ 356-323) imparatorluğunun, kendisinin ölümünü takiben ordu komutanları arasında paylaşılmasından sonra Ptolemaios'un payına Mısır düşmüştü. Burada, Ptolemaios Krallığı'nın kuruluşunun hemen başlarında ya I. Ptolemaios (Soter) (aşağıda solda) veya II. Ptolemaios (Filadelfus) (aşağıda sağda) dev bir kütüphane ve araştırma kurumu (Museion) kurdu. Bu kurum, krallığın başkenti olan İskenderiye'de idi..

Daha ilkçağda kütüphanenin şöhreti destansı boyutlara ulaşmıştı. İlkçağ dünyasının hemen tüm eserlerinin burada toplandığı rivayet edilir. Araştırma kurumunda çalışan bilginler, en eski metinlerden başlayarak tüm kitapların eleştirel yayınlarını yaptılar ve bu suretle metin eleştirisi geleneğini başlattılar. (Baskının olmadığı toplumlarda, kitaplar elden ele kopyalandığı için, yanlışlar sürekli birikiyordu. Metin eleştirisinin amacı, ilk yazarın elinden metnin nasıl çıktığını saptamaktır.)
Sonra, günün birinde bu dev kütüphane bir felaket sonucu tahrip oldu. Karanlık çağların, bu kütüphanenin ve Bergama'daki gibi daha küçük benzerlerinin ortadan kalkmasıyla başladığı söylenir..
Gelgelelim, tarih araştırmaları, durumun geleneğin bizlere bildirdiği gibi olmadığını ortaya koyuyor. Columbia Üniversitesi klasikler ve tarih profesörü Roger S. Bagnall, Amerika Felsefe Derneği'nin dergisi "Proceedings"in Aralık/2002 sayısında yayınladığı "İskenderiye : Rüyaların Kütüphanesi" başlıklı yazısında ; İskenderiye Kütüphanesi'nin dilden dile dolaşan ihtişamda olmasının imkansızlığını savunuyor.. Kütüphanenin kitap stokunun 700 bin ruloyu (o zaman daha ciltli kitap yoktu) bulduğunu iddia edenler bile olmuş...
Kütüphanenin rulo zenginliğini dile getiren rakamlar genellikle 400 bin ile 200 bin arasında değişiyor. Ancak, şöhretli bir tarihçi eski Yunan'da üretilmiş eserlerin bize ancak kırkta birinin ulaştığını tahmin etmişti. Bu da toplam eser miktarının 10 ile 15 bin rulo arasında olmasını gerektiriyor. Diyelim ki bunun on katı bir yanılgı payımız olsun. Gene de İskenderiye Kütüphanesi'nin geleneklerin bildirdiği kitap sayılarına ulaşamıyoruz..
Kütüphanenin Sezar'ın MÖ 48'de sevgilisi ve müttefiki VII. Kleopatra ile birlikte İskenderiye Limanında, Kral XIII. Ptolemaios ve Kraliçe IV. Arsinoe karşısında yaptığı deniz savaşı esnasında kazayla yandığı söylenir. Başkaları ise kütüphanenin tahribi suçunu cahil Hristiyan papazlarına yükler. İslam'ın ikinci halifesi Hz. Ömer'in bile kütüphaneyi imha ettirdiğini iddia edenler olmuştur.

Bu yıkımın, insanlık tarihinin en büyük felaketi olduğu yaygın bir kanıdır. Ancak Prof. Bagnall, kütüphanenin tek bir saldırıyla, hatta birkaç saldırı veya kaza ile yok olmuş olması ihtimalini zayıf buluyor ve bu tezlere karşı İskenderiye'nin nemli ikliminde papirüs rulolarının bir veya iki yüzyıldan çok yaşamasının mümkün olmadığı tezini ileri sürüyor. Kütüphaneyi ayakta tutabilmek için çok büyük bir kopyacılar personeline ihtiyaç olduğunu, papirüs rulolarının sürekli yenilenmesi gerektiğini söylüyor. Roma imparatorluk idaresinin kütüphaneye ihtiyaç duyulan miktarda personel temin ettiğinin veya yeni kitaplar alınması için bütçe ayırdığının hiçbir verisi yok elde. Bagnall'ın vardığı sonuç, İskenderiye Kütüphanesi'ni ihmalin ortadan kaldırdığı.. Yani İyonya Aydınlanmasını Roma'nın yaşatamadığı..
Giderek fakirleşen, barbar akınları ve göçleri altında giderek çöken Roma, kütüphaneleri ve araştırma kurumlarını ihmal etti. Halk giderek entelektüel faaliyetten uzaklaştı ve sonunda koca Roma barbar kabilelerinin darbeleri altında ve Hristiyanlığın yalancı cennetinde yok oldu gitti. Avrupa, Ortaçağda bir cahiller cehennemi oldu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder