

Havyar 60 kuruş, fasulye pilaki 30..
Siyah havyar salatası 50 kuruş, midye fırın 35..
Sebzeli çorba 17, mayonezli levrek balığı 65 kuruş..
Salçalı sığır eti 50 kuruş, kuzu külbastı 70 kuruş..
Tereyağlı kuşkonmaz 100 kuruş, yarım şişe Balkan şarabı 55 kuruş..
Bunlar, Nikola Mdroviç'in sahibi bulunduğu, İstanbul'un tarihi lüks lokantalarından biri olan, ünlü Tokatlayan Lokantası'nın menüsünden..
Tarih : 23 Kanunisani 1335..
Yani Kurtuluş Savaşımızın başlangıç aylarında, 1919..
1970'li yılların ortalarında, Amerikan Dışişleri Bakanlığı, Türkiye ile ABD ilişkileri konusundaki gizli resmi belgeleri tümüyle açıklamıştı.. Gazeteci yazar Orhan Duru, Amerikan Kütüphanesi aracılığıyla bu belgelerin mikrofilmlerini getirtmiş, binlerce resmi yazışma ve şifreli belge fotokopilerini taramış ve Kurtuluş Savaşımıza yeni bir ışık tutacak olan bir yazı dizisi hazırlamıştı..
İstanbul'daki Amerikan Komiseri Lewis Heck'in 30 Ocak 1919 tarihli ekonomik raporu.. Bu rapora, mutlu azınlığın Tokatlayan Lokantasındaki fiyat listesini de eklemesinin nedeni, pahalılık hakkında bir fikir vermek içindir..
Raporun ilginç yönü, 1919'da, savaş sonrası İstanbul'undan görüntüler..
Elektrik kısıtlaması, akmayan musluklar, toplanmayan çöpler.. Rüşvet, karaborsa, başıbozukluk, işsizlik..
İşte ABD Komiserinin raporundan bazı bölümler..
"İstanbul'da hayat pahalılığındaki büyük artış, 1917 yılında başlıyor. Temel gıda fiyatlarındaki yükselme yaklaşık % 1000'i buluyor. Enflasyon, abluka, ithal malı stokların eriyişi, pahalılığın doğal nedenleri arasında..
"Ama özel nedenler de var.. Ülkenin ürettiği bazı malların dağıtımında resmi makamların tutumu.. Rüşvet, karaborsa.. Üç ayda bir, 1 librenin dörtte üçü kadar (yaklaşık 375 gram) dağıtılan şekerin okkası (1280 gram) 20 kuruş ama, piyasa fiyatı 200 kuruş.. Musluğun başındakiler büyük çıkar sağlıyorlar... Su, elektrik ve arabalı vapur hizmetleri, kömür darlığı dolayısıyla aksıyor. Caddeler ışıksız. Bu karanlıktan başıbozuklar yararlanıyor. Her gece sokak ortasında adam vuruluyor, siyasal cinayetler işleniyor. Halkı silahtan arındırma çabaları etken olmuyor. Tramvay hizmeti Aralık ayı başından bu yana hemen hemen durmuş vaziyette. Terkos Gölü'ndeki pompa istasyonu bozuk olduğu için ancak haftada birkaç gün su akıyor kentte.. Yakıt darlığı nedeniyle demiryolları kısıtlı çalışıyor. Ticaret ve sanayi hemen hemen durmuş. Sokaklar işsiz güçsüz, başıboş dolaşan insanlarla dolu. Özellikle, son iki yılda hükumette bulunan bazı kişiler ve kendileriyle yakın ilişki içinde olanlar büyük servetler ediniyorlar.
"Halkın % 95'inin içinde bulunduğu yoksulluk ile karşılaştırıldığında, bu kişilerin yaptıkları servetler inanılmayacak düzeylere ulaşıyor.. İçlerinde çoğu,paralarını dış ülkelere, Avusturya ya da Almanya bankalarına yatırıyorlar..
"En doğal belediye hizmetleri, örneğin çöplerin kaldırılması, sokakların temizlenmesi, son derece kötü işliyor. Kent merkezi pis koşullar içinde. Bağırsak enfeksiyonu, tifo, tifüs her zaman görülen hastalıklar arasında. Yoksulluğun egemen olduğu İstanbul gene de yüksek fiyatlar ödemeye hazır kişiler için her şeyin en iyi bulunabileceği bir kent.. Yeterince ödeme yapılırsa, bulunmayacak pek az mal var.
"İşte, kentin iki önemli lokantasından menü örnekler.. Yerli halktan pek azı bu fiyatları ödeyecek güçte. Buralara tereyağı olsun, darlığı çekilen öteki maddeler olsun, hiçbir kısıntı yok. Türkiye'de yoksulların ıstırabını dindirmek için mümkün olduğu kadar 'hür teşebbüs' düzenini yeniden kurmak gerekiyor.."

ABD Komiseri Lewis Heck, raporunda halkın % 5'inin yediklerini anlatmış.. Ünlü bir yazarımız, Refik Halid Karay da ; aynı günlerin bir diğer tanığı olarak, halkın geri kalanının yediklerini şöyle anlatıyor :
"Bizim eşsiz bir yerli gıdamız daha vardır ki, o dahi pekmezin yumurta akıyla dövülmesinden yapılan 'bulama'dır. Birinci Cihan Harbi'nde, şaraplık yapılmadığı için memleketimizin çarşıları, pazarları bulama ile dolmuştu. Pahalı da sayılamazdı ; küçük yaştakilerle mektebe giden yavrularımız, sabahleyin asıl kaloriyi bundan alırlardı..
"Yine o harpte tahin helvası çok kişiye derman vermiş, can kurtarmıştır. Yoğurt ise tifüsten ve İspanyol gribinden yatanların ateşini almaya, hararetlerini dindirmeye yaramıştı. Hatırımda kaldığına göre fiyatlarında (başka maddelerle kıyas edilince) büyük bir yükseklik de görülmemişti. "

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder